tarih 22 şubat 2009. bir pazar günü. galatasaray 3-2 mağlup durumda. baros penaltıyı kullanıyor, fileleri bulamıyor ve dönen top gol oluyor. ardından bir gol daha. skor 5-2. galatasaray kendi sahasında kocaelispor’a 5-2 kaybediyor ve hemen kelle isteniyor. medya, taraftarlar olmuş bir yeniçeri. yeniçeri skibbe’nin kellesini istiyor. yönetim de onlara istediklerini veriyor.
michael skibbe..
bu adamı yolladıkları gün içime kocaman bir yumru oturmuştu. futbola ihanet ettiğimizi düşünmüştüm. futbolu bilenleri içimizde barındıramadığımız ve osmanlı döneminden kalan şark zihniyetinin “türkiye’nin batıya açılan kapısı olan” galatasaray’da olması trajikomik bir hadiseydi.
o esnalarda forumlarda çok faal olduğum dönemlerdi. sürekli skibbe’nin arkasında olan, onu kollayan, ona sonuna kadar sabredilmesi gerektiğini ileten bir çizgideydim. bu adamın futbolu bildiğini ama bizim onu anlayamadığımızı sürekli sayıklayıp dururdum. işler kötü gidecek gibi olurken bile bir kampanya başlatmıştım kendi çapımda; “skibbe ile 5 yıllık sözleşme imzalansın” adında.
michael skibbe’yi çok severim. onu daha ilk günden sevmiştim. sonuna kadar da sevdim. galatasaray’da görev aldığı ve hizmette bulunduğu için gurur duydum. bugünlerde o gururum kabarmış durumda. çünkü skibbe’nin geçen sezonun ortasında antalya’da kamp yaparken yapmış olduğu bir röportajda söyledikleri, aslında benim ve futbolu bilenlerin ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu.
skibbe’ye sürekli laf eden kişilere karşı savunmam belliydi. galatasaray yıllar sonra avrupa’da ağırlığını ortaya koyan bir oyun oynuyordu. galatasaray pas futbolu oynuyordu. kaos futbolu bırakılmış ve göze hoş gelen bir futbol ile gözlerimizin pası siliniyordu. ama skibbe tüm bunları yapmaya çalışırken yönetimin hiç onun yanında olmadığını, destek vermediğini ve bu adamın yalnız bırakıldığını, eğer ortada sorunlar varsa en az hatalı olan kişinin skibbe olduğunu söylüyordum. nihayet skibbe ilgili röportajda resmen beni haklı çıkarmıştı. ilgili röportaja şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
http://www.footballvsfashion.com/...meli-acklamalar.htmlşu ana dönüp baktığınızda skibbe’nin ne suçu vardı diye sormadan edemiyor insan. skibbe, mental olarak değiştirilmesi ve yetiştirilmesi gereken oyunculardan yana yardım istediğinde yönetimin “değişmez o” demesi kadar aciz bir durum olabilir mi?
işin ilginci ise rijkaard kadar aranmayan, arkasından hiç ağlanmayan skibbe, rijkaard'a nazaran takımı daha iyi oynatmıştı. bazı maçlarda gözlerimizin pasını silmişti. o anlar rüya gibiydi. ama balık baştan kokunca o koku herkesi batırıyor.. skibbe'nin gitmesine rijkaard'ın gidişinden daha çok üzülmüştüm. içine two and a half man kaçması umurumda bile değildi.
http://www.exposay.com/...n-benefit-L8epFp.jpg