sıradaki her kimse galatasaray'ın en azından yakın geleceğini tahin edecek teknik adamdır. belirlenirken göz önüne alınması gereken çok kritik noktalar var. artık "isim"lere bağlı bir şekilde gidecek bir pozisyonda değiliz, değişmeliyiz. o yüzden isimleri önümüze koyup değerlendirmek yerine kriterleri önümüze koyup buna uyan hocalar aramalıyız diye düşünüyorum. yani mesela sırf boşta diye sana uymayacak bir hoca getireceğine gerekirse tazminat ödeyip uygun olmayan birini getirmeyi göze alabilmeliyiz.
bu arada yönetim değişir mi kalır mı bilmiyorum, ama kim olursa olsun hareket noktası aynı kalmalı. o konuya değinmiyorum.
kriterlere gelelim:
-
profil: çalışkan ve modern futbola kendini entegre etmiş bir teknik adam en önde gelen koşullardan biri. zaten diğer kriterler de bununla bağlantılı.
-
antrenman: antrenman teknikleri çok önemli. yeni takımın inşası tamamen buradan geçiyor. bireysel gelişimler ve takımın futboluna katkı sağlayacak etkin antreman sistemi kritik. fizik kondüsyon da buna dahil.
-
çalışma tarzı: istatistiklere ve scouting'e gereken önemi vermeli. default bir oyuncu portföyü olmalı hocanın.
şimdi bu ana kriterler genellikle yeni nesil hocaları öne çıkartıyor. ama burada takılınmaması gereken nokta yaş mevzu. 40 yaşında bir teknik adam eski kafalı ve görece tembel olabileceği gibi 60 yaşındaki bir teknik adam modern ve enerjik, çalışkan da olabilir. sahada koşacak futbolcu değil takımı yönetecek bir beyin aranıyor nihayetinde.
yeni nesil hocalar dedim. ilk akla gelenler lucien favre, andre villas-boas, roger schmidt, paulo sousa vs. vs. buradan gelebiletesi olanla olmayanı ayırmak yöneticilerin işi. ama profil olarak ilk önce buradan hareket edilmeli ve günü kurtaracak, giderken arkasında miras yerine enkaz bırakacak hocalardan uzak durulmalı.
bu ilk eleme turundan sonra gelelim asıl can alıcı noktaya. burada olay
kan uyuşumu. boşa kürek çekilmemesi ve onca emeğin çöpe gitmemesi adına önemli kriterler yine göz önüne alınmalı. galatasaray'ın genlerine uygun hoca bulmak çok önemli.
-
kültür: kendi ülkesinin dışında çalışmamış, dil bilmeyen teknik adamlardan mümkün olduğunda uzak durulmalı. cesare prandelli deneyiminin faciaya dönüşmesinin ana nedeni budur örneğin. farklı kültürleri tanıyan, mümkünse birden fazla dil konuşan hoca her zaman avantajdır.
-
futbol stili: ve geldik zurnanın zart dediği yere. tüm bu saydığım kriterlere uygun hocalar bulduk diyelim, her şey süper. ama adam galatasaray'ın futbol genlerine aykırı anlayışta bir takım oluşturuyorsa o işin yürümesi mümkün değil. galatasaray taraftarı her zaman tempolu futboldan ve hücum presten hoşlanır örneğin. rakibi hataya zorlayacak ve hücumu düşünecek bir takım oluşturulması adına teknik adamların oyun tercihleri iyi tespit edilmeli.
bana kalırsa tüm kriterlerden check alan teknik adam lucien favre'dir. gelse cuk diye ses çıkar o derece ama ikna etmenin kolay olmadığını biliyorum. nihayetinde futbolu kendi çapında takip eden biri olarak gözden kaçırdığım ya da bilmediğim ama bize uygun başka hocalar da vardır.
son olarak kim gelirse gelsin ilk beklentinin hemen şampiyonluk olmaması gerektiğini düşünüyorum. daha doğrusu şöyle ifade edeyim: sırf şampiyon yapacak diye yine kısa vadeli düşünecek, bir futbol yapısı inşa edemeyecek teknik adamlar yerine ilk sezonunda şampiyon yapamasa bile bize yapmak istediklerini göstererek ümit verecek ve en önemlisi güzel futbol izletecek isimleri tercih edelim. bu şampiyonluktan vazgeçelim, arsenal gibi beşiktaş gibi bir takım olalım demek değil elbette ama türkiye'nin en çok kupa sahibi, açık ara en başarılı takımı olarak bir sezonluk başarıdan çok daha ötesine ihtiyacımız olduğunu unutmayalım.
tüm bu avrupa cezasını, finansal sıkıntıları fırsata çevirebilecek bir pozisyondayız aslında. tıpkı birkaç sene evvelki beşiktaş gibi, ya da kulüp olarak batmanın eşiğinden efsane bir şekilde dönen dortmund gibi vs. bunun için de bu yeni teknik direktör mermisini çok isabetli atmak zorundayız. sürdürülebilir başarı için, isimlere bağımlılığı elemine eden bir düzen için, üzerine koyan, değer üreten bir takım yaratmak için...