• 51
    --- alinti ---
    son bir haftadır galatasaray’ın iki maçını yazdığımdan fikrimi biliyorsunuz. çok detaya girmeye gerek yok herhalde. çok heyecan verici bir hücum ekibi oldular. özellikle aynı jenerasyondan iki genç oyuncu 2 hafta içinde müthiş sıçrama yaptı. arda’nın kendisinin de istemediği forvet arkasında göstermiş olduğu kapasite sıçraması akıl almaz. kariyeri bu sıçramalarla dolu bu genç adam misal ingiltere doğumlu olsa şimdi nerelerde olurdu? ama olsun buna da razıyız. aynı şey aydın için de geçerli. açık söyleyeyim onu antep maçında beğenmeyen ancak maçı seyretmeyen biri olabilir. bu iki oyuncunun keita ve baros/nonda ikilisiyle girdiği ortaklık başdöndürücü. türkiye standartlarında 4 pasla geçilecek rakibi veya alanı tek pasla, tek çalımla geçiyorlar. bu oyuna sürat de katabilirlerse tadından yenmez. bunun sebebi de aynı fenerbahçe gibi oyunu önde kurabilmeleri.
    eksikleri bir emrelerinin olmayışı. linderoth’tan yararlanabilirlerse sorun yok. aksi takdirde burayı içeriden ya da dışarıdan doldurmaları lazım. yani ya topal veya mustafa, arda gibi bir sıçrama yapacak ve tek topu öğrenecekler ya da transfer yapılacak.
    --- alinti ---
    bazen iyi tespitler yapıyor.. arada sırada ipin ucunu kaçırıyor ama genelde iyi bir görünüm sergiliyor.
  • 55
    ntvspor un 27 ağustos 2009 tarihli spor servisi programında fenerbahçe'den sepetlenen edu dracena nın gazetelere yansıyan ( aziz yıldırım kuruyor takımı, aziz yıldırım ne derse o oluyor) tarzı açıklamalarına yorum getirmeyerek aslında çok açıklayıcı olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. fenerbahçe ile ilgili idari herhangi bir konu sözkonusu olduğunda ya salakça bir espri ile kendince konuyu geçiştirmekte ya da çok kötü (sahte) mimikler ile, söylediği ile düşüncesinin çeliştiği gün gibi ortadadır. oyuncu olsaydı (tiyatro-sinema) yılın kazması ödülünü kendi ellerimle verirdim kendisine hiç düşünmeden.
    daha önce yayınlanan aynı programda fuat akdağ, bir takım sebeplerden ötürü artık takım tutma-taraftar olma özelliğini bir kenara bıraktım, türkiye'den hiçbir takımın taraftarı değilim şeklinde yaptığı açıklamaya (ki itirazım yok buna, doğruluk payı var) mehmet demirkol da katılarak, kendini o kategoriye sokmuştu. ancak eylemler ve söylemler arasındaki tutarsızlık fenerbahçe ile ilgili herhangi bir konuda hemen sözkonusu bünyeyi yalanlamaktadır. asla çok iyi bir spor yazarı olamayacağı gerçeğini kabullenmesi gerekmektedir, çünkü taşımış olduğu fenerbahçelilik duygusunu asla üzerinden atamayacaktır. şahsi fikrim; atsın da demiyorum zaten; saçma sapan şeyler yazan fenerbahçeli yazarların varlığında spor yazarlığından fenerbahçe yazarlığına geçmesi, önce futbol eleştirmenliği olarak kendisi; sonra da fenerbahçe yi selçuk yulalar'dan gürcan bilgiçler'den okuyan fenerbahçeliler in zeka seviyesi açısından en idealidir.
  • 56
    bu akşam trt 1'de yayınlanan stadyum programında, milli maçları baz alarak messi ile villa'yı kıyaslamış ve tercihinin villa olacağını söylemiştir. şimdi bu önermeyi mehmet demirkol felsefesi üzerinden inceleyelim:

    1) 2 maçı baz alıp 1 adamı vezir diğerini rezil etmek, hele hele isimler messi ve villa'ysa, doğru değildir.
    2) messi bir futbol ....sıdır, tanımlanamaz. ona itaat edilir.
    3) sana diyecek söz bulamıyorum mehmet kardeşim. ben senin halısahada bile 2 pas yapacağından şüphe ediyorum.
    ama sen çıkmış böyle "açılım"larda bulunuyorsun.

    tez vakitte "rotasyon"a uğramanı temenni ederim.

    p.s: bu da sözlüğe dönüş girim oldu. seviyorum ulan. hem buranın havasını. hem galatasaray'ı, hem x'i, hem y'yi.
  • 64
    beğendiğim, takip ettiğim üç dört yazardan biridir. azizin uşakları gibi eleştiri yapmaz. yaptımı en güzel, en değinilmemiş yerlere dokunur. "özellikle galatasaray üzerine gidiyim" gibi hal ve düşünce içerisinde hiç bir zaman görmedim açıkçası. belki de bakış açısından kaynaklanıyordur bu. hani kötü bakınca adamın fiziğini bile "aziz yıldırıma benziyo zaten" diye eleştirir geçersin.
  • 70
    isminin önüne fanatik takısı koyularak bahsedilmeyi hak etmeyen bir yazardır. evet liselidir, evet babadan fenerbahçeli'dir ama asla fanatik değildir. en azından ben yazılarında, tv programlarında bunu kesinlikle hissetmiyorum. zaten kendisi, bir tv röportajında -şu an hangi tv olduğunu hatırlamıyırum, lakin tv'nin fazla popüler olmadığını ve ilgili röportajın da pek izlenmediğini biliyorum- bu durumunu son derece güzel özetler. olayının fanatiklik ve taraflılık ile yakından uzaktan alakası olmadığını ve çocukluk figürlerini* çoktan keybettiğini söyler.
  • 71
    arda ile ilgili söylediklerinde yüzde yüz haklı olandır.
    ama bütün bunların dışında genel anlamda asla samimi bulmadığım ve artık takip etmediğim yazardır. uğur meleke ile birlikte çok farklı bir yere konuyor. ama uğur meleke objektifliğine ulaşabilmesi bence imkansız ki öyle bir derdi olduğunu da hiç sanmıyorum.
    ayrıca borges, maskesini belirli aralıklarla ve istikrarlı bir şekilde düşürmektedir demirkol'un. karışık pizza postu ise bu bağlamda bir efsanedir, mehmet demirkol ve daha nice spor yazarının dünyalarına yapılmış bir devrimdir.
    ben bütün demirkol gibi objektif geçinip boşluğu buldu mu sallayanlardansa selçuk yula gibi rengi dünyanın öbür ucundan belli olan adamları bin kere tercih ederim. yani tercih etmek dediysem okumak değil elbet ama bütün bu sahteliklerden çok daha gerçekler gözümde. en azından rengini, amacını, saçmalayacağını biliyorsun ve uzak duruyorsun.
  • 73
    bir selçuk yula, gürcan bilgiç değildir. ama yetmez. onlardan daha akıllı ve propaganda işini inceden inceye yapıyor oluşu bu adamı objektif yazar durumuna getirmez.

    rıdvan dilmen de ilk cik ciklemeye başladığı zaman da bu arkadaş gibiydi. fenere de cimboma da eşit oranda sallardı.

    sonra baktı ki objektiflikte ekmek yok. girdi fanatizmin kanatları altına.

    bu da böyle olacaktır. iyi yazardır, güzel konulara dikkat çeker ayrı. ama objektif demeyin. sonra yarın öbür gün bilirkişi diye korlar önümüze. bak adam tarafsız neler diyi. yerseniz.

    he bu adama objektif yazar diyorsanız, neverfall objektif yazarın ağa babasıdır o hesapla.

    paçalarımdan akıyorhatta objektiflik. bütün takımlara eşit mesafedeyim.

    *
  • 74
    objektif yada degil orasiyla ilgilenmem ama benim dinledigim ender yorumculardan biridir. en azindan suan agzindan salyalar akarak puan farki 5 ne oldu slak (sol el yumruk, sag el sol ele vurma sesi) seklinde yorum yapmiyor.
    fanatik fenerli yada degil, belcika turkiye maci ile ilgili yazdigi yazinin altina imzami atarim. boyle yorum yapacak, 5 tane daha yazar olsa (takimlari ne olursa olsun), turk futbolu belki bir yerlere gelir.

    --- alinti ---

    tasima su

    kadromuzda belçika’da yetişmiş 2 oyuncu var. sinan ve önder. 25 kişilik kadroda yurt dışında doğup temel eğitimini almış oyuncu sayısı 8. öte yandan türkiye’de yetişip dışarıda oynayan oyuncu sayısı 1. o da stoke city’de!
    kendi malını işleyemiyorsun. temel bir eğitim veremiyorsun. senin çocuklarını başkası yetiştiriyor sen onlardan kapmaya çalışıyorsun.
    gerçek şudur: temel eğitimin olmadığı yerde ekol de olmaz, standart da. bizdeki durum bu. pas oyunu mu oynuyoruz? önde mi oynamayı seviyoruz, arka da mı? belli değil. tutarsaspor...
    böyle olunca ara sıra oluyor. tutarsa oluyor. 60 yılda 2 defa dünya kupası’na gidiyorsun, onda da 3. oluyorsun. sonra bir daha yoksun. ama son 4 avrupa şampiyonası’nın 3’ünde orada olmuşsun. çeyrek final ve yarı final de oynamışsın. diyorum ya tutarsa!
    sporcuna iyi bir temel eğitim verip bir ekol oluşturamadığın için ligine gelen yabancıyı da kullanamıyorsun. çünkü içine yerleştirebileceğin bir yapı yok. kırk yılda bir aurelio bir, nouma, bir hagi, bir alex buluyorsun. o seni değiştiriyor.
    durum buyken memlekette beden dersi haftada 1 saate iniyor. hem de seçmeli olarak. dünkü mesele budur aslında.
    bu maçı yazmanın bir âlemi yok. bitmiş bir umudun, yıkılmışlığın ardından iyi bile oynadılar. dün hak ettiğimiz kadarını aldık. hak eden de vizeyi aldı. taşıma suyla bu kadar oluyor çünkü. ekol olmadan bu kadar oluyor. beden dersi 1 saat ve seçmeli olmuş bir ülkenin dünya kupası’na gitmeye hakkı yoktur.
    şimdi tabii ki bu konuşulmayacak. konuşulacak konu belli: terim gitsin mi?
    gitsin!
    almanya’da yetişmiş bir türk teknik adam bulalım ve hemen peşine düşelim.

    --- alinti ---
  • 75
    bugünkü yazısında fatih terim ile bosna teknik direktörü blazevic'in maaşını karşılaştıran uğur meleke'yi eleştirmiştir.

    --- alinti ---

    (gbkz: terim’in maaşı (10) )

    artık kendimi terim’in menajeri gibi hissetmeye başladım. bu konuyu herhalde 10 kez yazdım. anlaşılan bir 10 kez daha yazmam gerekecek. bir ürün ya da hizmetin değerini alıcısı da belirler. fatih terim’in maaşını da tff...
    bu maaşın az mı çok mu olduğunu asgari ücretle, bosna’nın hocasının maaşıyla vs. karşılaştırarak belirlemek saçmadır.
    terim’in maaşını değerlendirmek için türkiye’deki büyük takım hocalarının maaşlarına bakmak gerekir. terim’in son maaşına bakmak gerekir sonra. bosna’nın hocasının maaşına değil. sonra ülkede oynayan oyunculara verilen paralara bakmak gerekir.
    ardından türkiye ligi’nin yayın gelirlerine de bakmak gerekir. bir de bosna’nınkine.
    türk milli takımı’nın maçlarını tv’ler yayınlamak için ne kadar ödüyor? bosna tv’si ne kadar ödüyor? bunu da karşılaştırmak gerekir. iki milli takımın sponsor gelirlerine de bakmak lazım gelir. bosna’nın forması ne marka ve üretici o formayı giydirmek için kaç para ödüyor, nike türkiye’ye ne veriyor? buna bakmak gerekir.
    ya da en kestirme yolu, blazeviç’e iş teklif etmek. bakalım 1 milyon euronun altında isteyecek mi? bu bir.
    bosna henüz dünya kupası’na gidebilmiş değil. bu da iki... bunu başarırlarsa bunu bir daha konuşuruz. zaten blazeviç de bosna federasyonu’yla konuşur. hiç merak etmeyin.

    --- alinti ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın