tepeden tırnağa kalite kokan bir mustafa cengiz demecinin başlangıcında başkanın ağzından çıkan sure.
20 yıldır kazanamadığın bir deplasman öncesi. biraz manşet çıkarma biraz da sataşma maksatlı bir soru gelmiş. böylesine iddialı bir girişi öylesine sakin bir mizaç ile yapıyorsun. ki 20 yıllık süreçte iki taraftan da ne demeçler ne sloganlar çıkmış bugüne kadar, bu derece güçlü anlam ifade edeni yok. sonra çıkıyorsun müthiş bir şey, bunu tebrik etmek gerekir diyerek rakibini onore ediyorsun. elbet bir gün kırılacak diyerek sataşmadan ziyade mutlak gerçeğe dayanan bir ifade atıyorsun. en sonunda da o gün pazar günü müdür, inşallah o gün pazar günüdür diyerek bitiriyorsun...
inançsa inanç, iddiaysa iddia, zerafetse zerafet...
20 yıllık seride ne sloganlar, ne demeçler, ne totemler döndü iki taraftan da. ne mondragon'un soyunma odasında tütsü yakması kaldı, ne bizim tribünün derbiden önce bir ormanda toplanıp dua etmediği, ne fenerbahçe taraftarının yusuf fahir baba muhabbetleri... ne store'un
geliyoruz yazılı tshirtleri, ne antu'daki efsanevi "ı-sı-na-ma-ya-cak-sı-nız" başlıklı yazı, ne
cimbom'a koymaya az kaldı ritüeli...
hepsini alt alta koysan bir başkanın kameralar önünde fetih suresi okuması kadar inanç içermezdi. sıfır nefretle, saf bir kendine güven ve inanç...
mustafa cengiz'i anlat deseler bu örnek tek başına yeter aslında...