resim
Hakan Ünsal
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:Sol Bek
Yaş:51
Boy:1.78
Uyruk:Türkiye
  • 282
    kesinlikle hiçbir zaman sevmediğim eski oyuncumuz, bunun köşe yazarlığı ile ilgili en ufak alakası yoktur.

    sert oynar, rakibini sakatlamak için bile topa girermiş gibi yapardı. ama nefret edilesi kısmı rakibinin bacağını eline verdiği zaman bile kalkıp arkasına bakmadan giderdi, hiçbir zaman yerdeki rakibine elini uzatıp kaldırma efendiliğini göstermedi.
  • 284
    bu yorumcu arkadaşı okuduktan sonra çekiliyorum bir kenara derin derin düşüncelere dalıyorum. soruyorum kendime kendime " öyle ya da böyle meslek hayatımda ülkem adına şu güne kadar benim alanımda başarılan en büyük başarılarda imzası olanlardan biri olsam, o sırada çuvalla para kazanmam yetmiyormuş gibi çok sevilsem... meslekten emekli olduktan sonra hakan ünsal gibi geçmişime kin besler miyim ?" bir o yana gidiyorum bir bu yana gidiyorum. uykulardan terli terli uyanıp bir sigara yakıyorum. cevabım her seferinde aynı oluyor "yok olmazsın sen k.hakan gibi" diyorum kendi kendime.
    futbolculuk gibi meslek var mıdır be dostlar. işini yapıyorsun, iyi para kazanıyorsun üstüne deliler gibi seviliyorsun. profesyonel sporculuk dışında sadece işini yaptı diye insanlara hürmet gösterilen başka bir meslek grubu var mıdır allah aşkına ? futbolda az biraz başarı kazandın mı karakterin nasıl olursa olsun o tribünden bu tribüne oleylere en önce çağırılıyorsun. k.hakan yıllarca oleylerden üçlülere koştu durdu. "abi ben gidiyorum biraz yurtdışında takılcam" dedi galatasaray eyvallah ciğerim dedi yol verdi. yurtdışında 1 sezon tutunamadı tası tarağı topladı döndü vatana... galatasaray ciğerim kapımız sana her zaman açık diyip buyur etti k.hakanı içeri. başarısız performansları eski topraktır diyerek sineye çekildi. ve o gün geldi ki galatasaray yenilenmek kararı aldı. k.hakana usulunce jübile teklifi yapıldı. yok ben oynıcam, oynıcam işte laaannn diye tutturunca tamam güzel dostum artık burada oynayamazsın başka kulüp bul denildi.
    ne kadar normal değil mi ?
    jübile teklif edildi, teklif kabul edilmedi yollar ayrıldı. yani ortada siktir çekilme durumu yok. işte k.hakan gayet normal olan bu olayı içinde büyüttü büyüttü adeta ağzına kadar hınç ve kinle doldu.
    sonra birde baktık bu arkadaş parlak takım elbiselerle futbol yorumculuğu yapmaya başlamış renkli camda. her yorumunda olayları öyle bir şekilde yorumladı ki her konuyu dönüp dolaştırıp ona ve onun dönemine yapılan yanlışlara getirdi. sanki galatasarayda ölmüş dedesinin ruhunun hayır için oynamış havası yakaladı yorumlarında. sanki galatasaray k.hakana yapışmış bir asalak bir keneymişde hakan kurtulamamış ondan. sanki k.hakan senelerce süper oynamış ama sürekli küfür yemiş üstüne 27 yaşında siktir git lan burdan sen çok iyi oynuyon biz seni istemiyorz artık denilmiş.
    tahminimce hakan ünsalın futbolculuk hayatı boyunca kazandığı para torunlarına bile üst düzey bir hayat geçirtemeye yeter. yani yorumculuktan kazanacağı paraya bel bağlamış bir adam değil küçük hakan. ekmek parası için böyle konuşsa yine bu kadar önemsemezdim yorumlarını. şu gün yaptıgı yorumların amacı "kendisine ve dönem arkadaşlarına yapılan yanlışları kamuoyuna açıklamak ve galatasarayı karalamak"tır ve bu işte çok başarısızdır zira bu taraftar hakan ünsala gösterilen hürmet ve toleransları da gayet iyi hatırlamaktadır. kulübün her şeyi kitaba göre yaptıgını da hatırlamaktadır. k.hakanın bir inat uğruna mesleğinden ali sami yen çimlerinde değil de rize stadında bıraktığını da hatırlamaktadır. küçük insanların büyük egoları olurmuş. k.hakanın egosu o kadar büyümüş ki kendisini galatasaraydan büyük görmeye başlamış. ne acıdır ki kendi lakabının küçük oldugunu unutmuş işte.
    demem o dur ki ustacım her insan arada bir oturup " ne yapıyorum lan ben ?" diye sorgulamalı kendini. "ben şimdi böyle konuşuyorum ama benim geçmişim bu, ben bugün burdaysam hasan abinin, güler gıda aş.nin bana çok yardımı oldu" demeli. demezse, sorgulamazsa k.hakan gibi alemlerle madara olması işten bile değil.
    yazı uzadıkça uzadı, bilinen şeylerin üzerinden geçtim beni mazur görün. yazdıkça rahatladım anasını satayım

    tanım: yaptığı bazı yorumlar sonrasında "ulan bu sefer çok fena saçmaladım ya" dediğine emin oldugum yorumcu. bir de unutmadan takım elbise giyerken burun bandını çıkardığı için minnettar olduğum eski futbolcudur vesselam
  • 287
    --- alinti ---

    bir ara kulübeden çıkmadan neeskens’e taktik verdi, neeskens sahadaki futbolculara söyledi.
    bu görüntü ve maçın gidişatı bana rijkaard ile ilgili “oyunu okuyamıyor ve müdahele edemiyor” düşüncemin doğruluğunu gösterdi. bir de üzerine linderoth değişikliği “tamamdır” dedirtti. rijkaard’ın neden hep neeskens ile olduğu haftalar geçtikçe belli olmaya başladı.

    --- alinti ---

    e be çok bilmiş "küçük" hakan, adam kulübeden neeskense söyleyince oyunu okuyamamış oluyor? kalkıp direk oyunculara söyleyince okumuş oluyor. entresan...

    diğer konu ise linderothu sence niye aldı, bir düşün bakalım. bence uğurun canı sıkıldı maç içinde yere yattı topal ile birlikte, sonra iki parmağını döndürmeye başladı kulübeye bakarak. n'olmuş bizim bu uğura kafayı mı yedi öyle parmaklar döndürülür mü, bu uğur oyunu hiç iyi okuyamıyor.

    ah küçük hakan keşke aklımda rangersa attığın o gol ile kalsaydın...
  • 291
    son yıllarda lakabının hakkını fazlasıyla veren, adı devam ediyorsa hala bu takım sayesinde olduğundan bihaber, futbolculuğunda az da olsa kullanabildiği beynini yorumculuk kariyerinde direk olarak rafa kaldırmış, kuyruk acısını fazlasıyla yaşayıp bunu her hafta ispat eden eski oyuncumuz.

    son sezonunda ben hala oynarım, süperim, enfesim, galatasaray kaybeder arkadaşım göreceksin pişman olacaklar diyip rizespora transfer olup, orda bile sezon yarısını zar zor getirmesinden sonra gelen bu salvolar artık beni şaşırtmıyor açıkcası. kendisine hasetlikle geçireceği hayatında "küçük"lükler diliyorum.
  • 293
    efsane kadrodaydı kendisi. zaten bütün derdi de bundandır. galatasaraylıyım der ama galatasaray'ın aynı başarıları tekrarlamasını katiyen istemeyez. çünkü hep 2000 yılı hatırlansın, hakan ünsal da vardı o kadroda densin, bir daha öyle takım kurulmadı densin, kimler geldi kimler geçti de hakan ünsal'ın fatih terim'in hakan şükür'ün yeri dolmadı densin. hep kendileri hatırlansın. istediği galatasaray'ın daha iyi olması değildir. galatasarayın kendilerini aşmasıdır endişesi. ama unuttuğu birşey var bu takımın vizyonu, birgün sizi zaten aşacaktır ve bil ki bu taraftar emeği geçene saygı duyar ama herkesi efsane yapmaz. bin tane kupa alsak da avrupa'da, hagi'yi hakan'ı ümit'i okan'ı suat'ı arif'i popescu'yu taffarel'i bülent'i ergün'ü capone'yi fatih terim'i ve diğerlerini unutmaz. bu taraftar herkese hakettiğini vermeyi bilir, tıpkı o kadroda olan mehmet yozgatlıyı emre belözoğlunu ayıkladığı gibi. şimdi sen de ayıklandın küçük hem de kendin yaptın bunu. birgün kupa alınca tekrar avrupa'da biz; bugün kupayı aldılar ama ilerde sıkıntı çekerler yazarsın ya da kupanın formatını sorgulayıp 2000 yılında biz bilmemkimle oynamıstık diyerek kıyas yaparsın ya da direk, hani nerede ya kupa yok öyle birşey diye yazarsın onu da görmeyip kabul etmeyerek.
  • 294
    küçük hakan lütfen bu kadar küçülme...

    bırakta seni her zaman o efsane kadronun bir parçası olarak hatırlayalım...

    seni monaco'ya attığın gol ile yad edelim...

    formasını terlettiğin takıma, ekmeğini yediğin takıma köstek olma lütfen. basın kuruluşlarının ve mensuplarının para ile satın alındığı bu ülkede bari sen bunu biz galatasaray'lılara yapma...
  • 295
    --- alıntı ---
    galatasaray kaptanı olmak efsane olmanın başka yoludur. arda o yolda. çok zor günler geçirecektir fakat bu zorlukları atlatmasında zekası en güçlü yanı olacaktır.

    arda’nın yüzüne bakın. kaptanlığın ağır etkilerini görürsünüz. nerede o 2 yıl önceki arda? bu gencecik yaşında aldığı sorumluluğu, beklentilerin çok ama çok üzerinde taşıyan ve hakkını veren arda 2 yılda 5 yıl yaşlandı.
    arda iyi oynar, kötü oynar. performansı ile kaptanlığını ayrı değerlendirmek lazım. performansı değişir, beğenilir beğenilmez. ama kaptan olarak galatasaray’ı, tecrübesizliğine rağmen çok iyi temsil ediyor.
    galatasaray kaptanı olmak efsane olmanın başka yoludur. arda şimdiden o yolda. çok zor günler geçirecektir fakat bu zorlukları atlatmasında zekası, saha içinde olduğu gibi en güçlü yanı olacaktır.
    benim beklentim ise kendisinin de kaptanı olan bülent korkmaz gibi saygı duyulan biri olmasıdır. önemli olan arda’ya futbolu bıraktıktan sonra da “kaptanım” diye hitap edecek arkadaşlarının olmasıdır. biz hala bülent korkmaz’a “kaptanım” diye hitap ederiz. bunu da iş olsun diye değil gerçekten öyle olduğu için yapıyoruz. her yerde kaptan olmak ve saygı duyulmak sahada pazubant takmaktan daha önemlidir.
    işte olay budur
    galatasaray yönetiminin son icraatı çok fazla üstünde durulmadan hayata geçti. ne yapıldı? türkiye’nin en iyi, avrupa’nın sayılı altyapılarından birinin başına yabancı getirdiler. hollandalı derks. rijkaard’ın kurs’tan hocası. peki ne verecek? ilk icraat oldu zaten... genç çetin için “yukarıya alınabilir” diye rapor verdi. bu rapor basında da önemli derecede yankı buldu.
    vay be... yabancı hayranlığının tavanıdır bu. yönetiminden futbolcusuna, taraftarından basınına kadar hepimizde bu hayranlık var.
    * yerli hoca altyapıda bir yerlerini yırtar, kimse umursamaz. ama yabancı, “bu genci a takıma alın” deyince işte budur...
    * yerli hoca oyuncusuna bir şeyler anlatır, bir kulaktan girip diğerinden çıkar.
    * yabancı söyler, sanki ilk defa duyulmuş gibi takdir görür. herhalde ingilizce konuştuğu için...
    yabancı dilde
    yerlilere tavsiyem; yabancı dilde idman yaptırmaları. yerlilere yıllardır maaş zammı yapılmaz, sesleri çıkınca kovulur. ama yabancıya 10 tane hocanın aldığı paranın toplamı kadar maaş verilir. peki 10 hocanın yaptığı işi mi yapar?
    altyapı hocalarına anadolu’da buldukları yetenekli oyuncuları alabilmeleri için ödenek ayırmayan galatasaray, yabancı olduğu zaman para saçıyor.
    galatasaray yönetimi anlaşılan ezeli rakibinden ders almamış. fenerbahçe aynı şekilde altyapısına yabancı getirmişti. ne oldu, üzerine para verip gönderdiler.
    galatasaray’da anlaşılan para çok. derks’e verdikleri parayla altyapının sorunları hallolur, üstüne oyuncu da alırlar.
    altyapılarda hocalık yapan ya da sorumlu olan hiçkimseyi bilmiyoruz ve de önemsemiyoruz. bütün takımlar için bu geçerli. yerli hocaların görüşleri ve istekleri önemsenmez iken, yabancı herkesçe bilinen şeyleri söylese de ilk defa duyulmuş gibi takdir görüyor.
    galatasaray yönetimine tavsiyem; jan derks’e verdikleri ücretin ve en önemlisi değerin birazını ahmet keskinkılıç hocaya vermeleri. bugüne kadar galatasaray altyapısından yetişen birçok oyuncuyu keşfeden ve oynatan ahmet hocanın büyük birikiminin yanında derks’inki minicik kalır.
    4 element
    hayatı oluşturan, devam ettirendir 4 element. biri olmazsa diğerleri olmaz. bunu futbolda ararsak her takımda vardır. galatasaray’ın 4 element’i ise baros, keita, kewell ve arda.
    keita sürati ile ateş, arda çalımları ile su, kewell karizması ile hava, baros bitirici golleri ile toprak. şimdi bir 5.’si var. 5. element olmak için aday elano. fakat 5. element’e ne diyeceğimizi bilmiyorum. hangi yönüyle ne isim verebiliriz bulamadım. bizim bulmamız da zor gözüküyor. o yüzden işi üstadına bırakalım ve en iyisi cem yılmaz’a soralım.
    skibbe- rijkaard
    * skibbe önemli bir maçta emre güngör’ü ön libero oynatmış, emre ve hepimizi şaşırtmıştı. rijkaard da arda’yı forvet oynatıp aşağı kalmadı.
    * oyuncular her ikisini de seviyor.
    * skibbe rotasyonu sevmezdi, rijkaard kendini bile rotasyona sokuyor.
    * skibbe lincoln’den vazgeçmezdi, rijkaard elano’dan. ikisi de brezilyalı seviyor.
    ayhan-elano
    * ayhan türk’tür, bizdendir ne yapsa beğenilmez. elano brezilyalı’dır sahada yürüse yeterlidir.
    * ayhan’ın bütün maçlarda iyi oynaması gerekir. kredisi yoktur, elano kötü oynasa da önemli değildir, rijkaard vardır yine oynatır.
    * ayhan, oynamazsa kapris yapmaz, yapamaz; yoksa kadro dışı kalır. elano kapris yapar ve oynar.
    * ayhan, adam geçer, takım için oynar. elano dalga geçer, brezilya için oynar.
    şenol hocam işin zor
    benim de hocalığımı yapan şenol güneş, trabzon’a geri döndü. hoşgeldin hocam ve hayırlı olsun. işinin ne kadar zor olduğunu hepimizden daha iyi biliyorsun. başlangıç iyi oldu.
    fakat trabzonspor’un yerli hoca ve yerli oyuncuya dönüş yapıyor olması çelişki dolu. yıllarca kendisine hizmet etmiş trabzon doğumlu birçok oyuncu ve teknik adamı daha rahat gönderen trabzonspor, şimdi şenol hoca’yı “kurtarıcı” görüyor. bir taraftan şenol hoca’ya sarılırken, diğer taraftan uzun yıllar kaptanlığını yapmış hüseyin’i bir çırpıda göndermek ne yaman çelişkidir. şenol hocam sen bakma yerli istediklerine. iki maç kötü sonuç al, “bu yerli de olmadı” diyeceklerdir. neresinden bakarsan bak hocam, çok zor işin.

    ben alışığım ama siz ne yaparsınız bilmem
    yıl 2001... yer milano guiseppe meazza stadı. milan-inter maçı. ümit davala milan’da oynuyor. maç bitiyor ve milan kaybediyor. soyunma odasında moraller bozuk, kafalar yerde. ümit ve gattuso yan yana oturuyor. maçın hemen bitiminde takımın sahibi başbakan silvio berlusconi soyunma odasına geliyor. kızgın... başlıyor fırça atmaya...
    “bu nasıl oyun, nasıl yenilirsiniz.size çok kızgınım ve bu yüzden alacaklarınızı ödemeyeceğim” derken, ümit yanında oturan gattuso’ya dönüyor ve, “ben alışığım ama siz ne yaparsınız bilmem” diye espriyi patlatıyor. tabii o fırça sırasında gülemiyorlar ama sonrası malum...
    --- alıntı ---

    gün geçtikçe rezilleşen ,lakabının bile kendine büyük geldiği kişiliksiz.

    (bkz: sinek küçüktür ama mide bulandırır)
App Store'dan indirin Google Play'den alın