resim
Luis Enrique Martínez García
Görev:Teknik Direktör
Takım:Paris SG
Yaş:53
Uyruk:İspanya
  • 27
    dünyada son 10 yıla damgasını vurmuş iki futbol kültüründen ilkinin doğmasına sebebiyet vermiş barcelona'nın yeni teknik direktörüdür. proaktif futbolla birlikte bu futbola karşılık mourinho önderliğindeki reaktif futbol uzunca bir süre domine etti global arenayı. ancak almanya'da dortmund-bayern ve bir alt sınıf olarak schalke 04 önderliğinde başlayan ve şimdi de ispanya'da athletico madrid ve sevilla ile devam eden transition futbolu baskın gelmeye başladı. bunlar çok normal, ekoller gelir etki yapar ve tepki bekler, tepki gelir iki ekol çarpışır ve ortaya yeni bir ürün çıkar. ama tiki taka boktan, catenaccio sikko? futboldan gıdım anlamayan ve arenadaki gladyatörün kellesi uçurulsun diye avazı çıktığı kadar bağıran romalı gibi davranarak kendini bir şeye ait hissetmeye çalışanlar sırf sevmiyorlar diye bok atarlar. daha başka bir tanım aklıma gelmedi. çünkü olan bu. her neyse luis enrique'den bahsediyorduk ama bu konunun aradan çıkması gerekiyordu. tekrar ediyorum. bir şeyi sevmiyorsun diye o şeyin kötü, çirkin, kaka, pis, kafir, ayyaş, israil olması gerekmiyor bilmem anlatabildim mi? proaktif futbol vardır, reaktif futbol vardır, şimdi de geçiş futbolu yükselişte. hele bir de underdog bunu başarıyorsa daha bi seversin. dortmund örneği ve şimdi de atletico örneği. ilüzyon daha da kuvvetlenir bir alt sınıfta ve sana daha yakındır çünkü. simulasyon evreni böyle bir şey.

    tekrar luis enrique... pep barça'yı bırakacağını açıkladığında luis enrique görev bekledi. ama pep yoldaşı tito'yu işaret etmişti bir kere. o sırada barcelona b'yi 2. lige çıkaran luis enrique ile ilgili bir tasarrufu olmamıştı. bu da kendini pep sonrası barcelona'ya hazırlayan l. enrique için ayrılık işareti oldu. kendi sırasına biraz daha vardı ama beklemek istemiyordu. önce gitti roma'ya. yanına da bojan'ı aldı. avrupa kupalarına götürmeyi başaramayınca istifa etti. bojan da ajax'a geçti. aslında arada iyi sinyaller veriyordu roma futbol olarak ama biraz da rijkaard-galatasaray projesinin başarısızlığına benzedi. roma'nın da kadrosu yetersiz kaldı, luis enrique de oldukça uyumsuz kaldı.

    celta vigo'yu da 1 sene çalıştırdı luis enrique. takımı 9. sırada ligi bitirdi ki bana göre iyi bir derece. ama en önemli başarısı muhtemelen real madrid'in şampiyonluk şansını yokettikleri 2-0'lık maç oldu.

    ve bugün fc barcelona'nın başına geçti. yuvaya döndü. aslında yuvaya 2. dönüşüydü bu, zira o zamanki adıyla barcelona athletic'in başına geçtiğinde şöyle demişti: "yuvaya döndüm. futbol oynamayı burada bıraktım ve şimdi burada futbol oynatmaya geldim". 96'da florentino perez'in figo'yu barcelona'dan koparmasına misillemeydi luis enrique belki de. ama aşı tutmuştu. futbol aklıyla çok önemli bir takım parçası olduğunu kanıtlamıştı hep. van gaal barcelona'sında ve sonrasında başarıyla görev yaptı. ilginç bir parantez: 97-2000 dönemi barcelona'sının futbol iq'sunu gözler önüne serecek bir durum var bu yıl: luis van gaal manchester united'ın başında, pep guardiola bayern münih'te, jose mourinho chelsea'de ve luis enrique de barcelona'da. tarihteki en akıllı takımlardan biri muhtemelen :)

    teknik direktörlük kariyerinde şu ana kadar tek başarısı barcelona b takımını 11 yıl aradan sonra 2. lige çıkartmak olan luis enrique ne yapabilir barcelona'da? aslında ilginç olan şey bu. bu takım, bu eksik kadrosuyla her daim şampiyonluğa oynar. ancak şampiyon olması ve tekrardan avrupa'nın en üstünde yer alması için karizmatik bir lidere ve motivatöre ihtiyacı var. tabi kadronun takviye edilmesinin dışında :) luis enrique bunu başarabilecek kişi mi? bunu zaman gösterecek. kesin olan bir şey var ki o da barcelona'nın tiki-taka futbolu kısmi değişikliklere uğrasa da temelden değişmeyecek. başka takımlarda başarısız olsalar da katalonyadaki futbol kültürü farkıyla her daim kendi çocuklarını hep birlikte başarıya ulaştırabilir bu takım. bu yönüyle bizim bülent korkmaz'ı ve hagi'yi başa getirdiğimizi düşünün sürekli. ya da illa fatih terim'i istememizi. bizim duygusal bağ ile kurduğumuz şey ile barcelona'nın futbol aklının denkliği ile oluşan bağ o kadar benziyor ki birbirine. his takımı olmak böyle bir şey. laporta sonrası bu fazlasıyla bozuldu. bunun en büyük sebebi rosell'di, neyseki o da gitti (adnan polat) yine önü aydınlık barcelona'nın luis enrique önderliğinde. işi hiç kolay değil, kadro son 3 yıldır cepten yiyordu. bu sene omurgayı tekrar baştan yaratması gerekiyor. elinde bu yaratım için gerekli bütçe de olacak. bakalım nasıl bir dönem geçirecek luis enrique ve fc barcelona.

    dilek: zubizaretta'nın da en kısa zamanda gitmesi dileğiyle. begiristain'i çalan manchester city'nin şeyhlerine ateşler yağsın, yaya'ları ayrılsın!

    edit: athletico değil atletico olacak uyaran asy'ye teşekkürler.
  • 28
    hakkında uzun uzun yazılar yazamayacağım yeni barcelona teknik direktörü.

    14 yaşlarında futbolla yakından ilgilenmeye başladım.
    zidane, beckham, ronaldo, carlos hepsi dünya yıldızıydı ama luis enrique en sevdiğim oyuncuydu.
    öyle diğer yıldızlar gibi sivrilen bir oyuncu değildi belki ama kendisini yakından takip ederdim hep.
    hatta mektup bile yazdım kendisine :(
    tabi şampiyonlar liginde son maçta bize gol atınca ihanete uğramış hissettim kendimi.
    hem yenilmemiz hem de onun bize gol atması üzmüştü. (bkz: 19 mart 2002 galatasaray barcelona maçı)

    şimdi bakıyorum da nereden nereye.
    ben eskisi kadar maç izleyemiyorum artık.
    önceden salı günleri trt'de avrupa'daki maçların özetlerini izlerdim, full maç bulursam onu izlerdim ama hem iş hem de 90 dakika aynı şeyi yapmaktan sıkıldığım için galatasaray maçları dışında maç izleyemiyorum.
    ama barcelona ve liverpool'dan (romantik futbol takımları) nefret edecek kadar da futbolu takip ediyorum *
    buna rağmen luis enrique'nin barcelonasının başarılı olmasını isterim.
  • 29
    (bkz: luis enrique martinez garcia/#1487765)

    bu guzel yaziya ek cok az sey soylenebilir. bunlardan biri de roma'li futbolcularin luis enrique gittikten sonra en sevdigi teknik direktor olarak luis enrique'yi saymasi olabilir. o'nun olusturmaya calistigi takimin pesi sira ligde 10 mac arka arkaya kazanmasi elbette tesaduf degildi. bazen kazanirken kaybedersiniz, bazen de oyle dogru hamleler sonrasi kaybedersiniz ki, bir sonraki savasi daha buyuk kazanirsiniz.

    luis enrique'nin futbolculuk kariyeri de ilginc. real madrid'de oynarken defansin her yerinde oynamis en son barcelona'ya gelmis bir oyuncu. yeteneginden cok zekasiyla defanstan ciakrtilip hucuma alinmis luis enrique. bu bakimdan iyi bir teknik direktor icin gerekli herseyi oldugu soylenebilir. profesyonel hayatinda kale haric her mevkide oynamasi, bunun yaninda basarisinin oyun zekasiyla ilgili olmasi. kendisini ve gol sevinclerini ozlemedim dersem yalan olur. keske bizi de yakmasaydi ofsayttan attigi golde (lucescu sezonu, sami yen).

    tiki-taka'dan da once transition futbolunun gelmesini beklliyordum. futbolun bu yone evrilecegi kesindi fakat barcelona araya girip ilgiyi baska yone cekti diyebiliriz. benim acimdan transition futbol yapilmasi en zor ve en etkili futbol. real madrid ileri uc oyuncularinin atletizmi ve driblingleriyle bu isi cozuyor. onemli olan cl sampiyonu bayern gibi yapabilmek. post-modern futbolu belirleyecek de bu olacaktir.

    nasil ki telekomunikasyonda 2g vardi (gsm ve gprs) ve 3g oncesi 2.5g diye adlandirilan edge cikti -ki edge beklenenden uzun sure kullanilip islevsel oldu- post modern futbola tam anlamiyla gecmek icin bir asamaydi pas-pas ve pas-bosluk futbolu. simdi 3g'yi gorduk ancak tam anlamiyla her yere yerlesmis degil. cunku turkiye'deki gibi strateji bilgisi zayif teknik direktorler bunu nasil uygulamaya alabileceklerini cozebilmis degil. transition futbol, barcelona'yi seyredip hadi pas yapin demeye benzemez. bunu cozmeye basladikca daha cok yerde 3g gormeye baslayacagiz. tabi bu arada adamlar 4g'yi dusunuyor olacaktir. 4g'ye gecerken futbolun temel kurallariyla ilgili dramatik degisiklik bekledigimi de soylemeliyim.

    ekleme: hadi pas yapin diyince de barcelona olunmuyor tabi ki, sadece taklit etmesi veya eder gibi yapmasi daha kolay cunku adamlar icin barcelona'nin yaptigi sadece pas. kazin ayagi oyle baglanmiyor haliyle.
  • 36
    taktik olarak cok iyi bir teknik adam opmasa da barcelona'da basarili olabilen teknik adam. bundaki en buyuk etmen tabi ki barca'dan yetismis olmasi. messi'nin saga gecip suarez'in merkeze gecmesi de messi'nin kararidir ayrica.

    suarez bu konuda soyle bir aciklama yapmisti:

    " bir macta pozisyon icabi ben merkeze gectim messi saga gecti. messi bana merkezde kalmami soyledi ve o zamandan meri merkezde oynuyorum. "
  • 37
    hala messiye üstünde hakimiyet kurabileceğini sanan arkadaşlar var. barçada ''messiye rağmen'' başkan dahil hiç kimse hiçbir şey yapamaz arkadaşlar, öyle ki takımın teknik direktörünü seçen adamdan bahsediyoruz, messiye diş geçirmeye kalktı bi ara az daha kovuluyordu. barçada taşları yerine koydunuz an -ki messi o işi de yapıyor- size sadece geriye yaslanıp izlemek kalıyor.
  • 38
    messi'ye söz geçirmeye çalışmasına gerek olmayan teknik direktör. kendisi barcelona'da iyi bir başlangıç yapmıştır, ancak bu kendisinin üst düzey bir teknik adam olduğunu 'henüz' göstermez. çünkü messi sakatlıktan döndüğünden beri barcelona'nın teknik direktörlüğünü de yapıyor. guardiola döneminde işleyen çarkın en büyük dişlisi olan messi son dönemde çarkın kendisi oldu. neymar'ı oynatıyor, suarez'in sezon başında yaşadığı ufak form düşüklüğüne rağmen saha içinde oldukça efektif olmasını sağlıyor. dün de bir entryimde yazmıştım, messi top çalıyor, top dağıtıyor, yeri geldiğinde pres yapıyor, top saklıyor, oyun kuruyor, arkadaşlarına nerede durmaları gerektiğini gösteriyor, ara pası atıyor, asist yapıyor, gol atıyor... sahada bu kadar işi tek başına ve mükemmel bir biçimde yapan bir futbolcunuz varsa bu sizin otomatikman rakipten 2-3 kişi fazlaymış gibi oynamanızı sağlıyor. ki messi'ye eşlik eden suarez - neymar - iniesta üçlüsü bile tek başlarına bir takımı çok farklı noktalara çekebilecek futbolcular. ayrıca barcelona maçlarını izlerken dikkat edin, guardiola'nın en büyük mirası olan tiki-taka'yı o kadar benimsemişler ki, sıkıştıkları her anda kulübeden herhangi bir uyarıya gerek duymadan bu taktiğe sarılıp kendilerini rahatlatıyorlar, rahat gol bulamadıkları maçlarda bir şekilde skoru bulup tiki-taka sayesinde maçı bitirebiliyorlar. dolayısıyla guardiola'nın mirası ve messi'nin iyice god mode'a dönmesi luis enrique'nin elini çok rahatlatıyor. elbette takıma kattığı şeyler var, örneğin suarez-messi-neymar üçlüsünün birbirine bu kadar çabuk uyum sağlaması ve göze batmasa da rakitic'in madrid dönemindeki di maria'ya yakın bir oyun ortaya koymasında sanıyorum enrique'nin rolü büyük. ayrıca xavi'nin yaşlanmasının ardından aksamaya başlayan tika-taka sistemini, tam olarak olmasa da kısmen kaldırarak barcelona'nın kanatlardan ve hızlı hücumlardan gol bulmasını da sağlayacak bir sisteme dönüş yaptırdı. bu sistemle barcelona eskisi gibi 90 dakika boyunca oyunu forse etmiyor belki ama, yavaş yavaş elde patlamaya başlayan tiki-taka'ya da bağımlılığını azaltıyor. ki bu geçiş kaçınılmazdı ve görüldüğü kadarıyla minimum zararla atlatılıyor gibi duruyor.

    anlatmaya çalıştığım kısaca şu; guardiola döneminde tika-taka'yı tek oyun felsefesi haline getiren ve xavi'nin yaşlanması, iniesta'nın eskisi kadar efektif olamaması, messi'nin sakatlanması, kadro'nun değişmesi, rakiplerin tiki-taka'yı çözmesi gibi nedenlerle bu sistemin yararından çok zararını görmeye başlayan barcelona, artık tiki-taka'yı tek oyun felsefesi olarak değil, maç esnasında skoru korumak ve aktif dinlenme yapmak için kullanıyor. ki bu geçişi fazla sarsıntı olmadan atlatıyor gibi duruyor. sanırım bunda da büyük paylardan biri luis enrique'nin.

    luis enrique elit bir teknik direktör mü yoksa vasat mı sorusunun cevabı ancak messisiz bir barcelona'da ortaya çıkar. guardiola'dan beri oturmuş ve çok az değişen bir saha içi dizilişe sahip barça'nın başında, bu ana kadar geldiği nokta, henüz bize enrique'yi yerme ya da övme hakkı vermez diye düşünüyorum.

    not: "rakitic'in madrid dönemindeki di maria'ya yakın bir oyun ortaya koyması" derken, saha içinde önemli ve yararlı işleri göze batmadan yapması anlamında yazdım, yanlış anlaşılmasın.

    not2: guardiola'yı, "rijkaard döneminin ekmeğini yiyor, bu barcelona'nın başında ben de olsam bu kupaları kazanrdım" şeklinde eleştirenlere hiç katılmadım. pep tiki-taka'nın mucididir. rijkaard bir altyapı oluşturmuştur elbette, ancak o temelin üzerine muhteşem bir gökdelen inşa eden, o dönem "dünyanın en iyi futbolcusu" olarak görülen ronaldinho'yu takımdan gönderip sistemine uygun adamları transfer etme cesaretini gösteren, rijkaard döneminde bir çok kaynakta "barcelona kanseri" olarak anılan xavi'yi, herkesin hayranlıkla izlediği dünyanın bir numaralı pasörü haline getirecek olan sistemin ortasına yerleştiren, del bosque gibi bir kurt hoca tarafından, kurduğu sistem ispanya milli takımında yıllarca birebir taklit edilen ve ispanya milli takımına tarihinin en başarılı dönemini dolaylı yoldan da olsa yaşatan bir adam kesinlike dünyanın en iyi teknik direktörlerinden biridir gözümde. dolayısıyla luis enrique için söylediklerim guardiola için hiç bir zaman geçerli olmamıştır ve olmayacaktırda.

    not3: tiki-taka'yı sevmeyebilirsiniz, ancak saygı duyulması gereken bir futbol taktiğidir. 5-6 yıl boyunca barcelona ve ispanya milli takımının katıldıkları tüm kupalara ambargo koymasını sağlayan bir sistem kesinlikle "pas verip duruyorlar mk" şeklinde küçümsenecek bir sistem değildir. guardiola ve tiki-taka'yı bildiğim kadarıyla kendi bakış açımla anlattığım depolanmış bir entry yayına hazır olduğunda bu konudaki görüşlerim daha net anlaşılacaktır.
    *

    not4: şahsi fikirlerimdir, yanlış düşünüyor da olabilirim, farklı düşünenlere saygılarımı sunarım. *****
  • 44
    ilk başlarda gerardo martino sonrası katalanlığının getirdiği bir sinerjiyle çok güzel işler yaptı. hatta öyle ki bu sefer barcelona'yı kimsenin duruduramayacağı, tüm kupalara en az 5 sene ambargo koyacağı tahmin ediliyordu. ne olduysa geçen sene oldu. atletico madrid şampiyonlar ligi'nde bir koydu hevesleri kaçtı. ardından da yine geçen sene ligte seri puan kayıpları yaşadılar. barca tarafından bunlar olurken krallık tarafındaysa zinedine zidane efsanesi doğmaya başlamıştı. dağlar kadar olan fark kapandı kapandı kapandı ama son düzlükte enrique ve ekibi hata yapmayınca zor zahmet şampiyon oldular.

    bu sene de güzel başlamışlardı ama geçen seneden farklı olarak havlu atmış bir real madrid yoktu karşılarında, enselerinde hatta yanıbaşlarında olan bir zidane ve takımı vardı. yine bir dönem feci tökezlediler, art arda durmak bilmez puan kayıpları yaşadılar tabi bu arada zidane'lı real madrid uçtu gitti. barca için son şans olan nou camp'taki el classico'yu da yenemeyince tren kaçtı bence. şimdi istediğin kadar kazan faydası olmaz.

    gelelim enrique'nin teknik direktörlüğüne. bir kere motivasyon açısından çok yetersiz olduğunu söyleyebilirim, zira ciddi bir maçta yenik duruma düşüp de çevirdiklerini hatırlamıyorum. kadro seçimlerinde de bazen çok tepkiler alan bir isim. oyuncu havuzu dar, ispanya içinden bildiği el mahkum izlediği futbolcuları doldurdu takıma. onun döneminde dışarıdan yapılan transfer sayısı çok az. menajerlerle, diğer kulüplerle, oyuncularla güçlü ilişkileri ve irtibatları yok. havuzu çok kısıtlı ayrıca getirdiği oyuncular da barcelona'ya asla seviye atlatamadı.

    taktiksel olarak da martinez'den, vilanova'dan falan artısı yok. bildiği bir sistem var ve başka sistem yaratacak kadar çaplı bir antrenör de değil. mesela guardiola müthiş bir taktisyendir başarılıdır değildir onu bilemem ama müthiş taktisyendir. (taktisyenlik teknik direktörlük kavramının içindeki dallardan biridir, iyi taktisyen iyi teknik direktör olur denemez.) guardiola kendi dizilim ve sistemini kuracak kadar billurlu bir abimizdi. janti adamdı. enrique ise katalanların evlatçığı...

    başkan transfer yapmıyoruz bütçe yok derse gık edemez. şunları şunları satacağız dediklerinde de en ufak bir karar yetkisi yok. ve artık transferleri de barcelona yönetimi veya transfer işlerine bakan komisyonlar yapacacak gibi duruyor çünkü enrique'nin vizyonunun onlara yetmeyeceğini anladılar. muhtemelen sezon sonu görevine son verilecektir.

    şunu da söyleyim hem ismen hem cismen zidane'nın ağırlığının altında ezilmekte şuan. simeone de bir yandan tost yaptılar adamı. hatta unuttum sampaoli de var. resmen bu dörtlünün içinde ben çapsızım ben vasatım diye bağırıyor enrique. eğer altyapılarında güvenilir guardiola tarzı biri varsa ki sanmam o kişiyi gelecek sene takıma getirirler yoksa çok değişik bir yol izlemeleri gerekecek. çünkü piyasada tiki taka oynatabilecek veya oynatmak isteyecek kalifiye teknik direktör çok az. dolayısıyla bayern'in ancelotti kararı gibi herkesi hayretlere gark ettirecek bir isim gelebilir yerine.
  • 47
    yaptığı tek bir luis suarez rötuşuyla tarihin en ezici takımlarından birisini oluşturmuş ve 2014/15 sezonunun her kulvarda tartışmasız kazandıranı olmuştur. barcelona'nın haklı olarak, sürekli ve en üst düzeyde başarı beklentisini geçtiğimiz sezon sekteye uğratmış ve bu sezon da şampiyonlar ligi için beklentileri karşılayamamıştır. barcelona sonrası kariyeri kendisinden önceki hocaları kıyas alırsak iki şekilde gerçekleşecektir. ya guardiola gibi yaptığı işlerden ötürü vizitesi yükselmiş olarak top 5 ligin ağa babalarından birinin başına geçecek, ya da rijkaard gibi daha düşük bir kariyere devam etmeye çalışacak. kendisine oynattığı futbola, bir futbolsever olarak teşekkür ederim.
    nacisane tavsiyem, barca ile başardıklarını ac milan'a gidip başarmayı denemesidir. kendisi için kariyerinin challange'ı olacaktır. ve bence guardiola'dan daha fazla başarıyı hak ediyor.
  • 49
    ağır konuşacağım kimse kusura bakmasın, vizyonsuzlukta hamza hamzaoğlu ile ciddi derecede yarışır kendisi. hani bire bir tutmamak lazım ama
    ispanyol kalitesine göre bizim hamzaoğlu'muz ayarında kalıyor.
    ve işin ilginci kairyer olarak da çok benzeşiyorlar. enrique de evlat kategorisinden teknik direktörlüğe getirilen
    bir isimdi hamzaoğlu da, enrique de ispanyol milliyetçiliği yapıyordu hamzaoğlu da. ikisi de taraftarca pek sevilmedi ki
    bunda vizyonsuz transferleri etkendir.

    hacı allah aşkına koca barcelona'ya aldırdığın futbolculara bak ya,

    andre gomes
    arda turan
    paco alcacer
    samuel umtiti
    jeremy mathieu
    thomas vermaelen
    aleix vidal
    claudio bravo
    douglas

    ...

    bir barcelona taraftarı olsam sinirden kendimi biperdim herhalde. lan sen koca barcelona'nın teknik direktörüsün git biraz yurt dışından futbolcu takip et, yurt dışı transferi yap bu ne vizyonsuzluktur be kardeşim! cidden yazık günah, üstelik hiçbir zaman da barcelona'ya oyun anlamında üst düzey futbol oynatamadı, geriye düştüğü ciddi maçların çoğunu verdi.

    kendisi adına en çok güldüğüm şey de takımının her sene bahar şenliği yaparmışçasına senede 1 ayı art arda puan kayıplarıyla geçirmesidir. durduramıyor yani o kritik süreci, öküzün trene bakttığı gibi bakıyor işte takımına, yahu hoca hadi bir hafta kaybettin öteki hafta da es kaza kayıp yaşadın bre sen barcelona teknik direktörüsün ya, bir isyan et! bir ayaklanma göster.

    ben bundan sonraki kariyerinde başarılı olabileceğini hiç mi hiç zannetmiyorum. bir kere kendisi kendi doğruları olan birinden ziyade futbolcuları pohpohlayan türden birisi ki sadece bu noktadan bile pep gibi sampaoli gibi teknik adamlardan ayrılıyor olumsuz anlamda. rijkaard kendisinden çok daha büyük bir teknik adamdı. futbolda devrim yapmıştı,
    enrique ise en ufak bir taktik katkıda bulunmadı dünya futboluna. bulunması mı lazım diyebilirsiniz ama dünyanın bir numaralı kulübünün teknik direktörü
    bulunmayacak da şanlıurfaspor'un hocası mı dünya futboluna katkıda bulunacak?

    işin özü, gerçekten hem biz futbolseverlere hem de barcelona taraftarına gına geldi. vasat altı bir teknik direktör. bugün cagliari'yi, west ham united'ı, mainz'ı falan versen eline eminim küme düşürür takımı. o derece yani.
App Store'dan indirin Google Play'den alın