19 nisan'da bir isveç spor blog'una verdiği röportajı çevirmeye çalıştım:
avrupa şampiyonası finalleri için isveç adına koşan bir adam.
galatasaray'ı kurtaracak adam.
istanbul'a gittik ve elmander ile buluştuk.
talebi açık. elmander galatasaray'da ve istanbul'da çok uzun süredir bulunmasa da sakin bir yerde buluşmak istiyor.
galatasaray'ın antrenman sahasının yakınlarında bir hotel lobisine karar veriyoruz. ama johan biraz geç kalıyor.
geldiğinde şöyle diyor:
-burası yerine eve geçelim. böylece giderken arabada da konuşabiliriz. biraz zaman kazanmam lazım. kızımda bademcik iltihabı var, bugün doktordan randevu aldık da...
arka koltuğa atlıyoruz. johan elmander'in özel şoförü ziyarattar bize istanbul'u gösteriyor.
-burada trafik başa çıkılacak gibi değil. ama bir gün kendi başıma sürmeyi deneyeceğim, diyor johan gülerek.
geniş dairesi 18 milyonluk bu şehirde yolculuğumuz hemen hemen 1 saat sürüyor. dışarıda boğaz, avrupa ve asya'yı birbirinden ayırıyor. johan yukarıda bir yeri işaret ediyor:
-işte şuradaki bizim ev. en tepede. henüz mobilyaları yeniden düzenleme fırsatı bulamadık. odalar eşyalarla doldu.
vay canına büyük görünüyor.
-evet, öyle.
ne kadar, 250 metre kare var mı ?
-haha...
istanbul'da insanların güzel yaşam şekli böyleymiş. arabadan iniyoruz ve lüks bir yat görüyoruz.
* bir adamın gözü johan'a takılıyor. ama hiçbir şey söylemiyor, deli de değil...
yatla uzaklaşırlarken şoför söylüyor:
- o fenerbahçe ikinci başkanıydı. asıl başkanları hapishanede şu an.
-öyle mi? hiçbir fikrim yoktu, diyor johan.
her zaman yüzde yüzünü ver johan elmander henüz 30 yaşında, ama bu, profesyonel oyuncu olarak altıncı ülkesi. galatasaray ile 3 yıllık sözleşmesi var.
-ilk andan itibaren burada olmaktan dolayı keyif alıyorum. takım geçen sezon ligi 8.bitirmiş ama biz artık hep kazanmak için sahada olacağız. çünkü insanlar futbola tutkulu. futbol için yaşıyorlar. insanların içinde olduğum zaman bir iki kez fark ettim bunu. hemen anlaşılıyor. daha önce yaşadığım manchester'da, ingiltere'deki gibi değil. bu tabi ki hem iyi hem kötü ama genel olarak iyi. büyük bir baskı getiriyor üzerinize, iyi oynamak zorundasınız.
-ayrıca burada yemekler de çok güzel. kebaplara bayılıyorum!
johan ilk lig maçını sakatlığı yüzünden kaçırdı ama ikinci maçta sonradan girerek golünü attı.
-işler şimdiye kadar iyi gitti. en üst seviyede iyi maçlar çıkardım ve kollektif oynadığımızda çok iyi bir takım oluyoruz. bu sezon 10 yeni oyuncumuz var, benim amacım goller atmak ve takımımın kazanmasını sağlamak.
elmander gittiği takım için ne yapar? -ben formasını giydiği takım için her şeyini veren bir oyuncuyum. her zaman yüzde yüzümü. futbolum olgunlaştı. eskiye göre daha iyi top tutuyorum. sadece koşmaktan daha fazlasını verebiliyorum. bolton'da bunu geliştirdim. şimdi düşününce keşke geçen sezonun tamamında uç noktada oynatılsaydım diye düşünüyordum. bunun yerine kanatta oynamak zorunda kaldım.
(gbkz: daha önce çok yerde bulundun ve futbol oynadın. iz bırakan özel bir şey oldu mu ?)
-evet, premier lig'te oynamak muhteşemdi. sizi de büyüten bir lig, bence dünyanın en iyi ligi. aynı zamanda djurgarden zamanları da özeldi. yalnızca 10 ay orada oynadım ama takım çok iyiydi. kim kallström, andreas isaksson, michael dorsin, babis stefanidis... bize winner diyorlardı. hepimiz kazanmak istiyorduk.
(gbkz: feyenoord'da başarılı olamadığın için 21 yaşındayken tekrar isveç'e dönmek zorunda kaldın. çabuk mu pes ettin?)
- hayır, kesinlikle öyle değil. kariyerimde takım, ülke, tercih değiştirirken hiçbir pişmanlık duymadım. şans buldum, kullanmaya çalıştım, ülkeme döndüm ve baştan başladım. bugün de aynısını yapardım.
elemelerdeki hysen klas'ı bir maçın nasıl gittiğini elmander'e bakarak anlayabilirsiniz. yenilgilerde gözleri kararır, galibiyetlerde güneş gibi bir gülümsemesi vardır. ama her zaman röportaj için uygundur, kibarca soruları yanıtlar.
-neden cevaplamayayım ki? kötü oynayıp kaybetmemiz gazetecilerin suçu değil. örneğin son macaristan maçı. normal olarak bir maçı uyuyana kadar düşünürüm. ertesi sabah uyandığımda hepsi yok olmuş olur. ama o maç... 3-4 gün aklımdan çıkmadı. çok gereksiz bir yenilgiydi, çünkü bence onlardan iyi takımız.
güneş boğazda kendini gösterdi ve hava yaklaşık 30 derece.
-sıcaklık burada biraz zorlayıcı. ingiltere'de yağmurdan ve rüzgardan geldim, ve şimdi burada 30 derecede antrenman yapmak zor olabiliyor.
sokaktaki stanttan kebap kokusu geliyor. vapurlar geliyor, gidiyor. rıhtımda bir yürüyüş öneriyoruz johan'a. birkaç fotoğraf için. şimdi onun neden sakin bir yer istediğini anlıyoruz. birileri geliyor ve bağırıyor:
-elmander !
bazıları fotoğrafını çekiyor, bazıları birlikte fotoğraf çektirmek istiyor ve kimileri imza alıyor.
yaşlı bir adam gelip soruyor:
-elmander iyi oyuncu mu ?
+evet, o harika.
-ama zlatan ibrahimovic kadar değildir, di mi ? zlatan en iyisi. onun bosna kökeni de var benim gibi.
johan sonunu duyuyor ve gülüyor.
-zlatan hakkında konuşuyorsunuz değil mi? herkesin yaptığı gibi.
(gbkz: eşin amanda ile nasıl gidiyor johan? taşınma işi örneğin, 'nereye gidersen gelirim' mi diyor, yoksa söz hakkı var mı?)
-bunu onunla konuştuk, 35 yaşına kadar ben karar veriyorum. ama dönmek isterse dönebilirdi. şimdiye kadar harika yerlerde kaldık. şimdi o kendi işleriyle meşgul.
ne işi? -spa kelimesini kullanmıyoruz ama bir çeşit sağlık ve güzellik merkezi. göteborg merkez'de eski postane binasında 1200 metre karelik bir mekan. ben de bir nevi dahilim oraya. amanda işin çoğunu kendi hallediyor buradan.
o halde buradan sonra alingsas değil göteborg'a taşınacaksınız, öyle mi? -evet, alingsas ile işim bitti. göteborg veya çevresinde bir yer olacak.
johan elmander'e göre şehirler...
rotterdam, feyenoord:
-göteborg'a benziyor. liman şehri, sevmiştim.
stockholm, djurgarden:
-güzel zamanlardı. harika bir takımımız vardı ve stockholm güzel bir şehir.
breda, nac breda:
-küçük bir hollanda şehri. fazlası değil.
kopenhag, brondby:
-kopenhag'ı gerçekten seviyorum. brondby zamanı güzeldi, kariyerim için bir adım attığım yerdi orası.
toulouse, toulouse:
-çok hoş bir şehir. yaz için hayal ettiğim yerlerden biri. tek kötü yanı denizden çok uzak olması.
manchester, bolton:
-ben bir ara bolton'da tam şehir merkezindeydim, sonra manchester'a yakın bir yere geçtim. herkese uymayabilir orası.
*istanbul, galatasaray:
-burada direkt güzel bir his oluştu. tutku, yemek, iklim... futbola çok büyük bir ilgi. sanırım burada çok rahat olacağım.
en iyi futbol anısı
-en büyüğü feyenoord ile uefa macerası. premier lig'teki ilk golüm de çok özeldi. ve holmalond ile 21-0 kazandığımız bir maçı da hatırlıyorum. ve hollanda ile avrupa şampiyonası elemelerinde oynadığımız maç tabii ki.
futbol kariyerindeki en önemli iki kişi
-iki tane söyleyeceğim. ilki, nisse "tidan" johansson, benimle birlikte holmalond'a gelmişti. diğeri erik hamren, bana örgryte takımında oynama şansı vermişti.