“lille sonrası adını daha önce hiç duymadığım bir takıma, rizespor’a gittim. bir önceki sezonu düşme hattının biraz üstünde tamamlamışlardı galiba. geldikten sonra takımda birçok şeyin yolunda gitmediğini fark ettim.
rizespor’un bazı şeyleri düzeltmesine yardımcı olabileceğimi düşündüm. çabucak mümkün olmadığını anladım. beslenme konusunda bir disiplin yoktu, antrenman temposu tamamıyla 'serbest/kafamıza göre' durumdaydı. kendime 'rizespor’a düştün, yine de bir şeyler yap' diyordum.
başta bazı iyi sonuçlar aldık fakat belirttiğim gibi arka planda işler bu sonuçları desteklemiyordu, haliyle çabucak performans olarak düştük. kendimi ne yaparsam yapayım bir şeylerin olmayacağı, yolunda gitmeyeceği bir yerde buldum.
bir beslenme uzmanıyla iletişime geçtim, program hazırladı, gönderdiğimiz programa çok sevindiler ve aldıkları gibi çöpe attılar. hiçbir zaman bir şey değişmedi aslında. fiziksel yorgunluktan çok mental olarak yorulmuştum. maaşımızı alamıyorduk. bir bütün yani.
kendimi hiç adım dahi atmak istemeyeceğim bir yerde buldum ve fransa’ya dönmek istiyordum doğrusu. üstelik lille sonraki sezon şampiyon oldu, kafamda bir yerlerde bu durum da vardı. kaldım ama türkiye tecrübesi oldukça zor geçti.” (via oh my goal)
*