resim
Gheorghe Hagi
Görev:Teknik Direktör
Takım:FCV Farul
Yaş:59
Uyruk:Romanya
  • 702
    popescu’nun dediği gibi "eğer brezilyalı ya da italyan olsaydı o dünyanın en büyük futbolcusu olarak kabul edilirdi". haklıydı bence... ben görmüştüm koskoca tony adams’ın, bergkamp’ın bellerinin nasıl kırıldığını, yüzlerindeki çaresizliği, böylesine tanrısal bir yetenek, klas karşısında nasıl da o büyük yıldızların bir anda küçüldüğünü... ve hiçbiri kaybettiklerinde öyle ağlamamışlardı... ne demişti bana o gece? "kaybedince ağlamayan futbolcu yıldız olamaz". ondan başka hiç kimse otuz beş yaşında gol atınca lise maçında ilk golünü atmış çocuklar gibi sevinmemişti. ne de olsa koskoca collina bir tek onun formasını almıştı. galatasaray’da futbolu bıraktığı gün türkçe konuşmaya çalışırken o tül bir perdeden süzülen meleklerin gölgeleri gibi ince ince dökülen gözyaşlarını kim unutabilir ki?
  • 706
    galatasarayın başında olması gereken, hem de son nefesine kadar durması gereken yegane adamımızdır. o varken hoca aramak ihanettir. eğer hak ve adalet mekanizmasıyla hocalık mertebesi kazanılan bir mevki olsaydı, bun tek hak eden hagi'ydi. hagi olmazsa kim olursa olsun bana farketmez. dünyada hiç kimse ali şen dahil, galatasaray'a bundan daha kötü bir futbol oynatamaz.
  • 709
    dün zinedine zidane'la ilgili bir belgesel izledim televizyonda. bir gazeteci asla yerinin dolmadığını ve real madrid taraftarının kendisini çok özlediğini söylüyordu. los galacticos madrid'i son transferlerden sonra fena sıçışlara geçtiğinde bile real taraftarının zidane'a asla tepki koymadığını söylüyordu gazeteci. o an aklıma hagi geldi; biz onun döneminde hiç başarısız olmamıştık ama sonrası karanlıktı. arkasından felipe-revivo-ilic-lincoln-elano-misimovic transferi geldi ama hiç hagi'yi unutmadık. her geleni kıyasladık, yeni hagi dedik ama olmadı. asıl mesele şuydu; real madrid kaka'yla bile zidane'ı unutturamamıştı taraftarına. real madrid bile becerememişti saha içi liderini unutturmayı. aslında gelen adamların hepsi değerli adamlar baktığımız zaman, zidane'ın yerine gelenler de öyle hagi'nin yerine gelenler de öyle. ama bu adamlar çok özel adamlar olduğu için arkasından gelenler bile bir çırpıda harcanıyor.
    kendi adıma bundan sonra hiç bir trasnferi ve oyuncumuzu hagi'yle kıyaslamayacağımı söylemek isterim. buna gidenler de dahil, misimovic'te dahil. hiç bir oyuncuya böyle büyük haksızlık yapmaya hakkımız yok!

    son olarak; i love you hagi!
  • 710
    bir zamanlar kendisine fazlalıkla haksızlık ettiğimiz efsane. tabi ki teknik direktörlük döneminden bahsediyorum. asla unutamayacağız bir kupa zaferi ile iki fenerbahçe galibiyeti yaşatmıştı takıma bir sezonda.

    şimdi elinde malzemesi yok diye rijkaard'ı savunanlara sormak lazım hagi'nin elinde o dönem kim vardı? bir arda turan bile yoktu elinde. ne kewell, ne baros, ne keita, ne neill. orta sahada saidou, cihan savunmada orhan ak, suat usta gibi isimlerin olduğu bir dönem. yokluktan sakat sakat oynayan bir hasan şaş, tek başına gol için yırtınan bir hakan şükür ve yanında necati. tek elle tutulur oyuncunun yarım sezon oynayan ribery olduğu bir dönem.

    o günlerde bu kadar yokluk içinde elde edilen bu başarılar aklıma geldikçe rijkaard'a ve hala onu elinde malzeme yok gibi bahanelerle savunanlara sadece yuh diyorum.

    rijkaard masumsa peki hagi neydi?
  • 711
    kendisinin kadro kalitesi düşük olan bir takıma bir sezonda verdiği emek ile rijkaard efendinin galatasaray tarihinin belkide en kaliteli kadrosuna iki sezondur bir şey verememesi takım ahengine bağlanmaktaymış.

    sormak gerek iki sezondur takım ahengini bile sağlayamayan bir teknik adamın bu takıma verebileceği ne olabilir? servet örneğinin bir benzerini barcelona dönemi pique ile yaşadığı düşünülünce frank rijkaard'ın ne kadar sığ bir teknik adam olduğu daha bariz anlaşılmaktadır. birde şunu düşünmek lazım servet rijkaard öncesi mi oyun içinde daha aktif bir stoperdi yoksa rijkaard sonrası mı? ya da şu şekilde düşünülmeli rijkaard'ın barcelona ve galatasaray dönemlerinde elindeki mevcut stoperlerin tamamı neden rijkaard yönetiminde iken oyuna hiç bir katkıda bulunamamaktadırlar.

    bunun en bariz örneği neill'in geçen yıl ki formu ile bu yıl ki formu arasındaki dağlar kadar farktır. geçen yıl daha ilk maçlarında topu geriden taşıyan hatta sıklıkla oyun kurmaya çalışan neill, rijkaard yönetimi le git gide takım oyunundan kopuk bir performans sergilemesi bu bağlamda kimin kabahati oluyor?

    diyelim ki siz haklısınız ve rijkaard ile servet uyuşmadı. tıpkı hagi ve ümit karan meselesi gibi. hagi ümit'ten yararlanamayacağını anlayınca ne yaptı hassan kabze'ye daha fazla forma şansı verdi. altyapıdan özgürcan özcan'ı denedi. peki rijkaard'ın altyapıdan denediği tek futbolcu var mı? yada kendi sistemine uygun olduğunu düşündüğü tek bir futbolcu izlemiş mi? şu an u20 milli takımının iki yıldız golcüsü olan cem sultan veanıl dilaver'in golcü yoksunluğu çekilen dönemlerde rijkaard tarafından herhangibir maçta denendiğine tanık olan var mı?

    artık bazı şeyleri kabullenmek gerek, her iki düşünceye görede rijkaard galatasaray'a uymadı. ister ahengi uymadı deyin, ister alışamadı, ister kimyası tutmadı, isterseniz beceriksiz deyin bu adam bu takıma zarardan başka bir şey vermiyor.
  • 718
    dogru soyleyeni florya'nin 5 kapisindan kovan bir yonetim ile hayatta anlasamayacak olmasi sebebiyle, kendisiyle erken vedanin kesin oldugu bir donem istememekteyim. haldun ustunel gibi hagi'nin de yildirilip kisa zamanda kuyusunun kazilacagini gormemek icin ya hagi'yi tanimiyor olmak lazim yada yonetime karsi hala fazla iyimser olmak! umarim galatasaray'a hizmet etmekten seref duyan hagi gibi insanlarin karakterlerine uygun bir yonetim ortami olusturduktan sonra, hem haldun ustunel'i hem hagi'yi hem de abdurrahim albayrak'i bir arada galatasaray'a hizmet ederken gorebiliriz. bu durum bizler icin de muhakkak buyuk seref olacaktir.
  • 719
    toplumsal yaşamda, bazı insanlar turnusol kağıdı gibidir. hayatın her alanında ekol olmuş, öne çıkmış bu insanlar eylemleri ile toplumun ya da konu ile ilgili insanların renklerinin ve kimyalarının açığa çıkmasını sağlarlar.

    siyasi yazılar yazmam bu siteye. gerek de yok. bu platformdaki arkadaşların bir araya geliş nedenini bütünleştikleri ve benim de onlarla bütünleştiğim konuyu biliyoruz çünkü. ancak benim yazılarım da, koyduğum tavır, takındığım üslup, kaçınılmaz olarak benim kimyamı ortaya tartışmasız sermektedir. ne mutlu ki hayatımızın hiç bir döneminde tarafsız kalamadık ve kalmayacağız.

    gheorghe hagi’yi ilk kez çıplak gözle bükreş'te 4-0 yenildiğimiz yarı final maçında gencecik bir adam iken, steau forması altında izledim. o gün bu gündür gönlümün tahtındadır. hiç inmeyeceğe de benzer.

    bu memleket, hagi ile kıyaslanmaya kalkılan çok ama çok futbolcu görecek ama o kıyas kabul etmeyecek. çünkü o benim mahalle maçlarında adım sayan ilahımdır. o ingiltere’de maradona’dan sonra ayağına top geldiğinde moralini bozmak için ıslıklanan ikinci futbolcudur. o bir efsanedir. (efsane sıfatını zırt pırt kullanan eziklere ithaftır!)

    o, “ulan ben golü istersem elimle, istersem hepinizi ipe dizerek ayağımla atarım” diyen mahallemizin delisi diego armando’dur. o kız kardeşine küfredene uçarak tekmeyi çakıp dünya kupasını dehleyen mahallemizin delişmen delikanlısı zidane dır. o ve onlar insandı, bizdendi, değerleri vardı. unutturmaz, unutmazlardı. alışmaz, alıştırılamazlardı.

    istanbulspor maçı;

    bu tarihi iyi belleyin ve asla unutmayın, unutturmayın arkadaşlar. 13 nisan 1997 “on” un hikayesinin başlangıcı idi bilmeyenlere. biz zaten biliyorduk sizinle. 2-0 öndeydik, şu eziklerin elinden aldığı puanları şikayet konusu bile yapmayan aykut beraberlik golünü atmıştı. maç bitti bitecekti. 92. dakikada arif düştü penaltı verdi vahap beyaz. ben de biliyorum penaltı filan değildi. ama hagi’yi tanıyacaklardı. olmalı idi. maçtaydım, bir tirübünlere bir de yedek kulubesine baktım. fatih terim saklanmıştı, herkes saklanmıştı. saklanmayan o idi. geldi çaktı “cesaret baba” . goldü. ve uzun bir yürüyüşü başlattı. o bir kumandandı. işte birinci turnusol olarak seyircinin turnusolu idi. taraftar yürümeye başladı tereddütsüz komutanının peşinden.

    sarhoş moruk hagi;

    geldiğinde meali bu olan kelamlar söylendi. söyleyenlerin suratına çarptı o şahane adam tokadı. “ben buraya var olmaya ve var etmeye geldim!” diye haykırdı. bu zevata sonra geleceğiz. ipliklerini pazara sonra çıkaracağız. hayatlarında taş üstüne taş koymayan, dört kaz versen “güt” diye üçünü geri getiremeyecek olan bu zevati biz zaten biliyorduk. herkes tanıyacak. alan da kaçan mı? bir insan kaç kişiyi sever? kaç kişiye aşık olur hayatında? sevdiğimize sahip çıktık, çıkarız. yedirmeyiz! biliriz ki yalnızca pezevenklerdir dostlarını satanlar! biz satmayız. ikinci turnusolu basının oldu. bu gün bile renklerini gizleyemiyorlar bunlar.

    çavuşu tokatlamak, ya da erol ersoy;

    insandı o. kimse arkasını dönemezdi ona. konuşurken yüzüne bakacaktı. onurluydu, onurumuzdu. tutar omzundan çevirirdi. bana bak derdi. helal olsundu. işte böyle olmalıydı. üçüncü turnusolu hakemler katında oldu. bir tarih daha verelim. bu şahane insanlık dersinden çok sonra 11 ağustos 2002 samsun maçı. 518 gün sonrası. bir kez daha “hepimiz hagi’yiz” diyen taraftarın turnusolu idi. ben çavuşu tokatlamayı severim hala!

    gönderilmesi bir ihanettir! doğru dürüst bir jübile bile yapılmaması! bu da yönetimin turnusolu oluşudur.

    benim maçları bırakmama neden olan galatasaray’ımın alametlerine bürünmüş bir grup yaratık küfretti ona ağız dolusu. burada da benim turnusolumdu.

    “sen bir garip çingenesin nene gerek gümüş zurna?” der atasözü.

    gazeteci soruyor, “sayın terim, hagi ile problemlerinizin olduğu söyleniyor, ne diyorsunuz?” cevap gecikmiyor “hagi ile ne problemim olabilir? hagi benim öğrencim!”

    evet sen asla bir öğrenci olamadın. bundandır ki meslek lisesi bile bitiremedin. eh güzel memleketimde öğrenemeyince öğretirsin. bu da fatih terim’in turnusolu olduğu andır.

    ne mutlu unutmayana, alışmayana, alıştırılamayana ve de vefaya!

    i love you hagiiiiiiiiiiiiiii !
  • 725
    iki yıl önce adam gibi sözleşme istediği için bülent korkmaz gelmişti onun yerine. benim bildiğim hagi yine adam gibi sözleşme istemiştir. üstünde de hakan şükür olması çok kolay değil çünkü hakan şükür'ün hem hagi ile hem adnan polat'la ciddi kavgaları var. gerçi hakan şükür'ün kavgalı olmadığı bir ben kaldım galiba... ben şahsen çok hakan şükür yanlısı değilim. bakalım, gelsin şükür, görelim, nasıl olacak. hagi'ye asla itiraz edemem.
App Store'dan indirin Google Play'den alın