üçe ayrılmaktadır: can sıkanlar - iş yapanlar ve herhangi bir şey yapmayanlar.
misal vereyim, basketbol ve voleybol şubelerine bakan, amatör sporlar ile ilgilenen adamlar iş yapan adamlardır.
herhangi bir şey yapmayanlar, galatasaray'ın beşeri seçim koşulları nedeniyle o koltukta oturan ama etliye - sütlüye karışmayanlardır. bunlardan etliye sütlüye karışmamasına rağmen anlamsızca demeç vererek anlamsız hareketler içerisinde bulunan
cengiz özyalçın ve
nasuhi sezgin ikilisi, can sıkanlar kümesine girer.
can sıkanlar daha ziyade futbol ile ilgilenen, dışarıdan atanan
mehmet özbek'tir. zaten futbol şubesini de, burada "zombi" taşağı dönen, kulübü borçsuz bırakan son başkan alp yalman - levent nazifoğlu ikilisi öncesi ve sonrası diye ayırmak gerekir. futbol aklının mehmet özbek'ten alınarak alp yalman - levent nazifoğlu ikilisine kayması ile birlikte doğru işler yapılmıştır. objektif olarak konuşacağım, serdar ve tolga'ya verilen maaş ile serdar'a ödenen bonservis dışında 2016-17 transfer döneminde futbol şubesinde yapılan işlere "kötü" diyemeyiz. yerinde hareketlerdir.
ön libero için beklemek, ön libero gibi önemli bir mevki takviyesinin son güne kalması eleştiri noktası olabilir ancak lucas'a klopp'tan izin çıkmayacağını, tiote'nin sakat çıkacağını bilemezlerdi. diarra ile yapılan görüşmeler uzun sürdü ama biz bile taraftar olarak diarra konusunda "kesin gelsin amk" diyenler ve "abi maliyeti çok bu adamın, ffp sıkıntısı olur" diyenler olarak ikiye bölündük. tiote sakat çıkmasa, bugün futbol takımının her bölgesine gerekli takviyeleri yapmış olacaklardı. açıkçası ben 1.5m bonservis, 1.5m yıllık maaş ile anamızın liginde mücadele ettiğimiz sene tiote'yi diarra'ya tercih eden kesimdenim. seneye avrupa vizesi alınması halinde, hamit, sabri, donk gibi çöplerin elden çıkması faraziyesinde buradan açılacak bordro kontenjanı ile diarra kalitesinde bir adamın gelmesi, uzun vadede daha doğru bir hareket olurdu.
geçen sene yaptığım eleştirilerdeki minik paradoksu burada biraz daha açmak istiyorum. iyi kötü sabredip buraya kadar gelenler devam edebilir.
hamza hamzaoğlu özelinde, (bkz:
hamza hamzaoğlu/#1756368) şu entry ile sorunları tek tek açıklamıştım. bir kere daha söylüyorum, bu sözlük ortalama taraftar seviyesinin üzerinde bir yer olmasına, kadro mühendisliğindeki eyyamı neticesinde gerek taraftar, gerek kulüp nezdinde yaşanan bunca sıkıntıya ve sikilen zamanımıza rağmen bugün dahi hamza bu mecrada bile savunulabilmektedir. dolayısıyla sen, herhangi bir katkısı olmasa dahi hasbel kader 3 kupa kazanmış bir teknik direktörü kovamazsın. evet, mayıs ayında teşekkür edilip yollar ayrılmalı, en fazla sabri sözleşmesine kadar beklenmeli idi; ne var ki, bu durumda gelecek başarısızlıkta "neden hamzayı kovdunuz amın feryatları" denecekti. biz sonuç iyi ise uzun vadeyi düşünen bir memleket değiliz; dolayısıyla bu kumarı oynamadıkları için kızamam.
kendilerini savunmadığımı zaten az çok yazılarıma denk gelenler biliyor. öte yandan, borç içerisinde bir kulüpten bahsediyoruz. nasıl ki ergin ataman "bu adamlar bana yeter" dediği zaman "tamam hocam" deniyorsa, hamza da "benim çöplerim bana yeter" dediği zaman işine karışılmaması doğaldır. bugün "hamza'nın işine karışılması gerekirdi" diyen ben, empati yaptığımda, işimi iyi yaparken her gün patron gelip her boka maydanoz olsa "noluyoruz aga" derdim. evet, sabri sözleşmesi anında hamza'dan köy veya kasaba olmayacağı belli idi ama zaten borç da varken "transfer istemiyorum" diyen bir hocayı hemen her yönetim sever. düşünsene, ekstra maliyet çıkartmıyor. ha ucuz etten yahni olmayacağı belli idi ve cezasını en ağır şekilde hem onlar, hem biz, hem de kulüp ödedi.
hataları, hatanın istemeden yanlışın isteyerek yapıldığı kabulü ile yanlışları çok olan bir yönetim dursun özbek yönetimi. geride kalan bir senede mental olarak bizleri o kadar yordular, o kadar küstürdüler ki #yönetimistifa diyene "neden diyorsun kardeşim?" diyemem. gerçekten çok yorulduk bir sene. öte yandan işbilmezlikleri sayesinde başımızdaki riekerink bey ile hem takım, hem bizler iyi bir sinerji yakaladık. istifa elbette bir hizmettir ama artık yapılanlar ve mevcut durum ortada iken "yönetimi protesto için maça gitmiyorum" dememeliyiz. şu anda cdm gibi kritik bir eksiğe rağmen ligin en etkili kadrosu olabiliriz. destek ile yürüyebiliriz. belli ki futbol aklı yalman-nazifoğlu'na kaydı. bu eksenin mözbek'e kaymaması tek temennimizdir.
ayrıca yaptıkları pozitif eylemlerden biri de fbtv2'nin akreditasyonunu iptal etmektir ki yiğidi öldürüp hakkını vermek gerekir. ilaç gibi hareketti.
ben şahsen ekim-kasım ayına kadar, rakiplerimiz karışıkken yönetimin devre dışı kaldığı ve riekerink bey'in takımı ile taraftar arasında oluşan bu pozitif ortamın bozulmaması adına sol taraftaki pinned hastagin kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. defansif orta saha transferi dışında geçen seneki hatalarından ders alan bir yönetim imajı çiziliyor zira.
saygılar efendim.