(bkz:
4 nisan 2011 antalyaspor galatasaray maçı)
6-0'lık kadıköy hezimeti de, hamburg'a asy'de verdiğimiz maç da, ne bileyim leo franco'nun lens kurbanı olduğu derbi de değil.
bu maçların hepsinde mücadele eden, bir şeyler yapan, rakibe ağırlığını hissettiren galatasaray vardı. ağır mağlubiyetler miydi, kuşkusuz. ancak tüm bu maçlarda galatasaray inatla bir şeyler yapma gayreti gösteriyordu, veya maçın bir noktasına kadar göstermişti. evet 6-0'lık maçta bile. fatih terim kendisi bile söylüyor, "2-0'a kadar oyunun hakimi bizdik, 3. golden sonra dağıldık" diye. inanmayan açsın
eski açık sarı desene izlesin.
ama bu antalya maçı, benim gaatasaray'ı en aciz gördüğüm maçtı. 3-0 olmuş, sahada cana, culio, az biraz serseri mayın gibi takılan sabri dışında kimsenin sallamadığı bir maç. taraftarlar vur patlasın çal oynasın kafasında, tribünde antalya bandosu damat halayı çekiyor.
sahaya bakıyorsun, serkan kurtuluş, ufuk, pino, stancu, mustafa sarp, insua var, serbest bıraksan o dönemin bucaspor'unda ilk 11 çıkar mı meçhul adamlar.
kenara bakıyorsun, bülent ünder, camiaya ahde vefa göstermek için gelmiş. ne sahadakiler, ne kulübedekiler, ne yönetim, ne de teknik heyet futboldan senin benim kadar anlıyorlar.
necati'nin dudaklarında 3. golü attıktan sonra acının tatlı tebessümü var. veysel cihan bile otuziki diş sırıtıyor.
bende en büyük travma budur dostlar. son maçta kafa kafaya girmişiz, +3 gollük averajıyla beşiktaş şampiyon olmuş, ee travma mı olacakmış? kaldı ki benim bahsettiğim antalya maçı bile bir yere kadar katlanılabilir, ama bir yere kadar. bakın bu konuda fenerbahçe kulübü ve taraftarı elimize su dökemez. trajedi, travma, dram, ne ararsan onlarda var. son maçta şampiyonluk kaçırma, ligin ilk devresini 17. sırada tamamlayıp, sezonun sonunda 3 maç arka arkaya kazanınca göt zoruyla ilk 10'a girme, elinde kalan tek geçer akçe yenilmez armada kadıköy'ün sultanahmet meydanı'na dönmesi, are you player faciası, 3 temmuz skandalı, uefa'da yarı final yaptığının ertesi senesi siktiri yeme...
şükredin lan azcık :(