• 1003
    selçuk inan hakkında her fırsatta "türk futbolunun kaderini değiştiren adam" olarak bahseden gazeteci.

    kendisine sormak istiyorum; nedir acaba o değişiklik ? passolig i falan mı buldu selçuk, avrupa'dan kupa mı getirdi, burak yılmaz' a top tutmayı mı öğretti, naaptı amk ??

    taraftara trip atan kankasına özenip yere forma atmaktan başka naaptı selçuk?

    gerçi galatasaray maçlarını saha ortasından izleyip üzerine de ayda 900 bin lira maaş almak, neresinden baksan devrimdir..

    sonuç: adam haklı beyler :(
  • 1005
    4 kasım 2014 borussia dortmund galatasaray maçında ilk yarıdaki bir pozisyonda umut bulut ceza sahasında rakibiyle bir mücadeleye girer,* rakiple çok az bir temas olur ve umut kendini yere bırakır. sözlükten pozisyonu izleyip yorum yapan her 10 arkadaştan 8'i, 9'u penaltıyla uzaktan yakından alakası olmadığını söyler diye düşünüyorum hatta izlerken ben umut'a sarı kart gösterilmediğine hayret etmiştim. twitterdan takip eden olduysa da galatasaray spor kulübü twitter hesabının trollmüşcesine bir twit attığı pozisyondu: https://twitter.com/...p;utm_medium=twitter

    maçın ardından ntvspor'daki şampiyonlar ligi özel programında görüntülü analiz yapılırken bu pozisyonla ilgili;mehmet demirkol ki kendisinin yaptığı bazı yorumlara %100 katıldığımı hatırlarım fakat bu pozisyonla ilgili ,"umut iyi gösteremedi, bu tip pozisyonları hakeme iyi göstermek lazım, gösteremedi" gibi bir şeyler söyledi.

    "gösteremedi."

    şu 5 heceli 11 harfli tek kelimelik cümle var ya işte ülkemizde var olan futbolla ilgili kafa yapısı. bunu diyen de türkiyenin en iyi kurumlarında eğitim almış bir adam, ülkede futbolla ilgili parmak ile gösterilen en iyi yorumculardan. bu pozisyonu görünce yorumcu olarak direk gülüp geçeceksin bırak "penaltı mıydı? değil miydi?" diye tartışmayı* yani bir tık üzerine çıkıp bir de "gösteremedi" demek seni takip eden bizim gibi taraftarları bırak, bu işten gelecekte para kazanacak olan gençleri de etkiler, çocuk da der ki "demek ki bu tip pozisyonları hakemlere göstermek gerek." bunun üzerine de bu olay bilinç altına yerleşir. daha alt kademelerden ayağını yere sağlam basıp topu kontrol etmeye çalışması gerekirken, kendini bırakma olayları başlar. sonra biz de arif erdem'lerle, burak yılmaz'larla dalga geçerken, kendilerine küfür ederken vs. didier drogba ve benzerlerine ağzımız açık bakarız "adam ayakta kalıyor abi yıkılmıyor.","kaç yaşına geldi ne güç var be herifte?" diye. o adamlar da kendini yere atıyor yeri gelince ama ilk önce yıkılmamayı öğreniyorlar. yani bu iş kafada başlıyor, düşüncede, milyonların takip ettiği bir adam "gösteremedi" deyince, kaba tabiri ile "gösterelim anam" diyecek binlerce genç sıraya girer. sonra kendisinin de yakındığı türk futbolunun haline yeni,yine ve yeniden ah'lar ve de vah'lar ekleriz...
  • 1006
    dün izlerken saçma bir yorum yaptı. tam olarak cümleyi hatırlamıyorum ama sahaya bakıyosun 5 yabancı ile oynuyor yani yabancı kotasını dolduramıyor, yabancı sınırına itiraz etme lüksü yok gibisinden bişeyler demeye çalıştı nasıl mantık anlamadım.

    haftalardır oynayamayan kadroya giremeyen adamları üst düzey mücadele gerektiren bir şampiyonlar ligi maçında 11'de başlatılmasını mı bekliyorlar anlamıyorum.

    bazen tamam doğru konuşuyosun da bazende çok boş konuşuyosun be mehmet.
  • 1010
    konuyu her programda durduk yere sneijder'in aldığı paraya getiren sinsi kişilik. bak sayın demirkol, galatasaray'ı batıran sneijder'in aldığı para değil yönetim salaklıklarından kaynaklanan gereksiz adamlara tonla para veriyor oluşumuzdur. futbol şubesinde 41 profesyonel futbolcumuz var ve biz bunlara bonuslar hariç 43.5 milyon euro ödüyoruz. şuradan sneijder'in aldığı bonuslar dahil 4.5 milyon euro hiçbir galatasaray taraftarına koymaz. kaynakları doğru kullanabilsek 3 tane daha sneijder alırız da paralar eray'a, aydın'a, engin'e ve selçuk-burak ikilisine gidiyor. meseleyi doğru okumak lazım. örnekleri melo ve sneijder üzerinden vererek algı operasyonuna kalkışmamak lazım.
  • 1011
    fanatikgazetesinde 4 büyüklerin analizini yapmaya başlamış. ilk olarak da galatasaray'ımızla başlamış. işte mehmet demirkol'un "galatasaray analizi";

    --- alıntı ---

    cesare prandelli ile ilgili:
    prandelli, 'hedef 4. yıldız' derken haksız değil. şampiyonlar ligi’ni kazanmak mucize, asıl lazım olan sürekli katılım. finansal olarak buna mecbursun. bu çerçevede, tecrübeli oyuncularını sürekli dinlendiren fenerbahçe’ye karşı en az yıpratıcı yol, avrupa’dan ayrılıp lige dönmektir. prandelli’nin laneti avrupa’da denk geldiği arsız grup. geçtiğimiz yıllarda azla yetinen manchester united ya da tek bir ‘doymaz’ real madrid vardı. bu sefer 2 arsızla, arsenalve dortmund’la yüzleşiyor.. hem de galatasaray, lucescu’yla yaşadığı iki kez üst üste gruptan çıkma başarısını terim’le tekrarladıktan sonraki sezon... nereden baksan talihsizlik... bu yıpratıcı tablo, prandelli’nin imajını ligde 10 sezonun en iyi ikinci puan toplamını yakalamışken sıfırlıyor. avrupa mücadelesi olmasa bu seviyede eleştirilmeyecek halbuki. korkunç bir ikilem bu. misal baştaki sendelemede ismail kartal arsenal’le, dortmund’la kapışmış olsa bu kadar kolay çıkamayabilirdi tirbulanstan... prandelli’nin sıkça söylediği ‘hedef 4. yıldız’ı, hedef direkt şampiyonlar ligi olarak düzeltirsek haksız değil. şampiyonlar ligi’ni kazanmak mucize, asıl lazım olan sürekli katılım... yüzde 75 gruptan çıkma, yüzde 25 çeyrek final. finansal olarak buna mecbursun. ve çeyrek final türk kulüpleri için finaldir. avrupa’daki denge bu. prandelli bu konuda haklı mı? evet. ancak gruptan çıkmaya alışmış bir takım skor olarak değilse de oyun olarak sürekli 10-0 geriye düşüyorsa bunu kamuoyuna anlatmak imkansız... prandelli bu konuda politik olmayı başaramadı. bir diğer hatası ise geçtiğimiz 2 yılın gruptan çıkma başarıları anlatıldığında verdiği ‘geçen sezon kadro böyle değildi’ cevabı. herhangi bir oyuncu çıkıp ‘teknik direktör böyle değildi’ diyebilir. kesinlikle haksız olur diyebilir miyiz? bu çerçevede, galatasaray yönetimi aslında çok da sert olmayan bir şekilde bu yıl için avrupa’dan ayrılıp lige dönmeyi diler. tecrübeli oyuncularını sürekli olarak dinlendiren fenerbahçe’ye karşı şampiyonluk mücadelesinde daha az yıpratıcı bir yol bu. tabii ki dillendirilmeyecek ama konu aslında budur. 4. yıldız da değil, direkt şampiyonlar ligi’ne katılım.

    fernando muslera ile ilgili:
    kötü savunma performansının onu yıpratttığı gerçek. direnci kırıldı. ama maç kurtarmayan bir muslera’yla karşı karşıyayız. eğer yabancı sınırlaması kalkarsa sorun yok. ancak bu performans uruguaylı’yı hem de sinan bolat kenarda otururken lüks kılar. taffarel’in brezilya milli takımı görevi sonrası performansı mı düştü, dünya kupası muslera’nın gelecek planlarını mı yıktı bilinmez. ancak muslera’nın vazgeçilmez olduğunu yeniden kanıtlaması lazım.

    sabri sarıoğlu ile ilgili:
    şu gerçek eğer sabri sezon başında kadro dışı kalmasa ilk yuhalananların ve belki de yeni yönetimin ilk kadro dışı kalacakların başında gelecekti. ancak hayat böyle. bazen kıyamet zannettiğiniz şeyler cennetin kapısı olabiliyor. galatasaray’ın onca deneme ve harcamadan sonra hakan balta ve sabri’ye dönüşü ilginç. işte zaten ülkedeki sorun da bu. bir futbol aklı yönetmiyor kulüpleri. 20 milyon euro harcayıp 4 sene önceki plana dönüyorsunuz. ancak bu durum bu sezon özelinde bir avantaj da yaratabilir. öze dönüş ve asıl unsurların ateşlenmesi yeniden bir gaza basma şansı doğurabilir. sabri’nin şansı galatasaray’ın şansı olabilir.

    avrupa mücadelesi ve mali durum ile ilgili:
    avrupa’daki yol direkt belirleyici olacak. devam ederse iş zor. prandelli’nin geç de olsa doğru dizilişi buluşu takım performansını etkiler. ancak yeniden maceraya girilirse iş zor olur. bunun yanısıra yarsuvat’ın başlatmayı planladığı tasarruf hamlesi takıma da sirayet ederse yabancı oyuncularla sıkıntı yaşanabilir. tasarruf sadece yerlilere uygulanırsa da bu kez yerli oyuncular eşitsizlikten şikayet edecektir. başkanın görevi zor. albayrak’ın kaynak yaratması lazım, bu da ezeli rakipleri ayaklandırır. işler kolay değil, ama çözülmez de değil.

    saha varyasyonları ve taktikle ilgili:
    bayağıdır bu sayfalarda okuyorsunuz. galatasaray’ın şu anki kadrosu 4-3-3, 4-2-3-1’i kaldıramaz. kanat bekleri bu oyunlara müsait değil. ikinci dortmundmaçındaki oyun yeni bir başlangıcı işaret ediyor. skor olarak üzücü olsa da oyun olarak ilk maçın çok ötesinde bir dirençle oynandı. galatasarayçoklu kademe ve omurgada 3 kademeli tamdemle oynamalı. chedjou - semih, selçuk - melo ve burak (umut) ve sneijder. galatasaray’ın futbol aklı 4’lü orta sahayı neden bırakıp 3’lüye döndüğünü unuttu. bunu hatırlayacak bir futbol aklı yoktu da diyebiliriz. çünkü o günden bugüne 3 hoca değişti. bu hocaların üzerinde politika üreten bir futbol direksiyonu da yoktu. terim ilk senesinde arena’daki fenerbahçemaçıyla 4’lü orta sahaya döndüğünde, yani selçuk’un yanına yeni colman’ın, melo’yu verip 3 tandemli oyununa döndükten sonra 2 şampiyonluk geldi. bundan 1 sene sonra devre arasında önce sneijdersonra drogbagelince, elde de burak varken, yapılması gereken bu 3 oyuncuyu sahada tutmaktı. terim bundan 4’lü orta sahadan vazgeçti. o günlerde galatasaray’da teknik heyetin drogba’yı önce alsak sneijder’i almazdık dediklerini bilin. şahidim. dolayısıyla drogba ayrıldıktan sonra artık 3’lü orta sahaya devam etmek için de bir sebep kalmadı.galatasaray 4-4-1-1’e dönerse pandev de bir alternatif olur. inter’de mourinhokaleye görece uzak bir oyun merkezi seçmişken dahi pandeviş yapan bir oyuncuydu. 4’lü orta sahada galatasaray’da ne işi var diyeceğiniz birçok oyuncunun da fayda vermesine yarayabilir. 4-2-3-1 ya da 4-3-3’e sığdırmadığınız birçok oyuncu 4-4-2’de yer bulur. 2011-2012 sezonunda galatasaray’ın 4’lü orta sahası tam 30 gol, 25 asist üretti. toplam gol ise 78. onların işin içinde olmadığı çok az sayı var. selçuk - melo göbeği ise tam 25 gol, asiste imza attı. 2 ön libero için olağanüstü. ancak işin sırrı onların ön libero değil, tam orta saha olarak oynamalarıydı. elmanderve necati’nin onlara verdiği destek işi değiştiriyordu. o günden bugüne aradığı 4-3-3’e uygun çizgi oyuncularını bulamayan galatasaray’ın dortmund maçında döndüğü 4’lü orta sahadan vazgeçmemesi şart.
    --- alıntı ---
  • 1020
    kendisine söyleyebileceğim tek şey "helal olsun!"dur. kağıttan imparatordan medyanın böyle korktuğu bir ortamda çıkıp çatır çatır konuşmuş, gereken yerlere gerekli şekilde giydirmiştir.
    yalnız tek endişem bu konuşmadan sonra mavi gözlerine sözlü cinsel eylem girişiminde bulunulmuş olabilir malum kişi tarafından. bıyık yok çünkü. kala kala mavi göz kaldı.
  • 1021
    virgil, truva savaşlarını anlattığını aeneid eserinde şöyle bir anlatım kullanır; "timeo danaos et dona ferentes".

    hediye getirseler bile yunanlardan çekinirim.

    bunu elbette ırkçı bir bakış açısıyla yorumlamamak gerekir. metnin tamamı irdelendiğinde, truvalı rahip laocoön'ün yunanların "hediye" atını gördüğünde bu sözü kullandığını görebilirsiniz.

    bu da aynı.
    değil düşmanlarımızla ilgili olumsuz; hakkımızda övgülerden bir destan bile yazsa çekinirim bu heriften.
    tüm galatasaraylılara da aynısını öneririm.
    "hediye getirseler bile fenerlilerden çekinirim"
  • 1023
    geçen sezon şampiyonlar ligi'nde kazandığımız bir maç vardı. hangi maç hatırlayamadım. neyse kazanılan zaferlerden sonra güzel yorumlar dinlemek hoşuma gider. aklıma ntvspor geldi. demirkol, metin tekin ve önder özen'in olduğu bir programa denk geldim. adamların yüzünde sevinçten eser yoktu. baktım takımı eleştiriyorlar falan uyuz olup kanalı değiştirdim.

    bu adamlar bana samimi gelmedi hiçbir zaman, gelmeyecekte. 'düşmanımın düşmanı dostumdur.' düşüncesi her zaman doğru değildir. fatih terim'i eleştiriyor diye bu adamları övmek bana mantıklı gelmiyor.
  • 1025
    önceleri çok severdim kendisini ama sonradan çok bozdu. önünü alamadık. cesur falan deniliyor ama bunu diyenlere hadi oradan derim, demek isterim.

    fatih terim'i taklit edip laf söylemesi kendisinin ne kadar şımarık, ahlaksız ve saygısız biri olduğunun kanıtıdır. sen televizyonda görevli bir spor yorumcusun kardeşim, eleştirirken bu tarz çocuksu yaklaşımlara başvurman gerekmiyor. samimiyetin ve ciddiyetini sorgularım aksi taktirde. terim eleştirilmeyecek diye bir şey yok, söyledikleri de doğru aslında ama bunu dile getiriş şekli kabul edilemez. düşünsenize aziz yıldırım'ı bu şekilde eleştiriyor. adamın götünden kan alırlar tabi.

    hamit'e de laf attı diye bazı kendini bilmezlerin hoşuna gitmiş. yahu arkadaş, hamit konuşmasın da eleştiri yapmasını dahi beceremeyen bu herif mi konuşsun? futbol hakkında futbolcular dışında herkes konuşuyor, bırakın da biraz futbolcular konuşsun neden bu kadar korkulur futbolcuların konuşmasından? hamit'e demiş ki, hep konuşup duruyorsun, madem beğenmiyorsun neden geldin? çünkü para için. demirkol'a sormak isterim, madem türk futbolunun kirletildiğini, rezil bir durumda olduğunu düşünüyorsun neden futbolu kirletenler hakkında, şikeciler hakkında neredeyse 4 yıldır suskunsun? ben cevaplayayım, çünkü paran onlar tarafından veriliyor da ondan. bu durumda paranın satın aldığı kim oluyor, hamit mi yoksa sen mi?
App Store'dan indirin Google Play'den alın