• 124
    okuldan gelirsin sırtında eşşek yükü çantayla. mavi önlük / siyah ceket çıkarılır, çanta bir kenara atılır evde.
    üstüne bir forma giyip fırlarsın sokağa. ki o zamanlar orijinal takıntısı yoktur kimsede.
    o kadar endüstriyel değildir sokaklar, anlayışlar...

    mahalle maçı vardır sokakta, herkes top oynarken sen evde oturmak istemezsin.

    eğer 5-10 dakika geciktiysen, hayatının paniğini yaşarsın,
    "ulan acaba nerde oynuyorlar, bensiz mi başladılar" diye heyecan yaparsın göt kadar mahallede...

    irili ufaklı taşlardan, 38-39 numara ayakkabılarla, 10-15 adım arasında değişen mesafeler aralarında kaleler kurulur sokağın iki ucuna.
    sokakta top oynayan çocuklar görür sadece, olmayan üst kale direğini...

    adım adım adam alışmalar başlar iki "iyi oynayan" arkadaş arasında.
    bu esnada yarım, çeyrek, parmak ucu gibi adımlar damga vurur adam alışmaya, ki infantino o atraksiyonu veremez şampiyonlar ligi kuralarında,
    farklı bir tadı vardır o minik adımların...

    fasulyeden adam fazlaları, takımların kuvvetine göre dağıtılır öylesine, genelde de ya defansta oynarlar,
    ya da kalede...
    toplar genelde 7 kat kamestir, sonraları 9 kat kames olmuştur,
    mahallede bir memur ya da tüccar çocuğu varsa, onun ayaklarında yükselir ilk,
    "meşin" yuvarlak orijinal toplar.

    sırtında 10 numara olan, gol attıktan sonra inletir mahalleyi,
    "hacciiiiii" diye...
    benim gibileri de vardır, gol atınca heceleyerek "a-rif er-dem" şeklinde bağıran.

    eğer minyatür kaleoynanıyorsa, kural bellidir;
    3 korner 1 penaltı...

    ele top değer değmez biri bağırır arkalardan;
    el var penaltı!

    sinsi komşu teyzeler vardır, lakapları olanlardan,
    düşman kuvvetlerdir oynayanlara tek sözleri ile;
    keserim bak topunuzu...

    eğer yolun dibinde kaldırım ya da duvar varsa, cingözün biri ilk pozisyonda atlar ortaya;
    "duvardan (kaldırımdan) gol yok beyler!"

    herkes adaptedir maça, okulda aldığı cezayı, kötü geçen sınavı unutturur bu dakikalar.
    tam o sırada yoldan arabalar geçerse, oyun yavaşlar ve durur.
    raconu bilen şoförler, kale direklerini incitmeden geçerler yoldan.
    bilmeyen hödükler ise, dağıttıkları kale direklerinin ardından, dünyanın en masum küfürlerini işitirler arkalarından...

    oyun tekrar başladığında, her golden sonra sayan arkadaşlar skoru tekrarlarlar.
    bir takım diğerine şaibeli bir gol attığında, karşı takımda herkes itiraz ederken, bir karizma adam "gol beyler" şeklinde fikir belirttiğinde,
    "adamın gol diyo olm" nidaları yükselir.

    hani çizgi teknolojisi falan diyorlar ya, yalan.
    rakip takımdan bir tek kabullenen açıklama gelsin o golü, collina "hayır" dese bile goldür artık o.

    yine bir "adamın kendi devam etti" olayı vardır ki, suarez ısıra ısıra bitirse takım arkadaşını, sen eğer dokunduysan topa,
    avantajdır o.
    sıçmışsındır...
    gol atman farzdır pozisyonun devamında.

    yolun kenarından teyzeler geçerken durulur,
    onlara top gelsin istenmez,
    poşetleri ya da giysileri kirletilmez...
    en baba racon, analara saygıdır.

    çok kızsan da ana bacı kaydırmazsın.
    hani kitaba bile dil uzatılır, anaya uzatılmaz.
    daha büyük günahtır...

    mahalleden gönül verilen bir kız geçiyorsa, gönlünü kaptırmış arkadaşın artistlik yapmasına izin verilir.
    o dakikalar içinde o arkadaş bencil oynayabilir,
    gol kaçırabilir.
    sitem edeceksen de, karizmasını çizmeden edersin...

    susandığında mola verilir, en yakın cami ya da bahçeden su tedarik edilir.
    çok içilmez, mide şişirilmez.

    arabaların camlarına dikkat edilir.
    arabasına özellikle çok kıymet veren amcaların arabalarına titizlikle bakılır, top gelmesi engellenir.
    mahalledeki bütün araba aynaları kapatılır,
    kırılmaları önlenir.
    zaten büyüyünce, dar yollarda ayna kapatma güdüsü de, bu yaşlardan gelir.

    arabaların altına top kaçında, topu kaçıran arkadaş bacaklarını arabanın altına sokmak sureti ile topu kendine çeker,
    ya da diğer taraftan iterek dışarı atar.
    bu arkadaşlar genellikle kaportacı, tamirci ya da bizim gibi mühendis olurlar büyüyünce...

    aynı mantıkla, top uzak yere giderse, topu atan alır.
    patlatan da öder ayrıca...

    penaltılarda burunla abanmak yasaktır, atış tekrarlanır.
    taban girmek komple yasaktır, çünkü ertesi gün okul vardır.

    ezan sesinin duyulması ile maçın son düdüğü allah tarafından çaldırılır.
    herkes evlere dağılır,
    sadece "asi" takılan arkadaşlar 15 dakika fazladan mahallede turlarlar.

    eğer topun sahibi, ezandan önce eve çağrılırsa, maç tatil edilir.
    yapacak bir şey yoktur, top onundur.
    kapitalizm kavramı, ilk olarak burada öğrenilir...

    eve kir içinde girilir. banyoda anlaşılır dizlerin kanadığı,
    kabuk bağlamaya yüz tutmuş yaralar.
    annen "ekmek al" dese bakkala gitmezsin üşengeçlikten,
    ama maç var deseler uçarsın üst mahalleye anında...

    taştan kale direkleri yolun ortasında unutulur akşam, sokakta turlamaya çıkan yaşlı amcalar bu taşları görünce söylenirler çocuklara;
    "amına kodumun piçleri..."
    ama sonra eklerler;
    "gençken ben de iyi oynardım bu mereti..."

    bonus: evdeki maç izleme durumu için de; (bkz: #1466845)
App Store'dan indirin Google Play'den alın