4660
yazarlarına -haddim olmayarak- “bu uzay meselesi böyle bişii diiil..” diye seslenmek istediğim sözlük.
2008 sonbaharında iki kişilik bir beyin takımının hayata geçirilmiş, tamamen şans eseri bir araya gelen 15-20 kişilik –darılmaca gücenmece yok- altın jenerasyon niteliğinde bir topluluğun hayatlarından önemli bir mesai ayırarak tutturduğu standardın etkisiyle internet aleminde bir şehir efsanesi olarak namı yürümeye başlamış bir sözlüktür. şans eseri ve altın jenerasyon tabirlerini biraz açmak gerekirse; özellikle sözlüğün ilk zamanlarındaki 5-6 aylık dönemde aktif olarak yer alan yazarlar istisnasız olarak sözlük vasıtası ile birbirinden haberdar olmuş insanlardır. altın jenerasyon muhabbeti de şudur ki; tesadüfen bir araya gelmiş bu insanların tamamı çoğu konuda hemfikir olan, sözlük formatına fazlasıyla hakim, ve çok enteresandır her gün en az 5-6 saatlerini sözlüğe ayırabilecek derecede boşlukta oldukları bir dönem geçirmekte olan insanlardı. eline aylarca ders notu almadığı halde sabahtan akşama kadar sözlüğe bilgi dolu bir entry girmek için araştırma yapanı da vardı, iş yerinde sözlükteki entrylerin imla hatalarını kovalıyor diye patronundan fırça yiyen de, yoklama listesinde bir farklı kişi görüldüğü zaman yapılan kutlamalar da...
“ne diyorsun sen be” dediğinizi duyar gibiyim, ortalık o kadar tenhaydı işte, farklı bir kişi gelince hemen farkediliyordu...
bir süre bu çekirdek kadroyla sınırla kalan sözlük ahalisi bu dönemi mümkün olduğu kadar içi dolu entrylerle sözlük tabanını besleyerek geçirmeye çalıştı. gece yarısından sonra sol frame'de 3 sayfa başlık olması diye bir başlık var mesela, o dönemlerde içinde bulunan halet-i ruhiyenin en güzel yansımalarından biridir. ilk yazar alımındaki toplu yeni yazar girişine kadar –ki hafızam yanıltmıyorsa 2009 haziran civarları olması lazım- nüfusu yavaş yavaş artsa da; gerek hem nüfus hem de entry sayısı bakımından ele avuca gelir halde olması, gerek çekirdek ekip diye adlandırdığım yazar grubunun da kesin bir irade ve ciddiyetle otokontrol mekanizmasını sağlam bir şekilde devrede tutmasıyla, gerek türkiye’deki sözlük anlayışının hala daha evrime uğramamış olmasıyla-açık konuşmak gerekirse inci sözlük ekolünün ortaya çıkmamış olmasıyla- aynı standardını koruyarak nüfus ve entry sayısını bir derece arttırmayı başarmıştır.
bir suçlama olarak kesinlikle alınmasın ama her yeni gelen nesille biraz daha değişime uğramış; sonunda bugün irili ufaklı herşeyin karşılıklı hakaretlere varan bir şekilde uzun uzun tartışıldığı, iki satır bilgi vermekten ziyade arada dönen muhabbetlerden tahammül edilebilirse o gün ne yaşandığının kestirilebildiği, girilen entrylerin çok büyük bir kısmının 2-3 ay sonra bile okuyana bir gram birşey ifade etmeyecceği bir yer haline gelmiştir. bütün bunlara rağmen-kulübümüzün resmi yayın organlarıyla birlikte- halen internetteki en seri ve güvenilir galatasaray haber kaynaklarından biridir. hatta sol frame’in akışından maçın gidişatını bile anlamak mümkün hale gelmektedir bazen. hatta malum ntvspor’a bile son dakika haberi geçirten bir kontrat meselesi vardır ki, sözlüğün bu yönüne dair en önemli emarelerden biridir.
bu yazının asıl nedeni olan “bozulma”nın neden-niçin kısmına gelirsek....
her biri aşağı yukarı aynı öneme sahip olan bir dizi etkenin bir araya, arka arkaya ya da üst üste gelmesiyle; galatasaray sözlük’ün adını ilk duyurduğu zamanlardaki ortamından şimdiki –neredeyse işleyemez görünen- haline gelinen süreç ortaya çıkmıştır. genelden özele gelirsek en birincil etken türk sosyal medyasındaki değişimdir. inci sözlükle ortaya çıkan ağzına geleni entry olarak sağa sola yazma tavrı, internet üzerinden prim ve şöhret sevdası, birşeyleri körü körüne eleştirilerek farklı ya da bilgili görünüldüğü sanrısı gibi türlü türlü acayip ruh halleri özellikle son dönemde sosyal medyaya adım atan insanların olayı temelden yanlış anlamasına; eskiden beri sosyal medya içinde olan insanların tahammül etmekte zorlandığı bazı durumların işin normali şeklinde yer edinmesine sebep olmuştur. galatasaray sözlüğün kendi formatını korunmasında moderasyonun iş yükünü hafifleten, belki de aslan payını çeken çekirdek grubun yavaş yavaş elini ayağını çekmesindeki temel neden –arkadaşım diyebilecek kadar tanıdıklarımın hayat düzenlerindeki değişmeler kadar- budur. hem formata dahil entry akışını sağlayan yazarların entry girmeyi bırakması, hem de otokontrol* mekanizmasının çökmesi sözlük formatının geri dönülemeyecek şekilde evrilmesine, moderasyon ekibinin haddinden çok çok daha fazla bir iş yüküyle karşı karşıya kalmasına sebep olmuştur. bütün bunlara insanların birbirine karşı olan tahammülsüzlüğü ve kendi sorunlarının acısını başkalarından çıkarma isteği de eklenince olaylar iyice çığrından çıkmaya başlamıştır. 15-20 kişilik bir grubun kendince bir ortam oluşturduğu, o ortamın büyüsüne gelen binlerce kişinin –ortamı yaratan insanların da gitmesiyle- beklediğini bulamayınca sürekli sorun çıkarıp birbirine sataştığı –üzülerek söylüyorum ki- sıradan bir internet sitesi halini almıştır. eninde sonunda ; bir zamanların efsane mekanı meşale sokak nasıl ki sokak sakinleri-eski müdavimler-polis karmaşası arasında binlerce insanın piyasa yaptığı bir yer haline geldiyse, nasıl ki galatasaray tribünlerinin 30 yıllık geleneği “nevizade”adı bir tezahüratta geçtikten sonra maç günleri formalı insanların alınmaması kararı çıkartılacak kadar kendinden bezdirecek abuk sabuk kitlelerce mesken tutulduysa özelde galatasaray sözlük, genelde bütün sözlükler de yavaş yavaş o hale gelmiştir. kişileri suçlama sevdasından artık lütfedip vazgeçmenin, “idare edelim işte”ciliği bir kenara bırakmanın, ortaya çıkan sosyal medya ve galatasaray sözlük realitesi ışığında şapkayı önüne koyup düşünmenin vakti gelmiştir. galatasaray sözlük netice itibarı ile bir resmi yayın organı değildir. yazarlarının hiçbiri kimseden daha fazla ya da daha az galatasaraylı değildir. bildiğim kadarıyla hiçbirisi bu işten ekmek de yememektedir. aynı şekilde başına silah dayatılarak sözlük takip ettirilen/entry girdirilen kimse yoktur. her yazarın en başından beri bu sözlüğe bulaşma nedeni olarak gösterdiği “galatasaray ortak paydası” ya da “galatasaray adına layık birşeyler yapmak” kavramlarının gözden geçirilmesinin, tekrar tekrar üzerinde düşünülmesinin; en önemlisi belki de galatasaray sözlük için yeni bir yol haritası çizmenin vakti gelmiştir.
daha yazılacak, söylenecek belki bir sürü şey vardır, belki de hiçbir şey yoktur...
yalın gerçek şudur ki galatasaray sözlük bırak galatasaray adını temsil etmeyi, sözlük sıfatını bile zor taşır hale gelmiştir. herkesin kendi şöhreti, kişisel primi, ego tatmini ya da şahsi husumetlerinin peşinde koştuğu; tweet tadında laf geçirmeceli entrylerin pek bir revaçta olduğu, geyik-gırgır-şamatadan pek okunacak hali kalmayan, herşeyi göze alıp yine de okumaya çalışan insanın ise birbirine laf sokan ve aynı cümlelerle başlayan 3 entry i arka arkaya okuduktan sonra bütün hevesi kaçmış bir şekilde sağ üst köşeden x e basarak ayrıldığı bir yer haline gelmiştir. belki de daha zor günler, daha da büyük fikir ayrılıkları, çok daha büyük sorunlara gebedir.
kişisel not: uzaktan sallaması da pek güzel oluyor valla mirim, bu entry’i yazdıkça yeni nesil sosyal medya insanlarına hak vermeye başladım aslında...
2008 sonbaharında iki kişilik bir beyin takımının hayata geçirilmiş, tamamen şans eseri bir araya gelen 15-20 kişilik –darılmaca gücenmece yok- altın jenerasyon niteliğinde bir topluluğun hayatlarından önemli bir mesai ayırarak tutturduğu standardın etkisiyle internet aleminde bir şehir efsanesi olarak namı yürümeye başlamış bir sözlüktür. şans eseri ve altın jenerasyon tabirlerini biraz açmak gerekirse; özellikle sözlüğün ilk zamanlarındaki 5-6 aylık dönemde aktif olarak yer alan yazarlar istisnasız olarak sözlük vasıtası ile birbirinden haberdar olmuş insanlardır. altın jenerasyon muhabbeti de şudur ki; tesadüfen bir araya gelmiş bu insanların tamamı çoğu konuda hemfikir olan, sözlük formatına fazlasıyla hakim, ve çok enteresandır her gün en az 5-6 saatlerini sözlüğe ayırabilecek derecede boşlukta oldukları bir dönem geçirmekte olan insanlardı. eline aylarca ders notu almadığı halde sabahtan akşama kadar sözlüğe bilgi dolu bir entry girmek için araştırma yapanı da vardı, iş yerinde sözlükteki entrylerin imla hatalarını kovalıyor diye patronundan fırça yiyen de, yoklama listesinde bir farklı kişi görüldüğü zaman yapılan kutlamalar da...
“ne diyorsun sen be” dediğinizi duyar gibiyim, ortalık o kadar tenhaydı işte, farklı bir kişi gelince hemen farkediliyordu...
bir süre bu çekirdek kadroyla sınırla kalan sözlük ahalisi bu dönemi mümkün olduğu kadar içi dolu entrylerle sözlük tabanını besleyerek geçirmeye çalıştı. gece yarısından sonra sol frame'de 3 sayfa başlık olması diye bir başlık var mesela, o dönemlerde içinde bulunan halet-i ruhiyenin en güzel yansımalarından biridir. ilk yazar alımındaki toplu yeni yazar girişine kadar –ki hafızam yanıltmıyorsa 2009 haziran civarları olması lazım- nüfusu yavaş yavaş artsa da; gerek hem nüfus hem de entry sayısı bakımından ele avuca gelir halde olması, gerek çekirdek ekip diye adlandırdığım yazar grubunun da kesin bir irade ve ciddiyetle otokontrol mekanizmasını sağlam bir şekilde devrede tutmasıyla, gerek türkiye’deki sözlük anlayışının hala daha evrime uğramamış olmasıyla-açık konuşmak gerekirse inci sözlük ekolünün ortaya çıkmamış olmasıyla- aynı standardını koruyarak nüfus ve entry sayısını bir derece arttırmayı başarmıştır.
bir suçlama olarak kesinlikle alınmasın ama her yeni gelen nesille biraz daha değişime uğramış; sonunda bugün irili ufaklı herşeyin karşılıklı hakaretlere varan bir şekilde uzun uzun tartışıldığı, iki satır bilgi vermekten ziyade arada dönen muhabbetlerden tahammül edilebilirse o gün ne yaşandığının kestirilebildiği, girilen entrylerin çok büyük bir kısmının 2-3 ay sonra bile okuyana bir gram birşey ifade etmeyecceği bir yer haline gelmiştir. bütün bunlara rağmen-kulübümüzün resmi yayın organlarıyla birlikte- halen internetteki en seri ve güvenilir galatasaray haber kaynaklarından biridir. hatta sol frame’in akışından maçın gidişatını bile anlamak mümkün hale gelmektedir bazen. hatta malum ntvspor’a bile son dakika haberi geçirten bir kontrat meselesi vardır ki, sözlüğün bu yönüne dair en önemli emarelerden biridir.
bu yazının asıl nedeni olan “bozulma”nın neden-niçin kısmına gelirsek....
her biri aşağı yukarı aynı öneme sahip olan bir dizi etkenin bir araya, arka arkaya ya da üst üste gelmesiyle; galatasaray sözlük’ün adını ilk duyurduğu zamanlardaki ortamından şimdiki –neredeyse işleyemez görünen- haline gelinen süreç ortaya çıkmıştır. genelden özele gelirsek en birincil etken türk sosyal medyasındaki değişimdir. inci sözlükle ortaya çıkan ağzına geleni entry olarak sağa sola yazma tavrı, internet üzerinden prim ve şöhret sevdası, birşeyleri körü körüne eleştirilerek farklı ya da bilgili görünüldüğü sanrısı gibi türlü türlü acayip ruh halleri özellikle son dönemde sosyal medyaya adım atan insanların olayı temelden yanlış anlamasına; eskiden beri sosyal medya içinde olan insanların tahammül etmekte zorlandığı bazı durumların işin normali şeklinde yer edinmesine sebep olmuştur. galatasaray sözlüğün kendi formatını korunmasında moderasyonun iş yükünü hafifleten, belki de aslan payını çeken çekirdek grubun yavaş yavaş elini ayağını çekmesindeki temel neden –arkadaşım diyebilecek kadar tanıdıklarımın hayat düzenlerindeki değişmeler kadar- budur. hem formata dahil entry akışını sağlayan yazarların entry girmeyi bırakması, hem de otokontrol* mekanizmasının çökmesi sözlük formatının geri dönülemeyecek şekilde evrilmesine, moderasyon ekibinin haddinden çok çok daha fazla bir iş yüküyle karşı karşıya kalmasına sebep olmuştur. bütün bunlara insanların birbirine karşı olan tahammülsüzlüğü ve kendi sorunlarının acısını başkalarından çıkarma isteği de eklenince olaylar iyice çığrından çıkmaya başlamıştır. 15-20 kişilik bir grubun kendince bir ortam oluşturduğu, o ortamın büyüsüne gelen binlerce kişinin –ortamı yaratan insanların da gitmesiyle- beklediğini bulamayınca sürekli sorun çıkarıp birbirine sataştığı –üzülerek söylüyorum ki- sıradan bir internet sitesi halini almıştır. eninde sonunda ; bir zamanların efsane mekanı meşale sokak nasıl ki sokak sakinleri-eski müdavimler-polis karmaşası arasında binlerce insanın piyasa yaptığı bir yer haline geldiyse, nasıl ki galatasaray tribünlerinin 30 yıllık geleneği “nevizade”adı bir tezahüratta geçtikten sonra maç günleri formalı insanların alınmaması kararı çıkartılacak kadar kendinden bezdirecek abuk sabuk kitlelerce mesken tutulduysa özelde galatasaray sözlük, genelde bütün sözlükler de yavaş yavaş o hale gelmiştir. kişileri suçlama sevdasından artık lütfedip vazgeçmenin, “idare edelim işte”ciliği bir kenara bırakmanın, ortaya çıkan sosyal medya ve galatasaray sözlük realitesi ışığında şapkayı önüne koyup düşünmenin vakti gelmiştir. galatasaray sözlük netice itibarı ile bir resmi yayın organı değildir. yazarlarının hiçbiri kimseden daha fazla ya da daha az galatasaraylı değildir. bildiğim kadarıyla hiçbirisi bu işten ekmek de yememektedir. aynı şekilde başına silah dayatılarak sözlük takip ettirilen/entry girdirilen kimse yoktur. her yazarın en başından beri bu sözlüğe bulaşma nedeni olarak gösterdiği “galatasaray ortak paydası” ya da “galatasaray adına layık birşeyler yapmak” kavramlarının gözden geçirilmesinin, tekrar tekrar üzerinde düşünülmesinin; en önemlisi belki de galatasaray sözlük için yeni bir yol haritası çizmenin vakti gelmiştir.
daha yazılacak, söylenecek belki bir sürü şey vardır, belki de hiçbir şey yoktur...
yalın gerçek şudur ki galatasaray sözlük bırak galatasaray adını temsil etmeyi, sözlük sıfatını bile zor taşır hale gelmiştir. herkesin kendi şöhreti, kişisel primi, ego tatmini ya da şahsi husumetlerinin peşinde koştuğu; tweet tadında laf geçirmeceli entrylerin pek bir revaçta olduğu, geyik-gırgır-şamatadan pek okunacak hali kalmayan, herşeyi göze alıp yine de okumaya çalışan insanın ise birbirine laf sokan ve aynı cümlelerle başlayan 3 entry i arka arkaya okuduktan sonra bütün hevesi kaçmış bir şekilde sağ üst köşeden x e basarak ayrıldığı bir yer haline gelmiştir. belki de daha zor günler, daha da büyük fikir ayrılıkları, çok daha büyük sorunlara gebedir.
kişisel not: uzaktan sallaması da pek güzel oluyor valla mirim, bu entry’i yazdıkça yeni nesil sosyal medya insanlarına hak vermeye başladım aslında...