• 177
    çocukluk aşkımsın, sen ilk göz ağrımsın.
    rahmetli dedemin teşvik amacıyla fenerbahçe forması, sırtında fenerbakçe yazan eşofman takımları ve sarı lacivert futbol ayakkabısı aldığı 1995 yılının bir kış akşamında galatasaraylılığımı dosta düşmana ilan etmiştim. kalabalık ailemizde tek fenerbahçeli olan dedem sonralarında akülü jeep vb. çeşitli rüşvetlerle kararımı değiştirmeye çalışşsa da fenerbahçe ile olan tek alakam forvetleri elvir boliçgibi saçlarımı sağa doğru taramam kalmıştı.

    şereftir seni sevmek, senle ağlayıp gülmek.
    4 yaşında başlayan bu aşk 25 yıldır kalbimin tam ortasında. allah'a şükür güzel bir çocukluk geçirdim ve duygusal bir sebeple ilk kez ağladığım an ömer üründül'ün 'korkunç bir şey' diye haykırdığı saniyelere tekabül eder (bkz: 17 mayıs 2000). 4 yıllık şampiyonluk serimizin çocuk kalplerimizde yaşattığı daimi mutluluk ve gurur, popescu'nun sağ direk dibine nişanladığı penaltıyla beraber gözlerimizde akan yaşlara evriliyor ve koca bir nesil galatasaray hegemonyasına giriyordu. 24 kişilik sınıfımzda 22 galatasaraylı erkek kız demeden şampiyon cimbombom marşları söylüyordu.

    sen sarıyla kırmızı kalbimizin yıldızı.
    küçüklüğümden beri sarışın kızlar ilgi odağımdaydı. büyüdüm, adam oldum ama değişen bir şey olmadı. bugüne kadar çıktığım tüm kızlar sarışındı. üniversitenin üçüncü yılında ise evleneceğim kızı bulmuştum. aynı hastanede birer gün arayla doğan, ilkokul ve ortaokulu beraber ama birbirlerini tanımadan bitiren, aynı liseye kayıt yapıtıran (fakat son anda karar değiştirip okulunu değiştirdi) ve aynı üniversitede tekrar buluşan ve bu sefer kaderin (bkz: arkadaş çevremin) cilvesiyle tanışan bir çift. uzun sarı saçları ve makas alınca kırmızı olan yanakları.

    sen gözümün nuru, adanmış hayatların umudu.
    işte bu uzun sarı saçlı dünyalar güzeli kızın gelişiyle bahar sadece bana değil galatasaray'ıma da geldi. fatih terim geldi. ünal aysal geldi. abdürrahim albayrak geldi. yepyeni bir takım geldi. arena'da selçuk geliyor, gol de geliyor dendi. herşey çok da güzeldi. ta ki "richard, ben fenerbahçe'liyim" tiradı beni sarsana dek. o dünyalar güzeli kız, fransız lisesi mezunu kız, tırnakları kırmızı ojeli kız fenerbahçe'ye gönül vermişti. abartı bir yana koyu bir taraftar değildi. biraz alex'i bilirdi. peki gözümün nuru, adanmış hayatların umuduna mani miydi? çok şükür değildi. fenerbahçe'liyim derdi ama her maçımızdan önce başarılar dilerdi. kadıköy'de şampiyonluğumuzu ilan edip buluştuğumuzda benimle beraber de sevinmişti.

    kalplerde yıldız, gönüllerde ay.
    fatih terim'in 3.döneminde kazandığımız şampiyonluklardan sonra gelen italyan ekolü ve kaybedilen şampiyonluklar, harcanan paralar ve heba olunan izmir-istanbul yolculukları bir sonraki sene doğumgünümüzün hemen ertesinde yerini arena'da sneijder çığlığına bırakıyor ve 4.yıldızı takıyoruz ve hissediyorum ki gönüller tamamen bir oluyor. harika geçen bir yaz yerini yeniçerilerin hükmettiği bir takıma, 4-0 yazan skor tabelalarına ve rötarsız kalkmayan 01:30 istanbul-izmir uçuşlarına bırakıyordu. geçen zaman bizi dibe sürüklüyor, dursun özbek geliyor ve şampiyonluklardan ziyade avrupa biletine sahip lig sıralaması bile birer hayal oluyordu.

    yönetim, futbolcu, taraftar...
    rüştünü ispatlamak isteyen genç bir teknik direktör öncülüğünde başlayan bir yaz, takımdan ayrılan wesley sneijder, ansızın gelen ikinci bir tromsö faciasıve akabinde yakılan kombine kartları yerini şampiyonluğa aç yabancı oyunculardan kurulan bir kadroya, o kadroyla başlayan muhteşem bir sezon başlanıgıcına bırakıyordu. iki yıl ara verilen nevizade geceleri için biletlere bakılmaya başlandığında ise deplasman kabusu, derbi fobisiyle birleşip yeşeren umutları tüketiyordu. bir gece ekranda belirennerede kalmıştıktweeti koca bir camiayı, 30 milyon taraftarı ayağa kaldırıyor ve takımın tümörü kendi baskın seçim kararıyla temizlenip yerini egolarından arınmış bir mülkiyeliye bırakıyordu. böylece galatasaray'ın başarısı için su, ateş, toprak, hava kombinasyonu olan yönetim,futbolcu,taraftar birleşiyordu. nisan ayında alınan 4 maçlık kombine ve izmir havaalanında başlayan totem dolu yolculuklar nevizade'de soluklanıp statta son buluyor. sırasıyla trabzonspor, başakşehir, beşiktaş ve malatyaspor karşısında alınan galibiyetlerin sihri bu totemli yolculuklarda bulunuyordu.

    galatasaray bir his takımıdır.
    6 sezon tamamladığımız ilişkimizde bir kez bile beraber maç seyretmediğim sevgilimle (bkz: totem) 25 ağustos 2017 galatasaray sivasspor maçı ile başlayan galibiyet serimiz 30 eylül 2017 karabükspor'u son dakikada maicon'un attığı gol ile devirmemizle devam ediyordu. artık sevgilimin uğrundan emindim ama her maçı beraber izleyerek totemi bozamazdım nitekim zaten iki hakkımı harcamıştım bile. üçüncü hakkımı en önemli maça ayırmalıydım ve o maç sene başından beri aklımda olan maçtı. ilginçtir ki, 2011-2012 süper final kurasının son maçına kadıköy'de fenerbahçe karşısına şampiyonluk için çıkacağımızı nasıl hissettysem, fikstürün ilk açıklandığı andan itibaren izmir'de göztepe karşısına da şampiyonluk için çıkacağımızdan emindim. nitekim öyle de oldu ve son hakkımı o maçta kullanmak için göztepe yönetiminden gelen nazik maç davetlerini de reddettim.

    nasıl ki bu milletin tacıdır yıldızla ay.
    33 haftanın 26 tanesini lider olarak geçirdiğimiz sezonda son bir haftaya daha ihtiyacımız varken, takım fatih terim'e emanetken, florya'nın yedek anaharı abdürrahim albayrak'ta iken, mayıs ayının sonları gelmişken, kupanın bir kulbunu tutmuşken bize yakışır mıydı galatasaray genlerine ihanet etmek? arsenal'e, real madrid'e kaybedilmeyen finaller bir mayıs akşamı uçar gider miydi ellerimizden? işte bunun cevabını 19 mayıs'ta çeşme'de televizyonun karşısında 90 dakika ellerimi bırakmadığında anladım. göztepe atak yaparken ellerimi sıkmasından, bize bir gol lazım demesinden, gomis penaltı noktasına ilerlerken nefesini tutmasından anladım. ama söylemedim büyüsü bozulmasın diye. maçın sonunda şampiyon takımın forması, şampiyon takımın yeni taraftarının üzerinde sıcak bir çeşme akşamında arz-ı endam ediyordu.

    yüksel ta arşa kadar. şanlı galatasaray.
  • 178
    2012'den beri sevgilim vardı fanatik değildir hatta besiktasliydi futbolla ilgisi de yoktu ama benden sonra 11 sayacak hale gelmişti. favori oyuncusu amrabat'ti:(

    neyse hayat bir türlü yollarımızı ayırdı. ondan sonra dursun ozbek ile vakit kaybı derken belimiz bir doğrulmadi. bu sene de besikras ve goztepe maçından önce sarı kırmızı kalp emojisi atti bana. onları görünce kazanacağımıza inandım. çünkü adeta bizim totemimizdi. fakat birlikte değiliz........

    guzel sey ya.
  • 191
    sözlüğe verdiğim uzun bir aranın ardından, iş aralarında ve sonralarında tekrardan pek sık okur ve de yazar oldum. ne zamandır aklımda olan bu başlığı da bir kez daha ziyaret edeyim, sizler ile güzel güzel bir haberi paylaşayım istedim.

    çok önceleri şu entry'de #1127016 bahsettiğim ve daha sonrasında bana yeni bir hediye ritüeli başlattığını söylediğim #1152475 kız arkadaşım, bana bu sene 10. yılımızı doldurduğumuz gün ilk muslera formamı aldı.

    yalnız bu kez kız arkadaş sıfatıyla değil; eşim, yol arkadaşım, canım sıfatıyla aldı hediyesini. evet sözlük ayrı kaldığımız süre içerisinde kız arkadaşım, eşim oldu.

    herkese kendisini çok mutlu ettirecek, yanında olduğunda daima huzuru iliklerine kadar hissettirecek galatasaraylı ya da galatasaraysevgisini en az sevdiği kişi kadar anlayan bir sevgili, eş diliyorum.

    ps: dün de mostafa mohamed ahmedi bir çırpıda öğrendi.*
  • 193
    beyler selam, başlığa güzel bir katkıyla geldim, durumu olanlar okusun olmayanlar on verip baska basliga gecebilir:)

    az çok bileniniz vardır 2 ay önce uzman hekim oldum. bu ay devlet hizmeti yükümlülüğü kurasına girdim ve geçen hafta mardin'e atamam oldu. eşimle birlikte aydın'dan mardin'e bu hafta taşındık ve pazartesi işbaşı yapacağım. henüz iş yoğunluğuna girmeden haffasonu diyarbakır'ı falan gezelim demistik ve sabah mardin'den yola ciktik. tarihi suriçi falan derken aksamı ettik nerdeyse. aksam yemegi icin eşim sana bir surprizim var ben sana yolu tarif etcem sen sureceksin cok guzel bi yere gidicez dedi ben de tamam dedim. ciktigimiz yol elazig yoluydu, esim lise yillarini elaziğ'da gecirmis heralde sevdigi bir yere goturuyor diyerek ses etmeden surmeye devam ettim. hazar golu kenarinda biseyler yedikten sonra elazig istikametine devam etmemi istedi, guzel birseyler iceriz dedi. bir yerden sonra elazığ'ı gecip malatya'ya dogru gitmeye basladi yol. ben de icten ice yani bir surpriz yapiyo heralde ama ne isimiz var malatya'da diyorum. bilinen herhangi bir dogal guzellik desen yok, tarihi yapi desen yok, anadolunun siradan bir sehri bizim icin. neyse kiz heves etmis belli ben de ses cikarmayayim diyorum ama inanilmaz siradan yerlerden gide gide sehrin icine girdik. saga dön sola kir falan derken mövenpick otelin onunde durdu. askim gel bi iceri kim var bak burda falan derken benim kafaya tabi galatasarayin bu hafta malatya'da oldugu dank etti. megersem benim hanim tayin sonrasi surpriz yapmak icin fiksturu taramis, ilk hafta malatya'da oldugumuzu gormus, bir suru kisiyle iletisime gecip konaklanacak oteli ogrenmis, yetmemis fatih terim'le gorusme ayarlamak icin de birilerine ulasmis. ama yolun yagmurlu olmasindan oturu birazcik gecikmisiz ve hoca mac toplantisina cikmis. hoca strateji toplantisina girdikten sonra asla disarisiyla iletisim kurmaz artik odasina gecer yapacak birsey yok dediler. uzulduk tabi 4 saat yol gelmisiz mardin'den, oyle geri donucez bi de beni durup dururken heyecan basmis beklentim tavan olmus falan... neyse benim hanim etrafta galatasaray esofmanli insanlarin hepsinin adini ogrenip ortamda florya metin oktay tesislerinin muduru fahri yılmaz beyefendinin oldugunu ogrendi. ben onun gibi tatli dilli bir sekilde bu isleri beceremem ama o hemen sipsak gidip rica minnet bi sohbet kurdu. oyle boyle derken fahri bey hanimi kiramadi kalkti gitti fatih hoca'yi yanimiza getirdi. hoca inanilmaz naif, kibar, alcak gonullu... bizleri dinledi sarildi fotograf cektirdi. bu arada hocam galatasaray sozlugu biliyo musunuz dedim, evet dedi bizden haberi varmis:) hoca cok baska, aurasini zaten hissediyosunuz muthis bir karakter. hocayi aklimin kosesinden gecmiyorken karsimda bulunca 2 lafi bir araya zor getirdim zaten:) hoca kisa sure sonra tabi istirahate cekildi ve ayrildi. sonrasinda fahri bey bizimle ilgilendi, lobide biseyler ictik uzun uzun sohbet ettik. heyecanimi o da farketmis olacak ki kartini verdi numaramizi aldi ve pazartesi gunu bana hatirlat sana tum takimin imzaladigi bir formayi hediye edeyim dedi, istanbul'a gelin bir maci birlikte izleyelim florya'yi da size gezdireyim dedi. sagolsun inanilmaz icten ve samimi davrandi... velhasil hicbir sekilde aklimin kenarindan gecmezken hem fatih hoca'mi dunya gozuyle gorme serefine nail oldum, hem de imzali bir formaya ulasma sansi yakaladim. bunlarin hepsinin arkasinda ise sirf ben galatasarayla yatip kalktigim icin mutlu olurum diye gunlerdir ugrasan galatasarayli eşim vardi...

    galatasaray iyi ki var,
    galatasaraylilar iyi ki var,
    bitanecik eşim iyi ki var:)

    edit: maç önünde beinsportsa da çıktık iyi mi:)
App Store'dan indirin Google Play'den alın