• 7376
    tam da şu an ayık olması gerek. operasyon başladı çünkü, çok net. duygun yarsuvat veya onun ağzından yazılan, ünal aysal veya yine onun ağzından yazılan beyanatları görüyorsunuz.

    çok net oynuyorlar, arda üzerinden taraftara fatih terim'le mustafa cengiz arasında taraf seçtirmeye çalışıyorlar. zira emin olun, biri giderse öteki de gider. uyanık olmak gerek.
  • 7378
    19 ocak 2020 galatasaray denizlispor maçı için görüyoruz ki, sahibi olduğu takımı yalnız bırakan taraftar topluluğu. burada elbette ironi yapıyorum, ancak, malesef galatasaray sözlükte sürekli, taraftar bu takımın her şeyi, taraftarın istemediği oyuncu oynamaz, taraftarın istediği oyuncu transfer edilir gibi şımarıklıklar yapılıyor. taraftar, ülkemizde budur arkadaşlar, tıpkı günümüz şartlarında futbolcular gibi, yönetim gibi, taraftar da kusursuz değil. dokunulmaz değil. galatasaray her zaman bir bütün olduğu zamanlarda başarılı olmuştur,

    yönetim, futbolcu, taraftaaar...

    diye bağırmamız, bu yüzdendir!
  • 7380
    "takımımızın bizi desteklemesini istiyorum" dediğinde anında gelip desteklesinler...

    "takımımızın ekonomik anlamda düze çıkması için taraftarımıza da büyük bir iş düşüyor" dediğinde gelsin maddi anlamda her şeyini versinler...

    "bize inanmaları lazım" dediğinde, sonuna kadar inansınlar...

    .
    .
    .

    daha bir sürü örnek verilebilir.

    şimdi benim bu hususta anlayamadığım bir şey var; ulan madem biz herkes için her şeyi yapıyoruz, niye kimse bizim için bir kez bile bir şey yapmıyor?

    belhanda taraftara küfrediyor, bize kimse küfredemez deyip kadro dışı kalmasını beklerken, hooopp bir sonraki hafta ilk 11'de yer alıyor ve teknik edip sonuna kadar sahipleniyor. oyuncusu ya taraftar kim ki?

    selçuk inan yıllardır futbolu bırakmış, artık oynamasın diyoruz ama sonra bir bakıyoruz bir sonraki maçta bizlerle alay edermişcesine sahaya sürülüyor. evlat ya, taraftar kim ki?

    genç oyuncular oynasın, kanatlarımız hızlı oyunculardan kurulu olsun diyoruz, sonra bir bakıyoruz 32 ve 33'lük adamlar alınıyor. e tabi biz bir şey bilmiyoruz.

    bu takımın sorunu taktik ve sistem yetersizliği diyoruz ama ocak'tan tutun ffp'ye kadar türlü türlü bahaneler sıralanıyor ve taraftar yine haksız oluyor.

    yav tamam bizde her şeyi bildiğimizi iddia etmiyoruz ama bir kerede bizi dinleyin be arkadaş.

    arda turan bu takıma kapağı atmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. gelmesin diyoruz, takım içi huzursuzluk yaşanacak diyoruz, floryadaki yazıyı hatırlatıyoruz, siyasetle içli dışlı olduğunu söylüyoruz, ulan her şeyi geç kaç yıldır doğru düzgün forma giymediğini anlatmaya çalışıyoruz ama bizi dinleyen yok. bizi dinlemeyen kişilerin en başında fatih terim geliyor. e be fatih terim, en zor zamanlarında biz sana sahip çıkmadık mı? 1-2-3-4... her zaman sahip çıktık. son gidişinde galatasaray düşmanlarıyla kol kola girmeni bile sineye çektik. şimdi bazıları çıkacak ve "ama siizzz nankörsünüz, fatih terim ne derse o" diyecek ve bizi fatih terim düşmanı ilan edecek. 9 yılda 8 şampiyonluk kazandırdı, uefa kupasını aldı, daha nice kupalar kazandırdı bunları bizde biliyoruz ve boşuna imparator demiyoruz ama yaptığı bütün yanlışlara da eyvallah çekmek galatasaraylılık değildir. bir el öpme, iki sarılmayla galatasaray değerlerini yok edemeyiz arkadaşlar.

    bide şu taraftar grupları var ya beni benden alıyor..

    30 milyon galatasaray taraftarının sesi, nasıl oluyor da biatçı sucuk ekmekçiler oluyor? yahu siz kimsiniz? stada beleş gir, birilerini savunmak için para al, bir sözle herkesi sat... sonra galatasaray değerleri öyle mi? yazıklar olsun.

    en çok da neye üzülüyorum biliyor musunuz?

    sahada hiç hak etmeği halde milyonlar kazanan bazı futbolcular, kenarda milyoncukları cebe indiren teknik ekip, zorda kaldığında takıma gelip milyoncukları koparan evlatlar, çıkarı olmadan desteklemeyen saçma sapan taraftar grubu... her şey galatasaray için deyip bir güzel kazıklarlar herkesi. gerçek galatasaraylılar ise "galatasaray sevgisi" üzerinden bir güzel kazıklanıyor. sen kalk bazı yerlerden kıs, hatta borç harçla gidip galatasaray forması al kimin için? galatasaray'ın evladı 33'lük arda'nın dakikalık şarabı için.

    işin kötü yanı da şu; arda, gerçek galatasaraylı oluyor, gerçek galatasaraylılar ise seyirci.
  • 7381
    seyirci değil, taraftar'dır. kulübü sadece istanbul'dan ibaret sananlar bunu tabi anlayamaz. iş, güç el verse her yerde kovalayalım sevdamızı kabul fakat galatasaray istanbul takımı değildir! sözüm ona enişte, dayı şirketi hiç değildir! iki, üç tane adam'ın oyuncağı yapılamaz bu yüce kulüp.

    bir galatasaray taraftarı olarak vurgulamayı görev bilirim!
  • 7391
    (bkz: 2 şubat 2020 galatasaray kayserispor maçı)

    malesef stadı yine dolduramayan, benim de içinde bulunduğum taraftar grubu. bunu çok önemsemem normalde, stadı dolu görünce seviniyorum, istanbul dışında yaşadığım için maçlara sürekli gidemiyorum, ve günümüz maddi koşullarında maçlara gidilmemesini de anlayışla karşılıyorum.

    ancaaaak,

    yönetime sallayan taraftar, teknik direktöre sallayan, futbolcuya sallayan taraftar, iğneyi kendisine batırmalı. tek gemide olduğumuzu anlayalım artık.
  • 7394
    herkesten olmadığı bir şey bekleyen taraftar grubu.

    lemina'dan melo bekler, seri'den lemina bekler, belhanda'dan sneijder bekler, sneijder'den hagi bekler, her kanattan onyekuru bekler, genç yetenekten bruma bekler, bruma'dan keita bekler, her forvetten elmander'lik bekler, hep bi 10 numara bekler, herkesten uzaktan şut bekler, profesyonel topçudan illa da ruh, kan, gözyaşı bekler, her hocadan fatih terimlik bekler. bekler de bekler. beklediğinin azıcık altını görünce de hıncal uluçluk moduna geçer; topçu mopçu değil, hoca moca değil. sonsuz bi nostalji döngüsü içinde herkesi zamandan, mekandan, sistemlerden, taktiklerden azade değerlendirmeye bayılır; ya gereksiz göklere çıkartır ya önüne gelene gömer.

    vallahi okudukça şişiyor insan.
  • 7395
    ey galatasaray taraftarı!

    bizler kulübe destek sağlamak için etkinlikler yaptık, antrenmanları karnaval yerine çevirdik, kar kış demeden maçlara gittik, şampiyonluk yolunda itici güç olduk, cebimizdeki son parayı verdik... kısacası her şeyi yaptık.

    biz arma uğruna her şeyi yaparken, bazı çakallar ise kulübün kasasındaki paraları kendi ceplerine atmak için var gücüyle çalışıyor. aslında hep attılar ama bu sefer çok daha fazla kazanmak istiyorlar. dursun aydın özbek ve yönetimi döneminde takım ilk 3'e bile giremiyordu. transfer döneminde yapılan skandallar, uefa'dan gelen men cezası, riva-florya peşkeşleri, otel yalanı gibi konular gündeme geldiğinde suspus olanların alayı ceplerini dolduran sözde lisecilerdi. o adamı ibra ettiklerinde ise zevkten dört köşe olmuşlardı. gel zaman git zaman derken, başkanlık seçimi yapıldı ve mustafa cengiz başkan oldu.

    dursun özbeğin bıraktığı enkazı devralan mustafa cengiz ilk iş olarak uefa'dan men yememizi önledi. önceki yönetimin aylardır yapmadığı gecikmiş ödemeleri yaptı. liseciler tarafından gururla ibra edilen dursun özbeğin kulübe gönderttiği hacizi çözdü. 2 yıllık başkanlığı süresince 2 lig şampiyonluğu ve sayısız kupa gördü. kulüp uzun yıllar sonra kâr etti. yok pahasına elden çıkarılan florya arazini, kulübe geri kazandırdı. riva projesini daha fazla para kazanacağımız bir şekilde yapılandırdı. kemerburgaz tesislerindeki maden sorununu çözdü....

    liseciler baktı kulüp iyiye gidiyor, hemen kılıçları çekti. dursun özbeğin skandalları ibra edilirken, mustafa cengiz'in doğruları ibrasızlıkla sonuçlandı. her genel kurulda mustafa cengiz'i topa tuttular, hatta şivesiyle bile dalga geçtiler. son olarak da kulübe kayyum atanması için mahkemeye başvurdular.

    bunları neden galatasaray taraftarı bölümüne yazdım biliyor musunuz? önümüzdeki günlerde mahkeme görülecek ve bu sene her zamankinden çok daha fazla bir şekilde kulübe sahip çıkmalıyız. riva ve florya arazilerinin yanında stat sponsorluğundan gelecek olan paralar vampirleri harekete geçirmeye yeter de arttı. galatasaray kötü durumdayken başkanlık seçimlerine aday olanların sayısı bir elin parmaklarını bile geçmezken, durumun iyiye gittiklerini gördüklerinde çift hanelere çıkabiliyor. maksatlı haberler yaparak da yönetimi istifaya zorluyorlar.

    gün, birlik olmak günü. bu uğurda elimizden ne geliyorsa yapmamız gerekiyor. unutmayın, meydanlar çakalların değil aslanlarındır.
  • 7397
    --- alıntı ---

    türk telekom stadyumu'nda üç taraftar tipi var. ilk grupta gençlik yılları mecidiyeköy'deki ali sami yen'de geçen, 14 yıl şampiyonluk hasretini de avrupa zaferlerini de yaşamış bugün 40 yaşın üzerinde olan taraftarlar. yeni stada bir türlü alışamadılar, 90 dakika boyunca telefonlarını ceplerinde tutar ve gözlerini sahadan ayırmazlar. yıllar boyunca bilet kuyruklarında beklediklerinden, karın doyurmanın da adının kötü ama efsane sosisli sandvic ve ayran olduğunu bildiklerinden stadyumda konfor aramazlar.
    hafızalarda yüzlerce maç ve futbolcu olduğundan oyuncunun kumaşından iyi anlarlar ve iş formanın
    hakkını vermeye kalır. mücadele etmeyen futbolcuyu sevmez ama ıslıklamazlar da... hep içine atan bu kuşağa prekazi ve hagi kuşağı diyelim...
    ikinci grupta arafta kalanlar var. çok azı eski ali sami yen ile numaralı tribünde tanışmış, yeni stadyumda da pahalı tribünlerden kombine alan beyaz yakalılar.. maçtan saatler önce kebapçıda, balıkçıda buluşan, hafta boyunca whatsapp grubunda taktik analiz yapan, yeni kulüp üyesi ya da olmaya aday, fatih terim'in izleyici tanımının karşılığı olan grup. roy keane'nin manchester united tribünlerinde karidesli sandviç yiyip sahada olan biten hiçbir şeyi beğenmiyorlar diye tarif ettiği yeni taraftar modelinin memleketteki şubesi. deplasmandaki puan kaybının ardından kanalı değiştirip netflix'de dizi izleyen, bayram tatillerinde ve ağustos-eylülde plajı tribüne tercih eden, devre arasında sushi yiyenler... futbol maçına gitmeyi sosyal aktivite olarak gören ve adisyonu yüksek restoranda beklediği lezzet ve servis kalitesini sahadaki futbolculardan da bekleyenler... memnun kalmadığında bahşiş vermediği mekanlardan sonra galip ayrılmadığı maçlarda da takımı ıslıklayanlar.. onlar hagi'yi televizyonda, sneijder'i tribünde
    izlemiş sahada pirlo-messi-ronaldo mükemmelliği arayanlar...
    üçüncü grupta ise yaşı gereği eski ali sami yen'i görmemiş, galatasaray'ın uefa kupası'nı aldığı maçı, unutulmaz golleri youtube'dan izlemiş gençler var. hayat hızlı akarken onlara özet geçeceksiniz, yoksa sizi dinlemezler... futbol menajerlik oyunlarıyla büyüdüklerinden zehir gibiler. her futbolcunun geçmişini bilen, dizilişleri kendi pc ekranında test etmiş, kupalar, şampiyonluklar kazanmış bir kuşak. onlara sadece futbolu değil hayattaki çok şeyi beğendirebilmek zor. çabuk vazgeçiyorlar, çabuk sıkılıyorlar ve acımasızlar. çalımı atamayan, kademeye giremeyen, topu üstten auta atan her futbolcu onlar için "çöp"...
    sosyal medyada acımasızlar, tribüne geldiklerinde de hayatta daha hiç kaybetmediklerinden, takım kaybettiğinde bunu kabullenmeleri çok zor çünkü evde oyunda kaybettiklerinde yeniden başlıyor, kazandıkları noktada kaydet tuşuna basıp kaldıkları yerden devam ediyorlar. sneijder ile büyüdüklerinden çıtaları yüksek, belhanda'yı da yuhalıyorlarsa işte tam da bundan... gençler, tutkulular ama vefa ve hoşgörü henüz sözlüklerinde yok, belki de hiç olmayacak...
    çok maç var çok... bir yaranın kabuk bağlaması kadar sürede üç maç oynuyor takımın artık, yüzlerce maç naklen yayınlanıyor...
    hayat artık stadyuma giderken instagram'a attığın "düştük yollarına...
    sana geldik yine" hikayesini, maçı kaybettiğin anda silebileceğin kadar hafızasız... kazanınca instagram'a, kaybedince twitter'a çıkıyor yollar...

    --- alıntı ---

    https://acetobalsamico.blogspot.com/...edince-twittera.html
  • 7398
    osmanlının son zamanlarında özellikle tanzimat döneminde aydınlar 'yanlış batılılaşma' , 'halkta eğreti duran batı özentiliği' ile ilgili pek çok eser verildi. buradaki yanlış batılılaşma ve üzerimizde eğreti duran halleri ünal aysal döneminin galatasaray taraftarına kattığı ve bir huy haline gelen birkaç konuya benzetiyorum.

    ünal aysal hep vizyoner başkan sıfatı ile anıldı. isi profesyonellere bırakacaktı, kurumsallaşma yaşanacaktı vs. günün sonunda bu konularda pek başarılı olabildiği söylenemez bence. terim konusuna hiç girmeyeceğim benim bahsetmek istediğim asıl başlık şu kelime: vizyon.

    aysal'ın ilk sezonunda, son 20 yılın en güzel oynayarak kazandığımız sampiyonlugumuzda altyapıdan gelen ve ilk planda bulunmayan 2 oyuncu-emre ve semih- ve anadolu'dan gelen selçuk, engin ve necati çok büyük rol oynadı melo ve elmander ile beraber. her şey güzel gidiyordu, gitmeye de devam etti. 2. sene yine şampiyonluk, cl'de başarı, sneijder vr drogba transferleri.. işte bence burada galatasarayda çok sey değişti. terim istedikleei yerine baska tip oyuncular alındığı için memnun olmadı, aysal wes ve drogbanın yarattığı büyük sansasyon ile ilk defa güç zehirlenmesi yaşadı. ama bence bunlardan da önemlisi: taraftar profilimiz değişmeye başladı.

    uefa kupası anadolunun dört bir yanından gelen oyuncular ve altyapıdan çıkan oyuncuların birlikteliğine hagi'nin eklenmesi ile oluşmuş, kökleri belki 92/93'e dayanan bir başarıydı. bizim klasmanımızdaki takımlar için avrupada başarının yegane yolu buydu zaten. ama biz 2013te gelen çeyrek finalle başka türlüsünün de olabileceğini sandık. drogba gibi isimlerin büyüsüne kapıldık, bazılarımız için bu büyü chelsea eşleşmesinde bitti tabi. ama bazı şeyler kalıcı oldu. bugün sosyal medyanın çoğu hala ömer bayram'a yetenekli değil gayretli diyorsa, en kötü yabancı oyuncu en iyi yerliye terhic ediliyorsa, anadoludan gelen transfere burun kıvırılıyorsa bu durumun temel sebebi o günler bence. meseles terim o kadsr başarılı ki sevmeyenin bile eleştirmesi için çok kısıtlı zaman oluyor, ama o zamanlarda herkes beraber pirlo'nun kitabına atıfta bulunuyor, motivasyonel hoca deniyor. fakat cv'sinde hiçbir şey olmayan ve kötü giden riekernik en dar açıdan övüldü hep. ya da biri 10 yıl sonra sözlüğü açıp younes belhanda başlığına girse daha sonra jose rodriguez başlığına girse, rodrigues'in belhanda'dan belki 10 kat daha iyi futbolcu olduğunu düşünecektir. çünkü bizler jose'yi en en berbat haline kadar real geçmişinden bağımsız düşünemedik. ya da bugün hiçbirimiz antremanları izleyemez ya da yedek kulubesinde konuşanları duyamazken, hasan şaş berbat bir hoca, ama ismi neeskens ya da elmander olsaydı onlar berbat degil terim dinlemiyor olacaktı. ya da kulüpten giden her yabanci kendisi hakkında iyi seyler derken takımda yerli çok olduğunda selcuk'a yeniçeri derken, kendisi formdan düşüp göz önünde olmayınca bu huyu unutulacaktı.

    örnekler cok cok uzatılabilir, çok uzun oldu zaten okuyan da çok olmaz ama ömer 'e yine haksızlık edildiğini görünce zoruma gitti dayanamadım.
  • 7399
    12 şubat 2020 galatasaray alanyaspor maçını 3-1 kazanmamıza rağmen, turu geçemeyen galatasaray futbol takımının tüm birimlerini elden geçiren topluluk.

    ya bazı şeylerin bokunu çıkarıyoruz ya da bizi diğerlerinden ayıran şey bu. ben rakiplerimizden kimsenin böyle bir maçtan sonra kendi taraftarınca elden geçirileceğini sanmıyorum.

    edit: ben saygısızlığın bokunu çıkardığımız kanısındayım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın