• 27
    mini etek esprisi ile küçümsense de bazen önyargıların yanlışlığını ortaya koymakta kullanılan değerli bir bilimdir.

    örnek olarak pandemi sebebiyle maçların seyircisiz oynanmasının iç saha avantajını kaybettiği söylenebilir. peki gerçekler böyle midir?

    bir önceki 2019-2020 sezonu 22. haftası itibariyle, takımlar topladıkları puanların %56.1'ini iç sahada elde ederken kalan %43.9'luk kısmı dış sahada toplamışlar. öte yandan bu sezonun 22. haftası itibariyle, takımlar topladıkları puanların %57.6'sını iç sahada elde ederken kalan %42.4'lük kısmı ise dış sahada toplamışlar. kendi iç sahalarında topladıkları puanın payı bir önceki sezona göre %1.5 yükseliş kaydetmiş.

    sonuç itibariyle, beklenenin tam tersi bir durum yaşanmıştır. takımlar kendi sahalarında daha fazla puan toplamışlar. bu sefer şu soru devreye giriyor. seyirci baskısı olmayınca takımlar kendi sahalarında daha mı iyi oynamaktadır?
  • 10
    güzel bilimdir, çok şeye anlam katar. ama bir kılıç gibi yanımızda taşıyıp, önümüze çıkan her şeyi doğramak için kullanmamamız gerekiyor.

    özellikle transfer dönemlerinin kaçınılmaz klişesidir. gazetede, ismini daha önce hiç duymadığımız bir futbolcunun takımımızla anıldığını görürüz. e o zaman bir an önce tanımamız lazım. elde veri alabileceğimiz üç yol vardır. 1 - bilgisayar oyunlarından profil bakmak. 2- youtube'dan videoları izlemek. 3 - oyuncunun istatistiklerine bakmak.

    bilgisayar oyunları aslında yararlıdır, uzun araştırmalar sonucu hazırlanır profiller. ama tsigalko-maldonado- hatta elano -http://img292.imageshack.us/f/elanoso8.jpg/- gerçeklerini biliyoruz. hele ki genç oyuncular oyunda çok güçsüz, silik. tam tatmin sağlamıyor gelişmemiş halleriyle. youtube videoları desen, sabri sarıoğlu'nu daniel alves gibi gösterebiliyorlar. eldeki tek güvenilir veri istatistikler kalıyor.

    aslında olumlu istatistiklerin pek sorun olduğunu sanmam - güiza, misimovic gibi istisnaları çıkartırsak-. istatistikleri istikrarlı bi şekilde yüksek olan birinin kötü futbolcu çıkma şansı düşüktür. bakın fabregas'a, orta sahada oynamasına rağmen geçen sene 27 maçta 15 gol 16 asist. adam insanoğlu değil bi kere bu aşikar.

    ama düşük istatistiklere pek aldanmamak lazım. yetenek her zaman nihayet bulmaz. golleri santradan başlayıp herkesi geçerek atmaz insanlar, golleri takım atar. o yüzden futbolcu, istatistiğine bakılarak alınmaz, izleyerek alınır.

    birkaç örnek verelim bilindik. hakan şükür takımımıza gelmeden önce iki sezonda sadece 11 gol atabilmişti. real madrid higuain'i aldığında da durum farklı değildi. 25 maçta sadece 3 gol atan bi hücum oyuncusunu alır mısınız? alex ferguson aldı, sonraki senelerde 4, 5 ve 9 gol atabilen adam, bugün dünyanın en iyi iki oyuncusundan biri ve hemen her maç gol atıyor.

    hadi gençlerden çıkalım. milan baros 2006/2007 sezonunda 5, 2007/2008 sezonunda 3 gol atabilmişti. bu adamı ben olsam golcü diye takıma getirmem, ama getirdiler, adam gol kralı oldu. tabii ki olmama şansı da vardı. ama "bu adamın istatistikleri kötü, bizde başarılı olamaz" diyemezdin işte. çünkü yetenek var. yeteneğe göre alıyorsun. izleyerek alıyorsun, istatistiğe göre değil. kader keita'nın galatasaray'a gelmeden önceki sene 0 gol 0 asist istatistiğiyle oynadığını unutmamak lazım. hele ki 24 yaşına kadar al-sadd takımında oynadığını.

    şimdi gündemimize bir yığın genç isim giriyor. umarım izleyerek listeye alıyor, yeteneğini görerek karar veriyorlardır. eğer böyleyse 3 gol atmış, 5 gol atmış önemi yok. galatasaray yılların yardımcı forveti arif erdem'i bile gol kralı yapabilmiş bir takımdır. yeteneğiyle gelsin, ruhuyla oynasın da, öncesinde 0 golü olan bir adam bile hem gol hem asist kralı olabilir. maçın 15. dakikasında nasıl maç istatistiği tartışmıyorsak, kariyerinin başındaki bir futbolcunun gol/asist istatistiğini de tartışmamak gerek. yoksa niye 15 kişilik scout ekibi kuruyor ki galatasaray, bana söylesinler transfermarkt'tan bakayım, paramız boşa gitmez hem.

    not: gecenin bu saatinde kahvehane üslubuyla yazdıysam özür dilerim.
  • 33
    en sevdiğim şeylerden. simetrik olduğunda da içim bir hoş olur.

    (bkz: #3602141)

    irfan hocanın fenerbahçe istatistiğinde olduğu gibi. giresun fenerbahçe maçı öncesinde irfan hocanın içeride 2 beraberlik ve dışarıda 3 mağlubiyeti vardı. gidişat 3 beraberlik ve 3 mağlubiyet diyordu, öyle de oldu. tabi 1 galibiyet, 2 beraberlik ve 3 mağlubiyet olsaydı olağanüstü bir güzellik olurdu ama olsun. :)
  • 29
    istatistik veri toplama ve o veriyi işleme sanatıdır. tek başına anlamı olmayan önermeler istatistik ile manalandırılır.

    mesela kovid aşısı olup da ölen birisi ile ilgili yapılan bir haber tek başına anlam taşımaz. ama belirli sayıda aşı olan insan araştırılır ve mesela aşının bunların %90ını kovidden koruduğu tespit edilirse, haber olan kişi %10luk kesimde imiş der ve belki aşı olmaya karar verir insan.

    üniversitede istatistik hocamız tavuk yemeyene tavuk yedirme işidir istatistik demişti. kişi başı bir tavuk tüketilmesi, herkesin tavuk yediği anlamına gelmez demişti. bazıları bu sebeple istatistiğe yalan söyleme metotlarından birisi derler.

    veri, bilgi hiçbir zaman önemsiz değildir. istatistik de futbol dahil pek çok alanda bize aslında kıymetli bilgiler sağlıyor. mesela rakip ceza yayının gerisinden (14 nolu zon ya da altın zon diyorlar galiba), ceza sahasına doğru dikine oynadıkları zaman takımlar, aynı bölgeden kanatlara doğru oynadıklarından 4 misli fazla gol atıyorlar. yine bu zonda topun kaç saniye geçirmesi gerektiği, o zonda topla buluşan adamın sahip olması gereken teknik özelliklere kadar istatik çalışmaları yapılmış.

    futbolda artık veri analizi hayati bir konu. avrupada pek çok takımın teknik kadrolarında veri analizcileri olduğunu biliyorum. bizim takımlarda var mı, yok mu, varsa arkası boş mu, dolu mu bilmiyorum. resmi sayfadan bakınca maç analiz uzmanı olan eski bir futbolcu ile bilgi işlem uzmanı olan bir bilgisayar teknisyeni gözüküyor. mesela dortmundun koç kadrosunda 5 tane analizci var. meslekleri de öyle eski futbolcu falan değil çünkü bu iş bir bilim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın