mecburiyetten yapılanı da var.
hikaye gerçek, isimler, zaman, takım vs... uydurmadır. ama x yer, b kişisi demektense takma adlarla söyleyerek tahayyül ettirmek daha manalı.
istanbul gülbağ'da
* oturan bir adam var. plastik tabak, çatal vb. ambalaj malzemesi satarak hayatını geçiriyor. ufak bir dükkanı var. kadın ev hanımı. 2 oğulları var; biri 24 (oğuz) diğeri de 19 (emre) yaşında. ikisi de fanatik cimbomlu. her maçta stattalar, kombine - bilet alacak para yok tabi, reislerden kovalıyorlar. deplasman yapıyorlar falan. oğuz aynı zamanda üni'nin başkanı yanında takılıyor. pankarttır filandır her atraksyonda var. ufak biraz daha mahalle, karı-kız meyilli.
oğuz arada part time iş kovalayarak harçlığa ek yapıyor. davetlerde garsonluk, güvenlik yeri gelirse mihmandarlık yaparak idare ediyor. günlük 60-70 yolunu buluyor. rijkaard varken 4-1 yendiğimiz d. bükreş maçı
* günü oğuz işte çalışıyor ve akşam maça yetişecek. iş 6'da bitiyor, şirketin arabasını kullanan üstü buna arabayı veriyor, otele parket sabah da gel otelden al diyor. oğuz maçtan sonra bırakırım diyerek arabayla maça gelmeyi tercih ediyor. yolda emre'yi alacak esentepe
* tarafından. emre'yi de alıp stada giderken ara yoldan çıkan bir jeep arka kapıdan oğuz'un kullandığı araca giriyor. jeep'ten inen eleman hatalı olduğu halde oğuz'uu korkmuş görünce yükleniyor çocuğa ve suçu ona atıyor. polis geliyor adam polise de ekşiyor. neticede yarı yarıya kusurlu bulunuyor iki taraf da ve hem ceza yiyor hem de masraflar oğuz'a kalıyor. bunlar maça nolursa olsun giriyorlar. maçta iken firmadaki üstü oğuz'u arayıp arabayı soruyor. oğuz da hayatının hatasını yaparak yalan söylüyor. adama arabayı bıraktığını söylüyor. adam otelin otoparkında olduğunu arabayı göremediğini acil lazım olduğunu söyleyince oğuz biraz eveleyip ''ben arayacağım'' diyor ve telefonunu kapatıyor. ardından maçtan çıkıp apar topar otele gidiyor ve arabayı o hali ile sinirle bekleyen firma yetkilisine getiriyor, durumu da anlatıyor baştan sona. normalde kazayı üstlenip oğuz'u uyararak gönderebilecek kadar iyi niyetli olan firma yetkilisi oğuz'a uyuz olup tüm masrafları ödetmek için oğuz'u onlara kiralayan şirkete telefon açıp durumu anlatıyor. oğuz'u işten alıp yanlarına çağırıyorlar ve borcu çıkartıyorlar oğuz'a. çocuk da para yok canımı mı alacaksınız deyince durum babasına aksediyor. babası oğuz'u firmalara kiralayan part time şirketine gelip parayı ödeyeceğine söz veriyor.
babanın ağızdan söz çıkınca oğuz kendisini daha çok mecbur hissedip karaborsa için izin alıyor reislerden, daha doğrusu bilet alıyor. araya 1000 tane adam sokarak tabi. durumunu anlatıyor. sevdikleri için ses etmiyorlar ve kombinelerden 2 ya da 3 tane oğuz'a veriyorlar, o hasılatı getiriyor, onun payını verip gönderiyorlar. bu böyle giderken hesaplar şaşıyor ve 2 hafta boyunca 1 bilet parası kadar yaklaşık 150 tl eksik geliyor. - bu arada birkaç orospu evladının da reisi fişfiklemesi var - bunu çekiyorlar senden bir bok olmaz siktir git diye iki tokat atıp gönderiyorlar. oğuz durumu arkadaşlarından birisine anlatıyor ve o da orada yapamıyorsan gel bizimle fikirtepe'de otopark yap her maç 200 indirirsin diyor. ve oğuz'un fikirtepe
* macerası başlıyor. burada 2-3 ay içinde az çok bir şeyler toparlayıp babasına götürüyor ama baba çoktan ödemiş parayı, sıkışmış-zorlanmış ama yüzünü bükmemiş kimseye tabi. oğuz da evin faturasıdır, alışverişidir, kendine ve emre'ye kıyafettir yiyor haliyle.
ne hikmetse bir maç (fener - ankara maçı olmalı) arabalardan birinden laptop çalınıyor, ihale aynen oğuz'a. tabi oğuz o sırada çoktan arkadaşına işe gelmeyeceğini söylemiş ve daha gelmem ben diyerek o laptop çalınan gün de gitmemiş. harıl harıl bunu arıyorlar, okula geliyorlar falan. bunu bir iki sindirip korkutuyorlar, az bir şey de hırpalıyorlar
* ve ihaleyi yıkıyorlar. çocuğu bu aralar gözümüzün önünde olcan diyerek 1 ay bedelsiz çalıştırıyorlar hem de ateşi varken hastayken falan. oğuz ''artık tamam'' dediği zaman hemen dikleniyorlar. en sonunda sikerler diyerek gitmiyor bir daha. tabi bir daha okul ziyareti bir ton dayak falan. çok da kovalamıyorlar ama gördükleri yerde girişecekler, mimli bir kere.
çocuk geri dönüyor, bu sefer sami yen'in yakınında gezdiği anda diğer adamlardan bir ton sopa yiyor, kombine meselesinden orada da mimli. bir şekilde işe git gel, borç bul falan, ertesi senenin kombinesini alıyor. maçlarda kimi zaman gerginlikler oluyor bu da hiç bulaşmamak için en uzakta duruyor. kombine borcunu ödemek için arkadaşlarına ya da netten önemli maçlarda kombinesini kiralıyor. kombinenin parası ilk yarı olmadan çıkıyor tabi. sonrasında da bir gün ben kardeşime acil bilet bulmak için arkadaşları ararken bir şekilde bu çocuğun telefonu elime geçiyor, soruyorum fiyatını söylüyor, mecidiyeköy bambi'nin orada buluşuyoruz. kombinenin birader
*de olduğunu getireceğini söylüyor. gel yukarı çıkalım soğuk dışarısı diyorum, oturuyoruz ve yemek yerken tüm hikayeyi anlatıyor.
yalanı dolanı onun boynuna ama karaborsacılara çok da önyargılı yaklaşmıyorum.