resim
Michael Heinz Skibbe
Görev:Teknik Direktör
Takım:Sanf. Hiroshima
Yaş:59
Uyruk:Almanya
  • 452
    özellikle şu dibe battığımız günlerde, büyük maçlarda oynattığı futbolla aklıma gelen adam. zira içerdeki olympiakos, beşiktaş, trabzon; dışardaki benfica, hertha berlin maçlarında oynadığımız futbol; 2008 şampiyonluğumuzun ardından akılda kalıcı ender maçlardandır benim için. hala gözümün önünden gitmiyor. büyük maçlarda dersine ne kadar iyi çalıştıysa; anadolu takımlarıyla oynarken de bi o kadar çalışmamıştı.
  • 464
    tarih 22 şubat 2009. bir pazar günü. galatasaray 3-2 mağlup durumda. baros penaltıyı kullanıyor, fileleri bulamıyor ve dönen top gol oluyor. ardından bir gol daha. skor 5-2. galatasaray kendi sahasında kocaelispor’a 5-2 kaybediyor ve hemen kelle isteniyor. medya, taraftarlar olmuş bir yeniçeri. yeniçeri skibbe’nin kellesini istiyor. yönetim de onlara istediklerini veriyor.

    michael skibbe..

    bu adamı yolladıkları gün içime kocaman bir yumru oturmuştu. futbola ihanet ettiğimizi düşünmüştüm. futbolu bilenleri içimizde barındıramadığımız ve osmanlı döneminden kalan şark zihniyetinin “türkiye’nin batıya açılan kapısı olan” galatasaray’da olması trajikomik bir hadiseydi.

    o esnalarda forumlarda çok faal olduğum dönemlerdi. sürekli skibbe’nin arkasında olan, onu kollayan, ona sonuna kadar sabredilmesi gerektiğini ileten bir çizgideydim. bu adamın futbolu bildiğini ama bizim onu anlayamadığımızı sürekli sayıklayıp dururdum. işler kötü gidecek gibi olurken bile bir kampanya başlatmıştım kendi çapımda; “skibbe ile 5 yıllık sözleşme imzalansın” adında.

    michael skibbe’yi çok severim. onu daha ilk günden sevmiştim. sonuna kadar da sevdim. galatasaray’da görev aldığı ve hizmette bulunduğu için gurur duydum. bugünlerde o gururum kabarmış durumda. çünkü skibbe’nin geçen sezonun ortasında antalya’da kamp yaparken yapmış olduğu bir röportajda söyledikleri, aslında benim ve futbolu bilenlerin ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu.

    skibbe’ye sürekli laf eden kişilere karşı savunmam belliydi. galatasaray yıllar sonra avrupa’da ağırlığını ortaya koyan bir oyun oynuyordu. galatasaray pas futbolu oynuyordu. kaos futbolu bırakılmış ve göze hoş gelen bir futbol ile gözlerimizin pası siliniyordu. ama skibbe tüm bunları yapmaya çalışırken yönetimin hiç onun yanında olmadığını, destek vermediğini ve bu adamın yalnız bırakıldığını, eğer ortada sorunlar varsa en az hatalı olan kişinin skibbe olduğunu söylüyordum. nihayet skibbe ilgili röportajda resmen beni haklı çıkarmıştı. ilgili röportaja şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

    http://www.footballvsfashion.com/...meli-acklamalar.html

    şu ana dönüp baktığınızda skibbe’nin ne suçu vardı diye sormadan edemiyor insan. skibbe, mental olarak değiştirilmesi ve yetiştirilmesi gereken oyunculardan yana yardım istediğinde yönetimin “değişmez o” demesi kadar aciz bir durum olabilir mi?

    işin ilginci ise rijkaard kadar aranmayan, arkasından hiç ağlanmayan skibbe, rijkaard'a nazaran takımı daha iyi oynatmıştı. bazı maçlarda gözlerimizin pasını silmişti. o anlar rüya gibiydi. ama balık baştan kokunca o koku herkesi batırıyor.. skibbe'nin gitmesine rijkaard'ın gidişinden daha çok üzülmüştüm. içine two and a half man kaçması umurumda bile değildi.

    http://www.exposay.com/...n-benefit-L8epFp.jpg
  • 466
    2008-2009 sezonunda elinde iyi bir kadro vardı. şampiyonluk potansiyeli çok yüksekti. hatta ikinci devrenin bir bölümüne kadar çok iyi gitti. ancak meira ve birkaç oyuncu işlemiyordu takımda. yönetim onları gönderdi. yerine adam almadı. bu yönetimin dolaylı müdahalesiydi. bir de takıma doğrudan müdahale ederek fena bocalattılar ve skibbe'yi gönderttiler. o sezon çok büyük bir kayıptı. bu kayıpta ne futbolcuların* ne teknik direktörlerin suçu vardı.
  • 471
    '' galatasaray yönetimi uluslararası isimlerle çalışırak, iyi isimler transfer ederek ‘uluslararası’ olmaya çalışıyor. ama bu formülün tutmasına olanak yok. aslında eksik olan eğitim. futbolcular iyi yetişmiş. ama uluslarası olmak için eğitilmemiş. gelen yabancılarla arada fark doğuyor. birey olarak hareket etmiyorlar. herşeyden önce yabancı dil bilmiyorlar. almanya’da yetişmiş bir türk oyuncudan bile mantalite ve bakış açısı olarak eksik olduklarını görüyorlar. çünkü onlar almanca ve ingilizce konuşarak geliyor. bu eksikliği bilmek, fark etmek onları üzüyor. kendilerini avrupa’da eğitim almış veya yabancı futbolcularla kıyasladıkları zaman geriden geldiklerini görüyorlar. bunu bilmek onları üzüyor. aslında çok çabalıyorlar. yetenekliler. ama dediğim gibi ‘uluslarası olmak’ eğitim gerektirir. lafta kalmamalı. mesela meira kendi kalitesini gösteremedi. çünkü burada mutlu olamadı. onunla konuştuğum zaman portekizce, almanca, ingilizce, italyanca konuşabildiğini türkçe için de çok zor olmasına rağmen çabaladığını söylüyordu. ama galatasaray defansında kimse bu dillere hakim olmadığı için, solunda servet, sağında sabri, önünde topal, defansı toplaması mümkün olmadı hiçbir zaman... bu konuda yönetim onları önemsemiyor. futbolcularına bu manada sahip çıkmıyor. ''

    demiş adamdır. helal olsundur.
  • 472
    eintracht frankfurt ile birlikte antalya belek’te kamp çalışmalarını sürdüren skibbe'den çarpıcı açıklamalar.

    galatasaray’daki başarısızlığın temel nedeninin istikrarsızlık olduğunun altını çizen başarılı teknik adam, “elano, misimovic, arda turan, milan baros’lu bir kadro bundesliga’da bile şampiyonluğa oynar ama önemli olan teknik direktöre birlikteliği ve takım olma ruhunu oluşturması için gerekli zamanın tanınması” dedi.

    ‘gerekli zamanı bulamadım’
    “galatasaray ve türk futbolunu yakından takip ediyorum. ama çok mutlu olduğum söylenemez. çünkü eski takımımın içinde bulunduğu durum beni çok üzüyor. ben istanbul’dan sorunlu bir şekilde ayrılmadım. taraftarla, futbolcular ve yönetimle diyaloğum çok iyiydi. ancak bana gereken zaman verilmedi. sezona sorunlarla başladım. avrupa şampiyonası’ndan yorgun dönen kadro, onun getirdiği beklenmedik sakatlıklar, baros’un çok geç takıma katılışı gibi faktörler bizi çok olumsuz etkilemişti. ben yeni bir takım inşa etmeye çalışıyordum. ama bunun için gerekli zamanı bulduğumu söyleyemem. fırsatım olsaydı galatasaray’da çok daha iyi şeyler yapabileceğime inanıyorum.”

    ‘sorun olduğu zaten açık’
    “aslında bu sadece galatasaray değil türk futbolunun da genel problemi. bir işe başlarken insanlara güven duymalı ve üzerinde ısrar edilmeli. ancak bu şekilde başarıya ulaşabilirsiniz. aksi taktirde bir hocayla 3 ay, diğeriyle 5 ay çalışıp, 10 oyuncu aldıktan sonra 8 tanesini gönderirseniz ne istakrar ne de başarı sağlayabilirsiniz. galatasaray’da uzun süredir bir sorun olduğu açık. burada bir suçlu bulup, bütün suçu onun üzerine yıkmak doğru olmaz. sorunun kaynağına inilmeli. ben bunu söyleyecek konumda değilim, şu an frankfurt’un hocasıyım. ama daha önce de belirttiğim gibi iş tamamen bir insana bir işi yapabilmesi için gerekli zamanın verilmesi gerçeği üzerine kurulu.”

    ‘lincoln çok iyi oyuncuydu’
    “galatasaray kadrosunun benim zamanımda da şimdi de geçen sezon kimse kötü olduğunu iddia edemez. lincoln, elano, misimovic bunlar hepsi çok iyi ve önemli futbolcular. bu işin sonu yok. o zaman maradona’ya kadar gidersiniz. özellikle benim dönemimde olduğu için söylüyorum. lincoln galatasaray için muazzam bir oyuncuydu. ancak çeşitli sebeplerden dolayı ondan faydalanılamadı. bir futbolcuyu alırken, ona tamamen güvenmeniz gerekiyor. aynı şekilde elano da misimovic de... misimovic kendini ispatlamış, bundesliga’da şampiyon olmuş bir futbolcu. elano, misimovic, arda ve baros’lu bir takım bırakın süper lig’i bundesliga’da bile şampiyonluğa oynar ama önemli olan onların başındaki teknik direktöre birlikteliği sağlayıp, takım ruhunu oluşturması için gerekli zamanın tanınması.”

    ‘her takımda rahat oynar’
    “arda turan, galatasaray ve türk futbolu için büyük bir değerdir. son dönemde bazı sorunlar yaşadığını duyuyorum. ancak onun gibi bir yetenek dünyanın her takımında rahatlıkla oynayabilir. galatasaray, böyle bir oyuncuyu kaybetmemeli. arda kafası rahat olduğu zaman oyunun kaderini tek başına değiştirebilecek bir futbolcu. adnan sezgin konusunda insanların tavrını anlamıyorum. başarısızlığın sorumlusu tek başına o olamaz... adnan sezgin işinin gereklerini türkiye’de en iyi yapan isimlerden biridir. ben kendisiyle çalıştığım dönemde de hiçbir sorun yaşamadım.”

    kaynak: fanatik
  • 473
    futbolcu çetesi tarafından kuyusu kazılan, adnan polat tarafından da gönderilen sayısız hocalardan en iyisidir bu adam. birinci fatih terim döneminden sonra ilk kez bu adam sayesinde, uefa kupasını aldığımız senedeki futbolu sergilyorduk. adam lincoln'den maksimum verimi almış, onu maradona haline getirmişti. oynanan benfica ve hertha berlin maçlarında rakipler bizim ceza alanı önlerine zor geliyordu, hem de bu maçlar deplasmanda oynanan maçlardı. takım öyle bir baskı kuruyordu yani, ağzımız açık, keyiften dört köşe izliyorduk takımı. e ne oldu sonra, yazmıyorum lan amına koyim içim bir fena oldu. şimdiki futbol takımının mahalle takımına dönüşmesi bu adamın gidişiyle başlar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın