• 126
    sizin takımdan birinin tartışılan pozisyona rakibi destekler şekilde "gol" demesidir. ondan sonra istersen 50 tane uydu görüntüsü getir.

    adamın gol diyor dedi mi iş biter!

    işte ben o gol diyen adamdan nefret ediyorum amk! topa vurmasını bilmez, o.çocuğunu alırsın takıma top taşın üstünden gitmiş, rakibin en çirkefiyle ağız dalaşına girilmiş, bir şekilde iş pisliğe misliğe dökülüp hallolacak ama o ahlak timsali, rakibe yaranmaya çalışan davar, * gol der, rakip de "adamın gol diyor" diye siker beynini, gol sayarsın mecburen. sonra o çocuğu dövsen ya da kızsan, küfretsen hem yalancı hem de pislik olacaksındır. o sinirle tamam amuğa goyim deyip topu kaleden alıp çalımlaya çalımlaya gol atmaya çalışırsın, 3. adamda topu kaparlar, bir de senin hatanla gol yersiniz :( ama kızgın olduğun için kimse sana bulaşmaz.

    hepsi o adamın yüzündendir. işte bu dallamanın yüzünden adam madam kayarım ben buna lafı türemiştir :(
  • 124
    okuldan gelirsin sırtında eşşek yükü çantayla. mavi önlük / siyah ceket çıkarılır, çanta bir kenara atılır evde.
    üstüne bir forma giyip fırlarsın sokağa. ki o zamanlar orijinal takıntısı yoktur kimsede.
    o kadar endüstriyel değildir sokaklar, anlayışlar...

    mahalle maçı vardır sokakta, herkes top oynarken sen evde oturmak istemezsin.

    eğer 5-10 dakika geciktiysen, hayatının paniğini yaşarsın,
    "ulan acaba nerde oynuyorlar, bensiz mi başladılar" diye heyecan yaparsın göt kadar mahallede...

    irili ufaklı taşlardan, 38-39 numara ayakkabılarla, 10-15 adım arasında değişen mesafeler aralarında kaleler kurulur sokağın iki ucuna.
    sokakta top oynayan çocuklar görür sadece, olmayan üst kale direğini...

    adım adım adam alışmalar başlar iki "iyi oynayan" arkadaş arasında.
    bu esnada yarım, çeyrek, parmak ucu gibi adımlar damga vurur adam alışmaya, ki infantino o atraksiyonu veremez şampiyonlar ligi kuralarında,
    farklı bir tadı vardır o minik adımların...

    fasulyeden adam fazlaları, takımların kuvvetine göre dağıtılır öylesine, genelde de ya defansta oynarlar,
    ya da kalede...
    toplar genelde 7 kat kamestir, sonraları 9 kat kames olmuştur,
    mahallede bir memur ya da tüccar çocuğu varsa, onun ayaklarında yükselir ilk,
    "meşin" yuvarlak orijinal toplar.

    sırtında 10 numara olan, gol attıktan sonra inletir mahalleyi,
    "hacciiiiii" diye...
    benim gibileri de vardır, gol atınca heceleyerek "a-rif er-dem" şeklinde bağıran.

    eğer minyatür kaleoynanıyorsa, kural bellidir;
    3 korner 1 penaltı...

    ele top değer değmez biri bağırır arkalardan;
    el var penaltı!

    sinsi komşu teyzeler vardır, lakapları olanlardan,
    düşman kuvvetlerdir oynayanlara tek sözleri ile;
    keserim bak topunuzu...

    eğer yolun dibinde kaldırım ya da duvar varsa, cingözün biri ilk pozisyonda atlar ortaya;
    "duvardan (kaldırımdan) gol yok beyler!"

    herkes adaptedir maça, okulda aldığı cezayı, kötü geçen sınavı unutturur bu dakikalar.
    tam o sırada yoldan arabalar geçerse, oyun yavaşlar ve durur.
    raconu bilen şoförler, kale direklerini incitmeden geçerler yoldan.
    bilmeyen hödükler ise, dağıttıkları kale direklerinin ardından, dünyanın en masum küfürlerini işitirler arkalarından...

    oyun tekrar başladığında, her golden sonra sayan arkadaşlar skoru tekrarlarlar.
    bir takım diğerine şaibeli bir gol attığında, karşı takımda herkes itiraz ederken, bir karizma adam "gol beyler" şeklinde fikir belirttiğinde,
    "adamın gol diyo olm" nidaları yükselir.

    hani çizgi teknolojisi falan diyorlar ya, yalan.
    rakip takımdan bir tek kabullenen açıklama gelsin o golü, collina "hayır" dese bile goldür artık o.

    yine bir "adamın kendi devam etti" olayı vardır ki, suarez ısıra ısıra bitirse takım arkadaşını, sen eğer dokunduysan topa,
    avantajdır o.
    sıçmışsındır...
    gol atman farzdır pozisyonun devamında.

    yolun kenarından teyzeler geçerken durulur,
    onlara top gelsin istenmez,
    poşetleri ya da giysileri kirletilmez...
    en baba racon, analara saygıdır.

    çok kızsan da ana bacı kaydırmazsın.
    hani kitaba bile dil uzatılır, anaya uzatılmaz.
    daha büyük günahtır...

    mahalleden gönül verilen bir kız geçiyorsa, gönlünü kaptırmış arkadaşın artistlik yapmasına izin verilir.
    o dakikalar içinde o arkadaş bencil oynayabilir,
    gol kaçırabilir.
    sitem edeceksen de, karizmasını çizmeden edersin...

    susandığında mola verilir, en yakın cami ya da bahçeden su tedarik edilir.
    çok içilmez, mide şişirilmez.

    arabaların camlarına dikkat edilir.
    arabasına özellikle çok kıymet veren amcaların arabalarına titizlikle bakılır, top gelmesi engellenir.
    mahalledeki bütün araba aynaları kapatılır,
    kırılmaları önlenir.
    zaten büyüyünce, dar yollarda ayna kapatma güdüsü de, bu yaşlardan gelir.

    arabaların altına top kaçında, topu kaçıran arkadaş bacaklarını arabanın altına sokmak sureti ile topu kendine çeker,
    ya da diğer taraftan iterek dışarı atar.
    bu arkadaşlar genellikle kaportacı, tamirci ya da bizim gibi mühendis olurlar büyüyünce...

    aynı mantıkla, top uzak yere giderse, topu atan alır.
    patlatan da öder ayrıca...

    penaltılarda burunla abanmak yasaktır, atış tekrarlanır.
    taban girmek komple yasaktır, çünkü ertesi gün okul vardır.

    ezan sesinin duyulması ile maçın son düdüğü allah tarafından çaldırılır.
    herkes evlere dağılır,
    sadece "asi" takılan arkadaşlar 15 dakika fazladan mahallede turlarlar.

    eğer topun sahibi, ezandan önce eve çağrılırsa, maç tatil edilir.
    yapacak bir şey yoktur, top onundur.
    kapitalizm kavramı, ilk olarak burada öğrenilir...

    eve kir içinde girilir. banyoda anlaşılır dizlerin kanadığı,
    kabuk bağlamaya yüz tutmuş yaralar.
    annen "ekmek al" dese bakkala gitmezsin üşengeçlikten,
    ama maç var deseler uçarsın üst mahalleye anında...

    taştan kale direkleri yolun ortasında unutulur akşam, sokakta turlamaya çıkan yaşlı amcalar bu taşları görünce söylenirler çocuklara;
    "amına kodumun piçleri..."
    ama sonra eklerler;
    "gençken ben de iyi oynardım bu mereti..."

    bonus: evdeki maç izleme durumu için de; (bkz: #1466845)
  • 26
    en sevdiğim kurallar minyatür kale diye tabir edilen oyunda vardır. genellikle fazla oyuncu olmadığı zamanlarda oyun temposunu yüksek tutmak ve kaleciden tasarruf etmek amacıyla organize edilen bir oyun şeklidir.

    oyuna karar verme ve eşleşme: baktık ki büyük sahada maç yapacak kadar fazla sayıda adamımız yok, çözüm bellidir. hemen minyatür kale devreye alınır. oyuncu sayısı elbetteki 2 ve 2 nin katları şeklinde olmalıdır ki açıkta adam kalmasın. fakat sayımız 2n+1 şeklinde ise bir kişiyi oyun dışında bırakmak, olmadı gönlünü almak için hakem olarak tayin etmek gerekir.

    grup içinden en güçlü, futboluna güvenilen iki kişi -biz buna kaptan da diyebiliriz- eşleşmek için karşı karşıya gelirler. çeşitli eşleşme yöntemleri bulunmakla beraber yaygın olanlar taşa tükürme ve adımlamadır.

    taşa tükürme: oyun içerisinde cebimizden düşeceği hesap edildiğinden hiç kimsenin yanında bozuk para bulunmaz. bu yüzden para atışı yerine bu yöntem gayet sağlıklı biçimde kullanılabilir. yassı bir taşın bir tarafına tükürülür ve havaya atılmadan önce yazı mı tura mı yerine ıslak mı kuru mu diye sorulur. bundan sonraki prosedür para atışı ile aynıdır.

    adımlama: eşleşmek üzere ortaya çıkan iki kişi birbirlerinden belirli bir mesafe uzaklıkta yüzyüze dönerler ve sırayla birbirlerine 10 ar adım atarlar. kim kendi sırasındayken diğerinin ayağına kadar gelip üzerine basabilmişse eşleşmenin galibidir.

    eşleşmede ilk seçim yapacak olan kişi belirlendikten sonra ilk istediği oyuncuyu seçme hakkına sahip olmuştur. sırayla birer oyuncu seçilir. daha sonra ikinciler, üçüncüler ve adam kalmayıncaya kadar devam edilir.

    kale genişliği: genellikle bir buçuk adım civarı bir büyüklüktür. direk yada benzeri bir cisim bulunamayacağından 2 adet orta büyüklükte* taş ile kurulur kale.

    sahanın boyu: 30-35 metre arasında değişir. oynanan kişi sayısına göre daha büyük yada daha küçük olabilir.

    bel üstü: kalede kaleci bulunmadığından kaleye giden şutlar bel hizasının altında olmalıdır ki elle müdaheleye gerek kalmasın. elle müdahele ederseniz cezası elbette ki penaltıdır.

    penlatı: bazen 10 adım mesafeden, bazen de tam orta saha çizgisinden kullanılır. kalede hiç bir oyuncu bulunmaz. penaltıyı kullanacak olan oyuncu kalye arkasını döner ve geri geri kullanır.

    korner: kornerler genelde birikim hesabına yatırılır. kazandığınız kornerler belli bir sayıya ulaşınca yerine penaltı kullanılır. yaygın olanı 3 korner 1 penaltıdır.

    skor tayini: yörelere ve elde bulunan zaman göre değişkenlik gösterir. makbul olanı 10'da devre 20'de maçtır.

    edit: imlâ
  • 42
    bazı durumlarda da faul olur fakat oyun devam eder. ufak bir tartışmadan sonra top, faulu kullanıcak olan rakibe verir. kullanan ekipten centilmen ve ufak tartşmalara gelemeyen biri topu rakip takım oyuncularına doğru yuvarlar. rakip oyuncularda - vay be - havasına girip içten içe o kişiyi desteklerler.

    tabi bazıalrı vardır - enayiye bak topu verdi - der fakat onlar şerefsizin önde gidenidir o ayrı.
  • 96
    --- alıntı ---

    1. ıyi oynayan iki kişinin aynı takımda yer almamasına dikkat edilirdi.

    2. maçlar minyatür kalede oynanıyorsa, penaltı boş kaleye ters şekilde topukla vurulurdu.

    3. maçların hayali kale direkleri arası adım ile sayılır, olmaları gereken yerler iki taş ile işaretlenirdi.

    4. hava kararınca, ezan okununca, anne-baba çağırınca maç biterdi.

    5. uç korner bir penaltıydı.

    6. topu patlatan parasını öder, patlak top ikiye kesilip kafaya takılırdı.

    7. frikiklerde açıl biraz denince burası ali sami yen mi şeklinde cevap verilirdi.

    8. takımlar kurulurken ilk oyuncuyu seçme hakkı, adım almayı iyi bilenindi.

    9. kaleci topu 3 kere sektirirse rakibe açılsana 3 kere sektirdim derdi, rakip açılırdı; efendilik vardı.

    10. top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelirse herkes işe işe! diye bağırırdı.

    11. penaltılarda kaleci değiştirilirse 2 penaltı atılırdı. eğer ilk penaltı gol olursa ikincisi atılmazdı.

    12. abanma ve burun vurmak yoktu, vurulursa eleştirilip kınanırdı.

    13. tanju, rıdvan, metin, ali, feyyaz, hagi, hakan, hami gibi dönemin popüler futbolcularının adı alınırdı.

    14. topun sahibi tüm kuralları koyar, takımı kurar, kaleyi seçer, istemediği kişileri topuyla oynatmazdı.

    15. klişe laflar vardı: at bakayim abinin kıllı göğsüne!

    16. elin avantajı olmazdı.

    17. bel üstü gol sayılmazdı.

    18. taçtan kendi önüne atıp başlatılınca, taç değişirdi.

    19. maçı izleyen küçük bir grup varsa, penaltı olup olmadığına o karar verirdi, saygı vardı.

    20. maçlarda eğer iddia varsa ödüller genel olarak algida max, eskimo, meybuz, 2,5 litrelik kola vb. ürünlerden oluşurdu.

    21. pas vermeden sadece çalım atarak gol atılırsa sayılmazdı.

    22. frikiklerde baraj mesafesi, frikiği kullanacak olan kişinin koca bir zıplayışının akabinde 3 koca adım atmasıyla belirlenirdi... büyük atılan adıma karşılık olarak rakip takım "sen tuvalete de mi böyle gidiyon?" diyerek ortalığı kızıştırırdı.

    23. top, oyun alanı içerisindeki herhangi bir arabanın altına kaçarsa büyük bir şevkle arabanın altına yatılıp top alınırdı. topu ilk kim kaparsa o takımda başlardı.

    24. gol olduktan sonra eğer tartışmalar olursa ve golü yiyen takımın bir oyucusu golü kabullenirse rakip takım direk o kişiyi yüceltip "adamın gol diyo" diyerek golü alırlardı. golü kabullenen kişi de kaleye veya defansa alınırdı.

    25. varsa hakeme yapılan en dolu dizgin hakaret: "hakeme gözlük, eline de sözlük" tü.

    26. oynayacakların sayısı eğer tek ise, güçsüzlerden biri devre değiştirerek gönlü alınırdı.

    27. penaltılarda eğer takımınız açık ara farkla öndeyse kaleciye vurdurulurdu. ama en güçlü forvetiniz penaltıyı kullanacaksa, hemen rakip kalecinin gönlü alınırdı: "merak etme olm, teknik vuracam."

    28. sabit bir kaleci yoksa 2 golde bir veya dakika usulü oyuncular aralarında değişirdi. kalecilik sırası "sonum bir allah" diye kim başlarsa o kişiden geriye sayılırdı.

    29. dizde veya ayak ucunda top sektirerek de sıra belirlendiği olurdu (genellikle 9 aylık veya 21 aylık gibi oyunlarda). bu durumlarda ilk sektirmek isteyen "birim bir allah, kırmızı bayrak, yeşil kitap" derdi.

    30. kaleci oyuncu kavramı vardı. takımların genellikle iyi oyuncuları bu kutsal göreve kendilerini adarlardı.

    31. eğer bir oyuncu faule maruz kalmışsa ama devam etmek istiyorsa, rakip futbolculardan birinin yürümesini dahi bahane ederek: "adamın devam ediyor." derdi.

    32. milli birlik ve beraberliğimiz mahalle maçlarında başlamıştır. önce maçlar yapılır... centilmenlik skora yansımazsa sopalar, taşlar konuşurdu.

    33. atan alır spor vardı. eğer top kime çarpıp çıkmışsa topun gittiği yer neresi olursa olsun koşa koşa gidip alırdı.

    34. mahallenin abileri kaleci alıştırırlardı ve buna göre puan verirlerdi. aralarında kavga eden çocukların puanı kesilirdi.

    35. skor ne olursa olsun akşam!? saati yaklaştığında "golü atan kazanır." kuralı işlerdi.

    36. maçlardan sonra su sırasına girmek ayrı bir davaydı ve mutlaka koşa koşa gidilirdi. genellikle yaşlı amca veya teyzeler, zemin katta oturanlar bu işin acımasız kurbanlarıydı.

    37. el kasti değilse o top direkt kaleye kullanılmaz, "kasti değilki oğlum, gol olmaz." denirdi...

    38. eğer kaleci dahil herkes çalımlanmışsa; o top çizgiye kadar götürülür ya popo dürtmesi yada yere yatıp kafa, burun, alın gibi vucut kısımlarının dürtmesi ile gol atılırdı.

    39. kalecinin degajla gol atabilmesi bir yetenekti fakat gene de gol sayılmazdı. karşılıklı atışmaların sonunda yoldan geçen herhangi biri hakem yapılırdı ve sonuca o karar verirdi.

    40. para o zamanlar kolay bulunmadığından maçın hangi takım tarafından başlatılacağına; bir tarafına tükürülmüş yassı bir taşın havaya atılıp, yaş mı,kuru mu seçiminde doğru tarafı bilen tarafın başlaması yöntemi ile karar verilirdi.

    41.kaleler taştan olduğu için atılan şut önce defansa çarpıp sonra taşın üstünden geçtiyse şutu atan takım gooll diye yaygara çıkarırdı.rakip takımın gol değil kale üstü cevabına,gol yoksa korner o zaman ver topu diyerek racon kesilirdi.

    --- alıntı ---

    çok beğendim gerçekten, facebook'tan alıntıdır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın