resim
Gheorghe Hagi
Görev:Teknik Direktör
Takım:FCV Farul
Yaş:59
Uyruk:Romanya
  • 1001
    rijkaard gittiğinde sırf adnanlar ağızlarının payını alsınlar diye en azından belli bir süre takımın başına getirecek teknik direktör bulamasınlar istemiştim. nitekim fatih terim görevi devralmayı kabul etmedi. rijkaard'ın yollandığı bir takıma, sezon ortasında yabancı bir hoca getirmek imkansıza yakın. adı geçen türk teknik direktörler galatasaray'ın yükünü kaldırabilecek kapasitede değil. gelseler de 3-4 haftaya takımı daha da batırırlardı. olan her şekilde galatasaray'a olacaktı yine. takım, kulüp, taraftarlar daha da zarar görecekti.

    hagi'nin galatasaray için yaptıklarını hepimiz biliyoruz. ama galatasaray onu ne zaman çağırırsa göreve hazır bir şekilde, koşa koşa yine bize gelmesi inanılmaz bir durum bence. hagi'yi romanya'nın büyük takımlarının da istediği ama teklifleri futbol okulu yüzünden kabul etmediği yazılıp çizildi. hagi kendi ülkesinde hem futbol okulunu, hem de bir futbol takımını idare edemez miydi? bal gibi de yapardı iki işi birden. fakat türkiye'den, galatasaray'dan bir teklif geliyor, ailesinden, ülkesinden, oğlunun doğum gününde oğlundan uzakta olmak pahasına herşeyden vazgeçip geri geliyor hagi bize. ki bu galatasaray ne avrupa'da var bu sene, ne de ligde umut verici. ee o zaman niye geldi hagi buraya diye düşünüyorum. aklıma tek bir cevap geliyor:

    hagi bizim onu sevdiğimiz kadar seviyor bizi. bizim için nasıl söz konusu galatasaray olduğunda gerisi teferruat ise hagi için de aynı demek ki.

    karşılıklı sevgiden daha güzel birşey var mı zaten bu dünyada?

    aylar önce şöyle bir şey yazmışım:

    (bkz: #278177)

    rijkaard'ın gidişiyle bir afallama çukurunun içine düşmedim değil. yeni yeni anlıyorum hagi'nin geldiğini, yeni yeni o mutluluğu tam anlamıyla yaşamaya başladım. yönetim'e rijkaard'ı yolladıktan sonra çenemizi kapatacak tek adam olan hagi'yi getirdikleri, kötü emellerine 10'u alet ettikleri için hala kızgınım ama 10'u tekrar antrenmanlarda, yedek kulübesinde, sahanın kenarında görmek kadar büyük bir zevk de yok.

    umarım bizde hakettiği başarıyı bulur. en büyük olmak, en başarılı olmak galatasarayımıza çok yakışıyor ama hagi'yle birlikte başarılı olmak böyle nasıl desem...tadından yenmiyor.
  • 1002
    kariyerindeki ilk romanya ligi mücadelesi:

    (bkz: 11 eylül 1982 sc bacau fc costanta maçı)

    kariyerindeki son romanya ligi mücadelesi:

    (bkz: 6 mayıs 1990 steaua bucuresti corvinul hunedoara maçı) *

    romanya milli takım formasını ilk kez giydiği maç:

    (bkz: 10 ağustos 1983 norveç romanya maçı)

    romanya milli takım formasını son kez giydiği maç:

    (bkz: 24 nisan 2001 romanya dünya karması maçı)

    galatasaray formasını ilk kez giydiği maç:

    (bkz: 10 ağustos 1996 vanspor galatasaray maçı)*

    ali sami yen'e ilk çıktığı maç:

    (bkz: 17 ağustos 1996 galatasaray trabzonspor maçı)

    galatasaray formasını son kez giydiği ve ali sami yen'e son kez çıktığı maç:

    (bkz: 26 mayıs 2001 galatasaray trabzonspor maçı) *

    çalıştığı ilk teknik direktör: iosif bukossi

    çalıştığı son teknik direktör: mircea lucescu

    teknik direktör olarak ilk çıktığı maç:

    (bkz: 5 eylül 2001 macaristan romanya maçı)*
  • 1003
    --- alıntı ---

    hagi: takımıma güvenim sonsuz

    galatasaray teknik direktörü gheorghe hagi, galatasaray televizyonu’nda yayınlanan “10 numara yorum” programına konuk oldu.

    ilk haftayı geride bıraktınız. derbi bitti. biraz daha rahatlamışsınızdır herhâlde?

    son 4-5 gün içerisinde birçok şey oldu. hayatımda birçok değişiklikler yaşandı ama herkes çok olumlu reaksiyonlar gösterdi. konsantrasyon ve istek olarak her konuda olumluydu. ayrıca çok güzel bir maç oynadığımızı söyleyebilirim. önemli bir derbi maçıydı, zorlu bir deplasmana çıktık. ama takım olarak çok güzel bir reaksiyon gösterdik. ayrıca bireysel olarak da oyuncular çok güzel oynadılar.

    hagi için “kara bulutları dağıtan adam” deniyor. ne oldu da hagi takım üzerinde bu etkiyi yapabildi?

    başarı için 2 tane çok önemli şart var. takım olarak kendine güvenmen gerekiyor. israrlı ve istekli çalışmak, bireysel olarak geçen günden daha iyisini yapmaya çalışmak gerekiyor. bu iki şartı biraraya getirdiğin zaman çok güzel sonuçlar ortaya çıkar. bireysel olarak oyuncu kendisine güvenmeli. bu iki konu üzerinde çalıştım.

    levent tüzemen yazısında şöyle diyor; "hagi’nin ve tugay’ın elinde sihirli bir değnek yoktu. yapabilecekleri tek şey futbolcuların duygularını harekete geçirmekti." az önce söylediğiniz şeyleri futbolculara söyleyerek mi başardınız?

    evet, levent bey’in yazdığı şey gerçekten doğru. çünkü sihirli bir şey yok. benim futbol konusundaki felsefemi herkes biliyor. her şey zaman içerisinde belli olur. elimizi çabuk tutup, her şeyi çok çabuk yapmamız gerekiyor. ama benim takımıma güvenim sonsuz. takım ruhuna güvenim sonsuz. çünkü her zaman takım olarak kazanırız. fakat, bireysel olarak oyuncu o farkı yaratmalı. dolayısıyla oyuncuyu mental olarak çok iyi bir duruma getirmem gerekiyor. takımın da kolektif olarak oyunu çok iyi öğrenmesi gerekiyor.

    ilk antremanınızda elano’yla basına bir mesaj gönderdiniz. elano’nun yanına gittiniz, onunla kısa bir süre konuştunuz ve bu olumlu bir hava şeklinde algılandı. daha sonra elano’nun derbide ortaya koyduğu performans oldukça beğenildi. yine aynı şekilde frank rijkaard döneminde fazla forma şansı bulamayan lorik cana için de benzeri ifadeleri söyleyebiliriz. bu anlamda bu mesajın içeriği neydi, biraz detay verebilir misiniz?

    oyuncularla yaptığım görüşmeler ve konuşmaların aramızda kalmasını isterim ama genel hatlarıyla bahsedersek oyuncu kendisine güvenildiğini çok iyi hissediyor. çünkü hepsi değerli oyunculardır ve teknik direktör olarak da ona güvendiğini çok iyi anlamalılardır. şu anda konuşacak fazla bir şeyim yok. 2 gündür buardayım ama yaptığım konuşmaların sonucunda güzel şeylerin ortaya çıktığını düşünüyorum. yavaş yavaş zaman içerisinde bunlar daha da belirgin olacak, güzel işler yapacağız diye düşünüyorum hep birlikte. bir tek bunu söyleyebilirim. sorumluluk alan oyuncuyu çok severim. kişiliği olan, sorumluluğu üstüne alan oyuncuyu çok severim. benim isteğim bu tür oyuncuyu antrenmanda en iyi şekilde hazırlamak. florya’ya gelirken çok mutluydum çünkü mutlu olmazsanız verimli de olamazsınız.

    o zaman futbolcuları tek tek soralım. internet üzerinden taraftarlar çok sayıda yöneltiyorlar. bunlardan bir tanesi pino. kolombiyalı oyuncu geldiği günden beri forvette değerlendirilmemişti. oysa bu bölgede fenerbahçe karşısındaki performansı çok beğenildi. bundan sonra o bölgede mi tercih edilecek? pino'da kısa sürede bu fark nasıl yaratıldı?

    o genç bir oyuncu. potansiyeli yüksek, ileride her üç mevkide de oynayabilecek bir futbolcu. öğreneceği çok şey var ama kaliteli bir oyuncu.

    misimovic’i bir kanatta elano’yu bir kanatta oynattınız. emre çolak’ın oyuna dahil olmasını altyapıda oynayan futbolcuları verilen bir mesaj gibi algılıyoruz. derbide vermek istediğiniz mesajlar nelerdi?

    her maçın özellikleri, verileri, analizi ve değerlendirilmesi, bazı konuların özel olarak hazırlanması var. bazı özel maçlar var, onun dışında kadromuzda çok tecrübeli, yetenekli futbolcular var ve bunlarla ilgili bazı özel hususlara dikkat ediyorum. derbi maçına gelince şunu söylemek istiyorum; bu tür özel hususlara çok dikkat ettim. ayrıca tabii ki belli yaşta olan, tecrübesi olan oyunculara da kadromuzda yer verdik ve genç oyuncularımız da mevcuttu. biliyorsunuz hep gözlerim genç oyunculara bakar, onlara güvenirim ama bu en zor işim. gerçekten gençleri takıma dahil etmek, o zamanı bulmak çok önemlidir. herkes biliyor ki her maçın kendine özgü özellikleri var ve birçok mevkide oynayacak oyuncularımız olduğu için ona göre seçim yapılıyor.

    oyun anlayışı anlamında nasıl bir galatasaray izleyeceğiz? bundan önce 4-3-3 atak sistemi tercih ediliyordu. bu karşılaşma da tabi, kadıköy deplasmanıydı, biraz daha farklı bir kurgu vardı kuşkusuz. az önce ifade ettiğiniz gibi, her maç farklı düşünülecek ama ana prensip ne olacak, nasıl bir oyun anlayışı olacak?

    takımdaki oyuncuların durumuna göre iyi bir adaptasyon sağlamak gerekiyor. geleceğe çok inanıyorum. yani tek sistemle oynayacağız gibi bir şey söylemiyorum. örneğin 4-3-3 başlarız ama daha sonra maçın gidişatına göre 4-2-3-1 olabilir; yani değiştirebiliriz bunu. ama futbol oynarken iki konuya çok dikkat etmemiz gerekiyor. onlara da sürekli söylüyorum; topla oynama ve topsuz oyun. bunlar sistem olarak değerlendirilecek şeyler değil. en önemlisi sahada oyuncunun bu konuları nasıl değerlendireceği çok önemlidir. kolektif olarak ve bireysel olarak. bireysel olarak, oyuncunun kalitesine bağlı bir konu.

    şunu da ekleyelim bir izleyecimiz sormuş, galatasaray’ın fizik kalitesini şu anda nasıl buluyor ve kafasında nasıl bir galatasaray oluşturmayı planlıyor hocamız diye...

    takımla ilgili fazla yorum yapmak istemiyorum. buradaki durumu herkes biliyor. böyle bir zor durumda buraya gelmeyi kabul ettim ve çok çalışmam gerektiğini biliyorum. takım çok iyi gitseydi herhalde ben burada olmazdım diye düşünüyorum. dolayısıyla bunu bildiğim için ancak şu mesajı verebilirim. gerçekten çok çalışmam gerekiyor ve işleri yerine oturtmam gerekiyor. taraftarımız, camiamız yanımızda olsun, oyuncular da çok çalışmamız gerektiğini anlasın. bizim plan program yaparak bu durumu değiştirmemiz gerekiyor. çünkü tekrar söylüyorum, galatasaray’da işler iyi gitseydi, o zaman ben burada olmazdım.

    savaşan bir takım izleyeceğiz herhalde.

    evet. defansif ve ofansif olarak. sadece kanat oyuncuları değil de bütün takım bu şekilde düşünmeli. bütün takım olarak defansif çalışmamız gerekiyor, ofansif olarak da bütün takımın katılması gerekiyor.

    spor dergisi kicker’de bir yazı çıktı. "hagi galatasaray’ı bir derbi ile toparladı" deniyor. ilk çıktığınız antrenmandan bu yana en azından psikolojik olarak bir gelişim gözlemliyorsunuzdur herhalde?

    yapılacak çok şey var, kolay bir iş değil ve buradaki çok zor bir durum. çabuk adaptasyon sağlayarak, çabuk reaksiyon göstererek bu işleri toparlamamız lazım ve bu durumu değiştirmemiz gerekiyor.

    puan tablosunu sorarsak?

    her maçı düşünerek devam edeceğiz. şu anda pek fazla puan durumunu düşünmeyeceğiz. gelecekte neler yapacağız onu düşüneceğiz. her maçtan maksimum verim almamız lazım.

    hemen önümüzdeki maça bakalım o zaman. medical park antalyaspor son 5 haftada ligin en fazla puan toplayan takımı, bir sonraki hafta da trabzonspor ile karşılaşacağız. bu anlamda biraz fikstür şanssızlığı da yaşanıyor. antalyaspor mücadelesinde nasıl bir galatasaray izleyeceğiz?

    derbiden sonraki haftanın ilk üç gününde derbi maçının analizi yapıldı. neler yaptığımızı görüştük. bundan sonra antalyaspor ile ilgileneceğiz. formda bir takım. zor bir maç var önümüzde. ama tabii ki kendi sahamızda oynadığımız için bu maçı mutlaka kazanmalıyız diye düşünüyorum. antalyaspor’la ilgili bütün bilgileri toplamaya çalışıyoruz, detayları almaya çalışıyoruz. ama en önemlisi kendi takımımızın formda olması gerektiğini düşünüyorum. çünkü kendi sahamızda oynadığımız için herşey bize bağlı. ama gerçekten formda olan bir takıma karşı çıktığımızı unutmamalıyız. dolasıyla kendimizi çok iyi hazırlamamız gerektiğini düşünüyorum.

    hocam süremizin sonuna geliyoruz ancak taraftardan çok sayıda sevgi mesajı var. onlara birşey söylemek isterseniz ekranlarımız aracılığı ile onu alalım...

    taraftarlarımıza şunu söyleyebilirim. bu durumdan yani galatasaray’ın bulunduğu durumdan ancak hep birlikte çıkabiliriz. dolasıyla kendilerinden takıma destek vermelerini ve her zaman yanımızda olmalarını rica ediyorum. ve bu konuda her şeyimizi vereceğimizi unutmasınlar; dahası bundan emin olsunlar.

    --- alıntı ---

    http://www.galatasaray.org/...raytv/haber/8303.php
  • 1004
    galatasaray'da futbolculuğunun son dönemlerinde* kendisine "1 sene daha oyna" teklifi yapılmış lakin artık bırakmak istediğini söylemiştir. bunun üzerine "istersen 1 devre oyna, 20 dakika oyna hatta antremanlarını hafiflet" teklifi yapılmış ancak hagi "oynamaya devam edersem yine tüm gücümle oynarım, tüm gücümle çalışırım, o yüzden bırakmam daha doğru olacaktır." diyerek reddetmiştir. hagi'nin çalışkanlığının ve iş ahlakının özü budur.
  • 1005
    biraz geç oldu bunu yazmak için ama son 2-3 gündür sözlüğe pek uğrayamadım. aynı şekilde son 2-3 günde yazılanları da pek takip edemedim. onun için birazdan yazacaklarımı daha önce dile getiren varsa söylesin, anında sileyim.

    24 ekim 2010 fenerbahçe galatasaray maçında oynanan istekli futbol ve alınan iyi sonuç -aa beraberliğe seviniyor demeyin şimdi, mevcut şartlarda bu beraberlik iyi skor- taraftarda bir anda hagi'yi göklere çıkarma isteği uyandırdı. hatta o kadar ki, bunun üzerinden gidip frank rijkaard'a sallayanlar bile oldu. işin enteresanı, bunu yapanların birçoğunun, geçen sezon başında 7 hafta üstüste kazanırken rijkaard'a aynı tepkileri verdiğinden de eminim.

    oysa çok değil, 2 sezon öncesine gidelim. bu takım kocaeli'den 5 yedikten sonra bülent korkmaz'la çıktığı bordeaux maçında* emre tilev'in "allah'ım brezilya mı?" nidaları eşliğinde top oynamadı mı? aynı bülent korkmaz haftalar sonra "istifa" sesleriyle gitmedi mi bu takımdan?

    demek istediğim, teknik direktör değişimi bir takıma çoğu zaman olumlu olarak yansır zaten. önemli olan bunu sürdürebilmek ve belli bir istikrarla devam edebilmektir.

    tabi ki herkes gibi ben de çok başarılı olmasını istiyorum kendisinin. hem kendisi için, hem galatasaray için. ama sakin, henüz erken. hagi'yi sevmeme lüksü olamaz hiçbir galatasaray taraftarının, evet. ama bu uğurda çok efsane harcandı. bir yenisi de hagi olmasın, en çok o koyar. ağır adımlarla gelsin başarılar. bu kadar coşmak iyi değil henüz.
  • 1012
    sabah quiz adlı bi program vardı lig tv'de. 6.30'da başladı 7 gibi bitti herhalde. tekrarıydı belki de bilemiyorum ama muhteşemdi. hagi'yle soru cevap şeklinde devam ediyordu program. işte en önemli golünüz, en güzel golünüz, bugüne kadar karşılaştığınız en şakacı oyuncu vs.. çok keyifliydi. internetten filan bulmaya çalışın bi şekilde izleyin. 10'a göre, gördüğü en şakacı futbolcu hasan şaş, en iyi giyinen, kendine en iyi bakan hakan ünsal*, gördüğü en iyi defans oyuncusu maldini, en iyi kaleci taffarel, en çok etkilendiği stadyum ali sami yen,en tembel oyuncu sergen vs...
  • 1020
    koskoca bir efsaneyi taraftarın önüne atan bir yönetim yüzünden resmen ihanet edilen teknik direktör. oyun anlayışı ve teknik yapısı itibariyle yeterli kadrosu var sayılır ama mustafa sarp ya da barış özbek gibi isimleri abyılarak oynattığına inanmıyorum.

    kısacası ; kendisine göre ligi büyük ölçüde şampiyonluk yarışından uzak devam ettirecek bir takımı tekrar yarışın içine sokmak için , yönetime göre ise şampiyonluk yarışından uzak bir takımın taraftarlarını kandırmak için göreve gelmiştir. ben bu tip olayları daha önce çok gördüğüm için galatasaray bu sezonu 15. sırada bile tamamlasa hagi içni tek kelime kötü bir şey söylemem ama bu yönetim ile bu iş yürümez.
  • 1021
    ayhan akman'ı oyunda tutması eskiye dayanıyor sanırım 7 kasım 2010 trabzonspor galatasaray maçındaki hatası misimovic'i oyundan alıp elano'yu tutmasıydı, hagi benim canım ciğerimdir, misimovic oyundan çıkana kadar maçı kazanabileceğimize inandırdığı için teşekkür ediyorum kendisine, servet bir çuval inciri berbat etmese puanla dönebilirdik belki.

    emre çolak da inat etmesine saygı duyuyorum. ı love you hagi
  • 1023
    keşke 7 kasım 2010 trabzonspor galatasaray maçı sonrasında kendisi yerden yere vurulmasaydı. ama yok yapamıyoruz illa bunu yapıcaz. hayır ne bekliyoruz ki, adam öyle bir enkaz devraldı ki en iyisini yapmaya çalışıyor zaten. takımımız sakatlıklardan da bir türlü kurtulamadı en kötüsü bu bence. arda, kewell, baroš bir düzelsin. bu camia çok kişiye tolerans tanıdı tanıyor ve hagi de bunu sonuna kadar hakediyor.

    saçma sapan insanlar tarafından eleştirilip yıpratılsın istemiyorum. adam; "galatasaray benim ikinci yuvam diyor" ya daha ne desin. elinden gelenin en iyisi vermeye çalışıyor. daha takımın başıma geçeli sayılı günler oldu. ne yapmasını bekliyorlar bir anda. takım zaten rezil durumda.

    ben inanıyorum ki, hagi yakın geleceğin galatasaray'ını kuracak.
  • 1024
    galatasaray takımının böyle oynamaması gerektiğini bilecek kadar zeki, türk futbolunu ve galatasarayı tanıyan biridir hagi.

    kendimi hagi yerine koyarak onu anlamaya çalışıyorum. göreve geldiğimde elimdeki fikstür fenerbahçe deplasman, antalya içerde, trabzon dışarda, manisa içerde, kayseri dışarda, beşiktaş içerde. ilk maçıma kadar takımın 8 maçta 4 yenilgisi var. bir türlü rakip kaleyi ablukaya alan bir oyun oynayamıyor takım, taraftarın ve camianın takıma güveni kalmamış. önce kaybetmemeliyim demek ki.

    içerdeki antalya ve manisa maçlarını taraftar baskısıyla falan kazanırım ama dışardaki maçlarda en azından kaybetmemem lazım. ne yapmam lazım, önce gol yememem lazım. golü yersem sakatlar yüzünden maçı çevirmem zor.

    ben bu takıma kısa zamanda duran toplardaki zaaflarını gidermeyi öğretebilirim. kafa toplarına çıkabilecek neill ve servet gibi topçular var elimde, bunlara topu atabilecek misimoviç de var, bu iş olur. orta sahada ve savunmada alanları kapatabilecek adamlarım da var, duran top savunmasını da öğrettim mi tamam, bu iş de olur.

    pino'yu tek forvet oynatırım, hızlı, sağ-sol topa iyi vuran bir adam. bir tane sıkıştırsa maçı bile alırım.

    bence hagi böyle düşündü. öncelikle kaybetmemeyi hedefledi. trabzon maçında servet hata yapmasa amacına ulaşıyordu da. devre arasına kadar minimum puan kaybıyla girmeyi hedefledi, trabzon maçı hariç planı tutmuş görünüyor.

    tabii yine de kendi planındaki en önemli iki adam neill ve cana ikilisinden cana'yı neden 55. dakikada oyundan aldığını anlayabilmiş değilim.
  • 1025
    takımla birlikte sahaya çıktığı 3 maçtan ikisi trabzonspor ve fenerbahçe deplasmanları, biri de sami yen'deki mp antalyaspor maçıdır.

    edit: hadi yazayımda içimde kalmasın; takımı ligin en iyi takımı trabzon'a deplasmanda mağlup olmuş, evinde 10 yıldır bizi yenen fenerle berabere kalmış, son yıllarda şansımızın tutmadığı ve geçen sene çift maçlı eleminasyonda üstünlük kuramadığımız antalyaspor'u yenmiştir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın