• 57
    süperlig için çok da önemli bir parametre degildir ancak bilhassa $ampiyonlar ligi mücadelenin beceri ile e$deger oldugu ortamlarda olmazsa olmazdir.

    becerikli bir ekip iseniz, 2-3 top ile ataga kalkar, girdiginiz 3 pozisyonunun 2sini gole çevirir, her maç avantaj saglarsiniz. ancak bireysel becerileri azinlikti olan bir ekipseniz, rakip ile aranizda olu$abilecek bo$luklari mücadele gücü ile doldurabilirsiniz.

    örnek vereyim, izlanda milli futbol takimi. çok mu becerikliler? hayir ama köpek gibi mücadele ediyorlar.

    bu nedenle ko$u mesafesi uluslararasi müsabakalarin olmazsa olmazidir. bu alanda iyi olmaniz lazim.
  • 58
    evet şu andaki en büyük problemimiz bu koşu mesafesi. zaten çok açık ve net gözüküyor. ancak bu taktik gereği mi takımın kondisyon promlemi kaynaklı mı biraz kafam karışık. çünkü fatih hoca, “taktik icabı sabırlı top çevirmelerimize taraftar sabretsin” mesajı vermişti ve kafamı karıştıran da bu söylem. eğer taktik icabı geride ya da orta sahada ağır çekim top çeviriyorsak bundan derhal vaz geçmeliyiz.

    ancak takımın kondisyonu düşük ise işte o sıkıntılı bir durum. bu sıkıntılı durumdan bir an önce kurtulmalıyız. takımımızın yaş ortalaması oldukça düşük. yani genç bir kadroya sahibiz. muslera’yı ortalamanın dışında tutarsak, linnes, ozan, serdar, ndiaye, rodrigues, onyekuru, belhanda, feghouli ve sinan’ın yaş ortalaması herhalde 24’ün altındadır. (hesaplamadım, tahmini olarak yazıyorum) bu yaştaki takım koşmayacaksa yaş ortalaması 31-32 olan beşiktaş ya da başakşehir mi koşacak.

    ben anlayamıyorum. sakatlıktan korkuluyorsa, çok koşan takım sakatlanmaz tam aksine direnci artar diye bir fizyolojik kural olduğunu hatırlatmak isterim. eğer ağır bir darbe yoksa kasık çekmesi ve adale sakatlıkları tamamen geç yatma, gece hayatı yaşama, yanlış beslenme ve yeterince antrene olmamadan kaynaklanır. bunları çözmesi gereken fatih hoca ve ekibidir. gerekirse futbolcuların peşine hafiye takılmalıdır, bir zamanlar yapıldığı gibi.

    fatih terim 2017 aralığında geldiğinde takıma oynattığı oyunu hatırlıyorum. takım prese başladığında rakiplerin eli ayağına dolaşıyordu. şimdi bakıyorum o presten eser yok. sinan gümüş sağlık için koşu modunda koşularla takımın enerjisini sıfırlıyor. çünkü orta saha ve kanatlara pres enerjisini santrafor verir. geçen sezon gomis bunu çok iyi başlatıyordu ama bu sezon sinan ve eren bunu yapamıyorlar. en iyi yapan muğdat o da ilginç biçimde oynatılmıyor. nitekim 6 kasım 2018 schalke maçında en etkili presi muğdat-sinan değişikliğinden sonra yaptık. ligdeki maçta da malatya’da da aynısı oldu. muğdat oyuna girdikten sonra takım presle top kapıp pozisyonlar buldu. buna rağmen fatih hoca ısrarla sinan diyor ve bu bütün taraftarı üzüyor.

    muğdat akhisar’dan gelmiş olabilir, muğdat sakalları ve ismiyle biraz itici olabilir ama sahada koşuyorsa forma onun hakkıdır. bunu en iyi taktir edecek olan da fatih hoca’dır.

    yunus, celil ve atalay gibi nice genç ve yetenekli futbolcularımız var alttan gelen. onların şans bulmaları için ne olması gerekiyor. aylardır yalvarıyoruz adeta hocam ali sami yen’de şans ver yunus’a. alanya maçında öyle işaretler verdi ki hepimiz ikinci ozan’ı bulduk diye heyecanlandık ve sevindik ama ondan sonra bir daha göremedik. porto maçında ve malatya maçında takım oyundan düştükten ve enerjisini kaybettikten sonra süre verilmesi yunus’a iyilik getirmez. bursaspor maçında hepimiz yunus’u ilk onbirde beklerken bir de baktık feghouli sinan vesaire. üstelik bursa spor’da da en az dört genç futbolcu ilk onbirdeyken.

    ingilizlerin dediği gibi anyway. şimdilik bu kadarıyla bırakalım.
  • 59
    çoğu zaman topu koşturmamız ve ileri hattımızın defansın kucağında statik oynaması sonucu bu alanda sonuncu olmamız 2018-19 şampiyonlar ligi sezonu özelinde gayet normal.

    zaten gol atamama sebeplerimizin başında geliyor ileri hattın olduğu yerde kalıp boş alana hareketlenmemesi. topu alan orta sahamız en fazla 10 metre sürüp kanada veya geriye oynuyor. boş alana kaçayım, ver kaç yapayım diye bir derdimiz yok.
  • 61
    futbolunun tamamını bununla açıklayamayız tabii ki ancak şu bir gerçek ki şampiyonlar ligi gibi organizasyonlarda senden daha üst kadrolara sahip ve daha sistemli oynayan takımlara karşı daha çok koşmak zorundasın. daha çok mücadele etmek, daha çok alan kapatmak, arkadaşına daha çok yardım etmek, daha çok boşa çıkmak zorundasın.

    biz bırak şampiyonlar ligi temposunu, ligde bile mevcut fizik kapasitemizle sıkıntı yaşıyoruz zaten.
  • 63
    çeşitleri olandır.
    fatih terim sezon başında uzunu mesafe değil, sprint mesafe kondisyonu çalıştırdığını söylemişti sanırım.
    hızlı adamlar ile, özellikle cl'de hızlı hücum planı vardı herhalde.
    ne kadar hayata geçirebildi emin değilim, gerçi ilk maçlar hızlı hücumlar ile bir çok gol ve pozisyonlar yakalıyorduk.

    takımda sakat ve formsuz oyuncular o kadar çok ki, tüm planlar alt üst olmuş durumda, devre arasına kadar da herhangi bir değişiklik olması çok zor.
  • 64
    tek başına bakıldığında çok da bir şey ifade etmeyen istatistik
    şampiyonlar ligi 2018-2019 sezonu 4 maç sonunda ortalama koşu mesafeleri:

    a grubu lider dortmund1. sırada 116 km
    b grubu lider barcelona 15. sırada 104 km
    c grubu lider napoli 11. sırada 109 km
    d grubu lider porto 16. sırada 104 km
    e grubu lider bayern münih10. sırada 111 km
    f grubu lider manchester city13.sırada 109km
    g grubu lider real madrid12. sırada 109 km
    h grubu lider juventus14. sırada 107 km

    8 grupta lider olarak ilk sekize giren sadece dortmundvar.

    galatasaray ortalama 101 km ile son sırada galatasaray’dan önce iki dünya devi var 30. sırada 103.7 km ile manchester united 31. sırada 103.1 km ile psg bir diğer dünya devi barcelona galatasaray’dan sadece 3 km fazla koşmuş.

    edit: neden hızla ofsayta girdiğini anlayamıyorum, bunlar istatistikler ben bunları uydurmadım, koşu mesafeleleri tek başına değerlendirilemez ki bu istatistik de bunu kanıtlıyor, psg bizden 1 üstte diye biz oyun anlamında da psg ile altlı üstlü olacağız anlamına gelmez. birçok istatistik birlikte incelenirse ancak koşu mesafesinin bir anlamı olur.

    edit 2: size 2 takımın yakın zamanda oynanan bir maçından örnek vereyim.

    topla oynama: a takımı % 35b takımı % 65
    toplam şut : a takımı 10 b takımı 15
    isabetli şut: a takımı 6 b takımı 5
    başarılı pas: a takımı 227 b takımı 483
    korner: a takımı 2 b takımı 2
    orta : a takımı 2/9 b takımı 3/22

    şu maça baktığımızda başabaş bir oyun berabere ya da 1 farkla a veya b kazanmış diyebiliriz.

    bu istatistik 9 kasım 2018 yeni malatyaspor trabzonspor maçı‘na ait b takımı olan trabzonspor 5-0 mağlup.
  • 65
    topu koşturabilirsen, saha parselizasyonunu iyi yaparsan, oyuncuların rakibe önlem aldıracak kadar iyiyse, koşu mesafesi az olur anlarım.

    ama senin en yıldız oyuncun barcelona da yedeği yedeği oluyorsa, el mecbur seve seve koşacaksın. bu adamlarla yetenekle yarışamayacağına göre, çok koşarak bir kişi fazla oynamaya çalışacaksın.
  • 67
    futbolda sinir olduğum konulardan biri. koşu mesafesiymiş! şimdi aykut kocaman gibi dikine futbol diye bir şey çıkardılar tarzı bir şey söylemek istemiyorum ama kesinlikle sırf koşu mesafesine bakılarak takımlar yargılanmamalı. aynı şekilde oyuncular da. madem sırf koşu mesafesine bakıyoruz, alın maraton koşucusu atletleri sahayı tur atsınlar 90 dakika. böyle bir futbol yok.

    önemli midir, önemlidir ancak asıl önemli olan şey değildir. asıl önemli olan şey de aslında oyun tarzınıza göre oyun sisteminizin olmasıdır. bu sayede iyi oynar ve başarılar elde edersiniz. ben topun ayağımda kalmasını istiyorum deyip koşu mesafelerinde rekorlar kırmayı beklemeyin örneğin. oyun tarzınızın da nasıl olması gerektiğini oyuncu grubunuz belirler. koşmayı oyun karakteri haline getirmemiş ama yetenekli bir oyuncu grubunuz varsa ve siz bu elemanlara illa koşun derseniz olmaz. verim alamazsınız hem siz üzülür hem onları üzersiniz, gerek yok.

    ve açık konuşalım, hem yetenekli olup hem de pres yapmayı seven oyuncuları türkiye'ye getiremezsiniz. ya biri olacak ya diğeri. olsa olsa altyapıdan bu türde adamlar yetiştirmeye çalışırsınız, onlar da futbolda bu tip adamlar çok revaçta olduğu için kısa zamanda elinizden uçup gider.

    galatasaray'ın şu anda oyuncu grubu koşu mesafesi olarak üst seviyelerde olabilecek bir oyuncu grubu değil. boşuna bu tip beklentilere girilmemesi gerekir. sinan gümüş baştan takımı 10 kişi oynatıyor zaten, garry mendes rodrigues de geriye gelmiyor sağ olsun. ee bitti gitti işte. gerisine bakmaya bile gerek yok.
  • 69
    tudor döneminde dilimizden düşmeyen, fatih terim döneminde de hiç dillendirilmeyen alman liginin olmazsa olmazı olan futbol terimi. fatih hocam tamam kafası kopmuş tavuklar gibi ordan oraya koşturan topçular istemiyoruz da, devre arası güzel bir kondüsyon yüklemesiyle şu konuyu da bi ele alsak mı. diğer yazarları bilmem ama ben tudor zamanındaki n'diaye'yi özledim. adamın bildiğin god modu açılmıştı. ordan oraya koşuyor top çalıyor pres yapıyor atağa kalkıyor savunma yapıyor gol atıyordu.
  • 71
    takımınız manchester city veya barcelona gibi topa tamamen hükmedemiyorsa yüksek olması gereken mesafedir.
    32 takımlı şampiyonlar ligini 31. veya 32. tamamladık. 18 takımlı süper ligde de 13 - 16 arası bir sıralamadayız. 2018 - 2019 sezonunun devre arasında birden düzelmesini beklemek hayalcilik olur. belki biraz toparlanabilir ama tudor dönemi seviyesine çıkması bu sezon için mümkün değil.
    modern futbolda koşu mesafesi ile efektif oyunu birleştirip birde kaliteli ayaklarınız mevcut ise dünya' nın önemli kulüpleri arasında yer alıyorsunuz. 2019 - 2020 sezonu öncesinde bu konunun üzerinie daha önemle düşünmek gerekiyor.
  • 72
    devre arasında oyunculara yükleme yapmak tehlikeli olabiliyor. oyuncuların hem dinlendirilmesi hem hazırlanması gereken hassas bir dönem. bunu da iyi bir kondisyoner dengede tutup maksimum faydayı sağlayabilir. çok iyi bir kondisyonere ihtiyacımız var görünen.
    ilk devre koşamayan futbolcuyu (takımı demiyorum transferler işi değiltirir) ikinci yarı yılda koşturmak hele de sakatlamadan çok zor maalesef. artık 2019 2020 sezonuna akıl ağacı olsun.
  • 73
    futbolda koşu mesafesi ve güç, herşey değildir ancak çok şeydir. salah’ın chealse ve fiorentina günleri bu konuya en güzel örnektir bence. teknik aynı, oyun görüşü aynı ancak değişen tek şey güç, güçle birlikte koşu mesafesi.

    koşu mesafesi de tek başına alam ifade etmeyebilir. zira koşu mesafesi tek başına yeterli olsaydı takımı atletlerle doldururduk.

    son zamanlarda takımımızda ve taraftarımızda altyapıya olan ilgi arttı. bu ilgiden en fazla nasibini alan isimlerden birisi de yunus akgün. canlı izlediğim ilk maçında bana emre çolak’ı hatırlattı. rakibi geçtikten sonra yeterince güçlü olmadığı için topla rakip arasına vücudunu sokamıyor, devam edemiyordu. haliyle geçtiği rakibini tekrar karşına alıyor. cenk gibi yetenek fakiri bir topçunun epl’ye transfer olmasının en büyük nedeni de bence gücüydü. ister teknik heyet yardımıyla, ister kendileri ekstra çalışmalarla alt yapımızdaki oyuncuların güçlenmesini ve koşu mesafelerini ortalama seviyelere çıkarmamız gerekir. yoksa yeni mehmet güvenler, cafercan aksular kazanmış oluruz. bunu da kimse istemez sanırım.
  • 74
    manchester city, barcelona, liverpool bile olsanız yüksek olması gereken mesafedir.

    artık fubol değişti. bundan 10 yıl önce topa sahip olan takım koşmaz iken topa sahip olmayan takım top kovalamaktan dolayı koşmak zorunda kalırdı. ancak günümüzde topa sahip olan takımlar da rakip defansın dengesini dağıtabilmek adına sürekli hareket etmek zorunda. sözlüğe bir amme hizmeti yapayım.

    galatasaray: 613

    man city:663
    liverpool:660
    barça:642
    psg:635
    juve:662
    dortmund: 682 (favre bey ne yapıyorsunuz? yazıktır günahtır.)
    real madrid: 660
    ajax:664
    atlético madrid:649
    bayern: 673
    lyon: 672
    manu: 632
    porto: 642
    roma: 658
    schalke: 649
    tottım: 679

    şimdi... takdir edersiniz ki bu takımlar gruplarında ilk 2 sırayı alan ve genel olarak grup maçlarında topa hükmetmeyi başaran takımlardı. bu takımlar top kendi takımlarında olmasına rağmen hareket etmek suretiyle boş alanlar bulmayı başardılar.

    bizim bu sene en büyük sorunumuz hareketsizlik. evet kadroda yetersiz oyuncular var. ancak dortmund'tan neredeyse yarım maç daha az koşan bir takımın başarısızlığı kadrodaki vasıfsız (ehöm eren) oyunculardan bağımsız bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın