1
çoğu galatasaraylı babanın hayalidir bu. benim gibi kız çocuklarına bayılan bir adamın bile...
ben 1982 doğumluyum. 87 şampiyonluğunu hayal meyal babamın sevincinden hatırlıyorum ya da başka bir şeyle karıştırıyorum bilmiyorum, sonradan dinlediğimle o günü çağrıştırıyor olabilirim.
ama * 9 kasım 1988 galatasaray neuchatel xamax maçını, 1 mart 1989 monaco galatasaray maçını, 15 mart 1989 galatasaray monaco maçını ise çok iyi hatırlıyorum. prekazi'nin füzesini, tanju'nun uçan kafasını çok iyi hatırlıyorum. 1993'teki manchester zaferinden sonra tura çıkışımız *, lig şampiyonluğunda beşiktaşlı aile dostumuz ve yan komşumuz olan ethem amca'nın bana "şike var" ağlaması (u: koskoca adamsın 11 yaşında çocuğa ağlıyorsun babadan oğula nesil işte bunlar hala böyleler) ve babamın ona verdiği ayarlar ise zaten dün gibi hatırımda.
fatih terim'in milli takıma ve euro 96 sonrası başımıza gelişi, babama kendisini sorduğumda "pavyon fedaisi gibidir ama iyi galatasaraylıdır" deyişi... :(
4 sene üst üste şampiyonluklar gelirken deplasmanda, sami yen'de 3'er, 5'er gollü galibiyetlerin geldiği lige, ambargo koyduğumuz muhteşem yıllar...
----
klasik baba-oğul soğukluğu vardır ya, bizde de vardı bu. babam okuduğum orta okulda müdür yardımcısı olduğundan, biraz da yapı gereği sert bir adamdı. biz bayramdan bayrama sarılırdık mesela. aramızdaki köprü hep annemdi, çoğu evde olduğu gibi. gidip babama hiç yavşamazdım ama kız kardeşim babamın kucağından, dizinin dibinden ayrılmazdı. ben ise hep atarlı, mesafeli, babaya ihtiyaç duymadığını sanan klasik erkek çocuk modeliydim.
ama şampiyonlar ligi maçları bambaşkaydı. sabri ugan'la şampiyonlar ligi qeyfhi :(
şampiyonlar ligi maçlarında ve uefa zaferi gelirken, babam her zamanki yerine ben her zamanki yerime otururduk. (bkz: totem yapmak)
maç istemediğimiz gibi giderse ben mutlaka yer değiştirirdim, oturacağım 2.yer de belliydi zaten, çok maç kurtarmışımdır öyle, uefa kupası'nı bile kazandırdım olum boru mu :(
işte bu maçlarda atılan her gol de biz babamla sarıldık, çak yaptık, koşup koşup kucağına, sırtına atladım, hep yapmak istediğim şeylerdi bunlar ama bana bu fırsatı veren galatasaray'dı. yoksa ben orta okulda 5.00 ortalama ile okul birincisi olurken de, hiç çalışmadan öss'yi kazandığımda da ya da herhangi bir başarımda da beni kucaklamadı, sarılmadık.
zaten erkekler sevmez böyle şeyleri bilirsiniz. yeni nesil de biraz daha farklı baba-oğul ilişkisi, yaşı benim gibi 30'u geçenler anlayacaktır dediğimi.
ankara'da memur çocuğu olduğumuz için yılda birkaç kere gelen galatasaray'ı da her zaman göremezdik ama falco götz'lü, stumpf'lu, hakan'lı, hagi'li efsane kadroları izledim canlı canlı.
babamla hiç maça gitmedik, öyle bir ortamımız yoktu ama inşallah babamı ve oğlumu alıp asy arena'da maç izleyeceğiz, babadan oğula nesil bunlar şeklinde...
-------
bizim evde herkes galatasaraylıydı zaten, annem bazen beni kızdırmak için beşiktaşlıyım falan derdi ama bizim için çok dua etmiştir, hala derbilerden önce arar şans diler, kurban olduğum. kardeşim zaten dişi aslan, abisinin izinden ayrılmaz.
çok ağlamışımdır galatasaray maçından sonra, "yarın okula gitmeyeceğim" dediğim çok olmuştur. annem yazık babama kızardı "sen yaptın bunu böyle" diye...
hatta en son bu 2011-2012 şampiyonluğundan bir kaç gün sonra bizimkileri aldım samsun bafra'ya pide yemeye götürdüm, söylemesi ayıptır, sonra da bafra dondurması yemek için pastaneye gidiyorduk ki baktım bafra'nın göbeğine kocaman bir bayrak ve kupa resmi asmışlar. hemen arabayı durdurdum, tek şeritte akan trafiğe rağmen fotoğraf çekmek için yaktım dörtlüleri, arkamda insanlar beklerken çektim fotoğrafını geldim arabaya, koltuğa otururken o ara annem babama yine aynı şeyi söylüyordu "bu çocuğu sen böyle yaptın". babamın cevabı ise çok daha iyi, biraz mahçup biraz gururlu, "bu kadarını ben de beklemiyordum". *
-----
şimdi çoğumuzun baba olma hayali vardır, bunun kızı,erkeği olmaz zaten ama bizim gibi ataerkil ailelerde "bir oğlum olsun da soyum devam etsin, soyadımı taşısın" hayali oluyor, her ne kadar saçma olsa da var yani böyle bir şey. benim gibi kız çocuklarına bayılan bir adam için bile var...
allah'a şükürler olsun ki bugün sağlıklı bir evladım var, erkek oldu, kız da olsa daha az sevmezdim hatta belki daha fazla severdim bilmiyorum, artık büyüyünce okursa burayı ne der bilmiyorum ;)
benim 2 adım var, 2 isim seviyorum, biz eşimle zaten daha evlenmeden önce bile çocuk isimleri konusunda anlaşmıştık. hanım beşiktaşlı, annesi,babası,kayınbiraderim, kuzenlerinin çoğu hep beşiktaşlı, bir amcası ve çocukları da fenerli. hemen hemen hiç galatasaraylı yokmuş bana kadar. göktuğ adında zaten hem fikirdik yıllardır ama ben 2.isim konusunda kararsızdım. özellikle sözlükte yazmaya başladıktan sonra daha da ateşli bir hal aldı galatasaraylılığım, çünkü burada normal hayatta pek göremeyeceğiniz galatasaray aşığı adam, kadın var. bu sebeple biraz da aslan ismine sözlükte yazarken karar verdim. yani oğlumun isim babası da galatasaray sözlük'tür.
neyse ben tabii tüm baskılara rağmen oğlumun adını göktuğ aslan koydum. dayısı daha doğmadan beşiktaş forması da alsa, hala fırsat da kollasalar işimi şansa bırakmamaya çalışıyorum. zaten biz samsun'da onlar ankara'da olduğu için pek şu anda görebildikleri yok aslanımı, biz tabii bu arada şereftir seni sevmekle uyuduk, daha şekilleri tanımadan "cim bom nerede oğlum" deyince galatasaray armasını gösterir olduk, hatta üçlü bile çekmeye başladık.
yani işimi şansa bırakmıyorum. hatta okumak isteyen olursa şereftir seni sevmek ile ilgili bir entrym daha var. okumak isterseniz şurada dursun. (bkz: şereftir seni sevmek/#1632153)
yani onun her gün büyümesi, bu süreci takip etmek ne kadar özelse, galatasaray'la ilgili anıları da çok daha güzel oluyor benim için ve ben o soğuk adamın, babamın, beni ne kadar sevdiğini baba olunca anladım.
galatasaraylı baba'nın galatasaraylı oğluyum vegalatasaraylı oğula sahibim. allah'a şükürler olsun, allah acısını göstermesin bana. kimseye evlat acısı yaşatmasın allah'ım.
beşiktaşlı annesine de söyledim, annemlere de söyledim. tek vasiyetimdir, "henüz o büyümeden ben ölürsem bile oğlum galatasaraylı olacak!"
ben 1982 doğumluyum. 87 şampiyonluğunu hayal meyal babamın sevincinden hatırlıyorum ya da başka bir şeyle karıştırıyorum bilmiyorum, sonradan dinlediğimle o günü çağrıştırıyor olabilirim.
ama * 9 kasım 1988 galatasaray neuchatel xamax maçını, 1 mart 1989 monaco galatasaray maçını, 15 mart 1989 galatasaray monaco maçını ise çok iyi hatırlıyorum. prekazi'nin füzesini, tanju'nun uçan kafasını çok iyi hatırlıyorum. 1993'teki manchester zaferinden sonra tura çıkışımız *, lig şampiyonluğunda beşiktaşlı aile dostumuz ve yan komşumuz olan ethem amca'nın bana "şike var" ağlaması (u: koskoca adamsın 11 yaşında çocuğa ağlıyorsun babadan oğula nesil işte bunlar hala böyleler) ve babamın ona verdiği ayarlar ise zaten dün gibi hatırımda.
fatih terim'in milli takıma ve euro 96 sonrası başımıza gelişi, babama kendisini sorduğumda "pavyon fedaisi gibidir ama iyi galatasaraylıdır" deyişi... :(
4 sene üst üste şampiyonluklar gelirken deplasmanda, sami yen'de 3'er, 5'er gollü galibiyetlerin geldiği lige, ambargo koyduğumuz muhteşem yıllar...
----
klasik baba-oğul soğukluğu vardır ya, bizde de vardı bu. babam okuduğum orta okulda müdür yardımcısı olduğundan, biraz da yapı gereği sert bir adamdı. biz bayramdan bayrama sarılırdık mesela. aramızdaki köprü hep annemdi, çoğu evde olduğu gibi. gidip babama hiç yavşamazdım ama kız kardeşim babamın kucağından, dizinin dibinden ayrılmazdı. ben ise hep atarlı, mesafeli, babaya ihtiyaç duymadığını sanan klasik erkek çocuk modeliydim.
ama şampiyonlar ligi maçları bambaşkaydı. sabri ugan'la şampiyonlar ligi qeyfhi :(
şampiyonlar ligi maçlarında ve uefa zaferi gelirken, babam her zamanki yerine ben her zamanki yerime otururduk. (bkz: totem yapmak)
maç istemediğimiz gibi giderse ben mutlaka yer değiştirirdim, oturacağım 2.yer de belliydi zaten, çok maç kurtarmışımdır öyle, uefa kupası'nı bile kazandırdım olum boru mu :(
işte bu maçlarda atılan her gol de biz babamla sarıldık, çak yaptık, koşup koşup kucağına, sırtına atladım, hep yapmak istediğim şeylerdi bunlar ama bana bu fırsatı veren galatasaray'dı. yoksa ben orta okulda 5.00 ortalama ile okul birincisi olurken de, hiç çalışmadan öss'yi kazandığımda da ya da herhangi bir başarımda da beni kucaklamadı, sarılmadık.
zaten erkekler sevmez böyle şeyleri bilirsiniz. yeni nesil de biraz daha farklı baba-oğul ilişkisi, yaşı benim gibi 30'u geçenler anlayacaktır dediğimi.
ankara'da memur çocuğu olduğumuz için yılda birkaç kere gelen galatasaray'ı da her zaman göremezdik ama falco götz'lü, stumpf'lu, hakan'lı, hagi'li efsane kadroları izledim canlı canlı.
babamla hiç maça gitmedik, öyle bir ortamımız yoktu ama inşallah babamı ve oğlumu alıp asy arena'da maç izleyeceğiz, babadan oğula nesil bunlar şeklinde...
-------
bizim evde herkes galatasaraylıydı zaten, annem bazen beni kızdırmak için beşiktaşlıyım falan derdi ama bizim için çok dua etmiştir, hala derbilerden önce arar şans diler, kurban olduğum. kardeşim zaten dişi aslan, abisinin izinden ayrılmaz.
çok ağlamışımdır galatasaray maçından sonra, "yarın okula gitmeyeceğim" dediğim çok olmuştur. annem yazık babama kızardı "sen yaptın bunu böyle" diye...
hatta en son bu 2011-2012 şampiyonluğundan bir kaç gün sonra bizimkileri aldım samsun bafra'ya pide yemeye götürdüm, söylemesi ayıptır, sonra da bafra dondurması yemek için pastaneye gidiyorduk ki baktım bafra'nın göbeğine kocaman bir bayrak ve kupa resmi asmışlar. hemen arabayı durdurdum, tek şeritte akan trafiğe rağmen fotoğraf çekmek için yaktım dörtlüleri, arkamda insanlar beklerken çektim fotoğrafını geldim arabaya, koltuğa otururken o ara annem babama yine aynı şeyi söylüyordu "bu çocuğu sen böyle yaptın". babamın cevabı ise çok daha iyi, biraz mahçup biraz gururlu, "bu kadarını ben de beklemiyordum". *
-----
şimdi çoğumuzun baba olma hayali vardır, bunun kızı,erkeği olmaz zaten ama bizim gibi ataerkil ailelerde "bir oğlum olsun da soyum devam etsin, soyadımı taşısın" hayali oluyor, her ne kadar saçma olsa da var yani böyle bir şey. benim gibi kız çocuklarına bayılan bir adam için bile var...
allah'a şükürler olsun ki bugün sağlıklı bir evladım var, erkek oldu, kız da olsa daha az sevmezdim hatta belki daha fazla severdim bilmiyorum, artık büyüyünce okursa burayı ne der bilmiyorum ;)
benim 2 adım var, 2 isim seviyorum, biz eşimle zaten daha evlenmeden önce bile çocuk isimleri konusunda anlaşmıştık. hanım beşiktaşlı, annesi,babası,kayınbiraderim, kuzenlerinin çoğu hep beşiktaşlı, bir amcası ve çocukları da fenerli. hemen hemen hiç galatasaraylı yokmuş bana kadar. göktuğ adında zaten hem fikirdik yıllardır ama ben 2.isim konusunda kararsızdım. özellikle sözlükte yazmaya başladıktan sonra daha da ateşli bir hal aldı galatasaraylılığım, çünkü burada normal hayatta pek göremeyeceğiniz galatasaray aşığı adam, kadın var. bu sebeple biraz da aslan ismine sözlükte yazarken karar verdim. yani oğlumun isim babası da galatasaray sözlük'tür.
neyse ben tabii tüm baskılara rağmen oğlumun adını göktuğ aslan koydum. dayısı daha doğmadan beşiktaş forması da alsa, hala fırsat da kollasalar işimi şansa bırakmamaya çalışıyorum. zaten biz samsun'da onlar ankara'da olduğu için pek şu anda görebildikleri yok aslanımı, biz tabii bu arada şereftir seni sevmekle uyuduk, daha şekilleri tanımadan "cim bom nerede oğlum" deyince galatasaray armasını gösterir olduk, hatta üçlü bile çekmeye başladık.
yani işimi şansa bırakmıyorum. hatta okumak isteyen olursa şereftir seni sevmek ile ilgili bir entrym daha var. okumak isterseniz şurada dursun. (bkz: şereftir seni sevmek/#1632153)
yani onun her gün büyümesi, bu süreci takip etmek ne kadar özelse, galatasaray'la ilgili anıları da çok daha güzel oluyor benim için ve ben o soğuk adamın, babamın, beni ne kadar sevdiğini baba olunca anladım.
galatasaraylı baba'nın galatasaraylı oğluyum vegalatasaraylı oğula sahibim. allah'a şükürler olsun, allah acısını göstermesin bana. kimseye evlat acısı yaşatmasın allah'ım.
beşiktaşlı annesine de söyledim, annemlere de söyledim. tek vasiyetimdir, "henüz o büyümeden ben ölürsem bile oğlum galatasaraylı olacak!"