tüm '' sözlük kötü yolda''cılara,
'bu sözlüğün anlamı ne''cilere,
'' yazdıklarımızı okuyacak nitelikli adam yok''culara geliyor... meşhur olmak için mi yazıyoruz sanıyorsunuz? oy almak için mi? şov yapmak mı derdimiz?
ağabey-kardes, iki iyi arkadas, çok fazla iyi birçok arkadas, aile sıcaklığı.
benim gibi düşünen, sırf şu sebepten dolayı burada yazan çok kişi var. bunları biliyor, mutluluk duyuyorum. gerisi de hiç önemli değil. forumuydu, formatıydı, çöplüğüydü, oyuydu, şuyuydu, buyuydu... gerekli kişiler icabına bakıyor zaten. keyfini de benim gibi düşünen, keyif almaya bakanlar çıkarıyor.
http://tamsaha.wordpress.com/...-sozluk-vezirsporda/ekleme: fotograf seçeneği için blog linki oldu kusura bakmayınız.
fotograf olmayan yazının tam hali için:
(gbkz: 15 kasım 2009 ( galatasaray sözlük vezirspor’da ))
[olduğu gibi yapıştırmış olduğum bir anı olacak aşağıda okumuş olacağınız yazı. gecenin şu saatlerinde fotoğrafı görür görmez aklıma geldi ve konu hakkında hiçbir şey yazmamıştım daha öncesinde. bir borç olarak gördüm diyebilirim bu yazıyı. tüm galatasaraylı dostlarımızın, abilerimizin, kardeslerimizin şerefine olsun.. ]
15 kasım. daha var 2 gün doğmuş olduğum güne…
unutmak mümkün değil bu habersiz sürprizinizi. ilk maç 3.lük 4. lük maçıydı. takım kaptanı olarak son taktikleri vermiş bulunmaktaydım ki içimde heves kalmadı. hırsım kurudu. düşününce böyle olmustu. herkes zaten galatasaraylı. oraya gelenin amacı da belli. oynayanın da, izleyenin de… bırakmasını söyledim takımımıa. evet arkadaslar. maça asılmıyoruz :) ne tarz bir oyun şekli alırsa öyle bitsin minvalinde açıklamalarınmı deklare ediyordum. sağolsun takım beni can kulağı ile dinlemiş. 4. olarak taraftarımızı selamlıyorduk 75 dakikalık maç sonunda. sunderland taraftarının havası, rüzgarı esiyordu altunizade’nin 40 yıllık vezirspor’unda. ben böyle bir şey görmemiştim o güne dek. yıllar önce lise turnuvasında ilk sene elenmiştik. hazırlıktık. 2.sene 1.sınıfken yine elenmiştik ilk maçta. 3.senemiz lise 2′ye denk geldi. ( denk geldi işte) yarı finalde elendik. son senenizde ise tecrübemizle ortalığın tozunu attırmıştık. demek ki aynı arkadaslarla 4 sene beraber oynamak böyle bir şeymiş demiştim. kupa kazanıdırır o 4 sene. same like 17 may 2000 galatasaray – arsenal …
o gün bir baktım 2000 kişilik okul, hatunlar, liseli 1 ler 2 ler, nesildaşlarımız türlü türlü kutlamalar yapıyor. osman müdür madalya için cuma gününü bekleyin diyor. okulun son günü giderayak alacağız altınları. düşünün işte.
neyse abi bu anıdan daha önemlisi vezir’deki doğum günü kutlamasıdır. ilk maç bitmiş. takımım 4.olmus ve finalde oynayacak iki takımdan birinin kalecisi yok. söz vermişim sizin kaleciniz olacağım diye maçtan bir gün önce. gel gör ki oldum da zaten. öyle böyle derken fena bir performans sergilemedim ve kupayı kazanan takımın kalecisi olarak yağmur altında tur attım. rakip takımın kalecisi ise hakikaten mahalli liglerde nam salmış biri olan ” kekeme spiker ” idi. ona karşı kupayı kazanmış olmak apayrı bir güzelliktir hayatımın unutulmazlarında…
sahanın içerisindeyim henüz. 4 gol yemiştim sanırım ama iki maçı üst üste çıkarmış olmanın müthiş bir yorgunluğu var vücudumda. ikinci maç için her ne kadar kalelicilik yapmıs olsam da kasım havası ve beraberinde getirdiği, yanından hiç eksik etmediği gece yağmuru var çıtırdan.
şöyle göz ucuyla baktım tribünlere. eyvah eyvah, şenliğe bak demekten alıkoyamadım dilimi. hahaha naraları atmaya başladım. çünkü kenarda maytaplar, balonlar falan artık o anda ne varsa yakılmış; ortalık yıkılmış bir vaziyette gülüşmeler vardı. sandım ki şampiyon takımın seremonisi var. fakat sevinemiyorum aslında. içten içe sevinç var. her ne olursa olsun, kendi takımım ile, kaptanlığını yapmıs olduğum takım 4. de olsa, bir başka takımın kaptanını kırmayarak kalelerini korumustum. başarıda az da olsa bir payım olduğunu bilmek inanılmaz mutlu etmişti ruhumu. ama dedim ya dışarıya belli edemiyorum tam manasıyla bu sevinci. kaybeden takımımın oyuncuları kenarda üzüntülü otururken sevinemem öyle açık ara :)
neyse şampiyonluk kutlaması mı ? napan, ne eden derken içeriye doğru bir sürürkleme yaşadım. yaklasık 35 40 kişinin ortasında vezir’in meşhur kırmızı odasına doğru yol aldım. duvarda tablolar, posterler, eskiye dair…
ahandra, kırmızı odadaki beyaz masanın üzerinde bir güzel pasta. üzerinde iyi ki doğdun kaje yazıyor ama beyin algılamıyor. yorgunluk, üşüme hissi derken hala şampiyonluk pastası sanıyorum…
işte başladılar arkadaslar, abiler sağolsunlar iyi ki doğdun kaje demeye. çakozladım durumu icabında. tek tek öpmeler terli merli… sağolsun tekrardan toka’mız ayarlamış. essgi ve lari destek çıkmış ve böyle bir unutlmaz gece yaşanmış. hem sözlük tarihinde gördüğüm en kalabalık gece, hem de şahsıma yapılan en beklenmedik sürprizdi o güne dek.
en yakınımdakileri saysam ugur abi, cem abi, onur abi, irfan abi, hakan abi… dahası var mıydı abilerimizden bilmiyorum, daha doğrusu şu an hatırlamakta güçlük çekiyorum ama kardeslerimiz de vardı. çok kişi vardı…
sonuna doğru gelirsek ani yazılan şu yazımın, unutlmazdı işte.
annesi yanında olmayan, babası, dedesi, akrabaları, sevdiği yanında olmayan, şu dünyadan göçmüş olanların hüznünü yaşayan kimler vardı aramızda o gece bilemem amam o 2 -3 saat içerisindeki aile ortamını, sevinci hep beraber yaşadık ya, işte o bile mutlu etmeye yetti. her şey unutulmuscasına bir gülümseme, tıkış tıkış bir kutlama… ah ulan, plansız programsız yazıyorum ama aklımdan çıkmamıs o gece. tam 15 dakika önce başladım yazmaya ve şimdi sonlandırmak üzereyim. kalın sağlıcakla. en kısa zamanda, en güzel anlarda birlikte olmak dileğiyle öpüyorum ulaaaaan hepiniziiiiiiiii!!!!!!!!!