• 76
    18 yaşındayım. üniversteye hazırlanıyorum bu sebeple dersaneye gidiyorum. kuradan schalke çıktığından beri para biriktiriyorum bu maç için. evden aldığım parayı hiç yemiyorum. bilen bilir gebze-hareme kaçak binmek ne kadar zordur. hele yakalanınca dövmekten beter ederler. işte her gün kaçak bindim minibüse. sadece su aldım oda çok susuyorum usta olsun o kadar. ama çok heycanlıyım bu maç için 1 yıl olsa 1 yılda yemek yemem biriktirirdim o parayı bu maçın hayalini kuruyorum sadece. neyse efendim dersanenin taksidini normalde evden ödüyorlar. bu ay çeşitli şeyler oldu benim ödemem gerekti. hiç aklımda bulunmayan bir durumdu bu. bende mecburen o bilet için biriktirdiğim parayı takside verdim. doğru olanı buydu bence. elimde kaldı bi 150 tl falan kaç gündür bilet arıyorum bakıyorum 350 den aşağı yok. ilk defa karaborsa olayına bu kadar sövdüm. yaşama sevincim gitti ya. vay anasını sözlük yine çok kötü oldum. bunun yeri burasmıydı bilmiyorum ama öyle anlatmak istedim.

    ulan keşke çağlar birinci gibi tribünde oturup para kazansam ya. bi aylığı yeter bana yemin ederim fazlasında gözüm yok.
  • 78
    karaborsa dediğin nedir arkadaş sadece stad önünde dolaşan adamlar mı sanıyosun onları. bana sorarsan kulübün kendiside karaborsacı. misal galatasaray'ın yada ultraslan'ın yüz tane derneği var her yerde. atıyorum kayseri'de maç var bu grubun yada topluluğun başı kim abicim arıyor şehirdeki nüfuzlu abileri onlardan bilet istiyor. bu dediğim olay her maçta yaşanıyor onun abisi şunun dayısı maça bir şekilde giriyor. bana soracak olursan kombinelerin hepsinin satılması da çok yanlıştır sonra parasını harçlığını biriktiren adam bir şampiyonlar ligi maçına gidemiyor saçma salak internetten bilet zaten alamıyor ee geriye kalan seçenek ya karaborsa ya da kombinesi olan birinden bilet bulmak ki o da çok zor böyle önemli maçlarda. işin kısası kombinenin yarısını satacaksın kardeşim senin takımında zaten iyiyse o stadın geri kalan yarısı dolar her türlü.
  • 79
    19 ağustos 2013 galatasaray gaziantepspor maçından 20 dk kadar önce tt arena'nın bilet satış ofisinin önünde bekliyorum. bir arkadaşım bilet almış, onu bastıracak. onu bekliyorum. 10 dk kadar sürdü beklemem. bu 10 dk'lık süre zarfında yanıma 20'ye yakın* karaborsacı geldi. bilet lazım mı diye sordular hep. bazıları ise güney olduğunu bile söyledi. kombineyle tükenen * ve de satışa çıkmayan biletler nasıl basılıyor ya da bastırılabiliyor anlamış değilim.
  • 80
    17 eylül 2013 galatasaray real madrid maçı için "500'den aşağı hayatta olmaz, maç günü zaten daha da artar"lardan; "ihtiyacınız varsa 300 tl'ye bırakıyorum"a evrilmiş parazit piyasası. bu çarkın elemanlarının yüzde 99'unun da tribünde taraftar ıslıklayıp sadece adlarının olduğu bayrak açan örgüt üyelerinden olduğunu söylemeye gerek yok zaten.
  • 86
    kapitalizme itiraz etmeyen hiç kimsenin gak guk etmeye hakkı olmadığı mevzudur. maalesef; hayatım boyunca tek bir kere biletimi gişe fiyatına dahi kiralamadığımı, gitmediğim maç olursa kombineyi ücretsiz olarak arkadaşlarıma verdiğimi falan belirtmem lazım. yoksa adımın karaborsacıya çıkması birkaç dakika dahi almaz.

    neyse; söyleyeceklerimi söyleyeyim, sonra taşlarsınız beni. biraz dahi iktisat bilgisi olan herkes bilir ki; bir ürünün fiyatını talep belirler. futbol maçları da arzın sınırlı olduğu alanlar olduğu için, talep arttıkça fiyat da artıyor. bir bileti için yirmi kişi fiyat sorduğunda bilet sahibi bu işe teşne ise; en yüksek fiyatı tercih edecektir, çünkü rasyonel olan odur. kulübün borsada yaptığı sermaye arttırımını "çok iyi oldu ya, nefis hamle!" şeklinde yorumlayıp buradan karaborsadan dert yanmak mesela, tam bir ikiyüzlülük örneği. ayrıca bu işe "gelir kapısı" olarak bakan ile; kombine alıp paraya sıkışmış öğrenciyi aynı kefeye koymanın da adil olduğunu düşünmüyorum. adam bir maçı beş yüz liraya satıyor, seneye alacağı kombinenin parasını çıkartıyorsa; bu noktada suçlanacak birini göremiyorum ben.

    ez cümle; ya tutarlı olalım, ya da açık açık "bu mevzular benim işime geldiği gibi olsun" diyelim.

    not:sene başından iki üç kombine edinip bunları her maç kiralayan, tribüne çöküp aldığı kombineleri satan, kısacası bu işi organize biçimde gelir kapısı haline getiren adamlar için düşüncem oldukça sert, yoğun ve küfürlü. tekrar tekrar belirtmekte fayda var sanırım.
  • 87
    herkesin elbet bir gün işi düşmek zorunda olduğu için tam anlamıyla üstüne gidemediği, yediği kazık(lar)dan sebep sadece körü körüne bir öfke kusup her canı sıkılanı yaftalamak için kullandığı hadise. alakası olmayan insanları suçlayıp asıl elebaşı kimseleri es geçmek ya da kendini kamufle etmekle çözülmesi imkansız olup, boş yere kalp kırıp ah almaktan öteye gidememektedir. belli başlı temel sebep ve müsebbibleri şöyledir;

    -bu olayın teoride ortaya çıkmasına, biz galatasaraylılar özelinde kanayan bir yara haline gelmesinin temel nedeni ülkedeki spastik futbol düzeni ve bakışıdır. sadece yurt çapında 20 milyon civarı taraftarı olan bir takıma 50 bin kişilik bir stadyum illa ki yetmeyecektir. hele ulaşım olanaklarının eskiye kıyasla fersah fersah önde olduğu, insanların dünyanın dört bir tarafından maç için istanbul'a koştuğu günümüzde o stadyum 20 milyon kişilik de olsa derbi maçlarında sıkıntı çıkması olasıdır. internetin de yaygınlaşmasıyla istanbuldaki bir taraftar edasıyla taraftarlığını yaşamaya çalışan yüzbinlerce insaın olduğu günümüzde(ben dahil) bilet dağıtımı illa ki adil olmayacak ve her maçta bunu dile getiren yeni birileri bulunacaktır.

    -türk insanı gibi hayat gaylesi götümü kaldırmadan nasıl köşe olurumdan ibaret olan bir topluluğun hüküm sürdüğü bu topraklarda bulunmaz bir fırsattır bu. işin ağababaları bir kenara, biraz sivri ve yeterli imkana sahip sıradan bir vatandaş bile üç beş kombineye kolaylıkla ulaşabilir, bilet satışı yapılan maçlarda akıl almaz sayıda bileti günlük aylaklık mesaisinden ödün vermeksizin çekebilir. beynindeki her kıvrımı zorlayıp hayatının her anında "şunu üçe alır beşe satar yolumu bulurum" diyebileceği birşey arayışında olan türk insanı için "çölde bir vaha" gibidir.

    -bu işin bu boyuta gelmesinde temel suç bilet dağıtım işini üstlenen ve stad girişlerinden sorumlu olan kurumlardadır. çok basit birkaç uygulama ve az biraz iradeyle bu işin kökü kazınabilecekken göz yumulur, hatta destek olunur bu faaliyetlere. ali sami yen zamanlarında store çadırın içinde karaborsa pazarlığı yapılır örneğin güya(!) kulüp görevlisinin önünde. ya da çıkışta biraz ağırdan alınırsa stad etrafında bi kuytuda maça yelekli giren sivil polislerle karaborsa mafyasıyla * itişip kakışarak para paylaşmaya çalıştığına şahit olunabilir. zira o yelekli polislerin bir kısmı polis değildir... bilet satışlarını kısıtlamak ya da yeni uygulamalar yapmak ise "sezon başı trink para" peşindeki kulüplerimiz için ne yazık ki pek makul değildir...

    -kulübün bir şekilde dağıttığı "peşkeş çekiyorlar onlar da millete satıyor" diyerek herkesin içinden çıkmaya çalıştığı, maç günü üstünde polar olan insanlara neredeyse "kombine aldık kazanacaksınız diye futbolcuya çemkirme" kafasıyla yaklaşılmasına sebep olan biletler... özünde karaborsa yapılsın diye değil içerde ses tellerini paralamaktan itina etmeyecek insanlar girsin diye dağıtılan bu biletler bir şekilde karaborsa dolaşımına dahil olmaktadır. bunu yapan insanlar ise art niyetli, cebine fazladan girecek birkaç yüz lirayı tribüne girip kendini paralamaya tercih edenlerdir. bu biletlerin bu kişilerin eline geçmesi ise tribün oluşumumuzun içindeki çürükleri ayıklayamayacak kadar saflarını çoğaltmasından kaynaklanmaktadır.

    -bu satırları okuyup da şu an öfke nöbeti geçiren arkadaşlara bir not düşmek gerekir ki; bir üst maddede bahsi geçen biletler ortalama bir "büyük" maçta dolaşımda olan karaborsa bilet sayısının belki yüzde dört ya da beşini temsil etmektedir. günler geceler boyu stadda sabahlayıp pankart boyayan, kale arkasında bağırıp çağırıp tribün yapmaya çalışan, arma sevdası zannettiği şeyin peşinde kimi insanların peşinde koşanlar maalesef bu olayın çok ama çok dışındadır. ha bunların içinde bedava biletle stada giren yok mudur, elbette vardır. ancak bu insanların arkasından "biletten o kadar para indiriyorlar, üç gün mesaiye kalmışlar çok mu" diye sallamak vicdansızlıktan çok ötede bişeydir ve ulu orta yazılamayacak küfürlerle karşılanabilir ancak. ayrıca belirtmekte fayda var ki siz stadın göt donduran soğuğunda "o" tribündekilerle boşu boşuna mücadele edip tavır alırken bu biletleri alıp satan insanlar rahat ve sıcak koltuklarında indirdikleri parayı yemekle meşgul oluyorlardır...

    -"geldi şimdi ultraslansporlu biri daha" dediğinizi duyar gibiyim, sakin olun. bu işin kaymağını asıl yiyen kesime gelmedik daha... bu işten geçimini sağlayan, daha doğrusu köşelerden köşe beğenen insanların önemli bir kısmı zaten tribünle, ultraslanla, "bağırın lan"la falan alakası yoktur. kendilerinin belirgin bir takımı da yoktur ayrıca, az biraz olayların farkında olan herkes bilir. bu insanlar ne yazık ki bu oluşumları hem kullanıp hem de arkasında kamufle olarak güya endüstriyelleşip dünya standartlarını yakalayan ligimizin stadlarında güle oynaya hayatlarını sürdürmektedir.

    -işin mide bulandıran kısmı da bu noktada başlamaktadır zaten. sözlük tabiriyle konuşayım da gönlünüz olsun, "ultraslanspor" tayfasının önemli bir çoğunluğunun bu organize suç örgütleriyle baş edebilecek durumu yoktur. bu sebepten de bu kitlelerle iyi geçinmekten başka bir çaresi yoktur. giyiminden kuşamına, saçından sakalına kadar taşşak geçip kendimizi tatmin ettiğimiz o reislerin bu işe ses çıkarmamasının temel sebebi indirdikleri paradan ziyade, insanların huzur içinde maça gidip gelebilmesini istemeleridir. yurt çapında karaborsacı diye mimlenen adamların tribünden hala atılmamasının sebebini biraz da burda aramak gerekir...

    -bu ağzına sıçtığımın karaborsa mafyasının diğer destekçileri de "taraftar grubu"nun içine karışmış olan, birkaç madde yukarda beleş bileti satan arkadaşlardır. bu insanlar "bal tutan parmağını yalar" diyerekten işbirliğinden kaçınmamakta, biraz sivrilmiş olanları zaten balderesi boyutuna gelmektedir. bu iki unsur yan yana gelince mevcut statüko gittikçe daha da sağlamlaşmakta, dallanıp köklenmektedir.
  • 88
    şu an kimin elinde, kim nasıl ekmek yiyor bilmiyorum ama bildiğim birşey varsa kim yaparsa yapsın bu işten en fazla polis nemalanır.

    2000'lerin başında sami yen'de bilet kuyruğuna girdiğimiz dönemlerde ön tarafta 5-10 kişi turnike yapardı bilen bilir. 5 tane bilet alır 10. sıradan tekrar kuyruğa girer bir 5 tane daha alırdı eleman.

    o turinike yapan adamlardan herkesin gözü önünde alanen polis münibüsüne binip 2 dakika sonra inen mi dersin, 2 arka sokakta polisle kol kola girip muhabbet eden mi dersin... iyi götürdüler paraları. bu adamlar senelerdir aynı yerlerde bilet satabilir mi, mümkün mü böyle birşey polisten gizli?

    herkes karaborsacıya kızarda resmi yetkililer akıllarına gelmez.

    bu işin baş sorumlusudur polis.
  • 90
    675 liraya alınan kombineyi 120 lira olan gişe fiyatından kiralamak karaborsa sayılmıyor. sayılsın veya sayılmasın, önemli değil. bunu yapan kimseyi ne ayıplarım ne de karaborsa yapmakla itham edebilirim. fakat benim içime sinmiyor bu olay. ben kombine alırken, aklımda gidemeyeceğim maçlarla ilgili hiç bir düşünce olmuyor. gidemezsem bir arkadaşıma veriyorum ve ücret falan da istemiyorum.

    bir de kulübün 'gitmediğin maçlarda biletinden feragat ederek puan kazanma' olayı vardı. ne kadar işliyor, bilmiyorum. ama tahminim 'sıcak para puandan değerlidir.' heralde. bu yüzden bilmesem daha iyi.
    edit: düzeltme
  • 91
    mecburiyetten yapılanı da var.

    hikaye gerçek, isimler, zaman, takım vs... uydurmadır. ama x yer, b kişisi demektense takma adlarla söyleyerek tahayyül ettirmek daha manalı.

    istanbul gülbağ'da* oturan bir adam var. plastik tabak, çatal vb. ambalaj malzemesi satarak hayatını geçiriyor. ufak bir dükkanı var. kadın ev hanımı. 2 oğulları var; biri 24 (oğuz) diğeri de 19 (emre) yaşında. ikisi de fanatik cimbomlu. her maçta stattalar, kombine - bilet alacak para yok tabi, reislerden kovalıyorlar. deplasman yapıyorlar falan. oğuz aynı zamanda üni'nin başkanı yanında takılıyor. pankarttır filandır her atraksyonda var. ufak biraz daha mahalle, karı-kız meyilli.

    oğuz arada part time iş kovalayarak harçlığa ek yapıyor. davetlerde garsonluk, güvenlik yeri gelirse mihmandarlık yaparak idare ediyor. günlük 60-70 yolunu buluyor. rijkaard varken 4-1 yendiğimiz d. bükreş maçı* günü oğuz işte çalışıyor ve akşam maça yetişecek. iş 6'da bitiyor, şirketin arabasını kullanan üstü buna arabayı veriyor, otele parket sabah da gel otelden al diyor. oğuz maçtan sonra bırakırım diyerek arabayla maça gelmeyi tercih ediyor. yolda emre'yi alacak esentepe* tarafından. emre'yi de alıp stada giderken ara yoldan çıkan bir jeep arka kapıdan oğuz'un kullandığı araca giriyor. jeep'ten inen eleman hatalı olduğu halde oğuz'uu korkmuş görünce yükleniyor çocuğa ve suçu ona atıyor. polis geliyor adam polise de ekşiyor. neticede yarı yarıya kusurlu bulunuyor iki taraf da ve hem ceza yiyor hem de masraflar oğuz'a kalıyor. bunlar maça nolursa olsun giriyorlar. maçta iken firmadaki üstü oğuz'u arayıp arabayı soruyor. oğuz da hayatının hatasını yaparak yalan söylüyor. adama arabayı bıraktığını söylüyor. adam otelin otoparkında olduğunu arabayı göremediğini acil lazım olduğunu söyleyince oğuz biraz eveleyip ''ben arayacağım'' diyor ve telefonunu kapatıyor. ardından maçtan çıkıp apar topar otele gidiyor ve arabayı o hali ile sinirle bekleyen firma yetkilisine getiriyor, durumu da anlatıyor baştan sona. normalde kazayı üstlenip oğuz'u uyararak gönderebilecek kadar iyi niyetli olan firma yetkilisi oğuz'a uyuz olup tüm masrafları ödetmek için oğuz'u onlara kiralayan şirkete telefon açıp durumu anlatıyor. oğuz'u işten alıp yanlarına çağırıyorlar ve borcu çıkartıyorlar oğuz'a. çocuk da para yok canımı mı alacaksınız deyince durum babasına aksediyor. babası oğuz'u firmalara kiralayan part time şirketine gelip parayı ödeyeceğine söz veriyor.

    babanın ağızdan söz çıkınca oğuz kendisini daha çok mecbur hissedip karaborsa için izin alıyor reislerden, daha doğrusu bilet alıyor. araya 1000 tane adam sokarak tabi. durumunu anlatıyor. sevdikleri için ses etmiyorlar ve kombinelerden 2 ya da 3 tane oğuz'a veriyorlar, o hasılatı getiriyor, onun payını verip gönderiyorlar. bu böyle giderken hesaplar şaşıyor ve 2 hafta boyunca 1 bilet parası kadar yaklaşık 150 tl eksik geliyor. - bu arada birkaç orospu evladının da reisi fişfiklemesi var - bunu çekiyorlar senden bir bok olmaz siktir git diye iki tokat atıp gönderiyorlar. oğuz durumu arkadaşlarından birisine anlatıyor ve o da orada yapamıyorsan gel bizimle fikirtepe'de otopark yap her maç 200 indirirsin diyor. ve oğuz'un fikirtepe* macerası başlıyor. burada 2-3 ay içinde az çok bir şeyler toparlayıp babasına götürüyor ama baba çoktan ödemiş parayı, sıkışmış-zorlanmış ama yüzünü bükmemiş kimseye tabi. oğuz da evin faturasıdır, alışverişidir, kendine ve emre'ye kıyafettir yiyor haliyle.

    ne hikmetse bir maç (fener - ankara maçı olmalı) arabalardan birinden laptop çalınıyor, ihale aynen oğuz'a. tabi oğuz o sırada çoktan arkadaşına işe gelmeyeceğini söylemiş ve daha gelmem ben diyerek o laptop çalınan gün de gitmemiş. harıl harıl bunu arıyorlar, okula geliyorlar falan. bunu bir iki sindirip korkutuyorlar, az bir şey de hırpalıyorlar* ve ihaleyi yıkıyorlar. çocuğu bu aralar gözümüzün önünde olcan diyerek 1 ay bedelsiz çalıştırıyorlar hem de ateşi varken hastayken falan. oğuz ''artık tamam'' dediği zaman hemen dikleniyorlar. en sonunda sikerler diyerek gitmiyor bir daha. tabi bir daha okul ziyareti bir ton dayak falan. çok da kovalamıyorlar ama gördükleri yerde girişecekler, mimli bir kere.

    çocuk geri dönüyor, bu sefer sami yen'in yakınında gezdiği anda diğer adamlardan bir ton sopa yiyor, kombine meselesinden orada da mimli. bir şekilde işe git gel, borç bul falan, ertesi senenin kombinesini alıyor. maçlarda kimi zaman gerginlikler oluyor bu da hiç bulaşmamak için en uzakta duruyor. kombine borcunu ödemek için arkadaşlarına ya da netten önemli maçlarda kombinesini kiralıyor. kombinenin parası ilk yarı olmadan çıkıyor tabi. sonrasında da bir gün ben kardeşime acil bilet bulmak için arkadaşları ararken bir şekilde bu çocuğun telefonu elime geçiyor, soruyorum fiyatını söylüyor, mecidiyeköy bambi'nin orada buluşuyoruz. kombinenin birader*de olduğunu getireceğini söylüyor. gel yukarı çıkalım soğuk dışarısı diyorum, oturuyoruz ve yemek yerken tüm hikayeyi anlatıyor.

    yalanı dolanı onun boynuna ama karaborsacılara çok da önyargılı yaklaşmıyorum.
  • 92
    karaborsanın 3 çeşidi vardır :

    ilki, bu işi ticaret olarak gören, ekmek kapısı olarak bu mesleği tercih eden kişilerin yaptığı şekliyle karaborsacılıktır. buradaki 'esnaf' nerde olursa olsun, hangi takımın maçı olursa olsun işini yapar, biletini satar, cukkasını götürür. bir gün mecidiyeköy sokaklarında görürsünüz bu arkadaşı, bir gün kadıköy sokaklarında. abdi ipekçi etrafında da volta atar, ne bileyim metallica konserinde stad önünde de. yani zaman-mekan-takım-renk farketmeksizin ticaretine devam eder bu arkadaş. herhangi bir takım taraftarı olduğunu iddia etmez çoğu, zaten çoğu ne futboldan anlar ne metallica'dan.

    ikincisi şeytana uyan sıradan taraftarın, bazı maçlar öncesi yaptığı, 2 kuruş para kazanmak için takımını, armasını satması; renkdaşının hakkına girmesi, yalandan hasta olup, işi çıkıp kombinesini ya da biletini 2 katına okutmaya çalışmasıdır. bu tipler tövbe ederse ne ala, etmezlerse mualla.

    üçüncüsü ve en tehlikeli durum ise, tribünlerde rant için bir araya gelmiş, sözde tribün grubu mensubu kişilerin yaptıklarıdır. bu şerefsizler, sözde 'bedava bilet' olayını kendilerinin en büyük hakkı olarak görürler. sebebini sorunca, onlar her maça gelirler, deplasmana giderler, çok bağırırlar filan. yani sadece arma aşkı için, bir taraftarlık görevi ve bilinci içinde zaten yapmaları gereken bir şeyi 'büyük fedakarlık' olarak gösterip, karşılığını beklerler, bedel isterler. sonra benim gerizekalı sıradan taraftarım da bunlara saygı duyar, 'hakları abi, o kadar bağırıyorlar' der. bu rant oluşumu, bu büyük ekmek kapısını elinden kaçırmamak için başka grupların oluşmasını istemez, sözde tribün birliği denen sikindirik mazerete binaen insanların beyinlerini yıkar, 'başka gruplar olunca tribün bölünür, yıkılırız, mahvoluruz' türü söylemlere girişirler, nasıl ki 200 yıldır bölüneceğiz, bölüneceğiz diye insanların hakları gasp ediliyorsa burada da aynı durum söz konusudur. netice itibariyle, yönetim de tribündeki bu tek sesliliği kendi namına kullanmak için, tribünden olumsuz sesler gelmesinin önünü kesmek için, bu rant grubuna kıyak geçer, yer ayırır, kombineleri satması için bu gruba verir, hamburgercilerde seyyar pos makinasıyla bu tipler kombine satar. bu peşkeş çekilen kombinelerin yarısından fazlası da, 'fener maçı için pegasus 20 bilet vardır, iletişime geçin' vb. ilanlarla bilumum internet sitesinde yer alır. sonra bir bakmışsın, dün beş kuruş parası olmayan tribün liderleri, karun gibi zengin olmuş, sıradan taraftarın hakkı yenmiş falan filan.

    netice itibariyle her üç karaborsa türü de orospu çocukluğudur, üçüncüsü biraz daha fazla.
  • 93
    çok afedersiniz ama küfür maksatlı yazmıyorum bu enytryi yalnızca söylenen söz bu şekilde,

    beşiktaşlıların optik başkanı var bilen bilir o bu konuda biraz amiyane tabirle bir laf etmiş zamanında, *

    (bkz: beşitaş'tan rant bekleyen anasından "nam" beklesin) diye,

    mesaj gitmiştir her halde yerine...

    edit: küfür etmek amacı yoktu, küfürlü bulunan yer değiştirildi.
  • 98
    http://intoko.kijiji.com.tr/...E-W0QQAdIdZ566138229

    şimdi şöyle bir site var internette. linkte gördüğünüz gibi pegasus üstten karaborsa almış başını gidiyor, bildiğim kadarıyla bu tribün komple ultraslana kapatılıyor. şimdi bu adamlar kombineye para verse bile yedi yüz lira civarı bir para veriyorlar sene başında, chelsea maçı için üç yüz ellinin altına kombine kiralayan yok. ulan amık senin yüzünden benim gibi bir ton galatasaray sevdalısı maçlara gidemiyor, galatasaray üzerinden rant sağlıyor adamlar resmen kimse de bir şey yapmıyor. bunun gibi bissürü ilan var her maç, nasıl yapılır? ne yapılır? hiç bir fikrim yok ama artık bu konuyla ilgili bir şeyler yapmalıyız. fikri olan, önerisi olan arkadaşlar olursa buradan fikirlerini paylaşıp ona göre yol izleyebiliriz.
  • 99
    asla yapmam diyenlerin en az yüzde yetmişinin hiç kombine satın almamış ahlak tacirleri olduğunu düşünüyorum. bu ahlak arzının altında da içten içe bencil bir "ben nasıl maça geleceğim?!" hissi yatıyor sanırım. benim için ikisi de anlaşılabilir. yani; kombine sahibi düşük gelirli veya komple gelirsiz bireyin elindeki kombineyi şampiyonlar ligi çeyrek final ilk maçı için beş yüz liraya kiralayıp maçı bir birahanede elli lira harcayarak izlemeyi tercih etmesi de anlaşılabilir geliyor bana, çorum'da oturduğu için "altı aydır para biriktiyorum, yol, yemek, bilet... bütçem dört yüz lira ama denk getirip bir maç izleyemiyorum!" diyen adam da.

    mücadele edilmesi gereken; elinde dört-beş kombine bulundurup bunları her maç kiralayarak ligin ilk yarısı bitmeden tüm kombinelerin masrafını, eğer takım iyi gitmişse yıl sonunda asgari dört-beş bin lira karı kenara koyan, bu işin tacirliğini yapan adamlar. yoksa yukarıdaki örnekler ahlaksız falan değil yani. sadece her ikisi de bencil, çıkarları çatışıyor, biri daha fazla imkan sahibi olduğu için daha mahçup, diğeri daha az imkana sahip olduğu için daha saldırgan. başka bir farkları yok.
  • 100
    bunu maddi yönü diyerek savunanlar bana çok garip geliyor. belki de ben tuhafım. lisedeyken yurtta kalıyordum. küçük şehirden ankara'ya geldiğim için ailem ne kadar harçlık yeteceği hakkında fikri yok aylık 150-200 arası gönderiyorlardı. okul da zengin mahallesinde aq tek bir yerde maç izleniyor. orası da lig maçına 10 lira fiyat çekiyordu. yememden içmemden artırıp her hafta yurttan kaçarak galatasaray'ın maçını izlemeye gidiyordum. maçın ardından o gün yurt hocası sorun çıkarmayacak biriyse rica minnet ile içeri giriyordum sorunluysa ya gidip camide yatıyordum yada aştide. bütçemin 3de1'i galatasaray maçını tvden izlemek için gidiyordu yani. şimdi de üniversite bir bitse de istanbul'a yakın bir şehirde çalışıp kombine alabilsem diye hayal kuruyorum. elinizde arena'da maç izleme şansı varken nasıl satıyorsunuz lan, galatasaray sevgisini gelir kapısı olarak nasıl görüyorsunuz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın