• 1801
    geçen sene muslera' yı ve eboue 'yi almak için bir ay bekledik. inanmayanlar açsın sayfasını baksın. süpriz bir isim olan melo' yu da hatırlatırım yurtdışı kampına getirmiştir. yani sonuç olarak hızlı transfer yapmadığı ortadadır. lütfen kötülemeden önce bir düşünün. alacağı oyuncular takıma tam monte edilecek adamlardır bunun bilincinde hareket ettikleri ortadadır.
    tek yanlışları melo'yu almamaktır onu da yakın bir zamanda halledeceklerdir.
  • 1802
    yaptığı/yapamadığı transferlerin fatih terim ile alakası yoktur. listeyi fatih terim'den almamışlardır. hatta bizzat ünal aysal hocanın gözü önünde yırtıp atmış. mesela hocanın ısrarla istediği "parası neyse verin" dediği felipe melo'ya ısrarla sözleşme imzalatmıyorlarmış. umut bulut da yine hocanın düşünmediği transferlerden biriyken şapkadan çıkmış. oussama assaidi'yi hoca bile tanımıyormuş yakın çervesine sorduruyormuş tanıyan var mı yönetim önerdi diye. hocanın hamit'in alınmamasına gönül koyduğu da gelen bilgiler arasında.

    inandırıcı görünmeyebilir ama ben eminim bunlardan. taraftar da emin olacak ki fatih terim başlığında transferlerle ilgili kimseyi göremiyorum. her gün bi caps her gün bi övgü. demek ki tek sorun yönetimde.

    edit: ironiyi anlamayan nesle aşina değilim
  • 1804
    taraftar, medya, camia ve spor kamuoyu üzerinde şampiyonluk ile perçinlenecek üstünlük duygusunu kuramamış ve koruyamamıştır. şampiyon olan takımın taraftarı neredeyse tüm kombineleri tüketmişken daha agrasif ve psikolojik üstünlüğü sürdürecek hamleler yapamamış gözükmektedir. stat ile ilgili konu karmaşası içine çekilmesi belkide zaman kaybı yaratmış olabilir. ancak mayısın ortasından temmuzun başına geçen sürece taraftarın heyecanını devam ettirebilecek hamleler yapılmamıştır. transfer konusu zaten klasik hale gelen ve kanıksadığımız bir durum, tarih verip yapamamak ise bu güven kaybı konusunda adeta zirve noktası olmuşturmuş yönetimdir. bir çok tecrübeli yöneticiyi içinde barıdırsa da yönetim ekip olarak yeni ve işleri öğreniyorlar diye düşünüyorum ve kendileri hakkındaki olumlu ve destekleyici tutumumu sürdürüyorum.

    edit: güvendiğimi söylemişim yazının sonunda bunu haksız çıkarmadılar ama yazının ilk kısmında baya döşemişim yönetime. hepsini 1-2 hamle ile yutturdular bana, stat işi halloldu, özellikle hamit transferi ile taraftarın şampiyonluk tılsımı geri geldi. ilk entry girerken bekle la biraz demiştim ama moralim bozulmuştu, madem öyle kapaklardan kapak beğenelim.
  • 1809
    (bkz: diyeceklerim var hakim bey)

    şimdi çok düşündüm bu entry'i özel olarak ünal aysal'ın başlığına mı yazayım yoksa buraya mı diye çok düşündüm ancak hem ünal aysal'ın da yönetim kurulu üyesi olması; hem de genel olarak bu başlığa daha çok uyması sebebiyle buraya yazıyorum.

    bundan 1 sene 3 ay öncesine gidelim hemen. hatta direkt 13 mayıs 2011 gecesi desek çok daha iyi olur. ünal aysal ve ekibi göreve gelmeden önce verdikleri vaatler:

    - en az 3 yıldız alacağız. bütçe sınırımız yok, sıfırdan takım kuracağız ve parası neyse harcayacağız. başarı başarı bla bla bla.

    en az 3 yıldız sözü bizzat başkan tarafından sözcü gazetesindeki röpörtajda verildi. bir kere böyle bir söz vermek yürek isteyen bir şey. çünkü yıldız dediğin şey, futboldaki anlamıyla tamamiyle göreceli bir kavram. bana göre sabri sarıoğlu bu takımın yıldızıdır, sana göre fernando muslera yıldız değildir. ancak başkanın yıldız kelimesinden çıkardığı anlam "kalitesi herkes tarafından kabul edilmiş" oyuncu gibiydi ve yıldız transferi yapılmadı.

    bütçe sınırımız yok dendi, hocanın istediği her tuzlu oyuncuya surat asıldı. lukas podolski, xerdan shaqiri gibi isimler bunlara en güzel örnekler. belki bu oyuncular gelseydi şampiyonluk değil son maça, play-off'a bile kalmazdı. dolayısıyla bu söz de tutulmadı.

    başarı sözü kısmen tutuldu, umarım tamamiyle tutulur.

    - reyes, ujfa, forlan üçlüsü bitti dendi, başkan özel uçağıyla madrid'e uçtu. ujfa'yı alıp geldi.

    ben üçünü de istemiyordum, o ayrı konu. ancak galatasaray spor kulübü başkanı eğer bir futbolcu için "alacağız, oldu bitti" gibi ifadeler kullanıyorsa; o futbolcu maliyeti ne olursa olsun alınmalıdır. nihat özdemir bile mehmet topuz transferi sürecini anlatırken "ibrahim toroman'ı beşiktaş'a kaptırmıştık, mehmet topuz'da ismimiz geçtikten sonra beşiktaş'a kaptıramazdık. parası neyse verip aldık." diyor. doğru mu bu hamle ? tabii ki değil. ancak sen ağzından çıkan söze hakim olamıyorsan bunun faturasını ödemelisin. 25 milyon taraftarı ve yarım asırlık tarihi olan bir kulübü yöneten bir başkanın ağzından çıkan söz senet olmalı. dolayısıyla bu söz de tutulmadı.

    - 3 temmuz'dan beri içinde bulunduğumuz süreç :(

    başkan taraftarın gazıyla "bu ateş üfleyerek sönmez, çözüm zamana yayılamaz" dedi. dedi de ne oldu ? üfleyerek sönmez dediği olayı osurarak söndürdüler. çözüm zamana yayılamaz dedikleri olayı 1 sene sonra mahkeme koridorlarında bitirdiler, ocak 2013'ten önce yargıtay'dan sonuç çıkmaz deniyor. galatasaray spor kulübü başkanı bu tür olaylarda bir söz söylüyorsa arkasında durmalı. ya lobi çalışmaları yapıp şikecileri anasından doğduğuna pişman etmeli, ya da hiç böyle bir söz söylenmedi. sonuç olarak söylenenler gerçeğe dönüştürülmedi, bir söz daha yutuldu.

    - küçük bir olay olsa da ahmet çakar'ın yıllar evvel oynanan manchester united maçında şike yaptığımızı söylemesi üzerine dava açıldı.

    sonucunu bilen var mı ? 1 sene oldu güya dava açılalı. ya 1 senedir bu dava görülmedi *, ya dava görüldü ama bize söylenmedi (u: hani şeffaflık :(), ya da böyle bir dava hiç açılmadı. sonuç ? elle tutulacak bir şey var mı ? evet var. taraftar yine kandırıldı.

    - euroleague women 2012 final8 organizasyonundaki galatasaray - fenerbahçe maçı. güya olaylar için dava açılmıştı :(

    yukarıdaki maçta skandal olaylar oldu. fenerbahçeli taraftarlar üzerimize atılmadık madde bırakmadı, üstelik polisten dayak yedik. abdurrahim albayrak kalp krizi geçirdi. allah koroun albayrak'a bir şey olsaydı hesabını kim verecekti ? taraftar baskısı yüzünden "hukuki olarak takipçisiyiz bu olayların !!!1111!!!" dendi ve iş bitti. hala takipteyiz sanırım.

    - oktay mahmuti olayları, "koç takımda kalacak, sözleşmesi görüşülüyor" dedi.

    oktay hocanın sözleşmesinin uzatıldığı resmi yayın organlarımızdan galatasaray.org tarafından duyruldu. küfürdü kelamdı derken ünal aysal yine oktay hoca konusunda "sözleşmeyi imzaladık ama kendisi ceo olmak istiyor, görüşüyoruz." dedi. sonuç ? oktay hoca bugün efes'in koçu. biz resmi sitemize, başkanın ağzından çıkan söze inanmayacaksak kime inanacağız ? bugün ergin ataman bizim koçumuz gibi gözüküyor, oktay hocada yaşanan sürecin ergin hocanın yeni koç olmasında yaşanmadığı ne malum ? sonuç; başkan bir sözünü daha yuttu, taraftara verilen söz tutulmadı.

    - lütfi arıboğan ile görüşmeler.

    oktay hoca ile ilgili açıklamaların yapıldığı gün başkana sorulan "lütfi arıboğan'ın basketbol şubesinin başına geçeceği konuşuluyor ?" şeklindeki bir soruya "ne lütfi arıboğan'ı ? ilk defa sizden duyuyorum" cevabı verildi. sonuç ? bir hafta sonra lütfi arıboğan kulüpte görev aldı. biri başkanın ağzından çıkan söz mü dedi ?

    - 25 haziran 2012 :(

    başkan bir heyecanla "25 haziran haftasında tüm transferleri bitireceğiz" dedi. olmadı. "3-5 gün sarkabilir." dedi, tutmadı. 1 hafta geçti verdiği sözün üzerinden, sabri ve necati ile anlaştık :( umut ve dany takıma katıldı. transferler bitmedi, bir söz daha yutuldu.

    kimse demiyordu ki 25 haziran'da transferler bitsin, illa bu tarihte isteriz diye. pek tercih edilmese de ağustos'a kadar beklenirdi bu transferler için. boş bir beklenti oluşturuldu ve bir güzel taraftar kandırıldı, yine bir şey yok.

    - başkan lig tv'ye, ömer güvenç'e konuk oldu.

    kim bu ömer güvenç ? galatasaray'ın kadrosunu karşı yakaya sızdıran kişi. konuğu kim ? maç kadrosunu sızdırdığı takımın kulübünün başkanı. başkan ne diyor ? çilekli pasta, seksi kulüp. sonuç ? midesizlik.

    - geçmiş olsun mesajı :(

    şike ve silahlı suç örgütü yönetmekten ceza almış kişi ve kişilere baş sağlığı mesajı da nedir ? adam suç işlemiş beyler ? biz sizden onlara onlar gibi davranın demiyoruz, onlar bize nasıl davranıyorsa aynısını yapın. ama bi dakka, biz galatasarayız :(

    başkan futboldan, veya genel olarak spordan anlamıyor olabilir. nitekim galatasaray spor kulübü başkanı olmak için, ya da kulüp yönetmek için illa futboldan anlaman da gerekmiyor. ama futboldan anlamıyorsa futboldan konuşmasın başkan arkadaş, olmuyor çünkü. sen konuşma başkan, konuşunca sapıtıyorsun.

    bizim bir yönetim kurulumuz var mı ? var. orada her branşın bir sorumlusu var mı ? var. ali dürüst, gel kardeşim buraya. futbol şubesiyle ilgili bir tek sen konuşacaksın medyaya. başka birinin ağzından laf çıkarsa sorumlusu sensin. lütfi arıboğan, aynı şekilde basketbolda senin sözün senettir. mehmet cibara, voleybolda tek yetkilimiz sensin, medyayla sen muhattap ol dersen sorun çıkmaz. biri diyor şunla ilgileniyoruz, sonra ali dürüst diyor ki yok öyle bir şey. sonra emir sarıgül çıkıyor ortaya "vöhey yıldız alacağız" diyor, çorba oluyor ortalık.

    başkan sadece kulüpsel konularla ilgili açıklama yapsın. sportif aş ile, statla, kurumsal yapıyla ilgili konuşsun. transfer mi soruldu kendisine ? "iyi oyuncuları kadromuza katacağız, çalışıyoruz." dersin. yuvarlarsın sportif konuları, seksti çilekti gerek yok bunlara.

    sözün özü, umarım yönetim kendini toplar. kağıt üzerinde değil fiilde sınıfta kalıyorlar çünkü.
  • 1810
    lisedeyken sınıfta çok sevdiğim iki eleman vardı. bir tanesi kavgacı, tarlabaşı orjinli, "mahalleli" jargonuna sahip bir adamdı. diğeri ise
    az konuşan, arka sırada kafka okuyan keyifli bir adamdı. ikisiyle de çok iyi arkadaş olmama rağmen hep ayrı ayrı görüşürdüm. çünkü;
    beraber iyi bir üçlü olamazdık. başlıkla ne alakası mı var, ben de bilemedim... (bu arada beni sorarsanız ben de sarışın, güçlü ve avrupalı
    öğretmenleri sınıfta görmeyi dileyen bir adamdım. )

    (bkz: fatih terim)
    (bkz: adnan öztürk)
    (bkz: ünal aysal)
    (bkz: ali dürüst)
    (bkz: bülen tulun)

    http://www.eksisozluk.com/...=ne+mozai%C4%9Fi+lan
  • 1811
    eleştirilmesinin sebebi, en azından kendi açımdan, tutarsız söylemleridir.

    transfer gibi taraftarın en çok heyecan duyduğu olgulardan olan bir durum hakkında, taraftarı beklentiye sokup, bu beklentiyi defalarca boşa çıkarmak ister istemez bir güven zedelemesi oluşturmaktadır. kimse yönetimi o tarihleri söyletmeye zorlamadı, ne gerek vardı sözler tutulamayacaksa veya katedilen aşamalar yeterli düzeyde değilse?

    açıklamalar yapılmasa, büyük çoğunluk ses çıkarmayacak çünkü, geçen senenin tecrübesiyle güzel takviyelerin geleceğinin farkında, ancak ''sadece bir transfer temmuz'a sarkabilir'' diyip de temmuza gelmişken, 'bahsettiğin' transferlerin hiçbirini hala yapamadıysan, kimse kusura bakmasın taraftar bu konuda kızmakta da eleştirmekte de sonuna kadar haklıdır.
  • 1814
    söylediği hiç bir söze asla güvenilmemesi gereken, taraftarına yalan söyleyen, bir anlamda taraftarlarını aptal yerine koyan oluşum.

    sadece ünal aysal yönetimi değil, geçmişten bu güne tüm yönetimlerin yapısı budur. taraftarı ciddiye almamak, taraftarı aptal yerine koymak...

    galatasaray yönetimleri galatasaray lisesi kökelilerden oluşur ve bu kişiler liseli olmayanlardan nefret ederler. hani galatasaray lisesi mezunu 20 bilemedin 30 bin kemik taraftar bulsalar stada bile sadece liseliler girebilir diyecekler. o yüzden liseli olmadığı sürece taraftar umurlarında bile değildir.

    ha iş kombine ve ürün satışına geldimi ya da önemli bir maç öncesinde taraftar desteğine ihtiyaç duyuldumu resmi siteden bir iki görsel hazırlar, tribün gruparına bedava biletler dağıtıp jesat yapar, balık hafızalı taraftarlarda yerine getirilmeyen sözleri unutur gider. büyük yönetim, büyük başkan diye bağırır durur.

    her toplum hak ettiği şekilde yönetilirmiş, yapacak bir şey yok.
  • 1815
    geçen sezon oynadığı hiçbir maçta varlık gösteremeyen, faydasından çok zararı dokunan sabri sarıoğlu 'na yıllık 1milyon 250bin dolar garanti para verip, geçen sezonun yıldızı felipe melo için 300bin 500bin doların hesabını yapan yönetimdir.
    bi de takım içi denge diyosunuz lan. ben melo'nun yerinde olsam sabrinin 1250000$ kazandığı yerde 5milyon$dan aşşa inmem.
  • 1819
    sürekli eleştirilmesini anlamsız bulduğumdur. şuan için yönetimi eleştirebileceğimiz tek nokta başkanımız ünal aysal'ın klasikleşmiş transfer için tarih verip sonrasında oluşturduğu beklentiyi karşılamamasıdır.. ancak ben yok melo'ya gerekirse 4 verip hemen alacaksın, yok forvet nerede, yok hala kanatlar yok yönetim ne yapıyor tarzı eleştirileri çok gereksiz ve fazla heyecanlı buluyorum açıkçası, karşısına da örnek olarak fenerbahçeyi göstermek iyice yanlış. hem fenerbahçe'nin gelir-borç durumu bize göre daha iyi, hem yönetim anlayışı olarak yöneticilerin cebinden para vermesi bizde hiç gözlenmezken onlarda sık yaşanıyor, hem de bu bonkörlüklerinin sportif karşılığını alamıyorlar ki bu paraların harcanmasının yegane sebebi sportif başarı. yönetim eğer amrabat'a 7.5 milyon euro önerebiliyorsa, emin olun diğer transfer çalışmalarında da gereken paraları vermekten çekinmeyecektir, koskoca ünal aysal'ın, sıfırdan 1 milyar dolara yakın serveti tek başına yapmış bir tecrübe ve yöneticilik abidesinin bu konuda bizden alması gereken fazla tavsiye olduğunu da sanmıyorum. o yüzden diyeceğim odur ki gs taraftarı olarak yönetimimize tam destek parolasından vazgeçmeyip sabırlı davranmalıyız.
  • 1821
    1 - ilk olarak gerekli yerlere gerekli ayarları verip galatasarayımızın hakkını sonuna kadar savunup şerefli bir şekilde dimdik ayakta dursunlar yeter.
    2- ikinci olarak takım kadrosunun bariz eksikliklerini gerekli zamanda doldursunlar. he biz öyle dünya yıldızları filanda istemiyoruz. iyi mal iyi para sonuçta sermayen ne kadar çok olursa o kadar çok kazanırsın.
    3- son olarak sadece futbola değil diğer branşlar içinde takımları güzel idare etsinler. sonuçta her dal kendi yağında kavruluyor. maksat yönetebilmek.
  • 1822
    savunulacak hiçbir yanı olmayan yönetim. bi kere bülent tulun gibi biri var aralarında.

    evet, transfer konusunda da son derece beceriksizler. hiç kimse kalkıp dünya yıldızı alın demezken berbatov, milito, forlan gibi adamları kendileri açıklıyolar. üstelik bi bu sene de değil. geçen sene de yaptılar aynısını. ala ala riera'yı aldılar.

    oktay mahmuti'ye yaptıklarını da unutmadım henüz.
  • 1823
    transfer konusunda eleştirilmesini normal bulduğum yönetim. şimdi öncelikle takımın eksiklikleri zaten sezon devam ederken belliydi. nitakim grande * de eksiklikleri sık sık dile getirmekteydi. biz taraftarlara bile sorsalar kimlerin gitmesi, nerelere transferler yapılması gerektiğini söylerdik. bu kadar açık olan mevkilere sezonun kapanmasının üzerinden neredeyse 2 ay geçmesine rağmen henüz bir takviye görememiş bulunmaktayız. hatta gitmelerinin farz olduğu herkes tarafından kabul edilen futbolcuların * dahi durumu kesinleşmiş değil. bu oyuncular yollansa idi, belki gelecek transferler için atılan adım olarak değerlendirilebilirdi. biz 2011-2012 sezonunun şampiyon takımıyız. biz 2012-2013 sezonunda şampiyonlar liginde yüksek hedefleri olan bir takımız. dolayısı ile ne kadar evvelden eksikliklerimizi kapatırsak, başarı ihtimalimiz o kadar artar. zira başarı için takım halinde çalışmak gereklidir. çalışmak için de vakit gereklidir. vakit de nakittir. yönetim, transfer için bu kadar bekleyerek harcadıkları vakti, nakit olarak transferlere harcasa geri kazanımı yüksek olurdu bu transferlerin.

    bir de değerli başkanımız ünal aysalın transferler konusunda bizi hem tarih hem de isim konusunda önceden bilgilendirmesi hoşuma gidiyordu. fakat sözlerini tutamaması, kendisinin bendeki kredibilitesini biraz düşürmüş durumda. belki hiç konuşmayıp transferleri yine bu kadar geciktirse, sitemim bu denli yüksek olmazdı. lakin verdiği sözlerden "25 haziran, haziran'ın sonu, kamp dönemi" gibileri yalan olmuş durumda. umarım bundan sonra biraz daha hassas davranır bu konuda.
  • 1825
    05.07.2012 tarihi itibariyle başarısız bir yönetimdir.

    -bir kere transfer olayında çuvallamışlardır. gereksiz yere tutamayacakları sözler verip taraftarı beklentiye sokmuşlar sonunda hayal kırıklığı yaşatmışlardır. işin kötü yanı bu yaptıklarından ders almamakta hala taraftarı ümitlendirmeye devam etmektedirler yok pasanın üstündeki çilek yok at şeyinde kelebek gibi saçma söylemlerle.
    -aynı zamanda ülke içinde ki en yakın rakibi öyle ya da böyle transferlerini çatır çatır (hemde saha dışı bir çok sorunu olmasına rağmen) bitirirken galatasaray'da henüz hiç bir şey net değildir. bugün transfer sezonu bitse rakibin kadrosu yeni sezonu kaldıracak düzeydedir, galatasaray'ın ise bırakın yeni takviyeleri geçen yıl ki şampiyon kadro bile bir arada değildir(takımın kalbi ortasahası).
    -ufak hesaplar yapılarak, yabancı sınırının olduğu ve daha da kısıtlanacağı ülkemizde altın değerinde olan aynı zamanda galatasaray'a gelmeye istekli hamit altıntop gibi bir isime hala imza attırılamaması, felipe melo gibi şampiyonluğumuzun en büyük aktörlerinden biriyle anlaşılamaması gibi işlerde geçmişten ders alınmadığının bir göstergesidir. nitekim en son ufak hesaplarla kaçırdığımız iki oyuncu hala akıllardadır**.
    -bu kafa yapısıyla giderlerse işimiz yine fatih terimin şapkadan tavşan çıkarmasına kalacaktır, ya yine aklımıza gelmeyen alt yapı oyuncularından müthiş verimler alarak** ya da beklenmedik isimlerden beklentinin üstünde performanslar elde ederek** başarılı olmaya çalışacaktır imparator.
    - basketbolda ise galatasaray'a, galatasaray taraftarına basketbolu hatırlatan(evet spor sergi filan süpermiş lakin galatasaray taraftarının büyük çoğunluğu yaklaşık son 10 yıldır filan efes pilsen'i destekliyordu, charles gaines'li, dee brown'lı sezonlar gibi bir iki istisna sezon dışında galatasaray basketbol takımı sadece fenerbahçe maçlarında hatırlanan bir şube idi) yönetici hakan üstünberk'i takımda tutamayan, galatasaray basketbol takımına avrupada ki en büyük başarısını sağlayan(euroleauge'e ilk kez katılım ve ilk 8'in kıyısından dönme) oktay mahmuti'yi kovan bir yönetim burada da doğru işler yapamamaktadır. avrupada başarıya rağmen ligde şampiyon olamayan koçun biletinin kesilmesi zico'nun fenerbahçeden gönderilmesine benzemiş ve galatasaray'ın kuruluş amacı olan "türk olmayan takımları yenmek" anlayışının basketbolda olmayabileceğini bize göstermiştir. birde utanmadan olayı oktay mahmuti'nin ettiği küfüre bağlamışlar, galatasarayda çok güzel işler yapmış bir adamı taraftarın önüne atmışlardır. nitekim o çok önem verdikleri lig şampiyonluğu için beşiktaş ile oynanan play off maçlarına kaç yöneticinin gittiğine bakarsanız oktay mahmuti'nin ettiği küfürün az bile olduğunu sizde göreceksiniz.
    -saha dışı şike olaylarında ise ağırlıklarını koyamamışlar, rakibinin aleyhine olan bu durumdan daha da güçlenerek çıkmasına seyirci kalmışlardır. bir an bu olayların galatasaray'ın başına geldiğini düşünün. şöyle diyeyim sadece bir küme düşersek kendimizi şanslı sayardık, peki karşı tarafta neden bu olmadı da daha da güçlü bir şekilde bu süreci atlattılar? bunu da tüm galatasaray camiası kendine bir sormalı bence(taraftar olarak bizimde bunu düşünmemiz gerekir).
App Store'dan indirin Google Play'den alın