resim
Johan Erik Calvin Elmander
Takım:Holmalunds IF
Mevki:Santrfor
Yaş:42
Boy:1.88
Uyruk:İsveç
  • 1387
    elmander'i neden seviyoruz? bu soruyu fenerbahçeli bir arkadaşım* sormuştu. "neden bu kadar seviyorsun bu adamı?" diye... benim bir iki yavan cümlemden birkaç gün sonra, arena'da 1-2 kaybettiğimiz derbide* elmander, neden bu kadar sevilecek bir adam olduğunu şu sahneyle göstermişti: https://p.twimg.com/AsojbjgCMAAl-6F.jpg

    hakikaten, neden seviyoruz bu kadar elmander'i?
    sistemimizin en kritik oyuncusu olduğu için mi? evet, ama yetmez. neden bu kadar seviyoruz? bütün sezon boyunca, istisnai bir-iki durumun dışında tek bir kez etrafına negatif enerji saçmadığı için mi? evet, ama yetmez. neden bu kadar, neden dünyalar kadar? arena'daki 0-0'lık mersinmaçında* kaçırdığı gollerin özrünü maçtan sonra tribünlerden mahcup bir edayla dilediği için mi? evet, ama yetmez bu da onu neden bu kadar sevdiğimizi anlatmaya.

    yüzü gözü kan içindeyken, itirazdan gördüğü kartın özrünü dilemeyi düşünecek kadar naif bir insan olduğu için mi? yetmez. dili, dini, kültürü, her şeyi bambaşka bir ülkede hissetmeye çalıştığı aidiyetiçin mi? evet, ama yetmez. her golden sonra yüzünü hırs kaplamışken, asisti yapan oyuncuyu alıp yanına tribünlere koştuğu için mi? evet, ama yetmez. koşulacak bir top varsa koştuğu için mi? dakika 90+2 skor 2-0 lehimizdeyken dahi adam kovaladığı için mi? evet, ama yetmez. avrupa şampiyonası'na buçuk kala, üstüne basılmayacak kadar kötü olmuş ayağıyla finalmaçında* devam etmeye çalıştığı için mi? evet, ama yetmez.

    elmander'in sadece şu 10 ayda yaptıklarından sonsuza kadar uzatılacak bir övgü listesi çıkartılabilir. "evet, ama yetmez" diyerek kafanızı şişirebilirim sayfalarca. açıkçası niyetim de vardı. ama dün itibariyle öğrendiğim bir olayda, "işte bu yeter, bu elmander'i neden bu kadar sevdiğimizi anlatmaya yeter." dedim ve bu yazıyı yazmaya oturdum.

    bir okula damacanayla su servisi yapan elemanlar, yine sabahın köründe işlerini yapmaktadırlar. kan ter içinde ikinci damacanaları da yüklenip geçerken orada duran başka bir adamı görmezler dahi. suları içeri bırakıp üçüncü seferi yapmaya gelen elemanlar, uzun boylu bir adamın 19 litrelik damacanayı yüklenip içeri doğru taşımasını şaşkınlıkla izlerler. uzun boylu adam damacanayı içeri bıraktıktan sonra, gülümseyerek iyi dileklerini iletir ve oradan gider. adamların şaşkınlığı odur ki; uzun boylu adam, her sabah çocuğunu okula bırakan johan elmander'dir.

    işte biz elmander'i bunun için seviyoruz. ve o koşulacak neresi varsa koşarken, ismi de onunla birlikte ve ondan daha büyük bir süratle bir yerlere koşuyor. koştuğu yerde hagi'nin, taffarel'in, hasan şaş'ın, hakan şükür'ün, suat'ın ve ismi saymakla bitmez bir dolu galatasarayefsanesinin ismi var. (u: bahsettiğim olayın kaynağı twitter'da peynirgemisi nickiyle arz-ı endam etmekte olan kulüp üyesidir. affına sığınarak... ) *
  • 3730
    havaalanında binlerce kişi tarafından karşılanmadı. uğruna transfer nöbetleri tutulmadı, yabancı basın takip edilmedi. hakkında "oğlum gördün mü elmander'i almışız, bu sene sizi mahvedecez" denmedi. "bak şurada 25 tane atmış, bizde de atar en az o kadar" zaten denemezdi, kariyerinde 12 golün üzerine çıkmışlığı yoktu. "azıcık gelişsin de 30 milyona satarız. zaten porto gibi yapmak lazım abi ya" da denmedi hakkında zira ayak bastığında 30'unu bitirmiş, 31'inden gün alıyordu.

    burada gol kralı olmadı. 5 kişiyi hiç çalımlamadı. "yakaladığını affetmez" dedirtmedi, çoğunlukla kaçırdığı attığından fazla oldu. sosyal medyayı kullanmadı. rakibe saldırarak itibar devşirmedi. allah'ın her günü röportaj vermedi. gazeteciler için zaten çok da cazip bir figür değildi. özel hayatında haber yapılacak hiçbir şeyi yoktu. hanım hanımcık bir eşi, dünya tatlısı iki kızı ile mazbut bir ailesi vardı. taraftara hoş görünmeye, yaranmaya hiç çalışmadı. yabancı sınırından ötürü biri dışarıda kalmak zorunda olduğunda ve onun ismi seçildiğinde, drogba isminin de cazibesinin etkisiyle birlikte, kimse isyan etmedi.

    arapçadan türkçemize geçen "vasat" kelimesi, esas manasına epey muhalif olan bir kullanımda bizde. genelde kötülemek için kullandığımız 'vasat', aslında "orta" demek (hatta eskiler "ortalama" yerine "vasati" tabirini kullanırlarmış). "her türlü aşırılıktan uzak olmak" manasında bir kelime yani aslında vasat (hatta kur'an'da bir ayette de islam ümmeti "vasat ümmet" olmakla övülüyor).

    elmander, kelimenin tam da bu manasıyla vasat bir adamdı. her türlü aşırılıktan o kadar uzaktı ki neredeyse mükemmeldi. eksik olduğu her yönünü daha fazla mücadele ederek kapattı. dünyaları kaçırdığı bir maçtan sonra* tribünün önüne gelip olanca mahcubiyetiyle özür dilediğinde bir kişinin bile "şov yapıyor pezevenk" diyemeyeceği kadar samimi bir adamdı. ilişkilerin her zamankinden bile gergin olduğu bir dönemdeki fenerbahçe derbilerinden birinde rakip futbolcuyla sarmaş dolaş olduğunda bir taraftarda bile "düşmanla gülerek poz veren hain" duygusu uyandırmadı. galatasaray için iki taşı üst üste koymuş herkesin kendi adını ali sami yen'den sonra ikinci sıraya yazıp vefasızlıktan şikayet ettiği yerde o bir kez aleyhimize konuşmadı. eli belinde rakip izleyenlerin ciğerimizi söndürdüğü 2010-11'den sonra, allah'ın sanki bize gönderdiği ödüldü.

    o kadar profesyoneldi ki neredeyse amatördü. o kadar sıradandı ki neredeyse mükemmeldi.
  • 1226
    futbolcuların maçta giyeceği formaları özel yapıyorlar bildiğim kadarıyla. store'daki bir eleman söylemişti bir zamanlar. bizim taraftar formalarından farklı olarak fazla ter çekmiyor, ağırlaşmıyor.
    http://gss.gs/Dxj
    bu fotoğrafta saklı yani herşey. bu formayı terden vıcık vıcık hale getirmek demek, insan üstü çabalamak demek. açık, net.

    o kadar çok efor sarfediyor ki bu adam... koştuğunun yarısı kadar koşsa, çabaladığının yarısı kadar çabalasa yine yeterli olur yani. ama, "enayi miyim ben kendimi paralıyorum, bir standart tutturayım, kendimi riske etmeden paramı alayım" demiyor. elbette para alıyor top oynamak için, bazı şeyleri zaten yapması lazım. ama elmander "yapmakla yükümlü olduğumu yapayım, yeter." demiyor ki, ortaya yukarıdaki fotoğraf çıkıyor. düzgün, dürüst bir insan demek ki. her mesleğin yazılı olmayan kuralları var. bu adam da futbol etiğinin kitabını yazar.
    ben bunu gördüm ya bu sezon. bu yüzden johan elmander adını yazdım nah şuraya, sol tarafa. altına da yukarıdaki fotoğrafı yapıştırıp, "önemli!!: zor zamanlarda unutulmayacak" diye not düştüm.

    öyle bir adam ki bu, maç başına koştuğu mesafeyi 40'la çarpınca buradan adana'ya yol oluyor. insanüstü çabasıyla unutturuyor bize ama, özünde "insan" yani. sakatlanabilir *, form düşüklüğü yaşayabilir, arkasında-yanında-berisinde oynayanla uyum sağlayamayabilir, olur ya; sahada bizim bu sezon tanıdığımız elmander gibi durmayabilir. işte o zaman ben duygusal, romantik, hayalperest, pabucumun galatasaraylısı, yabancı hayranı, görmemiş vb. olarak, yazdığım notu hatırlayacağım.unutmayacağım.
    futbolcu bu. kariyerinin inişi olacak, çıkışı olacak. galatasaray'a emek vererek kalbimde yaptığı yerini, inişinde silip atmayacağım. kötü oynarsa, galatasaray'a yeterli gelmemeye başlarsa bir gün, hala galatasaray forması üstündeyken onun bunun gazına gelip "gitsingitsingitsingitsin" demeyeceğim. bir gün* gerçekten gitmesi gerekecek belki, o zaman da ona buna yem etmeyeceğim bu adamı. kol kırılacak yen içinde kalacak. sezon sonuna kadar sabrederim herhalde "aslında elmander satılabilir, yerine de şu alınabilir" demek için, ölmem ya? ter çekmeyen formaya ter çektirdiği günler için, çabası için, insanlığı için, bize kazandırdıkları için... her şeyden önce de üstündeki galatasaray formasının hatrı, adının önündeki galatasaray futbolcusu sıfatı için.

    yani açıp bakılabilir milan baros ve harry kewell başlıklarına neler yazılmış. daha doğrusu "bir zamanlar neler yazılmış" ve "sonra neler neler neler yazılmış". hepsi okunmalı. yazılan aşağılayıcı, küçük gören, "ne illetmiş kurtulamadık gitti", "bir gitsin de hele, bir gram özlenmeyecek" temalı yazılar gün gelecek onun başlığına da yazılacak ya, işte ben onlar için olduğum gibi yine buralarda olacağım. tıpkı galatasaray'ın zor zamanlarında olduğu gibi, galatasaray futbolcusunun da zor zamanlarında tam burada olacağım. hani sevgi emektir ya, benim verdiğim emek de bu işte... sabırla, saygıyla, hatırlayarak; onlar için, galatasaray için burada olmak.
  • 1482
    su linkten direk baslatabileceginiz röportaji icin : http://embed.tv4play.se/...&starttime=2.013

    program sanirim super final'in 2nci veya 3ncu haftasi hazirlanmis.

    bahsi gecen videodaki röportaji kelimesi kelimesine cevirmem cok zaman alacagi icin, elmanderi mac sonunda demec veriyormus gibi varsayarak neler söyledigini yazayim. programi hazirlayan patrik ile elmander arasindaki konusmalarin buyuk bir kismini da oldugu gibi cevirecegim.

    ilk giristeki konusmalarinda; elmander, kendilerine teknik direktörleri erik hamren'in final oynayip kupa alacagiz dedigini ve kendisinin de farkli dusunmedigini söyluyor. takim icindeki bir cok futlbocunun cok iyi kuluplerde oynadigini ve takim halinde cok iyi olduklarini o yuzden kupayi alacaklarina inandigini belirtiyor.

    2nci dakikadan itibaren;

    turkiye'den bahsediyor ve ulkede 24 saat futbol konusuldugunu ve futbolun cok sevildigini soyluyor. besiktas'li ve fenerbahce'li taraftarlar gelip o'na "keske bizim takima gelseydin" demisler. fenerbahce'ye gol attiginda karsisinda aglayan insanlari görunce, ne kadar buyuk bir is basardigini cok iyi anladigini belirtiyor.

    3ncu dakikadan itibaren;

    patrik kendisine, "disari cikip dolasabiliyor musun?" diye soruyor. elmander ilk baslarda pek cikmadigini ama simdi cok alistigini ancak bunun nereye ve ne zaman gidecegine bagli oldugunu soyluyor. ( burada istanbul'da guvenli bir sekilde korkmadan dolasip dolasamadigi hakkinda konusuyorlar). patrik tekrar, "en azindan (kapali carsi gibi mekanlari kastederek) bazaar'a gidiyorsundur?" diyor. elmander, "bir kere gittim ve bir daha gitmeyi dusunmuyorum" diyor. "agzimi yuzumu kapatarak dolassam bile 5-10 dakika sonra tanimaya basliyolar ve insanlarin yanima geliyor".

    video'da "foto" diyen cocuklardan sonra;

    patrik: burada tesislerde kaliyor musun?
    elmander: evet tesisler gayet guzel, kendi özel odam var herkese ayni seviyede yaklasiliyor. odamda yatagim, televizyonum, tuvaletim, dusum vs. var.
    patrik: ne kadar siklikla florya'da kaliyorsunuz?
    elmander: sadece kendi evimizde oynadigimiz maclarda, mactan bir gun önce saat 5 gibi tesislerde toplaniyoruz. 6 gibi antrenmanimizi yapip, tesislerde kaliyoruz ve mactan sonra da evlerimize dagiliyoruz. deplasmanlara da hep bir gun önceden gideriz. eger burada bir derbi oynacaksak baska bir otele gidip kaldigimiz da oluyor.
    patrik: kulubun ve taraftalarin buyuklugu hakkinda kafanda bir fikir olusturdun mu?
    elmander: durumun ne kadar ciddi ve buyuk oldugunu insan zamanla cok daha iyi anliyor. örnegin 3-4 mac sonra fenerbahce ile deplasmanda oynayacagiz. gerci taraftarlar olayi biraz abartiyor. mac öncesi 5-10bin taraftar kapida bizi bekliyor ve arabalariyla bize eskortluk yapiyor. köpruye kadar 4-5 km gitmemiz bize ekstra 45 dakikaya mal oluyor. asya yakasina gectigimizde, "tamam artik bundan sonra bi sekilde kendi basinizin caresine bakin" diyorlar. insan onlarin bu heyecanini görunce sasirip, icinden "shit" diyor. taraftarlar gercekten cok iyi destek oluyorlar. hersey cok iyi gittigi icin kötu gunlerde nasil davrandiklarini bilmiyorum ama umarim kötu gunlerde de yine ayni sekilde davraniyolardir.

    patrik: buranin adi ne?
    elmander: mekanin adi florya. ayrica istanbulun bir semti.

    elmander kenarda insaat bahce isiyle ugrasanlari gorunce; "merhaba merhaba" diyor.

    patrik: bak burada da adamlar oturmus.
    elmander: haa evet hehe.

    elmander: ben de böyle ufak tefek islerle ugrasiyorum. (sanirim bi yerlerde ufak tefek insaat isleriyle ugrasiyor hobi olarak.)
    patrik: ne kadar zaman oldu?
    elmander: 3 senedir oradayim.
    patrik: mesela ne tarz isler yapabiliyorsun?
    elmander: mutfak falan iste.

    06:35 itibariyle;

    elmander: gercekten hic öyle karsilacagimiz rakibi dusunmem. "aa iste bak bu mac cok zor olacak" vs. diye dusunmedim. dusunmem de, ben isime bakarim. ama su an ulkenin en buyuk kulubunde oynadigimi hissedebiliyorum. taraflarlar maci kazanmamiz icin bize cok baski uyguluyor olabilirler ama ben sutumu cekerim, top disari giderse gider. napalim... (elmander tesisleri tanitmaya devam ediyor.)

    patrik: bu tesisi digerleriyle kiyasladigini varsayarsak?
    elmander: sanirim en iyisi bolton'un tesisleriydi. spor salonu, binalar vs. cok iyidi.
    patrik: genc takimda sadece turk futbolcular mi oynuyor?
    elmander: pardon. (araya malzemeciler giriyor elmander ile selamlasiyor.)
    patrik: sorun degil.
    elmander: bazi gencler bizim gibi yabanci ve as futbolcularla oynama sansi buluyor. ama bu gordugun daha cok b takimiydi.
    patrik: herhalde sen yaslandigin icin bu oyunculari genc takim oyunculari sandin?
    elmander: hehe evet dogru ama b takiminda cok genc oyuncular da var. ancak az önce gördugun 6 numara (yekta kurtulus) bizimle antreman yapiyor, yasi digerlerinden biraz daha buyuk. ciddi sakatlik gecirdigi icin b takimiyla mac oynayarak kondusyon calisiyor.
    patrik: ne tarz yemekler yiyorsunuz? yemekler nasil?
    elmander: guzel yemekler yiyoruz. daha cok turk yemekleri. ama sunu söylemeliyim ki, istanbul'da yemekler inanilmaz guzel. istersen gidip yiyelim biseyler.
    patrik: evet yememiz lazim. (patrik acikmis o bakimdan.)

    09:20 itibariyle;

    patrik: vay burasi butun florya butiklerinin oldugu yer heralde? (ortami gorunce sasirmis kamil. böyle beklemiyordu herhalde turkiye'yi.)
    elmander: evet burasi oturup kafa dinlemek icin guzel bir yer. burada genelde film yildizlari falan oluyor.
    patrik: ailen icin durum nasil?
    elmander: cok ama cok guzel. burada yasamaktan cok keyif aliyorlar. buyuk kiz okula gidiyor ve okulundan cok memnun. avrupa'da insanlarin turkiye ve turk insanina karsi bakis acisi biraz bozuk ama inan gercekten hic alakasi yok. inanilmaz misafirperver ve yardimseverler.
    patrik: belki sana karsi oylelerdir?
    elmander: kesinlikle hayir. aileme karsida aynilar. soyadlarindan taniyorlar zaten.
    patrik: belki futbolcu ailesi olduklari icindir?
    elmander: belki ama pek sanmiyorum. turkler gercekten cok dost canlisi insanlar. burada gördugum sadece pozitif seyler ve istanbul ve turkiye hakkinda sadece pozitif dusuncelerim var.
    patrik: memnun musun peki? (neyin pesindesin amk. elmander'e turkiye hakkinda kötu bir sey söylettirmek icin baski yapiyor.)
    elmander: evet cok memnunum parasi da cok guzel.

    bundan sonra reklamlar giriyor. 170 saniye. bunu firsat bilen yazar burada sigara molasi veriyor. :)

    12:30 itibariyle;

    elmander patrik'e bogazi ve etrafi gösteriyor. iste asya, avrupa falan. 2 köpru yetmiyor ucuncuyu yapiyolar vs. -bu arada tam 12:30'da kadin cocuguna cantayla vurmus hic hos olmamis. :(

    elmander: insanlar kitalar arasi ise gidip geliyor. cok fazla trafik oluyor.
    patrik: asya ile avrupa arasinda ne tur bir fark var?
    elmander: hicbir fark yok. hatta ulke icerisine dogru gittiginizde, turkiye gercekten doga yönunden cok guzel bir ulke. bazi kisimlari, orman falan bana isvec'i hatirlatiyor.

    13:30 itibariyle;

    bu kisimda genclik yillarindan konusuyorlar. elmander "gencken insan farkli dusunuyor simdiki gibi dusunemiyor" diyor.

    bu dakikadan sonrasi isvec milli takimi ve isvec milli takimi'nin gecmisiyle ilgili oldugu icin cevirmeye gerek duymadim. galatasaray'a ve turkiye'ye ait önemli kisimlari bitti.
  • 2974
    çok çok çok başka bir adamdı, bu adamda resmen metin oktay ruhu vardı.

    tek bir rakibin bile laf edemediği, edemeyeceği şekilde centilmen; tek bir galatasaraylının bile laf edemediği, edemeyeceği şekilde çalışkan ve iyiniyetli; 4-5-2'yi oynamamızı sağlayacak kadar orta saha ve forvet arkası özellikleri olan; rakip savunmayı oyalayıp, boş koşularla arkadaşlarını pozisyona sokan, selçuk ve melo'nun en golcü sezonlarının bir numaralı sebebi.

    hakikaten metin oktay reenkarnasyonla geri geldi, o şanlı formayı kısa bir zaman bile olsa giydi sanki.

    bu kulübe çok büyük emekler veren aklınıza gelmiş gelebilecek bütün oyuncu ve teknik direktörlerimizi bir düşünün. hepsine bir kulp bulunur istenirse, hepsini sevmemek için bir neden bulunabilir, gerek biz gerekse rakiplerimiz tarafından; terim, hagi, hakan şükür, bülent korkmaz, melo vs., hepsi için de bir şekilde mantıklı bir açıklama olabilir.

    ama bir insan evladı bu adamı sevmiyorsa o adamdan derhal uzaklaşın, derhal!
  • 2537
    bonservisi elinde, gel diyorsun geliyor.
    forması elinde, oyna diyorsun oynuyor.
    ateşi 38'de, çıkıp deli gibi koşuyor.
    gol atamıyor diyorsun, derbileri getiriyor.
    yedek dur diyorsun, sıkıntı etmiyor.
    milli takıma gidiyor, gol atıp geliyor.
    drogba, burak var git diyorsun.

    "olur giderim" diyor. satamıyorsun, kiralık? diyorsun.
    "olur kiralanırım" diyor.

    aklımda tek bir şey canlanıyor. kollarını iki yana açıyor ve seviniyor.

    "elmandeeer 2 oluyoooorrr"
  • 2942
    hatırlar mısınız necati galatasaraya döndükten sonra ilk maçına gaziantep deplasmanında çıkmıştı ve kririk bir gol atmıştı.bu hem bizim için hem de necati için çok anlamlıydı.peki koskoca takımda bunun farkına varan tek kişi kimdi?daha 6 ay önce transfer olmuş johan elmander.o elmander ki eski takımına ,büyük bir takıma, 5 yıl sonra geri dönen takım arkadaşı için bunun önemini kavramış necatinin golüne kendinden bile fazla sevinmiş arkadaşına ilk o koşmuştu.hatta kendi attığı golde bile necatiye gitmişti.o, mevkisine transfer edilen bir oyuncunun yerini almasından çekinmeden arkadaşıyla bütünleşmeyi tercih etmişti.sadece bu yüzden bile elmanderi çok severim.verdiği maddi manevi katkılara bakmadan.
    türkiyeye gelmiş en karakterli yabancı futbolcudur.ilic,nonda,kewell,hasan kabze gibi iz bırakandır.yürüyedur ulu johan,mutluluğun hiç eksilmesin allah senden razı olsun.
  • 3331
    şüphesiz son 5-6 yılda bize gelen en güzel adamlardan. hatta muslera ile birlikte en güzeli.
    umarım hayatı boyunca mutlu olur, her zaman çevresinde kıymetini bilen insanlar olur.

    elmander benim için tek bir adam değil, o benim için galatasaray'ın güzel olduğu zamanlar demek. arena'da fener'i ezmek, kadıköy'de kupa kaldırmak demek, terim demek, aysal demek, ujfa demek, eboue demek, kanının son damlasına kadar mücadele etmek demek. elmander benim için cimbom başı dik yürür demek. özlüyorum sözlük.
  • 2803
    hayatımın özeti oluyor bazen.
    ben çünkü "başlarım lan böyle hayata" deyip vazgeçiyorum. gerçekten bazen olmuyor çünkü. birini seviyorsun, hayatını veriyorsun, olmuyor.
    anne, babana sarılıyorsun, onlar bile bazen üzüyor.
    kardeş de üzüyor.

    hayal kuruyorum, "bu sefer olacak" diyorum yine olmuyor
    ama ben prese devam ediyorum.
    o penaltı noktasını kazan pezevenk hayat bir gün o topu kaptıracak, ben de sağıma soluma bakıp, kimseyi sallamayıp kaledeki ayıyı avlayacağım.
    eminim.
  • 1473
    http://www.dn.se/...ksamma-for-dromlivet

    bugunun isvec gazetesi dn hayallerini yasamak ile ilgili bir röportaj var. avrupa kupasindaki oyuncular arasinda elmander le konusmuslar bu konuda.

    elmander söyle diyor; beni en son hayretler icinde birakan olayi fenerbahceyle oynayacagimiz macin öncesi yasadim. kac taraftar vardi bilmiyorum ama otelimizin önunde kimisi agliyor kimisi dua ediyordu. o zaman kendime bunlari yasayan ben miyim diye sordum. bizi cok seviyorlar bu cok duygulandirici bir sey. bir taraftar atkisi havada hungur hungur agliyordu. bunu gördugumde nerdeyse bakamaz oldum o taraftara cunku nerdeyse ben de aglamaya baslayacaktim. ben buna benzer harika seyleri yasadigimi nerdeyse inanamiyorum.

    biz de senin gibi bir insanın varlığına inanamıyoruz.
  • 3585
    bülent tulun'un, johan ile sözleşme imzaladığı zaman anlattığı şu anı, aslında hikayenin nasıl başlayacağına delalet ediyordu zaten.

    "aklıma takıldı, menajeriyle sözleşme imzalarken sormamıştım. dayanamayıp sordum, 'free agent durumundasın. neden imza parası istemedin?' diye sordum.

    bana dedi ki, 'sir, galatasaray'a geliyorum!' "

    https://thumbs.gfycat.com/...zzlybear-max-1mb.gif

    https://78.media.tumblr.com/...Waj1sfefwbo1_250.gif

    https://thumbs.gfycat.com/...clubgall-max-1mb.gif

    https://thumbs.gfycat.com/...eeBobcat-max-1mb.gif

    http://78.media.tumblr.com/...fTo1s40ea3o1_400.gif

    http://78.media.tumblr.com/...6r11s8zayso2_250.gif

    http://78.media.tumblr.com/...1s8zayso5_r1_250.gif

    http://78.media.tumblr.com/...6r11s8zayso3_250.gif

    http://78.media.tumblr.com/...1s8zayso8_r1_250.gif

    http://78.media.tumblr.com/...6r11s8zayso6_250.gif

    http://78.media.tumblr.com/...QIr1rzjdego1_400.gif

    http://78.media.tumblr.com/...6r11s8zayso4_250.gif

    http://78.media.tumblr.com/...I2W1sfefwbo2_250.gif

    http://78.media.tumblr.com/...9Or1rf2l7eo1_500.gif

    http://78.media.tumblr.com/...I2W1sfefwbo1_250.gif

    https://78.media.tumblr.com/...ZSN1wn5tbgo2_400.gif

    https://78.media.tumblr.com/...ZSN1wn5tbgo1_400.gif

    eğer galatasaray’da tekrar oynama şansım olsa göteborg’tan istanbul’a kadar yürürüm

    https://twitter.com/...s/681248308963090432
  • 3744
    dönemin yöneticisi kendisiyle transfer için el sıkışmıştır. isveçli futbolcu ingiltere liginden bedelsiz olarak galatasaray'a imza atacaktır. kağıt üzerinde bile kusursuz görünen bu transferde sadece imzalar atılmamıştır. yöneticimiz ve elmander akşam şık bir restorantta yemek için sözleşirler. mekana gidilir yemekler yeniliyordur ama yönetici attırsak artık şu belgelere imzayı rahatlasak der çünkü premier league seviyesinde milli bir futbolcuyu imza parası istememişken ikna etmiştir. acaba imza parasını unutmuş mudur oyuncu? tatlılar gelir ama yönetici hala artık konusu açılmadan şu imza parasının hemen imzalasak derdindedir. elmander belgeleri ister ve gecenin sonunda imzayı basar. yönetici artık dayanamıyordur oyuncuya döner ve şöyle der, "ya arkadaş sen neden imza parası istemedin bizden? johan elmander durur mu yapıştırır cevabı, "sir, ben galatasaray'a geliyorum"
  • 3412
    ne sneijder, ne podolski, ne bruma ne o ne bu. mevcut takımımıza en çok yakışacak futbolcu kendisiydi. düşünsenize şu kadroda bir de elmander var. ciddiyim koyardık sola pres de yapardı, skor da yapardı, orta sahaya da giderdi, mücadele de ederdi her şeyi yapardı. gomis'in, ndiaye'nin yanında kendisini görmek isterdim. şu adamı tudor'un yanına falan koyamaz mıyız ya? hem tudor'a, hem takıma hem de taraftara çok uygun bir isim.

    (bkz: dön gel, her şey kalsın)
  • 1797
    johan elmander'i neden bu kadar çok seviyoruz vol.654656418478.

    bu olayı çok yakın bir arkadaşım anlattı, kesinlikle şehir efsanesi değildir.*

    bunlar geçen gün üniversiteden arkadaşlarıyla idmandan 1 saat önce florya'ya tesislere gitmişler. futbolcular içeri girerken gördüklerinden imza alıp, fotoğraf çektiriyorlarmış.*neyse sonra elmander arabasıyla tesislere girerken bunları görmesine rağmen durmamış. sonra ne mi olmuş? ulu johan arabasını biraz ileri park edip aynadan saçını başını düzeltmiş. bunların yanına gelip sarmaş dolaş fotoğraflar çektirmiş. hatta ve hatta çektirdikten sonra fotoğraflara bakıp beğenmediğini sildirip tekrar fotoğraf çektirmiş.*

    (bkz: sevmeyelim de taşa mı dönelim)
  • 3689
    yaptıklarıyla istemeden de olsa kötü bir algı yaratmış bir oyuncu ve başlığına girdiğim her entryde bu algıyı yıkmaya çalışıyorum artık. elmander sonrası herkesin diline pelesenk oldu ''yüreği ile oynasın yeter'' ''elmander kadar mücadele etsin yeter'' gibi cümleler. sanki elmander sadece mücadelesi ile var olan bir oyuncuymuş da galatasaray seviyesinde olmak için elmander kadar mücadele edilse yetermiş gibi bir algı oluştu bence.

    elmander çok ama çok iyi bir forvet oyuncusuydu. bize gelen, elmander'in ölüsüydü. biz zaten sağlam bir elmander'i alamazdık, tıpkı sağlam bir baros'u ya da kewell'ı alamaycağımız gibi. zaten onların sağlam hallerini biz değil liverpool alıyordu. tekrar belirtiyorum; elmander çok iyi bir forvetti. yani elmander; elmander kadar değil, eren derdiyok kadar koşsa da yine bu ligin kalitesinin üzerinde bir forvetti. açın eski videolarını izleyin; o boya rağmen müthiş bir tekniği vardı elmander'in. top da sürerdi, adam da geçerdi, şut da atardı. bizde bunları eskisi kadar iyi yapamadı, bazen hiç yapamadı. zaten yapamadığı için biz elmander'i kadromuza katabildik. yani şu an brondby'da 24 yaşında bir elmander olsa fiyatı 25 milyon euro civarında olurdu en az. o yüzden ismi her duyulmamış forvetten elmander kadar koşsa yeter gibi bahsetmemek gerek, sonra çok büyük hayal kırıklığı olur. elmander üst düzeydi. çok koşmaktan ziyade doğru koşar, akıllı koşardı. yoksa umut bulut da muğdat da koşuyor neticede.

    https://www.youtube.com/watch?v=AKRQktmTpcU

    mesela şu videoda özellikle 1:35'te attığı gol; https://www.youtube.com/watch?v=nCPhbpi7T6s
  • 630
    yazmam biraz uzun sürdü ama galatasaray dergisine verdiği röportajın tamamını yazdım.

    ***

    isveç, 1994 fifa dünya kupası'nda yarı final oynadığında 13 yaşındaydın. o zamanlar futbolcu olmak var mıydı aklında?

    -kesinlikle! benim için ilham kaynağı oldular. turnuva, abd'deydi. her akşam yatmadan önce alarmlarımızı kurup, gecenin bir yarısını isveç maçlarını izlemek için uyandığımızı hatırlıyorum. onların performansı, bu sporu daha bir şevkle oynamak adına bana ekstra motivasyon sağladı.

    senin keşfediliş öykün ya da başlangıç noktasına koyabileceğin birileri var mı?

    -ailemi en üst sıraya koyabilirim. iki erkek kardeşimin, özellikle büyük kardeşimin benim gelişimimdeki yeri çok özeldir. futbolla ilgili ilk tecrübelerim hep ona karşı oldu. bunun dışında, ilk antrenörümün üzerimdeki emeği büyüktür. beni oldukça genç yaşta takıma dahil etti, bir fırsat verdi. ama şu an isveç milli takımı'nı çalıştıran erik hamren, beni bulan ve 18 yaşında isveç birinci ligi'nde oynamamı sağlayan kişidir. dolayısıyla kendisinin de benim için özel biri olduğunu söylemem gerekir.

    genç yaşta avrupa'ya transfer oldun. isveç'teki yetenekli tüm oyuncular da bu yolu izliyor. senin açından özel bir nedeni olabilir mi?

    -isveç'teki her genç oyuncu, büyük liglerde önemli takımlar için mücadele etmek ister, herkes bu fırsatı yakalayabilmek için çalışır. allsvenskan avrupa'daki ligler kadar yarışmacı ve çekici değil bir yandan. ayrıca avrupa'da ekonomik özgürlüğünüzün sınırlarını daha rahat görebiliyorsunuz. isveç'teki yetenekli oyuncunun yurt dışında oynama arzusu, bunların getirdiği bir netice olabilir.

    galatasaray tarihindeki üçüncü isveçlisin. sence neden kuzey avrupa'dan türkiye'ye az oyuncu geliyor?

    -türkiye ligi'nde isveçli oyuncular var aslında. ve her geçen gün sayıları biraz daha artıyor. ibb'de samuel holmen, gençlerbirliği'nde harbuzi önemli isimler. bursaspor'da gustav svensson, kayserispor'da emir kujovic var. lig tarihinde neden az sayıda var bilmiyorum. aslında harika ve yaşamak için olağanüstü bir ülkedeyiz. ve lig de oldukça kaliteli.

    peki, isveç'in diğer kuzey ülkelerinden farkları nelerdir?

    -isveç, en iyi ülke! (gülüyor) danimarka'da iki sene yaşadım. insanlar çok rahat, ülkenin de dinlendirici bir otamı var açıkçası. bu anlamda biraz ispanyollara benzetiyorum ben onları. bizim ülkemizde biraz daha stres olabiliyor. finlandiya'da çok defa bulundum. isveçliler olarak biz finlandiyalıları tuhaf insanlar olarak görüyoruz. gölleri, ormanları, doğal güzellikleriyle harika bir ülkedir. ancak finlandiyalılar bize göre çok daha sessizdirler.

    isveçli golcülerin ilk çıkışlarını genelde hollanda'dan yaptıklarını görüyoruz. sen de feyenoord ile başlamıştın avrupa kariyerine. hangi faktörler sizi hollanda'ya çekiyor?

    -hollanda'da başlamak bir avantaj, evet. isveç'e mesafe olarak uzak değil. üstelik iki ligi kıyasladığımızda benzerlikler olduğunu görebiliriz. eredivisie'deki takımların büyük kısmı hücum mantalitesine sahip ayrıca. eredivisie denge anlamında da avantajlı bir lig. ne çok büyük ne de çok küçük. ve bunların toplamında hücum oyuncularının kendi kariyerleri için tercih edebilecekleri bir seviye. hollanda'da takımlar genellikle sahaya üç forvet çıkarlar. bu da hücumdaki oyuncunun daha fazla gol pozisyonuna girmesi anlamına gelir. iyi bir başlangıç, iyi bir ilk adım. ve umarım isveçli oyuncular kariyerlerini bu şekilde şekillendirmeye devam ederler.

    isveç, fiziksel gücü üst düzeyde olan oyunculara sahip bir ülke. henrik larsson veya zlatan ibrahimovic gibi gol atmak için yaratılan forvetler de yetiştirebiliyor. bunu nasıl başarıyorsunuz?

    -evet, iyi bir karışıma sahip olduğumuzu söyleyebilirim. isveçlilerin, daha da genelinde iskandinav oyuncuların saha içinde sonuna kadar mücadele ettiklerini, takımları için her şeylerini verdiklerini biliriz. diğer yandan oldukça kaliteli, teknik oyuncularımız da var. ve kalıcı başarı için son derece önemli. isveç'in avrupa kupalarında, dünya kupası'nda belirli bir standart yakalamasının nedenlerinden biri de bu.

    isveç futbolunun bir temsilcisi olarak tüm figürler göz önüne alındığında türkiye'deki futbol kültürünü nasıl yorumlayabilirsin?

    -kendi açımdan her şey çok olumlu. ligin kaliteli olduğunu biliyordum. buraya geldiğimde hızlı olduğunu gördüm. savunma oyuncuları, sanırım onlar hakkında fikirlerimi söyleyebilirim, çünkü onlara karşı daha çok mücadele ediyorum, oldukça sert. ancak futbolun bir gereği bu.
    taraftarımız en iyisi. ama ülkenin herhangi bir yerindeki taraftar grubu da ateşli. taraftarımızın önünde oynamak heyecan verici. istanbul harika bir şehir. şu ana kadar her şey çok güzel.

    önceki takımlarına göre daha rekabetçi bir kulüptesin. üzerinde bir baskı oluşturuyor mu bu? ayrıca bazı maçlarda oyuna sonradan girmene rağmen sessiz kalıyorsun. ego denilen canavarla nasıl mücadele ediyorsun?

    -evet, neden sessiz kalmayayım ki? bu, çok normal bir durum. çok kaliteli oyunculara sahip bir takımız ve rekabet futbolun olduğu her yerde var. bazen ilk 11′de başlarım, kimi zaman yedek kulübesinden oyuna dahil olurum. (gbkz: ben, sahaya girdiğim anda, hangi dakikada gerçekleştiği hiç önemli değil, takımımın kazanabilmesi adına elimden gelenin en iyisini yapmaya hazır olmalıyım). mentalitem bu şekilde. bir takımız, hepimiz aynı hedefe için mücadele ediyoruz, sürekli birlikte olmalıyız, birbirimize sadık kalmalıyız. başarıya giden yol buradan geçiyor çünkü. baskı, dünyanın her yerinde var. forvet oyuncusuysanız, sizden sürekli gol beklendiği için o baskıyı hissedersiniz. galatasaray, biraz daha farklı yine de. dünya üzerinde 25 milyondan fazla taraftarı olan, çok büyük bir kulüp. ama ben bu baskıyla yaşamayı seviyorum, beni şu an olduğumdan daha iyi bir oyuncuya dönüşme konusunda ekstra motive ediyor. bu konuda hiç şikâyetim yok.

    futbolun yaşadığı değişim sürecinde artık kanatlarda artık kanatlarda oynayabilen hücum oyuncuları ve messi, agüero, rooney gibi orta saha özellikleri de olan forvetler de öne çıkmaya başladı. bu periyotta kendini nereye koyabilirsin?

    -futbola başladığımda 4-4-2 dizilişiyle oynuyorduk. bu yüzden 4-4-2'ye çok alışıktım. ancak kariyerimin ilerleyen bölümlerinde hedef santrfor, 10 numara, forvet arkası olarak görevlendirildim. isveç milli takımı'nda hala 10 numaralı pozisyonda oynuyorum. futbol bu. sürekli yeni çözümlemeler bulmanız gerek. rakipler kendilerini sürekli yeniliyorlar çünkü.

    kendi bölgende görev yapan oyuncular arasındaki favorilerin kimler?

    -lionel messi'yi çok beğeniyorum. topu ayağına aldığı zaman daha önce hiç görmediğiniz hareketler, sonuca giden ekstra işler yapabiliyor. harika bir futbolcu. cristiano ronaldo aynı şekilde. zlatan ibrahimovic'in oldukça farklı bir futbol stili var. o da başka özellikleri olan bir isim. çocukken de marco van basten, ruud gullit gibi isimleri izlemekten büyük keyif alırdım.

    milan baros ile bursaspor maçında iyi bir işbirliği kurmuştunuz. sen ortaklığınızı nasıl değerlendiriyorsun?

    -baros, rakip savunmada sürekli boşluk arayan, koşu yapan, hareketli ve oldukça kaliteli bir oyuncu. gol atma konusundaki hünerini yalnızca burada değil, avrupa’nın farklı birçok liginde gösterdi. ikimiz, ileride beraber oynarsak bu bizim için harika olur. ileride tek santrfor olarak görevlendirildiğimizde de sorun yok. ikimiz de elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.

    michael laudrup, owen coyle, bert van marwijk gibi teknik adamlarla çalıştın. sen bu isimlerden ne gibi deneyimler edindin? ve şimdi de fatih terim ile berabersin.. o'nun hakkında neler söylemek istersin?

    -michael laudrup.. antrenman sahasında inanılmaz işler yapıyordu. bazen takımdaki diğer arkadaşlarımla ona bakar: "aman tanrım neler yapıyor." derdim. hayretler içerisinde kalırdım. futbolu yeni bırakmıştı. hala çok iyiydi. tabii eskisi kadar hızlı değildi ama hala klastı.
    o'nun antrenmanda yaptıklarını denemeye çalışırdım daha sonra. çok kaliteli bir futbolcu olduğu kadar iyi bir teknik adamdı. owen coyle.. harika bir karakter. takımdaki her oyuncuyla yakından ilgilenirdi. bir oyuncunun o haftaki maça ilk 11'de başlaması veya o gün tribünde olması önemli değildi. hepsine aynı değeri verirdi. ve futbolcusuna bunu hissettirmeyi bilirdi. o'na karşı büyük bir saygım var. o kulübe geldikten sonra beni halihazırda olduğum oyuncuya dönüştürdü. değiştirmeye çalışmadı beni. kendi oyunumu oynamama izin verdi, önümü açtı. bendeki yeri çok özeldir. bert van marwijck ile feyenoord'da beraber çalıştığımda henüz 19 yaşındaydım. o, bana ne derse yapmaya çalışırdım. fatih terim ise gerçekten ne istediğini bilen, futbol mantalitesi olan, buna sürekli bağlı kalan ve sahada görmek istediklerini bize anlatma konusunda oldukça başarılı çok değerli bir teknik adam. ayrıca futbol için büyük tutkusu bulunan iyi bir insan. o'nunla çalışmak çok önemli bir tecrübe.

    futbol kariyerin boyunca kırılma anı olarak nitelendirebileceğin bir figür, takım veya maç var mı?

    -futbol kariyerim boyunca birçok önemli an yaşadım. feyenoord'a geçtiğimde çok gençtim. bazı maçlarda yedek kaldım, oynama şansı bulamadım. daha sonra 10 aylığına isveç'e döndüm kiralık olarak. benim için önemli bir değişimdi. yeniden kendime inanmaya yeniden futbol oynamaya başladım. brondby'de yaşadıklarım da çok önemliydi. daha iyi bir oyuncuya dönüşme ve aynı şekilde devam etme fırsatını yakaladım. ama kariyerimdeki en önemli değişim gary megson'un ayrılmasını takiben owen coyle'un bolton'a gelmesi oldu sanırım. o benim futbolu yeniden sevmemi sağladı. bana inandı, güvendi ve o güveni kazanmamı da sağladı. benim adıma büyük değeri vardı.

    buz hokeyi, kaya, hentbol gibi birçok branşta başarı sağlayan bir ülkede büyüdün. senin futbol dışında takip ettiğin spor dalı var mı?

    -evet, tabi ki, diğer spor dallarını izlemekten büyük keyif alırım. kış mevsiminde iseniz buz hokeyi periyodu başlar. ayrıca hentbolda çok başarılı bir ülkeyiz. kayak yarışlarını izlemek de büyük keyiftir benim için. isveçlileri bir şeyi istiyorlarsa onu kazanabilmek adına sıkı çalışırlar. farklı spor dallarında başarı göstermemizin nedenlerini bir anda söylemek kolay değil ama çok çalışmak başlıca etken.

    isveç denilince bizim aklımıza önce göteborg gelir. ama spor kültürü üst düzeye olan bir ülkedir isveç. senin çocukluğunda sporun yeri nasıldı?

    -göteborg, doksanlı yıllarda sürekli şampiyonlar ligi'nde oynardı. ac milan, barcelona, manchester united gibi büyük takımları mağlup ederdi. ben de o dönemde göteborg'u desteklerdim tabii. isveçliler göteborg'un yaptıklarından gurur duyardı. kayak ile ilgili güzel anılara sahibim. pazar günleri ailece evde oturur kayak yarışlarını izlerdik. çok heyecanlı olurdu. evde sürekli sesler yükselir, tansiyon hiç düşmezdi. hentbol da favori sporlarımdandı. spora tutkuyla bağla bir ailede yetiştim. babamla birlikte evde dört erkektik. ve annem de iyi bir spor izleyicisiydi. bu yüzden çocukluğum sporla geçti.

    yabancılar, sizleri soğuk insanlar olarak tanır. ama sanatın her dalında isveç'i görürüz. bir isveçli olan alfred nobel'in vasiyetiyle başlayan nobel ödülleri ile tüm insanlığa hitap edebiliyorsunuz. stieg larsson, astrid lindgren, ingmar bergman gini efsaneleriniz var. bu ikilemi açıklar mısın?

    -isveçliler kendilerini iyi hissettiklerinde beraber vakit geçirilmesi keyifli olan insanlardandır aslında. bu zor bir soru. eve gidip biraz düşündükten sonra cevap versem olur mu? (gülüyor) ülke olarak çalışmayı seviyoruz. ekonomik anlamda bir sıkıntımız yok. dediğim gibi başarıyı sağlamak adına yüzde yüzümüzü veririz. çalışmayı, arkamızda bir hatıra bırakmayı seviyoruz. sanırım nedeni bu. ilginç bir araştırma gerçekten. bilemiyorum. dünyayı keşfetmeyi seviyoruzdur belki de!

    in flames mi abba mı?

    (düşünmeden yanıtlıyor) in flames. daha sonra bir ekleme yapıyor. abba'yı da severim ama. o an için ne hissettiğim önemli. opera da dinleyebilirim. pavarotti de iron maiden da. bazen reggae hatta r&b bile. ama seçmek zorunda olursam heavy metal, in flames!

    son olarak galatasaray taraftarına bir mesajın var mı?

    daha önce de söylemiştim. futbol kariyerim boyunca gördüğüm en ateşli en iyi taraftar grubunun önünde oynuyorum. onların bizi desteklediğini bilmek, bunu hissetmek oldukça önemli. aynı şekilde devam edeceklerini biliyorum. onlara elde edebileceğimiz en fazla puanı verip sezon sonunda şampiyon olmak için çalışacağız.

    ***

    röportaj: eray sözen
  • 3633
    37.yaşını en içten dileklerimle kutladığım eski futbolcumuz, canımız ciğerimiz, kuzeydeki kralımız.

    iyi ki doğdun, iyi ki seni tanıdık, iyi ki galatasaray forması giydin. seninle ilgili tek pişmanlığım keşke seni daha erken tanısaydık...

    seviyoruz seni beşiktaş'ın tokmakçısı ulu johan.

    ''formanın önündeki arma için oynarsan, formanın arkasındaki ismi hatırlayacaklardır.''
App Store'dan indirin Google Play'den alın