• 1
    tesadüf mü? bence değil. fatih terim döneminde dany,chedjou,eboue,sneijder zaman zaman burak yılmaz eleştirileri fazlayken mancini döneminde umut bulut,selçuk inan,ceyhun gülselam,burak yılmaz hatta son zamanlarda semih kaya eleştirileri tavan yapmıştır.

    mancini'nin tercihsel taktiksel hataları hepimizi canından bezdirdi. istifa etmesini ya da gönderilmesini bekliyoruz ama mancini'yi gönderip içerideki çürükleri ayıklamazsan gelecek hoca da aynı duruma düşebilir.
  • 5
    tez doğru olsa da amaç "manciniyi korumak için yerlilere bok atalım" değildir. daha doğrusu bu şekilde genneleme yapılamaz. malesef ki bu veya buna benzer şekilde istekleri olanlar da futbolcuları sen ben gibi eleştirebiliyor.

    yani demem o ki takımda bir başarısızlık var, taraftar haklı olarak eleştiriyor ancak kısım kısım olan bu eleştirilerde , günah keçileri yer değiştiriyor.

    kimilerine göre hoca, kimilerine göre başkan, kimilerine göre oyuncular, kimilerine göre fatih terim.
  • 6
    son derece normal bir durum.

    bir futbol takımı sürekli hoca değiştirdiği halde periyodik olarak aynı sorunları yaşıyorsa, orada hoca değil zihniyet problemi var demektir. eğer koskoca bir kulüp dünya üzerinde sadece bir teknik adamlar başarılı oluyorsa o sorun sanılandan da büyük demektir.

    aslında bu zihniyet, yerli oyuncuları eleştiren kitlenin %90ında da mevcut. burada sıkıntı bu ülkede küçük yaşta verilen aile eğitimi ve okul öğretiminin kişiyi çıkarcığıla, tembelliğe itmesi. bir kısım kafası çalışan insan sorunu görüyor ve sorunun içinde kendisi olmadığı için rahat rahat saydırıyor.

    ama emin olun, bu eleştirenler -ki ben de dahilim bunların içine- bahsedilen konumlarda olsalar onlar da aynı şeyi yapacaklar. çünkü sistem büyük ve o dişlileri değiştirmek kolay değil.

    ha, burada yerli oyuncuların suçlu olduğu gerçeği değişiyor mu? değişmiyor. ülke olarak olmaması gereken bir zihinsel yapımız var. türkiyede iş yapan yabancı oyunculardan bile görebilirsiniz bu durumu. avrupalı adam burada başarılı olamıyor. bu bir ırk sorunu değil, mentalite sorunu. avrupalı bir adamın burada başarılı olması çok zor. (burada avrupadan kastım eğitim, insan hakları ve hukuk konularında gelişmiş avrupa ülkeleri.)

    en basit örnek: türkiyede başarılı olmuş bütün rumen oyuncular, gençliğini çavuşesku döneminde geçirmiş oyuncular. hagi, popescu, ilie, filipescu, nispeten gayet yetersiz oyuncular olmalarına rağmen radu, pancu vb. sonraki kuşak hiçbir şey yapamadı burada. stancu, bratu, petre vb. bu zihniyet 3. dünya ülkeleriyle 1. dünya ülkeleri arasındaki zihniyet farkının tezahürü. yahut sasa iliç, prekazi, simoviç ve türkiyede oynamış balkan oyuncuların ekseri başarılı olması. hepsi otoriter bir düzende disipline edilmiş adamlardı. buraya yabancılık çekmediler o yüzden.

    bu sıkıntının aşılması imkansıza yakın görünüyor. her seferinde heyecanlanıyoruz, rijkaard geldiğinde de oldu bu. biliyoruz ki bu adamlar bir şey biliyorlar. ama o bildiklerini sahaya yansıtamazlar.

    türk topçular serbestliğe gelemez, salar kendini;
    medyada sinan enginin, ümit özatın, şansal büyükanın, tümer metinin sözü geçiyor;
    futbol federasyonunu siyasi iktidar belirliyor;
    medya sürekli sipariş haberler veriyor vb.

    dört bir koldan yardırıyorlar. ne mancini, ne rijkaard gibi adamlar bunlarla uğraşamaz. çünkü medyanın anladığı dil "onu çekme bunu çek" sözüdür. topçunun anladığı dil sırtından eksik edilmeyen sopada gizlidir. federasyonun anladığı dil, güçlünün hukukunun geçerliliğidir.

    yani bu ülkede güçlü olduğun müddetçe varsın. lucescu başarısız mıydı? her gittiği takımı şampiyon yapan adam 2 kere kovuldu bu ülkeden. çünkü güçlü değildi. türkiye gün geçtikçe daha çok güçlünün hukukunun geçtiği kabus gibi bir yapıya bürünüyor. siyasetten futbola, gücü olan yasa kanun tanımadan istediği gibi at koşturuyor.

    bugün manciniye yapılan her eleştiri bu saçma sapan düzeneğin devamı için emek vermek oluyor. "bu adam suçsuz mu?" diye bir sorunun bir anlamı yok ki cevap verilsin. adamın geldiği ortam normal değil çünkü. 3. dünya ülkesi ve gittikçe daha da büyük bir batağa saplanıyor. bu biter mi? bitmeyecek gibi zira taraftar akbaba, taraftar lümpen, taraftar çin malı futbol seyircisi. bu adamlar, futboldan çok romadaki gladyatör dövüşlerini severlerdi eminim. çünkü amaçları sadece kazanmak. umurlarında değil etik ahlak terakki. varsa yoksa güçlü ol, kazan.

    ama galatasaray bunun için kurulmadı. işte galatasaraydaki lisecilerin dayanak noktası bu külli öküzler zaten. çünkü galatasaray, liseden ayrı düşünüldüğünde sadece kazanmaya odaklı lümpen sürüsünün, içindeki hayvanı dışarı vurduğu bir araç haline geliyor. ama lise işin içine girdi mi türkiyenin batıya açılan yüzü oluyor.

    yani kısacası, yerli oyuncuların eleştiri odağı olması doğru ama eksik bir tutum. eleştiri odağı olması gereken şey var olan sistemin kendisi ve bunun devamını sağlayan adi düzen. tabii bu değirmene su taşıyanlar.
  • 7
    saçmadır. takımdaki yabancılar dünya standartlarında mı oynuyor? adam herkesi kafa olarak bitirdi. drogba bile ne hale geldi. adamları yıprattı bu italyan.

    yok yeniçeriymiş de bilmem ne. boktan ikinci sınıf avrupalının biri geldi takım kimyasının amına koydu bıraktı. gerçek bazen bu kadar da yalın kabul edin.

    biz hepimiz görüyoruz biz böyle huzursuzuz bu adam yüzünden ve saçma sapan işleri yüzünden bütün kariyeri ve yaşamı etkilenen, bütün eleştiriyi üzerlerine çeken adamların psikolojisini düşünün. sen ayak aayak üstüne atıp futbolcuları suçla sonra yerliler yeaa diye ağla. siktir oradan yarrak kafa.
  • 9
    2.rijkaard döneminin gelişini müjdeleyen olay. işin garip yanı yerli yerli diyorlar da sanki tek yerli galatasarayda var, hiç yok fenerbahçede, hiç yok beşiktaşta ki adamların hoca bile yabancı. hala uykudan uyanamadı bazıları, yabancı sınırı daha da genişliyor yakın tarihte ve yerliler takımın omurgası değil herşeyi, ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin 3.bir seçenek dahi yok.

    hoca dediğin takımının çıkarı için sevmediği insanlarla dahi bir ilişki kurabilmeli, öyle seçim gündemi tarzı ısmarlama gs tv röportajlarıyla da olacak iş değil bu. beğenmediğiniz fatih terim yaptı bunu, serveti hiç sevdiğini sanmıyorum ama verim aldı 1 sezon ve sonra ilk iş onu yolladı takımdan. gerçi italyanımızın ilk vukuatları da değil bunlar, dzeko ve tevez gibi adamlar da yerli heralde yeniçerici bunlar :(
  • 11
    milan'da teknik direktörlük yaparken fatih terim'e "hoca burası milan, ben de paolo maldini" dendiğini düşününce dünyanın pek çok yerinde iletişimi zayıf teknik direktörlerle o ülkenin yerli futbolcuları arasında benzeri gerilimlerin olacağını ön görmek çok da zor değildir. fakat ben hâlâ galatasaray futbol takımının öncelikli sorunun kalitesizlik ve plansız kadro yapılanması olduğunu düşünüyorum. kalitesizlikten kastım yanlış anlaşılmadan gerekli eklemeleri yapayım, tek tek baktığınızda çok kaliteli bir on bir kurulabiliyor mevcut kadro ile; fakat bir parçayı çıkarmak zorunda kaldığınızda kalite farkı birden derinleşiyor. iyi planlanmış bir takımda bu olmaz, olmamalı. mancini'nin hatası da bizatihi bu noktadadır ve bu nedenle kendisine iki, üç ay kadar önce önümüzdeki sene için güvenirken şimdi güvenemez durumdayım. kafanda şablonu çizeceksin; bu takım 4-3-3 mü oynayacak, 3-5-2 mi oynayacak, 4-2-3-1 mi oynayacak; belli olacak. oyuncularını da bu kurguya uygun şekilde seçeceksin. bu yapılmadı galatasaray'da. 3-5-2 için transfer yapıp 4-3-3 oynamaya çalıştı sinyor, bu büyük bir planlama hatasıydı. bedeli de ağır oldu gördüğünüz gibi. elinde wesley sneijder varsa bir veya iki forvetin arkasında bu adam olacak. dizilişin buna göre yapılanacak, kadronun geri kalanı buna göre şekillenecek. ama yapamıyorsun, çünkü; 4-2-3-1 oynayayım desen skora katkı sağlayabilecek kanat oyuncusu yok takımda. 3-5-2 mevcut kadroya en uygun dizilişti, başarılı da olunuyordu; sonra ne olduğunu anlayamadan birden vazgeçildi bu dizilişten de. ne olduysa ondan sonra oldu zaten.

    lafı biraz uzattım, kusura bakmayın. anlatmak istediğim; sorunun bir "yerli" sorunu olmadığıdır. sorun olsa olsa; "yerli oyunculardaki kalite sorunu" olabilir, ancak bu da tek başına sorunu anlatmaya yeterli olmaz. bir kurgu ve plan sorunu yaşanıyor bu takımda. açıkçası mancini bu sorunu aşmak için güvenilecek doğru adam da değil gibi geliyor bana son birkaç haftada olup bitenleri gördükçe. bilmiyorum, belki ben çok hafife alıyorum meseleyi fakat gerçekten ben değişen bir şey görmüyorum şu takımın yerlilerinde. semih kaya, selçuk inan ve burak yılmaz en kaliteli üç yerli oyuncumuz; bunların yanına sahada verilen görevi yapmak için mücadele edecek iki yerli oyuncu daha arıyoruz mütemadiyen. ne yani, engin baytar üst düzey kalitesi ile fark mı yaratıyordu geçen sezon? umut bulut muazzam çalımlarla, ikiye birlerle ceza sahasına girip topu kaleciyi çaresiz bırakacak noktaya bırakıyordu da o mu değişti? hakan balta, yekta kurtuluş veya ceyhun gülselam şans bulduklarında daha mı farklıydılar bugünkü hallerinden? sadece oyun içerisinde ihtiyaç doğduğunda ortalığı yangın yerine çeviriyordu takım, kaostan nimet topluyordu. selçuk yine böyle oynuyordu oyunun içindeyken; belki bir tık daha yukarıdaydı performansı, hepsi o. burak yine böyle goller kaçırıyordu, semih de aynı böyle hataları yapıyordu. fark şu; burak golü kaçırdığında elmander, necati, engin, selçuk, melo, herhangi birisi çıkıp o golü telafi ediyordu. oyun kurgusu buna müsaitti, oyunculara bu fırsatı sunuyordu. selçuk duran toptan katkı veriyordu, kilit açıcı görev üstleniyordu. bu sene değişen şu; bu sürpriz goller yok ve selçuk duran toplardan skor üretemiyor. bu ikisinin yokluğu burak'ın kaçırdıklarını veya semih'in yaptığı hataları telafi edilemez konuma soktu.

    naçizane fikrimi söyleyeyim ve bu yazıyı noktalayayım. bu takım seneye mutlaka 3-5-2 veya 4-2-3-1 dizilimlerinden biri üzerine kurgulanmalı, hangisi uygulanacaksa ona uygun şekilde eksiklikler kapatılmalı ve ilk on birdeki "iyi" yerli oyuncu sayısı mutlaka en az bir arttırılmalı. bu nuri şahin ile mi olur, hakan çalhanoğlu ile mi olur, ömer toprak ile mi olur bilemem. ama mutlaka bu takıma bir tane daha iyi yerli oyuncu lazım. yabancı sınırı ve defolar göz önüne alınınca 4-2-3-1 üzerine kurulacak bir takım verim/maliyet açısından daha tercih edilebilir duruyor ayrıca, onu da belirteyim. çünkü; olası bir çalhanoğlu transferi sonrası bir forvet ve bir stoper transferi ile takımın sökükleri yamanmış oluyor. sağ bek ve/veya bir başka kanat oyuncusunun transferi ise şampiyonlar ligi'ne katılıma göre değiklik gösterecek tercihler olacak gibi gözüküyor. ne kadar çok yerli oyuncuyu verimli noktaya çekersek sistem o kadar işlerlik kazanacak, bunun için de disiplin ve planlılık şart. kendi namıma en umutlu olduğum oyuncu koray ve berk. biliyorum; normal şekilde gelişmiyor hadiseler bu ülkede fakat bu iki çocuk üstlerine düşülse çok rahatlıkla ilk on sekizin değişmezi olur, oynadıkları her maçta da belli bir seviyeyi tuttururlar. galatasaray'ın ihtiyacı ya da bir diğer deyişle sorunu; çok iyi bir ilk on sekizi olmamasıdır. bunun dışındaki sorunların hepsi lafı güzaf. bu noktada bir standart yakalanırsa; inanın bugün sorun diye konuştuğunuz pek çok şey aklınıza dahi gelmez ancak dediğim gibi, bu işin altından kalkabilecek olan adam mancini mi diye sorarsanız büyük şüphelerim var.

    bekleyelim bakalım, gelecek günler bize neler gösterecek. ne de olsa biz yine bu yöne; sarıya, kırmızıya; bakmaya devam edeceğiz. öyle veya böyle...
  • 12
    çok doğru tespit. takım kimyası, manciniye uymadı. türkiye'de yerli futbolcuları idare etmenin zor olduğu gerçeği ortadayken, iletişim eksikliği bunun ekstra nedenlerinden birisi oldu. maç içerisinde sürekli oyunculara talimat veriyor. şu şekilde düşünelim, işinizi yapıyorsunuz ve amiriniz size sürekli talimat veriyor. zor bi durum. bu uyarıları daha çok antremanda yapması ve takımı ezbere oynatması gerekiyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın