• 4652
    bazı yazarların farklı gözle baktığını düşündüğüm, en neticesinde bir web sitesidir. insanların işinden gücünden, okulundan, gerçek hayatından arta kalan zamanlarında, kendisi gibi aynı renklere, aynı armaya gönül vermiş insanlarla muhabbet etmesini sağlayan bir platformdur. hayır, bazıları maaş alıyor yazarlıktan da haberimiz mi yok, ya da burada yazar diye herhangi bir avantaj elde eden mi var bir yerlerde? neden kendinizi bu kadar değerli görüyorsunuz, burayı bu kadar ciddiye alıyorsunuz anlamıyorum. sanki yazar olmak için sınavlara falan girip uğraştık da şimdi 2 tane ünlü galatasaraylı direk yazar olmuş diye birbirimizi yiyoruz. değmeyecek şeyler bunlar cidden, sonuçta birbirimizi okuyoruz sadece, kitlelere falan seslendiğimiz yok.

    şans eseri sözlüğün açıldığı ilk günlerde haberim oldu ve herhangi bir şey yapmadan 1. nesil yazar oldum, ne bir tanıdığım vardı, ne de çaylak bekledim. bu sebepten birilerinin hakkını yiyorsam da buyursun benim yerime geçsinler, onlarca galatasaray platformu var internette, orada yazanlar da buradakinden ne fazla ne de az değerli, galatasaraylılar benim gibi. mevzu galatasaray hakkında konuşmaksa, burada sinirimi bozacağıma, aylar boyu çaylak bekleyeceğime gider orada yazarım aynılarını. sinirlerinize yazık yemin ederim.
  • 4655
    yazarları ve çaylakları dışında pilot yapılanlar, ceza almışlar, istifa edenler, küsüp yazmayanlar, tatile çıkanlar, hiç yazar olmamış galatasaraylı, fenerli ve beşiktaşlılar, ayrı kaldığı dönemde sallayanları veya özleyenleri fark etmeksizin her gün sürekli kontrol ettikleri bir yerdir burası.

    sözlüğü hiç bir zaman stres giderme yeri görmediğim için, görevini yerine getiriyor gözüküyor.

    sözlük içinde şöyle olmuş, böyle olmuş bir önemi yok. ama bildiğim bir şey var ki, buradan nefret edip kaçıp gitseniz de gözünüz hep burada olacak.
  • 4656
    ana teması galatasaray olan her konuda yazacağımı zannettiğim ama bunun böyle olmadığını öğrendiğim sarı kırmızı renklere gönül verenlerin yazdığı yer. önce büyük bir hevesle yazar olmak istersiniz. sonra çaylaklık döneminin bitmesini heyecanla beklersiniz. bakarsınız birgün yazarlığınız onaylanmıştır. sizden mutlusu yoktur. artık sözlük yazarı olmuşsunuzdur. hem de gönül verdiğiniz takımın yani galatasarayınızın sözlük yazarı. boru değil yani . havanızı atarsınız. ama o da ne. yazdıklarınız bir bir geri döner. onu yazma bunu yazma demezler ama ya niteliksizdir entryleriniz ya da konuyla alakası yoktur. bazen belalı görülür bazen siyasi. tabii haksızlık etmeyelim arada sırada olsa da bunlar can sıkıcı gelir insana. ama yine güzeldir sözlük yazarlığı . hem de bu yazarlık galatasaray sözlükte olursa.
  • 4658
    icimdeki galatasaray sevdasini paylasmak ve benim gibi bu sevdayi tasiyanlarla ortak bir cati altinda olabilmek icin yazar oldugum sosyal olusum. ancak galatasaray harici konular da tartisilabildigi icin gözumde daha da kiymetlendi bu sözluk.

    tarihe not dusulen bir ortamda iyi veya kötu, aci veya tatli bu sözlukte yasanilan hersey ama hersey, bence yasamaya deger. hepimiz insaniz ve duygularimiz var. duygulari kontrol etmek zordur ama saygi kontrolu en basit olan seylerden biridir ve bu platformda önemli olan tek sey saygimizi korumaktir...

    (bkz: ortak paydamız galatasaray)
  • 4659
    yapılan onca eleştiriden keşke sadece ünlülerin çaylak yapılmadan yazar olunması sonucu çıkartılmasaydı ve yapılan eleştirilerden yapıcı sonuçlara varılabilseydi.

    maalesef gördüğüm kadarıyla bu eleştirilere cevap 3 şekilde vuku bulmuş. onlar ünlüleri çekemiyormuş, yok eşşek kadar adamlar neyi tartışıyorlarmış, sonuçta çabamızın adı gassaray.

    nitelikli entry konusunda sözlüğün durumu hakkında kimsenin sıkıntısı yok anlaşılan. bir türlü önlenemeyen siyasi entrylerin kimseyi rahatsız etmediği düşünülüyor herhalde. 1 gün önce haberdar olduğu sözlüğe ertesi gün yazar olarak adım atan ve sözlük formatının yaklaşık 2 hafta ağzına sıçan yazarlardan da kimsenin sıkıntısı yok. ne dediler başlığına inatla ben yazan yazarlardan da kimse şikayetçi değil. kurumsal ismiyle kurumsal entry giren bloggerlardan da birkaç kişi hariç kimse şikayetçi değil. kimsenin de umurunda değil zaten.

    sözlükten tek tek kaçan yazabilen yazarların, aylarca tatile çıkan yazarların dertleri ne diye kimsenin düşündüğünü sanmıyorum. yaşanan bu son olayın belki sözlüğün kurtuluşu için bir milat olacağını düşünürken hala yazarların çıkıp taraf belirlemesi çok can yakıcı.

    son olarak ahaha komikmiş diye okuduğunuz şu entryi bir kez daha gülmeden okuyunuz http://gss.gs/917018
    ve belki okumayanlar vardır olayı çok güzel anlatan şu entryi de okuyunuz http://gss.gs/923651

    zaten bunlar yukarıda var neden tekrar koyuyorsun diyenler olabilir. bu sözlükte girilen girilerin %90'ının okunmadığını hepimiz biliyoruz. bu yüzden tekrar koyuyorum.
  • 4660
    yazarlarına -haddim olmayarak- “bu uzay meselesi böyle bişii diiil..” diye seslenmek istediğim sözlük.

    2008 sonbaharında iki kişilik bir beyin takımının hayata geçirilmiş, tamamen şans eseri bir araya gelen 15-20 kişilik –darılmaca gücenmece yok- altın jenerasyon niteliğinde bir topluluğun hayatlarından önemli bir mesai ayırarak tutturduğu standardın etkisiyle internet aleminde bir şehir efsanesi olarak namı yürümeye başlamış bir sözlüktür. şans eseri ve altın jenerasyon tabirlerini biraz açmak gerekirse; özellikle sözlüğün ilk zamanlarındaki 5-6 aylık dönemde aktif olarak yer alan yazarlar istisnasız olarak sözlük vasıtası ile birbirinden haberdar olmuş insanlardır. altın jenerasyon muhabbeti de şudur ki; tesadüfen bir araya gelmiş bu insanların tamamı çoğu konuda hemfikir olan, sözlük formatına fazlasıyla hakim, ve çok enteresandır her gün en az 5-6 saatlerini sözlüğe ayırabilecek derecede boşlukta oldukları bir dönem geçirmekte olan insanlardı. eline aylarca ders notu almadığı halde sabahtan akşama kadar sözlüğe bilgi dolu bir entry girmek için araştırma yapanı da vardı, iş yerinde sözlükteki entrylerin imla hatalarını kovalıyor diye patronundan fırça yiyen de, yoklama listesinde bir farklı kişi görüldüğü zaman yapılan kutlamalar da...
    “ne diyorsun sen be” dediğinizi duyar gibiyim, ortalık o kadar tenhaydı işte, farklı bir kişi gelince hemen farkediliyordu...

    bir süre bu çekirdek kadroyla sınırla kalan sözlük ahalisi bu dönemi mümkün olduğu kadar içi dolu entrylerle sözlük tabanını besleyerek geçirmeye çalıştı. gece yarısından sonra sol frame'de 3 sayfa başlık olması diye bir başlık var mesela, o dönemlerde içinde bulunan halet-i ruhiyenin en güzel yansımalarından biridir. ilk yazar alımındaki toplu yeni yazar girişine kadar –ki hafızam yanıltmıyorsa 2009 haziran civarları olması lazım- nüfusu yavaş yavaş artsa da; gerek hem nüfus hem de entry sayısı bakımından ele avuca gelir halde olması, gerek çekirdek ekip diye adlandırdığım yazar grubunun da kesin bir irade ve ciddiyetle otokontrol mekanizmasını sağlam bir şekilde devrede tutmasıyla, gerek türkiye’deki sözlük anlayışının hala daha evrime uğramamış olmasıyla-açık konuşmak gerekirse inci sözlük ekolünün ortaya çıkmamış olmasıyla- aynı standardını koruyarak nüfus ve entry sayısını bir derece arttırmayı başarmıştır.

    bir suçlama olarak kesinlikle alınmasın ama her yeni gelen nesille biraz daha değişime uğramış; sonunda bugün irili ufaklı herşeyin karşılıklı hakaretlere varan bir şekilde uzun uzun tartışıldığı, iki satır bilgi vermekten ziyade arada dönen muhabbetlerden tahammül edilebilirse o gün ne yaşandığının kestirilebildiği, girilen entrylerin çok büyük bir kısmının 2-3 ay sonra bile okuyana bir gram birşey ifade etmeyecceği bir yer haline gelmiştir. bütün bunlara rağmen-kulübümüzün resmi yayın organlarıyla birlikte- halen internetteki en seri ve güvenilir galatasaray haber kaynaklarından biridir. hatta sol frame’in akışından maçın gidişatını bile anlamak mümkün hale gelmektedir bazen. hatta malum ntvspor’a bile son dakika haberi geçirten bir kontrat meselesi vardır ki, sözlüğün bu yönüne dair en önemli emarelerden biridir.

    bu yazının asıl nedeni olan “bozulma”nın neden-niçin kısmına gelirsek....

    her biri aşağı yukarı aynı öneme sahip olan bir dizi etkenin bir araya, arka arkaya ya da üst üste gelmesiyle; galatasaray sözlük’ün adını ilk duyurduğu zamanlardaki ortamından şimdiki –neredeyse işleyemez görünen- haline gelinen süreç ortaya çıkmıştır. genelden özele gelirsek en birincil etken türk sosyal medyasındaki değişimdir. inci sözlükle ortaya çıkan ağzına geleni entry olarak sağa sola yazma tavrı, internet üzerinden prim ve şöhret sevdası, birşeyleri körü körüne eleştirilerek farklı ya da bilgili görünüldüğü sanrısı gibi türlü türlü acayip ruh halleri özellikle son dönemde sosyal medyaya adım atan insanların olayı temelden yanlış anlamasına; eskiden beri sosyal medya içinde olan insanların tahammül etmekte zorlandığı bazı durumların işin normali şeklinde yer edinmesine sebep olmuştur. galatasaray sözlüğün kendi formatını korunmasında moderasyonun iş yükünü hafifleten, belki de aslan payını çeken çekirdek grubun yavaş yavaş elini ayağını çekmesindeki temel neden –arkadaşım diyebilecek kadar tanıdıklarımın hayat düzenlerindeki değişmeler kadar- budur. hem formata dahil entry akışını sağlayan yazarların entry girmeyi bırakması, hem de otokontrol* mekanizmasının çökmesi sözlük formatının geri dönülemeyecek şekilde evrilmesine, moderasyon ekibinin haddinden çok çok daha fazla bir iş yüküyle karşı karşıya kalmasına sebep olmuştur. bütün bunlara insanların birbirine karşı olan tahammülsüzlüğü ve kendi sorunlarının acısını başkalarından çıkarma isteği de eklenince olaylar iyice çığrından çıkmaya başlamıştır. 15-20 kişilik bir grubun kendince bir ortam oluşturduğu, o ortamın büyüsüne gelen binlerce kişinin –ortamı yaratan insanların da gitmesiyle- beklediğini bulamayınca sürekli sorun çıkarıp birbirine sataştığı –üzülerek söylüyorum ki- sıradan bir internet sitesi halini almıştır. eninde sonunda ; bir zamanların efsane mekanı meşale sokak nasıl ki sokak sakinleri-eski müdavimler-polis karmaşası arasında binlerce insanın piyasa yaptığı bir yer haline geldiyse, nasıl ki galatasaray tribünlerinin 30 yıllık geleneği “nevizade”adı bir tezahüratta geçtikten sonra maç günleri formalı insanların alınmaması kararı çıkartılacak kadar kendinden bezdirecek abuk sabuk kitlelerce mesken tutulduysa özelde galatasaray sözlük, genelde bütün sözlükler de yavaş yavaş o hale gelmiştir. kişileri suçlama sevdasından artık lütfedip vazgeçmenin, “idare edelim işte”ciliği bir kenara bırakmanın, ortaya çıkan sosyal medya ve galatasaray sözlük realitesi ışığında şapkayı önüne koyup düşünmenin vakti gelmiştir. galatasaray sözlük netice itibarı ile bir resmi yayın organı değildir. yazarlarının hiçbiri kimseden daha fazla ya da daha az galatasaraylı değildir. bildiğim kadarıyla hiçbirisi bu işten ekmek de yememektedir. aynı şekilde başına silah dayatılarak sözlük takip ettirilen/entry girdirilen kimse yoktur. her yazarın en başından beri bu sözlüğe bulaşma nedeni olarak gösterdiği “galatasaray ortak paydası” ya da “galatasaray adına layık birşeyler yapmak” kavramlarının gözden geçirilmesinin, tekrar tekrar üzerinde düşünülmesinin; en önemlisi belki de galatasaray sözlük için yeni bir yol haritası çizmenin vakti gelmiştir.

    daha yazılacak, söylenecek belki bir sürü şey vardır, belki de hiçbir şey yoktur...
    yalın gerçek şudur ki galatasaray sözlük bırak galatasaray adını temsil etmeyi, sözlük sıfatını bile zor taşır hale gelmiştir. herkesin kendi şöhreti, kişisel primi, ego tatmini ya da şahsi husumetlerinin peşinde koştuğu; tweet tadında laf geçirmeceli entrylerin pek bir revaçta olduğu, geyik-gırgır-şamatadan pek okunacak hali kalmayan, herşeyi göze alıp yine de okumaya çalışan insanın ise birbirine laf sokan ve aynı cümlelerle başlayan 3 entry i arka arkaya okuduktan sonra bütün hevesi kaçmış bir şekilde sağ üst köşeden x e basarak ayrıldığı bir yer haline gelmiştir. belki de daha zor günler, daha da büyük fikir ayrılıkları, çok daha büyük sorunlara gebedir.

    kişisel not: uzaktan sallaması da pek güzel oluyor valla mirim, bu entry’i yazdıkça yeni nesil sosyal medya insanlarına hak vermeye başladım aslında...
  • 4662
    uygulamaları ile eleştirilen sözlük. *

    son 4 gündür ünlü veya ünsüz yazar alımlarında haksızlık yapılmakta konusunda atlanan bir konuyu açıklamakta fayda var. çaylak yazarlar halen beklemekte düşüncesiyle galatasaray'lılar bekletilmemeli ve açıklama yapılmalı diyerek bir yazı yazmıştım. (bkz: #916280) aynı gün açıklama geldi gerçekten bekleyen yazar bir elin parmaklarını geçmemekte şeklinde (bkz: #916566)

    bu açıklama içindeki bilgileri doğru kabul etmeliyiz. yani 4. nesilden hak edip bekleyen sayısı açıklamaya göre çok çok az.

    ünlü, ünsüz yazar alımları için düşüncelerimi de kısaca yazmak isterim.

    1. bir yazı okudunuz ekşi sözlük veya başka bir yerde. adam galatasaray'ın hakları veya galatasaray hakkında kafa yormuş. hemen davet edilmeli. niye? adam galatasaray'lı ve yazdığı ile zaten yazar özelliklerini göstermiş.
    2. hemen herkes sıra bekledi. sıra beklemeden üye yapmak haksızlık yaratır mı? olmaz. amaç galatasaray'ın geleceği ve hakları, bu konuda adalet arama. adalet aramaktaysan engin tuzcuoğlu istifa etmelidir başlığı var orada adalet arayabilirsin. ha amaç galatasaray değilde ilim ve edebiyat yazarlığı, veya ego vs ise o zaman bu uygulama adalete aykırı. kaldı ki yukarda açıklama var, hak ettiği halde bekleyen kişi neredeyse yok gibi. açıklama palavra ise o ayrı. * bu sebeple davet ile yazarlık bence çok olumludur. burası unutmayın ekşi sözlük değil amacı ve hedefi belli bir sözlüktür.

    örneğin adnan öztürk'de bu sebeple davet edilmelidir. yazar yapılan ünlü diye adlandırılan yazarlara sövmek ise çok ayıptır. davete icap edip gelmişler kırmayalım haksız yere kimseyi. ünlü demek ise ayrıca çok tuhaf. ismi sebebiyle değil galatasaray'lı olduğu bilinen ve bu yönü ile takdir gördükleri için davet edilmişler.

    sözlük hakkında evet eleştirilecek çok yön var. olabilir.

    örneğin;
    a. kadroculuk vasıtası ile ayrımcılık. iliklere kadar işlemiş bu konu. sorunun %90'nı yazarlar kaynaklı.
    b. takıma %100 zararlı ifadelerin ve yazıların sözlükte bulunuyor olması.
    c. diğerleri zaten daha önce yazılmıştı. (bkz: #920547)

    ayrımcılık konusunu da açıklamak gerekli. daha önce yazıldı cimbombastic isimli troll; ünal aysal ve fatih terim hakkında son derece ağır ifadelerle bir takım yazılar yazdı. aynı şekilde bazı sporcular içinde. ancak bu troll ne zaman kadrosu yüksek bir yazar hakkında da benzer bir yazı yazınca bu yazar sözlükten uçuruldu. halbuki başkan ve hoca hakkında yazdıkları sebebiyle çoktan uçurulması gerekirdi. yani kadron yüksek ise takımın menfaatlerinden daha yüksek koruma altında olabilmektesin. üstelik o troll kadrosu yüksek yazardan önce özellikle 4. nesil bir çok yazar hakkında da ciddi saldırgan yazılar yazmıştı. burada kadrosu yüksek yazarın durumu değil takımın menfaatlerinin öncelikle korunması çok önemlidir.

    yok öyle değil diyenler için yazıyorum denemesi bedava. örneğin engin baytar, servet çetin, sabri sarıoğlu, necati ateş hakkında atıp tutanlar kadrosu yüksek bir yazar hakkında aynı formatta yazı yazsınlar ve bu durumu bir denesinler, bakalım başlarına neler gelecek?
  • 4666
    şu entrymi oflamışlar kesin fenerli bunlar böhühüh, şu entryi oflayan adam fenerlidir bühühühü tarzı entrylerin niteliksiz entry olarak nitelendirilmediğini düşünüyorum. arkadaş sözlük bu zırıldaklardan geçilmiyor. her entrysi oflanan benimkini niye ofladılar kesin fenerli var aramızda diyor, ayıp ya ezik misiniz nesiniz oğlum?

    edit: neverfall uyardı onlar da niteliksiz entrymiş.
  • 4670
    geçen haftanın 10 numara entry'lerine baktığımız zaman tuhaf bir görünüm var şu anda. yani o listeye entry sokmak çok özel bir şey değil şimdi. 40 kere soktum, birinde de başım göğe ermedi. zaten bu hafta da çok beğenileceğini düşündüğüm bir entry girmemiştim. ama insaf yani. o kadar arkadar o kadar emek verip entry giriyor. günde iyisiyle kötüsüyle kaç bin tane entry giriliyor buraya, yani o kadar entry'den en beğenileni cem davran'ın twitter'da üçlü çektirmesi mi olmalıydı? bırak allah aşkına.

    yani cem davran, behzat uygur filan iyi hoş da, böyle olacaksa ben yokum abi. içinden / dışından "siktir git" diyen olacaktır. tuhaf, biz de zamanında gidenlere "siktir git" diyorduk.
  • 4672
    açılış sayfam olmasına rağmen ve 2.nesil olmama rağmen üye girişi yaparak girmekten ziyade normal ziyeretçi gibi başlıkları okuyarak günlük 15-20 defa göz attığım göz ağrım.tabi üye girişi yapmamamın geçerli sebeleri var ayrıca.aynı zamanda yurtta ve okulda öğretmen arkadaşlarımın yanında buraya ait olduğumu gören insanlar da kıskanmıyor değiller hani.ben sana çok şey yazamıyorum ama sen gerçekleri biliyorsun be sözlük.birbirini yıllardır görmeyip yıllar sonra karşılaşınca aradan hiç zaman geçmemiş sımsıkı sarılır ya dostlar senle ben de işte ondanız be sözlük.değil miyiz yoksa?
  • 4674
    an itibariyle fenerbahçe yönetimi , fenerbahçe arması, en yakın arkadaşın fenerbahçeli olması , fenerbahçe kırmak üzereyken tanımlanan rekorlar , fenerbahçe taraftarı , 12numara.org , fenerbahçe taraftarının timsah yürüyüşü , şekip mosturoğlu gibi başlıklar sol taraftaki başlıklar listesinde yer almaktadır. tamam ben de nefret ediyorum fenerbahçe' yle alakalı birçok şeyden ama biraz abartıldı sanki. yanlış anlaşılmasın, nefret abartılmadı. bunu dile getiriş abartıldı. galatasaray' a dair bir sözlükte gündem bu kadar fenerbahçe' ye dair şeyler olmamalı bence.
  • 4675
    2008 yılında kurulması ile birlikte bir gazla tanıştığım sanal platform. çoğumuz gibi bende ultraslan-forum da takılmaktayken tanıştım kendisiyle. tabi forum kökenli olduğumdan ilk başta girdiğim entrylerin hepsi forum tadındaydı. bu nedenle hala arada bir gördükçe şaşırıyorum "bunu ben mi yazmışım a.q." diye. neyse aradan 4 sene geçti hala geçmişte yazdıklarım veya bulunduğumuz zaman diliminde yazdığım formata uymayan bir sürü entry im var. zaman zaman silinerek çöp kovamdaki yerini almaktalar. kaldı ki çöp kovamda tahminen 200-300 tane entryim var. mesaj geliyor "size ait bir entry silindi" diye. ama hangisi silinmiş veya neden silinmişine bakmıyorum. yine bir bok yemişimdir diyerek yaklaşıyorum olaya. çünkü kendimi iyi biliyorum. bu nedenledir ki yetkili abileri meşgul etmemek adına mesaj yapıp nedenini araştırma, gerekirse çemkirme olayına girmiyorum. yazar sayımızın arttığı şu günlerde ortalama her gün 500-600 entry giriliyor ve bu sayı gün geçtikçe artıyor. böyle bir ortamda her entry i okumak, kontrol etmek mümkün değil. ulan ben bile yukarıda dediğim gibi yazdığımdan haberim olmayabiliyor. yetkili abilerin işi gücü yokta bu kadar entry i kontrol edecek hali yok ya. zaten ihbar ya da mesaj diye bir mekanizma var. karşılıklı bir diyalogla halledilebilecek bir konuyu çemkirerek uzatmanın ne alemi var. sözlükte gördüğün hataları veya sakıncalı bulduğun bir durumu mesajla yetkili abilere nazikçe yazacağın bir mesajla halledebilirsin. sonuçta kimse kimsenin yazdığı gibi düşünmek zorunda değil. herkesin kendine göre bir fikri olabilir. beğenirsin ya da beğenmezsin bunu yazan kişiye mesaj atarsınız nazikçe. ya da yetkili abilere müracaat edersiniz. yeter ki ortalığı karıştıracak, milleti gaza getirecek şeyler ve özellikle hassas konularda yazmayın yazarken dikkat edin. unutulmasın burada yazar olanların tek ortak noktası var o da galatasaray. yetkili abilerimizinde işi gücü var. sırf sen egonu tatmin edeceksin diye adam sana vaktini mi ayırsın, hakaretlerini mi okusun. ayıp be kardeşim kafana kimse silah dayamadı sen yazar ol diye. sen istedin onlarda yazar yaptılar. yazar yaptılar diye kimse kimsenin kaprisini çekmek, hakaretini yemek zorunda değil. beğenmiyorsan yazmazsın olur biter. şimdiye kadar hiçbir yetkili ağabeynin durup durmadık yere yazarla hakaretleştiğini, durup durmadık yere yazarlıktan attığını görmedim. * ben çoğu yetkili abilerle yan yana geldim şeker gibi adamlar. hepsi aklı başında işinde gücünde adamlar. * mesela daha bugün yetkili bir abi olan neverfall ile birlikte yemek yedim. bu onunla ikinci göürşmemizdi. birincisi, iki gün önce bana kombinesini verdiği zamandı. halbuki birbirimiz hiç görmemiştik. düşünün hiç tanı madığı bir adama kombinesini verecek kadar şeker. daha ne olsun.

    ünlüler olayına gelirsek ben açıkçası hiç şikayetçi değilim. ben bu adamları, hanımefendileri * izlemek için, dinlemek için para verip bilet alıyorum. sıralarda bekliyorum vaktimi ayırıyorum. şimdi ise bu kadar zahmete katlandığım ünlüler benim bulunduğum bir ortama geliyorlar. bundan daha güzel ne olabilir. ilk defa ünlülerle bu derece yakınlaşıyorum, ilk defa böyle karşılıklı bir diyalog içerisinde bulunma fırsatı buluyorum. kaldı ki behzat uygur’unda, cem davran’ında yazdığı yazılara bakıyorum da adamlar harbiden güzel yazıyorlar lan. umarım daha çok ünlü gelir de yazılarını okuma karşılıklı diyalog içinde olma olayını yaşarım. ha bi de bunun “biz aylardan beri bekliyoruz yazar olamadık, adamlar bizden önce yazar oldu” diyenleri var. ulan hem adamları davet et sonra da bekle de. olacak iş mi bu.

    nurettin kanterelli abimiz bence tam bir nokta atışı. özellikle galatasaray’ımda göreve başladığından beri twitter’da dikkat ediyorum. biz taraftarların sorunlarıyla düşünceleriyle birebir ilgileniyor. kendisi bulunduğu nokta itibariyle en üstte olmasına rağmen başkalarını görevlendirmeyip, sorunu kendisi çözüyor. bunca senedir maçlara giderim yaşadığım sorunlarla ilgili olarak daha karşımda bir muhatap bulamazken nurettin abimiz karşımıza çıktı. alışmadık götte don durmazmış misali bana çok acayip geliyor. belki de doğrusu buydu ama şimdiye kadar böyle bir yönetimle karşı karşıya gelmediğimizden bana çok güzel geliyor. sağolsun kendisi twitter’la yetinmeyip sözlüğümüzde de yazar oldu. artık direk kendisiyle irtibata geçebiliyoruz. sadece sorunlarımızı değil, galatasaray için olumlu olabilecek her türlü düşünce ve önerimizi kendisiyle paylaşıyoruz. ve özellikle olumsuz da olsa mutlaka karşılığında bir cevap alabiliyoruz.

    bu nedenle ben sözlüğün bana kattıkları ile kaybettirdiklerini kıyaslıyorum da sözlüğe yatıp kalkıp iman edesim geliyor. neredeyse bi elin parmaklarını geçmeyecek kadar arkadaşım varken, şimdi bi dünya arkadaşım, dostum ve kardeşim var. maçlarda olsun, zirvelerde olsun hep beraber vakit geçirir olduk. gelmeyen olunca arar sorar olduk acaba bişey mi oldu diye. bu sadece istanbul'la da sınırlı kalmadı üstelik. türkiyenin her yerinde yüz yüze görüştüğüm ya da yüz yüze görüşemediğim bir sürü arkadaşım var. ulan amerika'da bile arkadaşım var daha ne olsun. maça gelecek istanbul dışındaki arkadaşlarımıza bilet ayarlıyoruz karaborsa'dan almasınlar diye. ayrıca istanbul dışından gelecek arkadaşlarımıza elimizden geldiğince iyi ev sahipliği yapmaya çalışıyoruz. kimisi kapısını açıyor, kimisi vaktini ayırıyor. bunun tam tersi de söz konusu. bizden anadolu'ya maça gideceklere de onlar sağolsunlar ev sahipliği yapıyorlar. şimdiye kadar kimseye "sen gelme ulan ayı" demedik bize de demediler. hala kapılarımız sonuna kadar açık. emin olun sadece ilk kez karşılaştığınız birisiyle ister istemez bir çekingenlik oluyor. ama bu zarar geleceğinden değil, ilk başta samimi olamamaktan kaynaklanıyor. zaten ikinci seferde kaynaşmış oluyoruz. mesela biz bazen bu kaynaşma olayını abarttığımız da oluyor. mesela biz şu an arkadaşlığın "enseye tokat göte parmak" kıvamındayız. gerçi hala aklım almıyor, hiç tanımadığın bir adamla daha ikinci bir sefer yan yana gelipte işi ne ara bu kıvama getirdiğimizi anlamıyorum. ama bundan şikayetçi de değilim. zaten bu diyaloglar ilk önce arkadaşlık sonra dostluk ve en sonunda kardeşlik kıvamına geliyor. anadolu'nun bir yerinde hiç tanımadığım bir adam bana atkı yolluyor üstelik kargo parasını da kendi ödüyor. ulan bunu kardeşim bana yapmaz. * sözlük sağolsun bizleri birbirimizle tanıştırdı, twitter’ında katkılarıyla bu kıvama geldik. ha sözlük günün birinde kapanır ya da devam eder bilemiyorum. benim için hep iyi anılacak bir yer burası.

    ben şimdilerde sözlükten bilgi dağarcığımı * geliştirmeye çalışıyorum. bilmediğim bir şeyi öğreniyorum veya bildiğim bir şeyi paylaşıyorum. özellikle bu aralar eskileri kurcalıyorum, unutulanları bilinmeyenleri araştırıp sözlükte paylaşmaya çalışıyorum. öğrendikçe daha çok araştırmak istiyorum. bu bile bana sözlüğün kattığı en güzel şeylerden birisi.

    nitekim severek takip ediyorum.

    yetkili ağabeyleri göremeyenlere gelsin;
    http://yfrog.com/ntkujlqj

    bu da captano;
    http://yfrog.com/occm6vbj
App Store'dan indirin Google Play'den alın