resim
Hakan Ünsal
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:Sol Bek
Yaş:51
Boy:1.78
Uyruk:Türkiye
  • 815
    fizikli, güçlü, hızlı ve yetenekli bir bek oyuncusuydu. 35 metreden hagivari jenerik golleri de vardı, mertens'in zalgiris'e, hamit'in kazakistan'a attığı(2010 puskas ödüllü) gollere benzer golü de vardı. şu piyasada futbolcu olsa herhalde dünyanın en büyük takımlarında oynar ve olağanüstü bir bonservis bedeli olurdu.

    galatasaray'a gelmeden öncesini ben hatırlamıyorum ama sanırım orijini bek değil ortasahaydı.
  • 816
    her futbolcuyu oynadığı dönemin standartları içinde değerlendirmek gerekir. hakan ünsal hücuma katkısı yüksek bir bek oyuncusuydu. hücumda kanat bindirmeleri ve şutları etkiliydi. her ne kadar o dönemin kompakt takımı için de göze batmasa da her zaman geri dönüşleri sorunlu ve fiziken kalın bir oyuncuydu. o hakan ünsal bugün oynasa, sol bek oynayan abdulkerim'den öte bir performans verebileceğini sanmıyorum.
  • 818
    türk futbolunun gördüğü en iyi sol bektir.

    1994-1996 arası 10 üzerinden 5'lik bir oyuncuydu. hatta ergün, arif, suat'la birlikte küçük yusuf, bekir, osman, cihat gibilerinin olduğu sepete eklenmiş ve satılık oyuncular listesine alınmıştı. ancak 96'da göreve gelen fatih terim'in o dönemki sistemi ve hagi'den öğrendikleriyle birlikte 2001 senesine kadar 10 üzerinden 7-8'lik performans veren bir sol beke dönüştü. kendisine de iyi bakardı. kaç kez "hakan sezonu kapattı" haberleri çıktıktan 3-4 hafta sonra sahalara dönüp sol taraftan yardırdığını bilirim.

    ingiltere'ye gitmesi ise formuyla, performansıyla falan alakalı değil. blackburn rovers'ın hocası souness takıntılı bir adamdı. tanıdığı, bildiği, bilhassa da eski futbolcularıyla takım kurmayı severdi. örneğin bizde çalıştığı dönem marsh, venison, saunders gibi ingiltere geçmişi olan adamlarla takım kurdu. blackburn ve rangers'ta da aynısını yaptı. friedel'ı aldı, tugay'ı aldı, hakan ünsal'ı aldı, hakan şükür'ü aldı. yoksa dördü de bitik haldeydi ve souness bildiği isimleri tercih etmeyi seven bir adam olmasa ingiltere ligi'ne falan gidemezlerdi.

    hakan'ın bitikliğinin sebebine gelince; gülen tarikatına yakınlığı, hakan'ın artık kendisine bakmıyor oluşu, geçirdiği sakatlıklar gibi unsurlardan dolayı galatasaray'da kadro dışı kalması, kazanılan uefa kupasıyla süper kupa sonrası doymuş bir adama dönmesi ve lucescu'nun köy takımı sturm graz'dan bile çekinerek oynamayı esas aldığı takım yapısının hakan'a uymamasıdır. 2001 sonrası bu etkenlerle azalarak bitmiştir.
  • 819
    futbolculuğuyla kazandığı tüm sempatiyi yorumculuk döneminde bitiren şahıs.

    yorumculuk yaptığı dönemdeki kuyruk acısı ve sürekli galatasaray'ın altını oyan, taraftarı fişekleyen tavırlarından dolayı isminin zikredilmesi bile bende bir tiksinti uyandırıyor.

    hakan şükür, okan buruk, emre belözoğlu, arif erdem gibi o da ben de ille de avrupa yapacağım diyip bonservis kazandırmadan kulüpten ayrılmıştır. sonra gerisin geri dönmüştür.
  • 820
    uefa finalinde ergün oynadığı için sanırım yeterince hakkı verilmemiştir.

    eğer birbirileri ile kıyaslayacak olursak:

    hakan unsan: sürat, güç, golcülük
    ergün penbe: oyun bilgisi, muz ortalar, sağlamlık yani sakatlanmaması

    burun bandı takmış yetişkin bir hakan ünsal ortalama bir lig müsabakasını en az 1 asistle tamamlayabilirdi. diğer yandan mobilet ense traş olmuş bir ergun penbe en az 2 müz orta ile forvet arkadaşlarını pozisyona sokup, maçı 1 asistle tamamlayabilirdi.

    nerde şimdi ergün gibi, hakan gibi sol bekler.

    nasıl bir zenginlikmiş lan o yıllar. sol beklerin hakan unsan, ergün penbe. sağ beklerin capone ve duruma göre versatıl ümit davala.

    şimdi bakıyorum, sabri'den sonra yıllardır adam gibi verim alabildiğimiz bir sağ bekimiz yok. eboue ve mariano biraz idare etti, sol bekte de hakan balta'dan sonra nagatomo biraz göze çarptı. onu da geç bulduk, çabuk kaybettik.

    büdüt: sacha boey demiş arkadaşlar özelden. yuto gibi geç bulduk, çabuk kaybettik. kaybederken kazandık onun da 3de 1ini bir vitaminsize harcadık.
  • 821
    burun bandı olayının türkiye yüzü olan abimiz. mahalle maçlarında burnumuza yara bandı takınca sanki gücümüze güç gelecek de uçup gidecekmişiz zannetmemizin müsebbibidir.

    (bkz: doksanlı yılların galatasaraylı çocuğu olmak)

    kariyeri boyunca ağır sakatlıklar yaşamış, yine de her seferinde dönmeyi başarmıştır. fiziken 1990'lardaki futbolcuları 2020'lerdekilerle karşılaştırmak biraz abes olur. ancak her daim biraz kalın bir görüntüsü vardı. yine de kendine iyi bakma konusunda nerelerde olduğuna dair şöyle bir anektod vermek mümkün olur.

    (bkz: #660781)

    oyuncuların tek mevkili, statik oyunun hakim olduğu o dönemin türk futbolunda fark yaratan isimlerden biriydi. galatasaray'ın maç içinde topa göre pozisyon aldığı hatta dizilimini değiştirdiği o dönemki oyun anlayışını kaldırabilen oyunculardandı. yine de aslında defans tarafı daha zayıftı. fatih hocanın tarih yazanlar belgeselinde de dediği gibi çok güzel geriden seyrederdi savunmayı.

    türk futbolunda forma numarasının serbest kaldığı dönemde 57 numarayı tercih etmiştir. 57 memleketi sinop'un plaka numarasıdır. bizim gibi türkiye yaşında yaşayan ve il-plaka kodu olayına yabancı gençlere bile 57 plakayı ezberletmiştir. serpil hamdi tüzün ve fatih terim'in türkiye çapında yaptığı meşhur tarama sonucu keşfedilen oyunculardandı. ergün penbe ve ümit davala da yanılmıyorsam bu taramadan keşfedilip yolu galatasaray'dan geçmiş isimlerdi.

    zamanla uzayan mesafeler gibi, eski futbolcularla ilgili bazı şeyler zaman içinde hafızalarda yanlış kodlanır. mesela sanki çok asist yapabilen bir oyuncuymuş gibi bahsedilir. bu algının yegane sebebi 2000-2001 sezonunda formamızı giyen mario jardel'dir. yerden tıngır mıngır giden topa bile yere yatıp kafa vurabilen bir manyaktı jardel.

    hakan ünsal'ın hücuma katkısı da daha ziyade rakip kale çizgisine kadar inip topları geriye doğru çevirmesiydi. ancak 2000-2001 sezona girerken fatih terim'in gidip mircea lucescu'nun başa gelişi, lucescu'nun "oyuncuların posası çıkmış, bu oyunda ısrar edemeyiz" diyerek görece daha statik, oyuncuların rollerinin daha sınırlı olduğu sisteme geçmesi sonrası hakan ünsal da dönemin "modern" futbolcuları gibi sadece ileri çıkıp orta yapıp geri dönme olaylarına başlamıştır.

    nitekim hakan ünsal'ın 2000-2001 sezonunda tamamını jardel'e yaptığı asist sayısı ile, kalan galatasaray kariyerindeki toplam asist sayısı eşittir. hakan'ın aslında o kadar da iyi olmayan ortaları ceza sahasında jardel gibi bir değişiğin varlığıyla anlam kazanmıştır. kendisi bile "jardel enteresan bir adamdı. topu ceza sahasına yolladığımda bakmama bile gerek yoktu. bir şekilde golü atıyordu" demiştir vakti zamanında.

    yine de kötülüyor gibi olmasın. genel paket itibarı ile zamanın ilerisinde bir futbolcuydu. zaten fatih terim'in 1996'larda denemeye başladığı şey 2000'lerin ortasından sonra kendisinden alt jenerasyon denebilecek hocalara ilham kaynağı olmuş, 2010'lardan itibaren iyice trend olmuştur.

    işbu entry'de bahsi geçen şahsın sadece futbolculuğu ele alınmıştır.

    (bkz: hakan küçüktür ama mide bulandırır)
  • 822
    fatih terim'in abdullah ercan'ı isteyip alamaması sonrası;

    "madem bana ülkenin en iyi bekini vermediler, ben ülkenin en iyi bekini yaratayım da görsünler" diyerek kolları sıvaması sonrası, şu an oynasa 50 milyon edecek bir hücum beki ortaya çıkarmıştı.

    ergün ile iyi bir rotasyon oluşturmuş, ikisiyle de farklı iki oyun oynanabilir hale gelmişti.
App Store'dan indirin Google Play'den alın