gidenlerin hatıratlarından, video/foroğraflarından hakkında epey bilgim olsa da gerçek halini çok merak ettiğim deplasman.
bazı şeylere daha hevesli olduğumuz ergen zamanlarımızda uç nokta hedeflerden biriydi. x ilindeki bir avuç "uni" militanından biri olduğumuz senelerden birinde, elebaşımız "uni" içinde title sahibi biri olmasına rağmen yazı ile iki bilet "düşmüştü" bize. gidebilmenin ne oranda güven, özveri ve tecrübe gerektirdiğini tam olarak o gün idrak edebilmiştim.
aradan yıllar geçti. deplasman yasakları başladı ve yıllar yılı devam etti. o zamanlar 12. senesinde olan meşhur serinin tüm manevi zarar zinanın temizleyen o mesut gece
* yasaklara takıldı.
o geceden sonra eşik kırılsa da kah şanssızlıkla, kah fenerbahçe'nin tek hedef motivasyonuyla, kah hakem müdahalesiyle malum seri her ne kadar yenilememeye evrilse de 20 seneyi buldu.
23 şubat 2020 serinin son dayanağı olan yenilmeme istatistiğinin de elden gittiği gündü. özellikle 2006-2009 arası her kadıköy öncesi camiayı saran umut bulutundan öte bir inançla "bu sefer nasıl bir pislik yapacaklar" tereddütü kol kola girmişti.
o maç öncesi ciddi ciddi bilet arayıp da günün sonunda "hiçbir yerde düşmüyor" diyen arkadaşlarım vardı. öte yandan karaborsacının dostu bir sitede deplasman biletleri, en azından ilanları, havada uçuyordu.
maç haftasına girerken burada 10 küsur yılda artık kardeş gibi olduğumuz bir yazarla muhabbet ederken "abi hiç mi yolu yok" noktasına gelmiştik yine. karaborsaysa karaborsa diye gözü karartmışken "hem kazık yersin, hem bi' pislik yaparlar elimizden galibiyeti çalarlar. yorgunluk da yanına kalır" demişti.
belki dost refleksiyle maddi manevi zarara girmeme gönlü elvermemişti. belki de aramızda artık dalga konusu olan uğursuzluk meselesini bertaraf etmek için böyle bir ikna salvosu atmıştı
* *.
o akşam penaltı öncesi
teşrik tekbiri duyulup da fenerbahçe tribünleri şoka girerken emin olduğum tek bir konu vardı. o deplasman tribününde "ilk defa geldik seriyi bozduk" diyebilecek kişi sayısı iki elin parmaklarını geçmezdi. zira yıllarca orada o çileyi yaşamamış birinin, hele hele z kuşağının aklına o anda öyle bir şey gelmezdi. aklına gelmeyi bırak, 50 bin kişilik stadda çıt çıkarmayacak kadar yürekten, son perdede bağırmak da içinden gelmezdi.
onyekuru'nun koşusu da golle sonuçlandıktan sonra doğru düzgün gol sesi bile çıkmamasının, ekrana yansıyan tribün görüntüsünde birbirine sarılan insanlar görülmesinin arkasında da böyle bir sebata ulaşma hissi vardı aslında...
arada birkaç gün geçip de sevinç normal seviyeye inince "altı üstü bir galibiyetmiş işte" demeye başlamıştık ki, covid 19 pandemisi patladı. "şurada bir kere kazansak ne olur ki?" diye geçen yıllarla dalga geçercesine pandemi yasakları geldi, dünyanın sonu gelmediyse de dengesi bayağı bir şaştı...
entry tarihi itibarı ile o maç, kadıköy deplasmanına bizim taraftarın alındığı son maç. ertesi sene seyirci yasağı olan ama fener yönetiminin üç bin kişiyi içeri aldığı maçta 1-0 kazanmayı bildik. küme düşmekten kılpayı kurtardığımız sene, torrent'in
arda güler için yapılan tezahüratı yanlış anlayıp
arda turan'ı sahaya attığı maçta varlık gösteremedik.
8 ocak 2023 fenerbahçe galatasaray maçı ise bambaşka boyutta bambaşka bir maç oldu, anlatmaya kelimeler yetmez...
bu sezon başlarken deplasman yasaklarının devam edeceği duyurulmuştu. ancak oluşan kamuoyu sonrası önce beşiktaşlılar arena'ya geldi. sonra fenerliler
tüpraş stadyu mu'na gitti. muhtemelen bizim taraftara da kadıköy izni çıkacaktır.
il güvenlik kurulu toplantısı sonrası olumlu karar çıkması halinde, lisenin yiyeni ölümsüz yapan pilavı dahil bu camianın en mistik olaylarından birinin de startı verilecektir;
(bkz:
kadıköy bilet olimpiyatları)