türkiye'de iki üç kulüp var. bunlar hiyerarşide en aşağıdan en yukarıya kadar ne kadar çalışanları varsa gününü sektirmeden maaşlarını yatırırlar. mesela
kasımpaşa,
göztepeve
başakşehir ilk aklıma gelenler. bunların bir sahibi olduğu için ve kulüp zarar ettiğinde o sahip de zarar edeceği için o sahipler kulüpleri kafalarına göre yönetmiyor, her şeyi tek tek hesaplıyor adamlar. bu kulüpler zarar etmedikleri için de gitgide daha iyi takımlar kuruyorlar.
üç büyük kulüp +
trabzonspor'da durum böyle değil. bunlarda kulüpleri yönetecek olanların ilk derdi o kulüplerin iyi olmasından ziyade kendi egolarını tatmin etmek ve ileride bu titri kullanarak bir şeyler kazanmak.
aziz yıldırım mesela, bunun sınırını bilemediği için en sonunda kendi başını yedi. beşiktaş'ta f. orman gelene kadarki süreç malum. şimdi o da patlamak üzere. trabzonspor zerre başarı kazanmamasına rağmen çılgın bir borç batağında.
gelelim galatasaray'a. en son
alp yalman döneminde kulüp kâr etmişti. sonrası tepe taklak. bu takım
uefa kupasını kazandı, ekonomisi daha da kötü bir hal aldı. yıllardır her gelen daha da çok batırdı. bunca borcun ardından büyük başarı beklenir. hani bakıyoruz, bir uefa kupası, bir
süper kupa ki aynı sezon o da, üç
şampiyonlar ligi çeyrek finali. alp yalman'dan sonra 30 yıla yakın süre geçti. bunca batağın karşılığı bu mu? elbette değil.
haliyle şimdi ffp de gelmişken
galatasaray başkanının ilk işi kulübü kupadan kupaya uçurup savurmak değil. uzun vadede kupadan kupaya uçup savrulmak için gerekli altyapıyı hem maddî olarak hem yapısal olarak kurmak. sn. cengiz'in başarısını da
sportif başarılar değil, kulübün düştüğü bataktan kurtulması için atacağı adımlar belirler. gerisi fasa fiso. ben taraftarın %90'ı gibi şampiyonluk fetişisti değilim. bu kulüp şart olduğunda geri adım atmayı bilmediği için bu hale geldi zaten.
şimdiye dek ffp kıskacında
uefa'dan men cezası gelmesini engelledi. 2018 - 19 sezonu yaz transfer dönemini kârla kapattı. güzel
sponsorluklar bulundu. sürekli devletin kapısında olmasını yadırgıyor olabiliriz ama türkiye'de işler böyle yürüyor. d*rsun özbek sırf ankara'yla olan ilişkilerinden dolayı birçok problemi çözdüğünü söyledi durdu. eğer ankara ile aranızı iyi tutmazsanız işiniz yaş. galatasaray'ın sorunları da kronikleşmiş sorunlar. bunları devlet kapısına gitmeden çözemiyorsunuz.
yoksa forvet almamış, aman federasyon başkanına kafa atmamış, çıkarıp masaya vurmamış, bunlar teferruat. kulüp eğer böyle zarar etmeye devam ederse elden çıkacak, satılacak; bu durumda şampiyonluk fetişizmiyle bu yönetime saldırmak neresinden baksan
sağduyu eksikliği.
unutulmasın ki fatih hoca -
ünal aysal ikilisi 2011 yılında gelene dek 3 sezon boyunca şampiyon olamayışımızın sebebi, 2008 yılında hocasız kazanılan şampiyonluktu. o sezon şampiyon olacağız diye galatasaray'ın başını yiyecek çok şey yapıldı. kulübü yönetenler kazanılan başarıyı tamamen kendi egolarına yapıştırıp gezdiler. halbuki o bir
pyrrhus zaferiydi.
bu sezon da bir pyrrhus zaferi gelecek diye malî yönden gayet iyi ve doğru adımlar atan bir yönetimi harcamak galatasaray'a yine zarar verir. evvelden de dediğim gibi. bu süreçte mustafa cengiz yönetiminden iyi yönetim,
fatih terim'den daha doğru bir hoca bulamazsınız. zaten galatasaray eğer iyi yoldaysa mutlaka birileri ortaya çıkıp birden bire büyük gaassaraylılığını(!) hatırlar, başkan adayı olur. işler kötüyken kimseyi ortalarda göremezsiniz.
bari bu sefer ne yönetimimizi ne de teknik heyetimizi harcamayalım. şampiyonluk fetişizmine kulübün geleceğini kurban etmeyelim.
(bkz:
şampiyonluk fetişizmi)
(bkz:
galatasaray'ın borcu)