• 1
    kendimizi bildik bileli bir türlü düzelmeyen, düzelemeyen içler acısı durum. ne borçmuş be arkadaş nesiller boyunca enerjimizin çoğunu alıp götürdü. şevkimizi kırdı, arzumuzu köreltti. bizi ele güne maskara yaptı.

    milyonlarca taraftarın var, hepsi yan yana, omuz omuza! nasıl yönetildik bunca yıldır ki şu borcu kapayıp da büyük atılımlar içine giremedik! bir tane mi gerçek galatasaraylı yoktu aranızda, bir tane mi büyük ağabey çıkıp da ne yapıyorsunuz diyemedi!

    yazıklar olsun bu tabloda emeği olan büyükten küçüğe herkese! haram zıkkım olsun galatasarayımın parasını babasının malı gibi har vurup harman savuranlara!
  • 3
    bildiğim kadarıyla galatasaray taşınmaz mal* bakımından türkiye'nin en zengin ve güçlü kulüplerindendir. mali durumun kötü durmasının sebebi ise bu gayrimenkullerin galatasaray bünyesinde tutulma isteğindendir. yoksa riva satılsın, diğer araziler-taşınmazlar satılsın galatasaray'ın borcu yoktur. ancak bu olay gerçeğe taşınırsa galatasaray'ın dayanacak mali bir gücü de kalmayacak. adnan polat mali durumun düzelmesi işini galatasaray'ın değerlerini harcamadan bitirmeye çalıştığı için tek gereken biraz sabır. ayrıca bu sene başında transfere ciddi paralar da harcandı. tek bir oyuncuya bazı kulüpler gibi 21.5 milyon dolar vermediği için galatasaray'ın futbol ve mali geleceğinin önü açık. umarım birkaç yıl sonra takımımız her istediğini gerçekleştirebilecek sıcak para akışına ve bunu kaldırabilecek bir yönetime sahip olur.
  • 4
    özhan canaydın döneminin ardından düzelmekte olan durumdur.

    (alinti: cim-bom'un borcu azaldı!
    galatasaray kulübü divan kurulu toplantısı bugün yapıdı. yönetim kurulu´nun verdiği bilgilerle hazırlanan değerlendirme raporunda, kulübün 31 ağustos 2008 itibariyle 288 milyon ytl borcunun, 191 milyon da alacağının bulunduğu ve borç-alacak farkının 97 milyon ytl olduğu belirtildi.

    galatasaray kulübü divan kurulu aralık ayı toplantısı, kurban bayramı tatili nedeniyle 1 hafta gecikmeli olarak yapıldı.

    galatasaray lisesi tevfik fikret salonu'nda, irfan aktar başkanlığında yapılan toplantıda, japonya'da düzenlenen kıtalararası dünya şampiyonası'nda birinci olan tekerlekli sandalye basketbol takımı'na beratları verildi. kulüp başkanı adnan polat, beratlarını verdiği oyunculardan, bu başarının tekrarını istedi. başkan aktar, toplantıda yaptığı konuşmada, seyrantepe'de yapımı devam eden stat inşaatını ziyaret ettiğini ve burada 650 kişinin çalıştığını söyledi.
    toplantıda üyelerin önerisi üzerine, eski başkan özhan canaydın'a divan kurulu adına teşekkür mektubu gönderilmesi kararlaştırıldı. toplantıda ayrıca divan kurulu üyesi olmaya hak kazanan 44 isime, gelecek ay berat verileceği duyuruldu.

    başkan polat: "sezonu lider bitiririz"
    başkan adnan polat, toplantıda yapımı devam eden seyrantepe stadı, tesisler ve cumartesi günü yapılacak genel kurul hakkında açıklamalarda bulundu. hafta sonunda önce cumartesi günü olağanüstü kongre yapacaklarını, pazar günü de beşiktaş ile karşılaşacaklarını vurgulayan polat, "sezonu lider bitiririz diyorum" ifadesini kullandı. polat, divan kurulunda renkli bir gün yaşadıklarını belirterek, tekerlekli sandalye basketbol takımımızın buraya gelmesi çok güzel bir görüntüydü. dünya şampiyonluğumuzu galatasaray lisesi'ne armağan ediyoruz" dedi.
    futbol a.ş. ile sportif a.ş'nin birleşmesinin galatasaray'ın bir numaralı gündemi olduğunu anlatan adnan polat, şöyle devam etti: "gelirleri ne kadar arttırsak arttıralım, tüm gelirimiz halka açık şirkete gelir olarak kaydediliyor, biz oradan kullanıyoruz. yani gelirlerimiz bu şirkette dağıtılan temettülerle birlikte azalıyor. bu konuda kredi alıp tam işi bitirirken, dünya tarihinin en büyük krizine girdik. bu nedenle birleşme işini bir süre askıya almak zorunda kaldık. kredi faizleri çok yükseldi." başkan polat, gelecekteki gelirleri ekonomik tablolara yansıtmakla ilgili eleştirileri yanıtlayarak, "borçları borç olarak koyuyorsak, alacakları da alacak olarak koymalıyız. bugüne kadar böyle oluyordu. böyle olmayacaksa o zaman borç-alacak farkı söylemini ortadan kaldıralım" diye konuştu.

    galatasaray'ın kurdaki artış nedeniyle 31 milyon ytl fark gideri oluştuğunu açıklayan adnan polat, bu nedenle bütçe düzeltmesinin yapılacağı cumartesi günkü genel kurulu yapmak zorunda olduklarını söyledi. "ciddi bir dar boğazdan geçiyoruz" başkan polat, ciddi bir dar boğazdan geçtiklerini dile getirerek, "galatasaray'ın ismini layık olduğu gibi yükseltmeye çalışıyoruz. hem sportif açıdan rakiplerle hem de mali durumlarda sağlam durmak için mücadele ediyoruz" dedi. diğer rakiplerin mali tablolarını da iyi bildiğini anlatan polat, "iki şirketimizin birleşmesi halinde, diğer rakiplerimizden iyi durumda olacağız. goldman sacs anlaşmasıyla ilgili olarak içiniz rahat olsun, ben kendi şirketlerimde yapmayacağım uygulamayı burada yapmam, yaptırmam" şeklinde konuştu. başkan polat, bu yıl bitmeden stadın işletme ve pazarlama firmasıyla sözleşmeleri imzalamış olacaklarını belirterek, stadın belirli bir süre abd firması tarafından işletileceğini, pazarlamasının da uluslararası bir firma tarafından yapılacağını dile getirdi polat, geçtiğimiz günlerde yaşanan lodosun, kalamış tesisleri'nin kıyısını yerle bir ettiğini vurgulayarak, "burada çok kötü tahribat olmuş. kıyı için 1 milyon ytl yatırım gerekiyor. bu bizim planımızda yoktu, tabiat bize maalesef gaddar davrandı" dedi. borç 97 milyon ytl'ye düştü...

    toplantıda, divan kurulu adına, üyelerden hayrettin kozak ve metin ikiz'in oluşturduğu, kulübün ekonomik durumuyla ilgili değerlendirme raporu okundu.yönetim kurulu'nun verdiği ekonomik bilgilerden yola çıkılarak hazırlanan değerlendirme raporunda, kulübün 31 ağustos 2008 tarihi itibariyle 288 milyon ytl borcunun, 191 milyon da alacağının bulunduğu ve borç-alacak farkının 97 milyon ytl olduğu belirtildi. raporda, 31 mayıs 2008 tarihinde 180 milyon ytl borç-alacak farkının, 31 ağustos'ta 97 milyon ytl'ye düştüğü belirtilerek, bunun gelecek yıllara ait gelirlerin tek kalemde gelir olarak yazılmasından kaynaklandığı ifade edildi. bu işlemin muhasebe uygulamalarına ters düştüğü kaydedilen raporda, tek kalemdeki bu gelirin olmaması halinde bütçede borcun 215 milyon ytl olacağı vurgulandı. kulübün banka borcunun 55 milyon abd doları olduğu kaydedilen raporda, bu borcun 4.5 yıldır değişmediği, bunun da olumlu bir gelişme olduğu dile getirildi. dolar ile borçlanmanın kulübe zarar verdiği ifade edilen raporda, bunun son yaşanan kur artışıyla 27 milyon ytl'lik zarara neden olduğu bildirildi. raporu hazırlayan isimlerden hayrettin kozak, toplantıda yaptığı konuşmada kulübün gelirlerinde artış sağlanamadığını ifade ederek, galatasaray'ın tek kuruşunun düşünülerek harcanması gerektiğini, belki de ocak ayında transfer yapılmaması gerektiğini söyledi. toplantıda konuşan üyelerden murat ece, kulübün yaptığı gibi gelecek yıllara ait gelirlerin gösterilerek mevcut borcun düşürülmesinin, dünyanın önemli enerji devlerinin enron'un batışına neden olduğunu söyledi. üyelerden oğuz imregün ise sportif a.ş. ile futbol a.ş'nin birleşmesinin aslında kolay olduğunu belirterek, "iki şirket kongrelerinde karar alır, birleşir. ancak bu böyle olmaz. çünkü bunlardan biri bize ait, diğeri ise tam olarak değil. önemli bir azınlık hissesi var. onlar birleşme için 200 milyon dolar istiyorlar. önce bunu halletmemiz lazım" diye konuştu. öte yandan, galatasaray'da, 27 aralık günü saat 14.00'de lisede düzenlenecek toplantıda, üyeliğe yeni kabul edilen kişilere kulüple ilgili bilgiler verilecek, üyelik kartları takdim edilecek.)

    http://fanatik.ekolay.net/...amp;ArticleId=121680
  • 7
    ulan yeter artık be, bu ne kardeşim her transfer sonrası her allah'ın kulu muhasebeci kesiliyor (!) bırakın artık bunları çünkü bu kulübe hiç bir şey olmaz siz hiç merak etmeyin. bu kulübün milyonlarlarca taraftarı var. yüzlerce zengin iş adamı var. hayat biter galatasaray bitmez. yok değirmenin suyu yok şu yok bu ! alın işte babalar gibi transferde yaparız stad'da yaparız. yani sizin anlayacağınız golümüzü atarız dansımızı yaparız hayırlı işler.
  • 12
    mali durum düşündüğümüzden de kötüymüş. galatasaray'da mali durum ile taraftarlık arasındaki bağlantının kırılması gerekiyor. fakat zor olacak. aklımız erdiğinden beri futbol ve diğer branşlardaki duruma ilişkin haberlerin yanında borçlar, tesislerin durumu, stad konusu, yanlış transferlerin mali etkisi, tazminatlar, fifa'daki dosyalar gibi mali konulara ilişkin bir kupür görürüz. ruhumuza işlemiştir. taraftarın dert etmesi gereken tek konu belki de pazarlama stratejilerine aktif olarak destek vermek olmalı. yoksa her divan kurulu ve genel kurulda konuşulanların üyelerden çok taraftarlarda yankı bulması medyanın yarattığı kısır döngüyü betonlaştıracak.
  • 14
    anlatacağım olayların kesinlikle gerçek kurum ya da kişilerle bağlantısı olmayıp; tamamen hayal ürünüdür.
    zaten bu kadar basiretsizlik, beceriksizlik gerçek olamaz canım. hayaldir o...

    ikigeyler ticaret işletmesi / mecidiyeköy

    haziran
    - bir önceki üretim sezonunda ülke genelinde 3. olmuş bir işletme.
    - yaz sezonu. fabrikanın yenilenme, eksiklerinin giderilme sezonu.
    temmuz
    - ancak yenileme sezonu, yenileme yerine eldeki teçhizatların da gönderildiği bir sezon olarak devam etmektedir.
    - kar marjını yükseltmek amacıyla işletmenin en üretkeni olan, fakat maliyetli çalışan makineleri 8. milyon euroya satılır.
    - elde edilen 8 milyon ile işçilerin ücretleri ödenir. (hiç çalışmayan işçilere dahi para verilen bir işletmeydi burası)
    - satılan verimli makine ve teçhizatlarının yerine, beşiktaştaki bir işletmenin hurdaya ayırdığı makineleri mecidiyeköye getirilir.
    ağustos
    - kötü gelişmeler oldu. fabrikanın standartlarının düşmesi sonucu. avrupa pazarından elimine edildik.
    - avrupadaki müşteriye ulaşamayacaktık.
    eylül
    - üretim sezonu başlamış ve müşteriler ürün beklerken fabrikanın alması gereken asıl teçhizatlar hala temin edilmemişti.
    - siparişlerini bekleyen müşteriler çıldırmak üzereyken 7 milyon euroya almanyadan bir makine getirildi.
    - satın alma müdürü 50 bin euro için pazarlık yaptığını dolayısıyla üretimin geç kaldığını müşteriye anlatmaya çalışıyordu.
    - özrü kabahatinden de büyük olan satın alma müdürünün açıklaması infial yarattı.
    - işletme 50 bin euro için milyonlarca euro zarar etmişti.
    - ama müşteriler durumu sineye çekti.
    - derken üretim müdürünün işine son verildi.
    - üretimin başına yeni bir yönetici getirildi. sevilen bir isimdi.
    kasım
    - yeni üretim müdürü 7 milyonluk makineyi beğenmediğini dolayısıyla kullanılmaması gerektiği hakkında rapor verdi.
    - ardından leasing yoluyla kiraladıkları makinalardan birini kiralık olduğu için çalıştırmak istemediğini açıkladı.
    - nasıl olurdu? müşteriler ürün bekliyorlar, ancak yöneticiler aldıkları makineleri bile kullanmaktan acizdi.
    - ama yine de ses çıkaramıyordu müşteri, zira üretim müdürü onların çok sevdiği bir insan. adam gibi adamdı.
    - ama bu onun üretim müdürü olarak başarılı olabileceği anlamına gelmiyordu.
    ocak
    - müşteriler çıldırmak üzereyken çok güzel bir gelişme oldu. şirket yeni bir fabrikaya taşınacaktı.
    - yeni fabrikada işçiler ve makinelerin daha verimli çalışması için her türlü şartlar mevcuttu.
    - derken 7 milyona alınan makinelerden biri 2.9 milyona satılmış, diğeri ise rusyada bir fabrikaya gönderilmişti.
    - yeni fabrikaya eski makineler ve başka fabrikalardan hurdaya ayrılmış makinelerle gidildi.
    - fabrikanın açılışı için gelen belediye başkanı müşteri tarafından protesto edildi.
    - genel müdür ise müşterilerin yakalanacağını ve bir daha onlara satış yapılmayacağını açıkladı.
    - ama yemedi. çünkü üretici, tüketiciye muhtaçtı.
    - götü boklu belediye personeli fabrikamızı kötülemekteydi.
    - özlemle beklenen yeni fabrika da mutluluk getirmemişti ne işçiye, ne müşteriye.
    - mart
    - her sen avrupaya ihracat yapan, avrupa fatihi ünvanına sahip fabrikamız yaşanan gelişmelerden sonra, 1 yıl daha avrupaya ihracat yapamayacaktı.
    - bu olayların üzerine hissedarlar ayaklandı ve genel müdürün istifası istendi.
    - genel müdür istifa etmeyince rezil rüsva bir şekilde şirketten postalandı.
    - her ne kadar üretim açısından başarısız olsa da, hissedarlar onun mali açıdan başarılı bir yönetici olduğunu düşünüyordu.
    haziran
    ama gerçekler ortaya çıktı ki;
    - bu yönetici işletmenin önündeki 3 yıllık gelirlerini ipotek ettirmiş.
    - faaliyet gelirlerinden 10 yıl boyunca mafyalara pay vermeyi taahhüt etmiş.
    - yeni fabrika için ise belediyeye zorla 49 yıllığına yasadışı bir kira ödemeyi kabul etmiş.

    alın size mali açıdan başarılı bi yönetici...

    "bu olayları bir fabrikanın müşterisi, hissedarı, çalışanı olarak yaşasak neler yapardık kim bilir... katil olurduk lan! ama taraftar olmak böyle bir şey. hep cefa çektik... yine de hep sineye çekiyoruz"

    ama güzel günler yakındır.
    (bkz: dayan galatasaray)
  • 16
    önceki yönetimin kaynak yaratabilmesi konusunda bir örnek verelim. bir akaryakıt firması ile benzin istasyonu kurulması için anlaşma yapılmış ve nakit sağlanmış (bkz: #348544), ancak gerekli izinler alınamamış ve firma vermiş olduğu parayı doğal olarak geri istemiş. mart sonuna kadar faizi ile birlikte kalan ödemeler için taksitlere bölünerek anlaşma sağlanmış, ancak seçim süreci vs. derken herhangi bir taksit ödenmemiş. yeni yönetim ilk taksidi ödeyerek ve ilave ödeme yapmayı önererek firmaya verilen teminat mektubunun vadesini 1 yıl uzatmak için anlaşma sağlamaya çalışılıyormuş. bir proje için alınmış para var ancak şu anda o para ortada yok, muhtemelen sporcuların ödemeleri ve/veya acil ödemeler için harcanmış olabilir. ihtiyaç duyulan yerlere fon aktarılmasında problem görmüyorum ancak yatırımların ve sonraki dönemlerde kazanılacak gelirlerin nasıl tüketilmiş olduğunu göstermek açısından örnek teşkil edebileceğini düşündüğümden, paylaşmak istedim. yeni yönetimin kaynak yaratılması ve borç geri ödemeleri konusunda önemli çalışma yapması gerekli gibi görünmekte, umarım sportif faaliyetler için kamp dönemlerine kadar işler istenildiği gibi gerçekleşir.
  • 17
    yüklü miktarda ve uzun vadeli kredi çektiğimiz vakit hiçbir sorunumuz kalmaz. bizim mali sorunumuzun temel aktörü kısa vadeli borçlardır. bu borçları uzun vadeye yayabilirsek kulübün mali sorunu kalmayacaktır. artan gelirler hem uzun vadeli kredileri ödemeye hemde kulübü döndürmeye yetecek boyutta.

    adnan polat yönetimi devam etmiş olsaydı bunu yapacaktı ama şimdi ünal aysal yönetimi yapacak.

    medyanın abartmasına kapılmak yanlış bir düşünce olur.
  • 18
    borçların yeniden yapılandırıp, uzun vadeye yayılması şu durumda artık allah'ın emri olmakla beraber, bu uzun vade süresince kulübe gelir kaynağı yaratıl(a)madıktan sonra o uzun vadede bir bakarsın şıp diye gelir, alacaklılar yine kapıya dayanır. e bu kulüp nasıl gelir yaratacak; hisse satacak para toplayacak kaldı ki şu aşamada galatasaray hissesi alacak kişiye "üstün galatasaray aşığı" madalyası vermek gerekir, helal olsun derim. devam edersek, başkanımız ünal aysal "ben prensibim gereği bir mal almadan başka bir mal satmam" dedi. bundan yola çıkarak riva arazisinin (üstündeki sanırım onlarca olan hacizlere rağmen) bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini, gerekeceğini anlıyoruz ve bunu yapmadan bir adım önce de başkanın rivanın 10 sene önceki halinde olan ama gelecek 10-15 senede riva gibi değerlenecek bir araziyi kulübe kazandıracağını anlıyoruz. son olarak da lütfen biri adamızı* şu an işletmecisi olan şahsın elinden alsın ve kendi işletmeye başlasın. o ada konumu itibariyle bulunmaz bir nimettir. bünyesinde sayısız işletmeci, iş adamı, bürokrat bulunduran koskoca galatasaray kulübü illa ki kendi malını kendisi işletip, kulübe gelir yaratacak hale getirecektir.
  • 20
    --- alıntı ---

    sonda yazacağımı başta yazayım…

    evet; galatasaray kulübü’nün ve sportif aş’nin mali verileri pek iyi değil. zira bu verilere bakıp “çok iyi durumdayız” demek en başta kendi mesleğime ihanet olur. ancak mali analiz ne kadar mevcut resmi gösterse de aynı zamanda gelecek için ipuçları da verir. benim kişisel olarak iyimser olduğum nokta işte tam burada başlıyor. bunun için önemli sebeplerim var. çünkü galatasaray’ın şu an yaşadığı mali sıkıntılar bugünün konusu değildir. mesele eskiye dayanır.

    gelin anlatayım…

    tarih mayıs 2000… yer kopenhag… galatasaray, türk futbol tarihinde bir ilki başarıyor. uefa kupası finalinde arsenal’ i yenip kupaya uzanıyor. hikâyeyi biliyorsunuz, detaya girmeyeceğim… ancak bugünün meselesi ta orada; bizimkilerin kopenhag sokaklarında dolaşan arsenal taraftarlarının boyunlarındaki “özel final” atkılarına bakıp hayıflanmasında saklı:

    uefa finaline çıkan ama bir özel atkıyı yaptıramayan kulüp!

    tarih kasım 2000… uefa kupasından sonra süper kupa’ da alınmış, müzemizde… ancak kulüp yönetimi sportif aş diye bir şirket kurmuş; kulübün bütün gelirlerini buraya devretmiş; şirketinde yüzde 21’ini aig adlı uluslararası fona devretmiş. alınan para 21 milyon amerikan doları.

    nereye harcandı? nasıl harcandı? bilemiyorum, hatırlamıyorum… hatırlamak da istemiyorum açıkçası. aklımda denizlispor’dan alınan bülent kalmış bir tek… neyse, devam edelim.

    tarih aralık 2002… çok geçmeden aig ile galatasaray arasında anlaşmazlık başlıyor. yönetim sanıyor ki aig kulübe deli gibi sermaye akıtacak.

    nerdeee!

    tersine açıkça belirtilmiş “her yıl kârın yüzde 25’i temettü, yani kar payı olarak dağıtılır” koşulu var anlaşmada.

    ödeniyor, ödenmiyor bu paralar.

    sonuçta mahkemelik oluyoruz… iş tahkime kadar gidiyor.

    tarih şubat 2004… aig ile anlaşıyoruz. buna göre aig’ nin elindeki hisseleri satın alıyoruz. parayı kim veriyor? ünal aysal! tam da adını ilk duyduğumuz zamanlar. hisseleri geri almak için aig’ye 23,5 milyon usd veriyoruz. 9 milyon dolar da cabası…

    (demek ki kimse masum değil. uefa kupası’nı kazandıran da faruk süren, aig anlaşmasının zeminini hazırlayan da… bu borçlar taa o zaman başladı. tarihe not düşelim: eğer aig ile sulh anlaşması imzalanmamış olsaydı; kulübün kayyuma atanma tehlikesi vardı…)

    tarih ocak 2006... dönemin “eski” yöneticilerinden adnan polat tv’ye çıkıyor ve galatasaray için bağış toplamaya çalışıyor. kampanyanın sebebi fifa ya ödenmesi gereken muaccel borç. yaklaşık 1,5 milyon usd.

    hatırladığım spehar’ın ödenmemiş bonservis bedeli için oluşmuş borç. para toplanıyor; ama adnan polat hedeflediği tutara ulaşamıyor. arşivimde turgay kıran’ın “bu kampanya şık olmadı” açıklaması da var; ama detaya girmeyelim. işin özü: 1,5 milyon usd’lık borç için bağış kampanyası düzenlenme zorunluluğu oluşuyor. halimiz bu…

    tarih nisan 2006… yeni yönetim göreve gelmiş; ya da yeni gelecek… aysal’a verilen “bir yılda hisseyi geri alacağız” sözü yerine gelmemiş. hisseleri pek geri alacak gibi de değiliz. sonuçta canaydın, aysal’a kısa sürede hisselerin geri alınamayacağını ve piyasaya satabileceğini söylüyor.

    öyle de yapıyor aysal… 32.5 milyona aldığı hisseleri piyasaya 38,5 milyon dolardan satıyor. bunun 3,5 milyon usd’ ı kulübe kalıyor. geri kalan 2,5 milyon usd aysal’ın kârı.

    öyle fatih altaylı’nın yazdığı gibi astronomik bir bedel değil. bu kulüp kasasından ödenen bir faiz de değil. kulübün zorda olduğu bir dönemde; tekrar kulübe geri satma opsiyonu ile bu hisseleri satın alıyor ve vadesinde geri vermek istiyor; kulüp hisseyi geri alamayınca piyasaya satıyor. piyasaya sattığı bedelden 2,5 milyon usd gelir elde ediyor.

    esra sahici-ayşegül akyarlı güven imzalı haberin linki: http://arama.hurriyet.com.tr/...news.aspx?id=4220757

    tarih temmuz 2010… yılların belası; kulübün sırtındaki şirket birleşme sıkıntısı nihayet gideriliyor. sadece giderlerin olduğu futbol aş ile sadece gelirlerin olduğu sportif aş birleşiyor. ancak bunun ciddi bir maliyeti de var. yaklaşık 80 milyon usd’lık konsorsiyum kredisi kullanılıyor. verilen teminatlar sportif aş hisse senedi rehini, stat gelirleri temlikleri, tff yayın gelirleri temlikleri, riva ipoteği. dönem adnan polat dönemi.

    tarih ocak 2011… meşhur olaylı açılış. adnan polat gösterdiği ilginç tavırla kulüp ve taraftarın tepkisini çekiyor. sportif başarısızlık üstüne tuz biber ekiyor ve olaylı mali genel kurul sonrası mayıs ayında seçimli olağanüstü genel kurul kararı çıkıyor.

    tarih mayıs 2011… ünal aysal tarihi bir oy farkı ile galatasaray başkanı seçiliyor. önünde ödenmemiş ciddi bir borç yükü var. ilginç bir yola başvuruyor: hisse senedi satışı.

    daha önce hiç hisseler piyasaya satılmamış. yaklaşık 180 milyon tl gelir elde ediliyor ve halka açıklık oranı yüzde 55’e geriliyor.

    en başta bu satış eleştiri alıyor. ancak sonradan uygulanacak bir yöntemin ilk aşaması oluyor bu satış. hisse senedi satışı ile gelen bedel ile hem vadesi gelen borçlar ödeniyor hem de takım yeniden kuruluyor. bu arada gelirler hızla artmaya başlıyor. daha ilk yılda neredeyse yüzde 100’e yakın gelir artışı var.

    tarih mayıs 2012… ilk bedelli sermaye artışı. hem negatif öz kaynakta iyileşme oluyor hem de 118 milyon tl nakit kaynak yaratılıyor. fiili olarak hisse senedi satışının bir kısmı kadar kaynak çok fazla çaba sarf etmeden geliyor.

    tarih eylül 2012... ikinci bedelli sermaye artışı talebi.

    tarih mart 2013… ikinci bedelli sermaye artışı talebini spk reddediyor. genelge üstüne genelge değiştiriliyor. sportif aş’ye özel yönetmelikler çıkıyor.

    tarih mayıs 2013… üçüncü bedelli sermaye artışı talebi.

    tarih ekim 2013… yönetmeliklere uygun hale getirilen sermaye artışı talebi için spk görüşmeleri devam ediyor.

    tarih şubat 2014… üçüncü sermaye artışı talebi şartlı kabul ediliyor. nakit para girişi engelleniyor. ancak bir şey başarılıyor. galatasaray’ın iştiraklerinin doğduğu 2000 yılından beri ilk defa öz kaynak bu kadar “pozitife yakın” hale geliyor: – 46 milyon tl.

    mayıs 2014’teyiz.

    neden bu kadar eskiye kadar gidip olan biteni yazma ihtiyacında olduk?

    tek bir sebepten… kulüp en son alp yalman döneminde borçsuz haldeydi. 1996’dan bu yana bu kulüp borçlu durumda.

    bugünkü borçlar bugün oluşmadı yani…

    her gelen yönetim borçların üzerine biraz daha ekledi.

    mayıs 2011’ den bu yana ise borçların artmadığını yerinde saydığını görüyoruz daha ziyade. ancak sıkıntıyı gider yönetiminde yaşıyoruz. çok iyi kazanan ama kazandığından daha fazla harcar hale gelen bir kulübüz.

    kazançtan daha fazla harcadığınızda sonraki senenin kazancından yersiniz. ancak gelir artış hızınız yavaşlarsa sorun yaşamaya başlarsınız.

    hep bahsettiğimiz üzere “büyüyerek büyüme” modelinde farklı bir evreye girmek durumundayız. gelirlerin artışı çok önemli ve yazının başında bahsettiğim iyimserliğin sebebi. ancak bu modelde de sonuçta gelirin artış hızı ileriki dönemde yavaşlamaya başlar ve eğer giderleri daha az artar halde tutmazsanız hüsrana uğrarsınız.

    bu sebeple artık “gider disiplini” dönemindeyiz.

    kazandığımız kadar harcayacağız.

    olması gereken de bu!

    ancak…

    maalesef…

    acı reçeteyi birisinin sunması gerekli…

    --- alıntı ---

    volkan yılmaz’ı twitter’da takip etmek için: https://twitter.com/Baltali_Ilah_05

    kaynak: http://www.iskenderbaydar.com/
  • 21
    - türk telekom arena tamamlandıktan sonra fersah fersah artan tribün gelirleri,
    - maç günleri stat içerisindeki gsstore cirosu ve türkiye genelindeki ürün satışlarının inanılmaz artışı,
    - 11/12 sezonundan sonra gelen sportif başarılar (lig şampiyonlukları, şampiyonlar liginden gelen gelirler)
    - sponsorluk anlaşmaları,
    - hisse satışları,

    hepimiz umuyorduk ki 2-3 seneye kalmaz 500 küsur milyonu aşan borç en kötü yarı yarıya azalır. ancak, mali kongrede görük ki borcun azalmasını bırakın artması söz konusuymuş.

    şimdi merak ettiren söz konusu maddi kaynaklar olmasaydı şu anki durumumuz bundan kötü olur muydu? kasaya giren milyonlara rağmen bu borç azalmıyorsa, bir spor kulübü başka türlü bu borcu nasıl eritebilir?

    tek tutunacak dalımız riva kaldıysa bu işte ciddi sıkıntı var demektir.
  • 24
    2011'de çok iyi bir transfer süreci geçirdikten sonra ** 2012'de amrabat, 2013'te chedjou, 2014'te ara transfer dönemiyle patlattığımız mali durumdur. yani aldığın oyuncunun parası < katkısı olmak zorunda. yoksa patlıyorsun. mesela muslera 7 küsür milyondu. 3 senedir sırtlıyor bizi.* sneijder pahalıydı ama attığı gollerle yaptığı asistlerle parasını çıkarttı/çıkartıyor.* takıma katkısı muazzam. burak 5 milyon euro'ydu. geçen seneki futboluyla * kat kat ödedi 5 milyon euro'yu. ama her oyuncu parasını çıkartacak oyunu oynamıyor ve transferdeki başarımız düşüyor. tabi bu futbolcuya ödenen para ve başarı arasındaki ilişkiye dayalı nokta. işin borsa falan kısmına girmiyorum. tabi başarının ekstraları da var. artan kombine ve store satışı gibi.

    şimdi balotelli'ye 25 milyon euro ödesek * yıllık da 5 milyon ödesek ve bu adam bizi önümüzdeki 3 sezonun lig şampiyonu yapsa, şampiyonlar liginde bir 2. tur, iki de çeyrek final yapsa ödenen parasının kat kat fazlasını çıkarır. maddi olarak çok çıkartmasa da manevi olarak çıkartır.
  • 25
    bu durumla ilgili pek bir şey bilmesem de bildiğim bir şey var ki o da eğer liberal kapitalist sistemde rekabet içerisinde yer alıp başarı peşinde koşmak istiyorsan ya çok zengin bir baban olacak ya da devlete/bankaya borçlanarak bunu yapacaksın. ikinci yolda devlet ile baba aynı metafor olarak kullanılabilir.

    borçlu olmayan en ufak bir kurum dahi bu sistemde olamaz. zira sistemin işleyişi borçlanarak büyümek. bunu ilk elden deneyimlemiş bir ailenin çocuğu olarak, devlet politikalarının dengesizliğinin mevcut borçlanarak yapılan yatırımlardan çok daha önemli olduğunu biliyorum. ekonomik dengenin ince çizgiler üzerine kurulduğu düzen seni klasik kapital borçlanmaya itiyor, üstüne de seni buna bağımlı hale getirecek yaptırımları direkt sana uyguluyor ya da bu uygulamaları bazen af çıkartarak daha fazla borçlanmaya teşvik ediyor. bu sebeple hiçbir kurum/şirket/dernek adını ne koyarsanız koyun devlete karşı muhalif bir tavrı sergileyemez. amerikalı ya da avrupalı gibi büyümek için borçlanmak doğrudur ama üçüncü dünya ülkesindeysen ve devlet politikan sürekli ama sürekli değişiklik ve dengesizlik gösteriyorsa, bir kitap uğruna ocaklar sönüyor, bir gemi uğruna hırsızlıklar aklanıyorsa sen borçlandığın kadar susmak ya da desteklemek zorunda kalırsın. deli işi.

    basit ve güncel örnek: üniversitede okumak yatırım yapmaktır. kendine yatırım yaparsın. büyümek için lazımdır. bunun için öğrenim kredisi alırsın. okul bitince ve kapital sisteme girince bu para senden istenir, sen de onun parasını kazandığın paradan biriktirerek ödersin. ya da öğrenim kredisi affı çıkartır, ödemek için kenara ayırdığın ya da ayırmayı düşündüğün para bu afla cebinde kalır. aslında kalmaz. sen o parayla gider araba/ev/şirket bir yatırım yapmayı tercih edersin. başlangıç sermayen odur ama tamamını karşılamaz, tekrar kredi çekersin ve haliyle tekrar borçlanırsın devlete/bankaya. yatırım için borçlanmak bu sistemin doğası. batarsın ya da çıkarsın o kısmında çok değişik denklemler ve etmenler işin içine dahil olur (üstteki paragrafta dediğim ekonomik dengesizliği etkileyen devlet politikaları mesela) ama sonuçta bu gereklidir.

    galatasaray'ın mali durumunun da bu örneklerden farkı yok. aslında var. en azından daha fazla borçlanmanı sağlayacak kredibiliten için elinde büyük taşınmazlar mevcut. borçlanma ile kar etmek zıt şeyler olmuyor her zaman.
App Store'dan indirin Google Play'den alın