• 27
    bu yazımı sözlük, ua, tayfa ya da bh : kim varsa iyi okusun !

    öncelikle sözlüğün böyle bir saldırıya uğradığını öğrendim ve çok üzüldüm. ama yukarda captano abimin belirttiği gibi bunun sözlüğe özel birşey olmadığı belirtmek isterim. çünkü daha önce toka ile ultraslan ın genel kordinatörüyle oturup konuştuğumuzda bizi gayet hoşgörüyle karşıladı ve aramızda sıcak bir muhabbet oldu. yani bizle bu muhabbeti yapan insanlar gelipte sözlükten kimseye bile bile fiske vurmaz.

    gelelim içkiden dolayı çıkan tartışmaya. valla güzel kardeşlerim kusura bakmayın ama burda biraz amatörlük yapmışsınız. hadi içkiyi geçtim millet oruçlu insanların canı çekmesin diye yemeğini sote yerlerde yerken, neden ortalık yerde kafaları çekiyorsunuz. bende her ramazanda oruç tutarım ama kimsenin ne içkisine laf ederim ne de oruç tutup tutmamasına. ama sokaktaki herkes ben değil maalesef ve çoğunuz bunuda az çok biliyorsunuz. biliyorum gençsiniz, kanınız kaynıyor, hatta aranızdakilerin çoğu benden büyük insanlar, hiçbirinize akıl vermek gibi bir niyetim yok ama biraz daha dikkatli olalım.
  • 28
    dün* sokakta yaşanan olayin başından sonuna orda olan bir kaç kişiden biri olarak olayın kesinlikle ua ile bir alâkası yoktur diyebilirim. sokakta herkesin elinde bira varken 2 tane apaci kılıkli sığırin götünü dayadıgı yerlere güvenerek o an için zayıf gördüğü iki kişiyi taciz etmesinden ibarettir. maçımız zehir olmasın diye biz efendice olayı büyütmeden halletmek istedik ama karşı taraf tek hücreli olduğu için laf anlatmak mümkün olmadı. kesinlikle yapilanı kabullenmis değilız. neyse ki büyümeden kapandı. kesinlikle zirve mekanini değiştirmeye veya tedirgin olmaya gerek yoktur daha sonraki zirveler için. toka'nin kardeşi de orda olduğu için haklı olarak tedbirli davrannasi çok normal. bir daha böyle birsey yaşanmaması için ramazan süresince grup toplammadan alkol alınmaması yeterl olacaktir. maksat çapulculara bahane yaratmamaktir, korkmak veya sineye çekmek olarak algılanmasın.

    not: ua yi da günahım kadar sevmem.
  • 29
    temkinli yaklaştığım zirveler. (bkz: izmirli yazarların buluşması/#241780). ayrıca tuzla'da yaşamaya başladığımdan çoğu zaman gelemiyorum. doğrudan maça gidiyorum. yeni katılanlara tavsiyem arayı soğutmayın. çünkü sonra otobüs vb araç içinden captano, tcoskun gibi kaliteli yazarlara rastayıp "selam, ben sözlüktenim vs." diye gevelerseniz "kim lan bu denyo?" tepkisiyle karşılaşabilirsiniz. haklıdırlar da.
  • 31
    (bkz: bağlı koyun yerinde otlar)

    güzel bir atasözü. her ne kadar türk ürünü olduğu iddiaa edilse de aslı kızılderili kabilesinden çıkmadır.

    şimdi konuyu değiştirelim en son bu atasözüne bağlayacağız. bu sözlükte zirve geleneği sadece tek başına maça gitmekten sıkılan ve arkadaşlarıyla maç izlemek isteyen insanların birleşmiş bir hareketiydi. kimse boğazına bıçak tutulup götürülmedi. zirvede kimsenin kimseyi sevmesi için baskı kurulmadı. sadece yaşa değil akla da hürmet edildi. yetenekler ortadaydı, yazmaktan öte konuşmayı da, dinletmeyi de bilen adamlar sivrildi ve saygı gördü. zaten bir insanlık geleneği olarak hitabeti kuvvetli adam dikkat çeker, dikkat çeken adam bir güruh tarafından sevilse de bir başka grup tarafından taşlanabilir. normaldir, dediğimiz gibi kimsenin kimseyi sevme zorunluluğu yok. fikirler alındı, fikirler verildi, paylaşım had safhaya çıktı vs vs...

    sonra bir şebeke meydana geldi. ya da safça öyle sanılıyor...

    sözlükte kimseyi ifşa etmem ama çok iyi biliyorum ki zirveye sürekli katılan adamlardan bile birbirinden hazzetmeyen arkadaşlar var. ama anlaşabiliyorlar. bir şekilde ortak muhabbet konusunda birleşilebiliyor. kimse kendi düşüncesinin fanatikliğini yapmıyor. çünkü insanlar klavyede yazarken hitap ettiği kesimi plastik, melamin altyapılı bir malzeme sanıyorlar. zirvede ise onun kanı-canı ve inandığı düsturları olduğunu bilerek davranıyorlar. tartışma ve konuşma bilen için güzeldir. bilmeyen insan bir tartışmaya, münazaraya ve karşılıklı fikir alışverişine girince ifade yetersizliğinden şikayet eder. çok konuşan kendini en iyi anlatan değildir, kendisini en iyi anlatan fikirlerini yaşanmışlıklarla ya da örneklerle destekleyen olur genelde. insanların soyuta inanmaktan ziyade somutu yeğlemeleri hayatın bu bölümünde de karşımıza çıkıyor allah kahretsin...

    açıkçası hayatta edindiğim harika bir tecrübe var; google büyük bir nimet eyvallah. ama google'dan freze atölyesi arayıp nokta atışı yapmaktansa çevredeki esnafın güvenini kazanmış bir adama iş yaptırmayı, google'da arayıp bulacağım yerdense sora sora ve eleye eleye iş yaptıracağım adamı bulmayı yeğlerim. sağlıklı referans bilgisi alma isteği güven otomasyonu demektir. bu güven otomasyonu arama şalterini kapatıp, yaptıracağın işe özellikte bir yere mi geldiğini daha sağlıklı bir şekilde tartmana yardımcı olur. bunun cevabını da alınca elemelere başlarsın. güven otomasyonu ya şahsi tecrübeyle ya da bir başkasının tecrübesinin aktarılmasıyla sağlanır. bir kişinin başka bir kişiye güven otomasyonunu sağlaması karşıdakinin ''çevre''siyle alakalıdır. insanlar sizi överse dışarıdan sizi hiç tanımayan adam bile size karşı güven otomasyonunu harekete geçirir.

    galatasaray sözlük zirveleri bazı insanların güven otomasyonunun sağlandığı yegane yerdir. bu bazı insanlar*ın bunda hiç parmağı yoktur. iyi niyetle yaklaşılmalıdır ki; sözlük zirvelerinin en çok yarar sağladığı kurumun galatasaray olduğu anlaşılabilsin. zirveler art niyetli düşüncelerle değerlendirilir ise yapılan yorumlar ister-istemez katılımda bulunan güruha cevap hakkı doğurur.

    birtakım yazılardan çıkardığım kadarıyla, ego sivriltme, şöhret parlatma gibi bencil düşüncelerin zirvelerden ve oradaki hareketlerden çıktığını ortaya atan yazarlar var. bu suçlama tamamen yalandır, bunu söyleyen de yalancıdır. keza sözlük zirveleri için doğru fikir belirtmek içinde olmayı ve gözlemlemeyi gerektirir. aksi takdirde yapılacak yorumlar faraziyetten öte kişilerin kafalarındaki paranoyadır da.

    zaten sözlük zirvelerin amacı da galatasaray'a hayalden bir fazlasını katmak isteyen insanların içindeki hareket ve somut destek ihtiyacını gidermektedir. çünkü onlar da bilirler ki;

    (bkz: bağlı koyun yerinde otlar)
  • 32
    trabzon'dayken sadece sözlükte açılan başlıklardan takip etme şansım vardı zirveleri. katılma gibi bir durumum da olmuyordu doğal olarak.

    şu an ankara'dayım. zirveler hakkında olumlu düşünmüyordum aslında. "ne işim var zirvede?" diyordum kendi kendime. kimseyi tanımadığım için çekiniyordum diyebilirim. ama iki halı saha maçı ve bir basketbol maçının ardından bunun ne kadar saçma olduğunu anladım.

    beklediğimden çok daha iyi bir ortamla karşılaştım zirvelerde. halı saha maçlarının öncesi ve sonrasında fazla sohbet etme şansımız olmadı, bugün futbol maçını* izlemeye de gidemedim arkadaşlarla. buna rağmen şu an içimde zirvelerle ilgili inanılmaz derecede olumlu bir düşünce hakim.

    bundan sonra yapılan zirvelere sınav, ödev, hastalık gibi sorunlar olmadığı sürece sürekli katılmaya çalışacağım.

    gelmek istemeyen, çekinen arkadaşlara şunu söylemek isterim: sadece bir kez gelin, düşünceleriniz değişecektir.
  • 33
    paralel evrende vadistanbul’da sezon açılmış ve devam etmektedir. kaideyi taciz eden istisna neden bayern münih olamayacağımızı anlatmakta. kadrolar açıklandığında diziliş hakkında iddiaya girerken ortaya bu kez ne koyacağını tüm vadi sabırsızlıkla beklemekte. ubeyd‘in çocuğu rerere rarara diye bağırıp duruyor. borissimo x liginde oynayan 18 yaşındaki y oyuncusunu nasıl buluyorsunuz diyor. (hiçbir fikrim yok ama çaktırmıyorum) erman41 ne yiyeceğiz diyor, forması pantolonun içinde. daniel tozser kadın basketbol maçından çıktığı için az sonra aramıza teşrif edecek. aradı, en üst katta terastayız dedim. umarım terası pas geçip en tepeye çıkmaz. hagi nam-ı değer patron masanın en ucunda gayet cool yanındakiyle sohbet ediyor. oooo lecce başkan geldi. bi 10 dk uğrayıp tanışmak istemiş, sağ olsun. jadoregalatasaray forma koleksiyonundan nadide bir parça ile endam ediyor. cacık kasesini getirmemiş. muzeci “ağabeylerim” diye hitap ederek nazik nazik bir mesele anlatıyor. beni siz delirttiniz hadi kalkalım da maçtan önce biraz vişne suyu içelim artık diyor. (leyla ile mecnun tabiriyle)
    ben mi? zaten erkenden sabah 10:00’da gelmişim zirveye. avm daha açılırken... masada o kadar çok ses var ki, bu durumdayım artık:
    https://m.youtube.com/watch?v=lwYF3vvXYuI
App Store'dan indirin Google Play'den alın