merhaba cicişler, nasılsınız? biraz moralsiz gibisiniz. e öyle;) bileniniz biliyordur, bir süredir yazmamayı tercih ediyorum
*. zaten sözlüğe uzun zamandır uzun yazı yazmıyordum. blogda uzun, sözlükte kısa yazılar yazarak sözlüğün
goosfraba eksikliğini gidermeye çalıştım. sonrası malum, okur olduk. tekrar yazar olunca yazmak için bir istek olmadığını farkettim. falan da filan. ya işin tuhafı; okur yapılmadan hemen önce internetim arızalandı. tekrar yazar olana kadar internetim yoktu. yani okur olduğum sürece sözlüğe uğrayamadan geçti günler
*. sonradan öğrenince bozuluyor insan. bir şeyler karalamaya dair istek olmayınca 10-15 gündür dokunmadık haliyle klavyeye. benimle beraber okur yapılanlar patır patır yazınca kendi kendime protesto gösterisi yapmaya çalışan bir mala dönüştüm, en acı tarafı o.
ilk paragrafta içime bir suzan kaçtığı doğru olabilir. yalan dolanla dolu gibi duruyor. valla şu sıralar taşınıyoruz; doğru düzgün ne maçlara bakabiliyorum ne de yazı düşünebiliyorum. şu da var; geçen hafta okullar resmi olarak başladı, pazartesi fiziksel olarak başlayacak. o zaman içine düşeceğim boşluğu illa ki bir yerlere yazarak doldurmaya çalışacağım. bizim sözlük de bundan nasibini alacaktır. yani dehlenmediğim sürece yine buralarda takılacağımı söyleyebilirim. hadi yine iyisiniz, rahat olun. e baktım iki güne okullar açılıyor, sözlükte de 5 oy sınırını geçen haftanın 10 numara entry'lerine bodoslama dalar olmuş; içimdeki liseli heyecanını yenemeyip daha fazla beklemeden buraya bir şeyler yazayım dedim.
aslında ben yazmışım ya da yazmamışım önemli değil. 1 ay boyunca bir şey yazmam, sözlükteki ziyadesiyle değer verdiğim arkadaşlarım 1-2 sorar niye yazmadığımı, sonra unutulur giderim. bu sözlükte benden daha iyi yazan insanlar gerçekten de var. "gerçekten" dedim, sonra "ahaha mütevazilik oyunu oynuyor" demeyin. bu sözlüğü sözlük yapan insanlar var hatta, yazmadıklarında yoklukları hemen anlaşılır. al abi, en başında
toka var. kral adamdır, şudur budur da; aynı zamanda çok da güzel yazar. zirveler hakkında yazdıkları ilgi alanım dışında olduğu için pek dikkat etmiyorum, ama hem kişiliğiyle hem de yazdıklarıyla galatasaray sözlük'ün sembol adamlarından diyebiliriz. toka küsüp de gitmez mesela. ama gözümdeki değerleri en az toka kadar olan insanlar sözlüğü bırakıyorlar, eskisi kadar yazmıyorlar, sözlüğe bir şeyler katmaya istekli görünmüyorlar. niye böyle yapıyorlar? valla herkes kendisi karar verecek zekaya sahip. isteyen gider, isteyen kalır. ama benim görüp rahatsız olduğum şeyleri onlar da görmüşlerdir, onlar da rahatsız olmuşlardır diye tahmin ediyorum.
hiç öyle ishal mishal muhabbetlerine girmeyi düşünmüyorum. sözlükte bazı tipler var, sinirlerimi hop oturtup hop kaldırıyorlar. özellikle kötü oynadığımız veya kaybettiğimiz maçlardan sonra çıkıyor bu tipler meydana. yahu maçı kaybediyoruz, adamların bir kere olsun "tüh, bu maçı kaybettik. üzüntüden tansiyonum fırladı" gibisinden cümleler kurduklarına şahit olamadım gitti. evinde üzülüyorsundur; beni ilgilendirmez. ben senin alt komşun muyum, nereden bileyim senin üzüntünü veya sevincini? bana burada yansıttın şey: galatasaray maç kaybedince sen ü-zül-mü-yor-sun. sezon başında fenerbahçeyle yapılan hazırlık maçından beri takip ediyorum bunları. sayıları gittikçe artış gösteriyor. hal ve hareketleri galatasaray maç kaybederken ısrarla aynı. "ahahaha dakika kaç oldu hala bir pozisyona giremedik" , "eee oğlum, biz size ısrarla dedik bu işler total futbolla rijkaardla olmaz diye. geldiniz mi sözüme?" , "ne oldu? kaybettik maçı di mi? üzüldün mü? hahahah, baştan belliydi lan böyle olacağı" gibi sıkıcı cümleler... yahu galatasaray maç kaybediyor; sen burayı haklı çıktığını görüp egonu şişirdiğin bir yere çeviriyorsun. bunların bir de "adamın gol diyo" tavırları var ki; rijkaard ismini kimi yazarların gözünde tabu yapan da asıl budur. "ya şimdi misimovic'in yerine sabri'yi alırken hatalıydı sanırım rijkaard" diyorsun, daha doğrusu diyemiyorsun. biliyorsun ki bunu desen üstüne 10 kişi çullanacak "gördünüz mü lan; rijkaard'dan bir bok olmayacağını siz de anladınız mı?" nidalarıyla. konunun dışına sapmak istemesem de, ulan zaten sen bu takıma kimi getirsen hata yapacak. kendi bildiği doğruyu hata yapmadan uygulayacak teknik direktörler de var mesela bu ülkede. mesela aykut kocaman; çıkar alex'i al selçuk'u. misal hikmet karaman. bugüne kadar kendisine öğretilenleri eksiksiz yerine getirir hikmet hocam. o kadar. senin oyuncuna ne verir? meçhul. rijkaard elbet hata yapacak. senin oyuncun bilmediği sisteme alışana kadar ne hatalar yaptı, rijkaard da yapacak. siz bunu kabullenemediğiniz için zaten 10 senedir "skib bıraksın" "feldkamp yaşlı" "gerets bitirdi takımı" "hagi sıçtı sıvadı" cümlelerinden ileri gidemiyorsunuz. 10 sene? internetin yaygınlaşmasından ötürü 10 sene.
daha sinir bozucusu yok mu? olmaz olur mu; var tabii abi. ben bunlar hakkında uzun bir yazı yazacaktım da, üşengeçlik yaktı beni. şimdi bir paragrafta söyleyim derdimi. tabii ki "frank rijkaard'ın göt yalayıcısı pis kaka iğrenç yabancı hayranı geri zekalıların edepsizliklerini görmeyen moderasyon" diye söze başlayanlardan bahsediyorum. bu madalyonun bir de öbür yüzü var, edepsizlik karşıtlığı adı altında yapılan bu edepsizliğin daniskasının mutlaka bir cevabı vardır da; ne diyeceksin bu adama? en küçüğümüz 20 yaşındayız, yaşınızdan başınızdan utanın. hiçbir şeyden utanmıyorsanız birine "göt yalayıcısı" derken kazık kadar boyunuzdan utanın. çoluğun çocuğundan çıksın işşallah.
aa bu arada bir de şeyler var; rijkaard ilk geldiği zamanlar "sabretmek lazım abi rijkaard'a; bak ferguson 5 sene şampiyon yapamamış manchester'ı" deyip de şimdilerde çark edenler. lan polat başkan rijkaard'ı getirirken sizden mühlet mi istedi de şimdi kararınızdan dönüyorsunuz? neyse, uzatmanın alemi yok. daha da uzarsa bu entry'nin haftanın 10 numaraları'na girme şansı iyice azalacak. zaten sıkıcı bir yazı olmuş. dediğim gibi; ben gelirim, giderim. sözlük benimle değer kazanmaz. ya da kaybetmez. ama bu sözlüğe değer katan adamları küstürmeyin. görüyorsunuz işte; 5-10 kişinin at koşturduğu bir yer haline geliyor koca sözlük.