• 23002
    artık ağız tadıyla bir avrupa galibiyeti , başarısı elde etmesi gereken takım. kendimize avrupa fatihi falan demeyelim. ütopyalarda yaşamayalım. yıllardır bir başarımız falan yok.

    real madrid ulan bu, nasıl yeneceğiz mantığı bu kültüre bir hakarettir. genetiğimizi bozduk resmen. gerçekten üzülüyorum. lokal başarı falan artık zerre umrumda değil. biraz yüzümüz gülsün şu turnuvalarda, başka bir isteğimiz yok.

    bu dakikadan sonra takımın hedefine uygun olmayanlar ile yollar ayrılmalı, kalan maçlarda uefa avrupa ligi için mücadele edilmeli. sonrasında da başarı kovalanmalı.
  • 23003
    taraftarı bir süredir çuvaldızı yanlış yere batırıyor. yakın geçmişte eleştiriyi doğru yere yaparak faydalı olmuşluğu olan bu taraftarın bu sezon şirazesi kaymış. cimbom old boys müptezelliği tezahür ediyor adeta.

    takım iki sezondur doğru düzgün futbol oynamıyor, güneş balçıkla sıvanmaz. yüzdesel olarak en büyük sebebi de teknik heyet. herkes bu gerçekle barışsa keşke. kişi taraftarı mısınız kulüp mü bir karar verin.
  • 23007
    taraftarın hala daha sorunu oyuncularında aradığı takımdır. başlıklara bakın. herkes bir oyuncuya nefret kusuyor. takıma daha yeni gelmiş ve 3 maç üst üste ilk 11 oynatılmamış seri'yi maçın* kaybedilmesinde tek sorumlu olarak tutanlar var. akıl alır gibi değil.

    söz konusu maçta 22 pozisyon vermişiz. seri yüzünden olan 2'yse, nzonzi yüzünden olan da 2, marcao'nun da en az 2 vardır. bunlardan seri'nin, ki o pozisyonda donk çok daha kabahatlidir, pozisyonu gol oldu. real'in kaçırdıklarıi attığından çok daha kolaydı. bizimse 3,5'tan 4 pozisyonumuz var. andone'nin ilk pozisyonu çok netti. ikincisi kaçabilirdi. babel'in kontrol edemediği top ve belhanda'nın ancak 50 vuruştan 1 tanesinde gol yapabileceği pozisyonları için "3 tane net bulduk" demek çok fazla iyimser geliyor bana.

    bu takımın sorunu onyekuru'nun eksikliği ya da yeni transfer edilen oyuncuların formsuzluğu/sakatlığı değildir. bu takımın bir takım olarak planı yok. sisteme filan hiç gelemiyoruz zaten böylece. ama planımız yok. hocaya göre var. hem de çok güçlü bir plan: topa sahip olmak. bu konuda söyleyeceklerimi gereğinden fazlaca söylediğim için burada kesiyorum.

    "oyuncular son gün takıma katıldı" diye ağlanma hakkı yok hocanın. zira takıma son gün katılan adamları sen bir de üstüne saçma sapan nedenlerle kesersen zaten uyum sorunu olan adamlar iyice başı kesik tavuk gibi olurlar sahada. bu rotasyon konusunu hiç anlayamıyorum. dünyada örneği yok bunun. bir takım bir maç farklı 11'le, diğer maç farklı 11'le oynamaz. aynı anda 4-5 oyuncu dinlendirilmez. bunun adı rotasyon değil, olsa olsa fantezidir. rotasyon dediğimiz şey sakat/formsuz/cezalı oyuncuların, ikameleri ile yer değiştirmesidir. öyle "bu maç şunlar dinlensin, diğer maç bunlar oynasın" dersen ekim ayının ortasından hala daha ne oynadığı belli olmayan bir takımla karşılaşırsın. böylece güçlü (!) oyun planın da sadece topa sahip olmak olabilir.

    bu kadro yetersiz filan değil. kimse masal anlatmasın. bu ligin çok üstünde bir kadro. evet, piyasa değeri 1 milyar euro'nun üstünde olan real'le aşık atamayabilirsin. ama sen daha piyasa değeri 10 milyon € olan sivas'la bile aşık atamıyorsun. yani kimse "nasıl olur da real'i, psg'yi yenemezsin?" demiyor ki. neredeyse 2,5 sezondur bu takımın ne yaptığını bilmemesinden şikayet ediyor. etmesinler mi? her şeye "tamam hocam, sen neylersen güzel eylersin" mi desinler?

    hoca şunu demiş real maçı sonrasında:

    --- alıntı ---
    el insaf, real madrid ile oynuyoruz. mecburi transferler yapmış bir galatasaray'dan bahsediyoruz. ceza yemiş, mevcutların en iyisini almaya çalışan ve aynı zamanda milyarlık takımlarla yarışmaya çalışan bir galatasaray'dan bahsediyoruz.
    --- alıntı ---

    hocam tekrar söylüyorum, taraftarın sıkıntısı real'le başa çıkamaman değil. sen sivas'la da başa çıkamıyorsun. sorun burada. yine kendisini kurtarmak için oyuncuları attı ortaya. inanılır gibi değil. "mecburi transferler" yapılmış. bak sen. yahu bu transferleri sen şampiyonlar ligi'nde olduğun için yapabildin. yoksa ne seri, ne nzonzi, ne lemina, ne falcao, ne andone gelirdi buraya. bırak gelmeyi, luyindama'yı bile alamazdın belki yeniden. ne anlatıyorsun allah aşkına?

    hoca bana göre artık geri dönülmez bir yola girmiştir. bundan önceli 2 dönemini hatırlayanlar durumun farkındadır. hoca ne zaman ki yönetimle ya da taraftarla atışmaya, sorunların üstünü örtmeye, futbolcuları suçlamaya başlar; en fazla 6 ay sonra kendisini kovdurtur. bu hep böyle olmuştur.
  • 23008
    2019 yaz transfer döneminde bas bas bağırıyordu takımın bu hale geleceği.

    biz haddimizi bilmiyoruz. ne taraftar, ne yönetim, ne de teknik heyet haddini bilmiyor. hep en yetenekli oyuncuları istiyoruz. yetenekli olması da yetmez, koşup mücadele etsin istiyoruz. hızı ve kuvveti muasır medeniyetler seviyesinde olsun istiyoruz. beyler öyle bir dünya yok.

    bu yaz radamel falcao'nun arkasında koşuldu, duruldu. falcao kalite olarak en üst seviye bir oyuncu. herkes falcao'yu takımında görmek ister. ister de alsaydın ya 5 yıl önce falcao'yu, bakınız 10 yıl önce demedim sadece 5 yıl önce dedim. adamlar etinden, sütünden, yününden iyice faydalanmadan en üst kalite oyuncuyu bırakmazlar. bırakmıyorlar da zaten.

    galatasaray futbol takımı'nın da yıldız oyunculara ihtiyacı var mı? tabi ki var. ancak bir tane, en fazla iki tane. geri kalan 8 oyuncudaki(kaleci hariç) ilk kriter tamamen fiziksel güç olmalı. florin andonelar olmalı bizim takımda, martin linnesler olmalı, christian luyindamalar olmalı, pek oynamadı ama jimmy durmazlar olmalı. ryan babel, younes belhanda, jean michael seri ve sofiane feghouli değil. bu oyuncular ve falcao'nun aynı anda sahada olduğu takım ne pres yapabilir, ne tempo yapabilir, ne de rakiple göğüs göğüse vuruşabilir.

    artık şunu net şekilde anlamalıyız. biz avrupa devlerinin kalibresinde yetenekli ve zinde oyuncu alamayız. biz alacaklarımız ya yetenekli ya da zinde olur. biz yıllardır onların seviyesindeki yetenekli ama fiziken bitmiş oyuncuların peşinde koşup duruyoruz. aklımızdan çıkarttığımız konu şu, onlar da seninkiler kadar yetenekli, hatta daha yetenekli oyunculara sahip, üstelik onların oyuncuları fiziken genç, diri, kuvvetli ve hızlı. böylece rakipten hem yetenek olarak geri kalıyorsun, hem de fizik olarak geri kalıyorsun. nasıl alt edeceksin o zaman rakibi? edemezsin işte. sorun da bu.

    reçete belli ama. dön 2000 yılına. kaç tane komutan vardı takımda? bir, bilemedin iki. gheorghe hagi ve gheorghe popescu. geri kalan 8 oyuncu onlar kadar güçlü, onlar kadar hızlı, onlar kadar hırslıydı. kimse bana o oyuncular çok yetenekliydi demesin. hemen hemen hepsi gitti avrupa'ya. sonra tıpış tıpış geri döndüler. o takımda bir tane çok ama çok iyi komutan vardı ve işi bitirdi. askerleri onu dinledi, teknik direktörü dinledi başarı geldi. şimdi sahaya bakıyorsun belhanda'nın tek derdi feghouli ile paslaşmak, falcao'ya pas atan yok. babel tüm golleri ben atayım peşinde. takımda bir çok başlılık hakim. ya ülkelerin yönetim biçimlerinde bile yürütme en fazla iki başlı olur. böyle çok başlılığın olduğu yerlerde kaos olur.

    bizim teknik, taktik konulardan önce, mali problemlerden önce ilk önce artık bir takım kültürü oluşturmamız lazım. bana göre bir iki yıldız, geri kalanı görev adamları olmalı.

    muslera
    linnes luyindama marcao emre
    lemina nzonzi ömer jimmy
    andone falcao

    olmalı takım kadrosu.

    muslera
    mariano luyindama marcao nagatomo
    nzonzi
    feghouli belhanda seri babel
    falcao

    değil.
  • 23009
    son yıllarda üzen takımım.
    benim için başarı demek avrupa'da başarı demektir. türkiye şampiyonlukları da önemlidir ama bir galatasaraylı için türkiye ligi avrupa kupaları için basamaktır öncelikle. buradan yola çıkarak son 5 senede avrupa'da resmen dökülüyoruz. 5 senede 2 galibiyet almışız sanırım, yazık çok yazık.

    bana göre takımın en önemli eksiği tabi ki belirli bir sistem dahilinde oynamayışımızdır ki bunun müsebbibi elbete fatih terim'dir.

    bunun yanında kaç senedir budur diyeceğimiz bir 10 numaramız yok, orta sahada top dağıtan, minimum pas hatasıyla oynayan, koşan mücadele eden, aynı zamanda teknik, nokta uzun paslar atan, iyi ortalar açan, şut çeken, ara pas atan bir orta oyuncumuz yok. kesinlikle oyuncu açısından en önemli eksiğimiz bu.
    belhanda kendi çapında iyi bir oyuncu ama kesinlikle yeterli değil. ona kızmanın da pek bir manası yok, şu anda belhanda'ya mecburuz, çünkü onun yerini doldurabilecek bir oyuncumuz yok. bu kadar basit.

    ek olarak kanatlarımız da şampiyonlar ligi için çok yetersiz, en son ne zaman kanat oyuncusunun açtığı güzel bir ortayla gol attık ben hatırlamıyorum. keşke linnes kadro dışı bırakılmasaydı.

    defansımız iyi diye düşünüyorum, tehlikeli atakların hemen hepsini orta alanda hücuma çıkarken kaptırdığımız toplardan yiyoruz. defansımız bu atakları yine iyi savuşturuyor ki yediğimiz gol sayısı az. kaptırılan toplar derken seri ve belhanda'ya selam gönderiyorum.

    ve muslera, nzonzi, luyindama üçlüsünün gözlerinden öpüyorum. bunca olumsuz şeylerin içinde olumlu olan nadir şeylerden bu üç oyuncu.

    son olarak forvet hattında çok problem görmüyorum şahsen. orta alandaki eksikliklerden dolayı ileriyi besleyemiyoruz. burada yine kilit nokta ileriye dönük orta saha oyuncularının beceriksizlikleri. 10 numara ve 8 numara takım hücumu ve savunması için çok çok önemli ve maalesef hem 10 numaramız hem 8 numaramız yetersizler.

    özetle avrupada başarı istiyoruz artık. bu grubu üçüncü bitirip, ocak ayında en azından iyi bir 10 numara alıp avrupa liginde minimum çeyrek finali yakalamalıyız. aksi takdirde teknik heyetten başlayarak kökten bir değişimin gerekliliği kaçınılmaz olacak. sabır tükenmek üzere zira.
  • 23010
    yahu çok zor değil.

    -----------muslera------------
    şener luyindama marcao yuto
    -------nzonzi - lemina --------
    emre m ----soso----- andone
    ---------- falcao -----------

    yedekten oyuna girecek oyuncular
    60-70 maçı 1-0 2-0 a getirdiysek;
    falcao - adem b(andone'nin forvete geçeceği formasyonu düşünerek)
    emre m- jimmy d.
    soso - seri
    lemina - ömer ya da seri
    falcao - babel
    skoru aldıktan sonra bu tarz değişiklikler daha sert, temaslı bir takım yaratacaktır. bu ilk 11 oyunu oynar, o skoruda alır.

    belhanda'ya bülent korkmazın misimovic'e uyguladığı muamele uygulanmalı.
  • 23011
    zamanında bazı tespitlerim olmuştu;(bkz: galatasaray futbol takımı/#2742235) (bkz: galatasaray futbol takımı/#2684272).
    şimdi bu hataların hepsini yaptık. hem transfer olarak hem de elimizde ki oyuncu kalibresi olarak.
    bu hataların olmasında yönetim,hoca ve teknik ekibin büyük payları vardır. 2 senedir şampiyonluğun etkisi ile biz yine bu işi götürürüz mantığı ile yapılan transferlerin sonunda gol atamayan, zevk vermeyen bir oyuna sahip olduk.

    umarım ileri ki zamanlarda transferden tutunda yönetimsel olarak kurumsal,liyakatin önem alındığı değerler takım içinde hem çalışır hem de yardımcı olur. misal örnek vermek gerekirse; albayrak, tamamen transfer olayından uzak durmalıdır. kontrat bile görmesi yasaklanmalıdır. yoksa bu düzenle çok uzun süre ne yönetim ne teknik ekip kalacaktır.
  • 23012
    herkes kadro yazıyor kafasındaki düşünceleri paylaşıyor. çok değerli çıkarımlar yapılıyor. evet ama ben sorunun kadro olduğunu asla düşünmüyorum.

    https://streamable.com/f2n21

    bakın şu gol az önce atıldı. chealse takımı organize olarak nasıl geliyor. daha önce çalıştıkları o kadar belli ki. topu alan nasıl öne doğru gidiyor. kanat oyuncusu nasıl boşa koşu yapıyor. forvet defansı alıp götürüyor, sonra nasıl geri çıkıp vuruşunu yapıyor.

    tamam hadi şampiyonlar liginde organize olamadın. ama arkadaş biz daha ligde kadro kalitesi bizim takım ile yarışmayı bırak kalecimiz bonservisinde olmayan takımlara karşı bile bir defa şöyle organize geldik mi ?

    işte babel topukla atacak, andone rakibi eksik yakalarsa pozisyon bulacak da falan da filan. her maçı takip ederim. ciddi söylüyorum bulduğumuz pozisyonların hepsi kontra atak. yani spontane. doğaçlama. rakip size boş alan bırakmadı mı öylece geziniyoruz. organize hiçbir şeyimiz yok. bu sebeple her hafta farklı 11 ile bu sefer tutar mı diye bakınıyoruz.
  • 23013
    atletizmi halı saha takımlarından hallice olan takımımız. bu kadar hareket yoksunu bir takımın oyuncuları hangi rakiple oynarsa oynasın kalitesini sahaya yansıtamaz. bu nedenle sene başından beri rakip kim olursa olsun istikrarlı şekilde kötü oynuyoruz. pas veren oyuncu hareket edip uygun pozisyon alana kadar yıllar geçiyor adeta. beklerimiz zaten bindirme kavramını unutmuş durumda, kanatlarımız topla da topsuz da koşu yapamıyor.

    peki savunma farklı mı ? elbette hayır. orada da zerre caydırıcılığımız yok. bu nedenle rakibin aldığı her top bir şekilde ceza sahamızda bitiveriyor. orta sahada rakibi karşılayamıyoruz çünkü kimse hareket etmek dahi istemiyor. kenar savunmasında büyük sıkıntı yaşıyoruz çünkü beklerimiz için geri dönüşler çok sıkıntılı oluyor. sene başından beri stoperlerimiz rakip kanat oyuncuları ile karşı karşıya kalıyor ve bu hiç ideal bir durum değil.

    fatih terim maalesef bu sezon berbat bir transfer stratejisi izledi ve ortaya sahada hareket edemeyen, ağır ve güçsüz bir halı saha takımı çıktı. bu noktadan sonra takımın çok da ileri gideceğini zannetmiyorum maalesef. hoca bile değiştirsek bu seneki durumumuz çok değişmeyecek kanımca. o nedenle bir mucize olmazsa sezonun kalanında da aynı berbat oyunu izlemeye devam edeceğiz. taraftarımıza bol bol sabır diliyorum.
  • 23014
    nando, nzonzi ve andone'nin yerleri garanti gibi duruyor, en azından şimdilik. sezon başından bu yana bırak takıma göre olan durumlarını, kendi performansları dahilinde, bildiğimiz ve güvendiğimiz standartları tutturmuş, epey iyi bir performans gösteriyor bu üç isim. andone için daha iki maç özelinde bunları söylesek de, bence bu gidişatı devam ettirecektir.

    bu üç oyuncuyu sabit tutarsak:

    nando
    şener, luyindama, marcao, nagatomo
    nzonzi
    seri jimmy
    feghouli
    andone adem

    kadrosu ile 4-1-2-1-2 formasyonu denenebilir diye düşünüyorum. baklava 4-4-2 mi dersiniz, 4-3-1-2 mi dersiniz, ne derseniz deyin.

    niye böyle bir şey düşündüm, hemen açıklayayım. sol tarafta nagatomo'nun defansif meziyetlerine güvenerek, o bölgeye jimmy'i yaklaştırıp, nagatomo'nun hücum dezavantajını nötrlemek, gerekirse solda çift isim olmak; sağ tarafta da aynı şekilde şener'in dinamizminden faydalanıp, feghouli'yi oraya deplase ederek her iki tarafta pozisyonuna göre asimetrik bir diziliş olabilir diye düşünüyorum.

    yani jimmy, sık sık nagatomo'nun yapamadığını yapmak için sol çizgiye gelip, kısıtlı da olsa nagatomo ile bir ikili oyun deneyebilir; sağda da şener'in daha aktif ve enerjik durumundan faydalanıp, o koridoru ona bırakıp, gerektiğinde feghouli'yi yardıma gönderebiliriz. aynı zamanda andone ve adem ikilisi ile hücumda daha fazla kişi olup, ceza sahası içerisinde +1 adamımızı bulundurmuş olabiliriz.

    27 ekim 2019 beşiktaş galatasaray maçında bu dizilişi kafamda denedim, belki adem, jimmy ve seri'nin maç eksikliği, yani hamlığı bize dezavantaj yaratabilir, o konuda bir endişem var. ancak tabi bunlar topun beşiktaş'ın ikinci bölgesinden itibaren sete dönmesinden sonra olası bir durumda. top bizdeyken ise, hele ki önemli eksiklikleri bulunan beşiktaş'a karşı şimdikinden daha farklı bir oyun tarzı ile beklenmeyen bir tehdit yaratabilir diye düşünüyorum. hem adem, hem andone, top rakipteyken eli belinde bekleyen, statik santraforlar değiller. her iki oyuncu da pres yapabilen, geri gelip pozisyon değişimi gerçekleştirebilen ve rakip stoperlerin, hele ki vida ve necip gibi topla kötü özellikleri olan bu tarz oyuncular karşısında onlara tehdit yapabilecek düzeyde olduklarını düşünüyorum. önde baskıda oldukça işimize yarayabilecek isimler bunlar.

    belki de yanılıyorum, bilmiyorum. muhtemelen bu dediğim de gerçekleşmeyecek zaten, fatih hoca yine bildiğini okuyacak. ne diyeyim hocam, inşallah senin bir bildiğin vardır ve bu dediğin bize galibiyeti ve belki de ondan da ötesi, bize kaliteli bir oyunu getirir.
  • 23015
    ben iyi futbolunda kötü futbolunda değilim. sonuçta rakip real madrid, yada psg arada uçurum var. ne kadar iyi oynayabilirsin ki? beni asıl üzen konu gol atamayacağımıza hem kendimizi hem rakibimizi inandırmamız. ya bu takım real madrid'den 6 yerken, 4 yerken bile bak kötü oynuyoruz ama yakalarsak öperiz mesajı veriyordu zamanında. bugün ise hücumdaki her ikili mücadelede kalite farkını dibine kadar hissediyoruz. zaten kaptırırım diye çalıma giremeyen hücum oyuncularımız var. en net pozisyonlarda bile son pası rakibe atacağız, yada boş kale top gelse onu da üstten auta atacağız hissi veriyoruz hem kendimize hem rakibe. beni asıl kahreden olay işte hücumda girilen bu his. ya varsın kötü oynayalım avrupa'da ama bu rakibe verilen siz beni bıraksanız da ben zaten gol atamayacağım relaks olun hissi kötü oynamaktan da beter.

    2019-2020 sezonunu mutlu bitirebiliriz belki ama bazı oyuncuları göndermemiz lazım. yoksa yine hüsran var. senin elindeki en az 3-4 oyuncunun avrupa arenasında hücumda hiç bir rakibine ikili mücadelede üstünlük kuramayacak olması olması sorunu çok önemli bir sorun. ve bu oyuncular birden turbo takmış gibi hızlanmayacağı ya da bu yaşlarından sonra ansızın hulk'a dönüşmeyeceği için takımın başına hangi hoca gelirse gelsin devam edecek.
  • 23016
    yaklaşık 1996'dan beri düzenli olarak galatasarayı izlerim. daha önce de çok maçını izlemişimdir. mesela frankfurta uğurun volesini, ne bileyim arifin manchestera attığı golü, rotariunun karda çizgide kalan şutunu hep gördüm. ama 96'dan bu yana hep düzenli izledim galatasarayımı. çok şanslıydım ki 96'da üniversiteye başladığımda terim de galatasaraya geldi ve unutulmaz zamanları en müsait olduğum dönemde izledim. öğrenciyken.

    sonrasında da değişmedi hayatımda galatasarayın yeri.canaydın gelip takımın içine ettiğinde de, bek yerine orhan ak ve cihan haspolatlı oynadığından da seyrediyordum galatasarayı. forvete drogba transferini de gördüm, raduyu da. mesela yeni evlendiğim zamanlarda galatasaray o hafta kazanamazsa evde tartışma çıkma ihtimali %90'dı. programımı hep galatasarayın maçlarına göre yapardım. bugün gidemeyiz canım akşam maç var.

    peki bayram değil seyran değil nerden çıktı bu giriş derseniz şöyle anlatayım. son 1,5 yıldır hayatımda bir çok şey değişmeye başladı. yeni bir eve taşındım ve türkcell süper online kullanmaya başladım. s sport olduğu için her hafta premier lig maçlarını izlemeye başladım. s sport kesinlike türk futbol liginin katili. premier ligi izleyince dönüp süper lige bakınca bu oynanan şey ne amk tepkisi vermeniz kaçınılmaz.

    sonuç olarak yalan yok 1,5 yıldır doğru düzgün galatasaray maçı izleyemiyorum artık. forma arma uğruna sık dişini ailecek, bir hafta sonra bak göreceksin fanatik derken lan başlarım sizin oynayacağınız maça moduna girdim. oynadığımız şey futbol değil arkadaşlar. prandelli zamanındaki o iğrenç şeyle yarışacak, hatta bazen geçecek bir kara delik. izleyenin enerjisini sömüren, sabrını geliştiren bir şey. futbol değil ama o kesin. 1,5 yıldır düzelmesini beklerken giderek daha da kötüye giden, her yapılan transferle daha da acayipleşen bir şey.

    terim galatasarayın efsanesidir. bunu tartışmak boş iş. ama şu anda takımın oynadığı rezalet şeyin sorumlusunun terim olmadığını düşünmek veya başka yerlerde aramak da yanlış. galatasarayın geçen seneki en büyük sorunu tempo ve yaşlı kadroydu. takımda dinamik iki oyuncu vardı, biri onyekuru diğeri ndiaye. ikisi de gitti ve yerine 33 yaşındaki temposuz babel ve 31 yaşındaki yavaş oyuncu nzonzi geldi. takımın iki beki de 33 yaşındayken ikisi de takımda tutuldu ve tempo yapabilen tek bek olan linnesin lisansı dolduruldu. takımın yaş ortalaması iyice yükseldi ve hızı iyice düştü. tempo tamamen gitti. bu takımın son 30 avrupa maçı bunun ne kadar büyük bir sorun olduğunu zaten gösteriyor. takımın deplasman karnesinin kötü olması bunu zaten gösteriyor. iç sahada taraftarla kazanan takım deplasmana gidince bütün maç baskı yiyor. 10 kişi kalan rakipler sahamızdan top çıkarmamıza izin vermiyor. maç bitince taraftar oh çekiyor.

    takımda beyniyle oynayan ve topu oyun içinde yönlendiren feghouli varken hemen hemen aynı tarzda ve 3 yaş daha büyük olan babeli alıp hem feghouliyi bitirmek hem de takımın hücum gücünü düşürmek ve bunu önümüzdeki 3 yıl için yapmak çok büyük hata. takım hücum edemiyor çünkü topu taşıyamıyor. top karşıya gidene kadar devre bitiyor. belki sivasa atarsın sahanda be temposuzlukla ama avrupada gol atamayan tek takım olursun işte.

    transfer döneminde şov yaptık. bir sürü oyuncu alındı. hepsi de çok kaliteli isimler. sorun şu ki birincisi takım olamadık, ikincisi bir takımın eksiklerini giderecek oyuncular gelmedi. asıl kanayan yerler pas geçildi. şu anda da tarihte görülmemiş derecede forma adaletsizliği ve adam kayırmacılığı var. terim bunu hep yapmıştır. kendi adamlarını tutar kendine itaat etmeyenlerin üzerini çizer. ikinci gelişinde lucescunun şampiyon takımını dağıtıp onlarca transfer yapması gibi. bu bir nebzeye kadar anlaşılabilir. ne de olsa her teknik direktör kendi takımını kurmak ister. ama bunu adilane yapmadığı zaman, hak etmeyene forma verip hak edene vermediği zaman o takımdan bir cacık olmaz.

    belhanda ve babel. bu takımın önündeki en büyük sorun. ikisi de terimin göz bebeği ve ikisi de ne yaparsa yapsın bu takımda oynuyor. çok mu kötü oyuncular, hayır. ama kendileri o kadar kayrılıyor ki diğer oyuncuların takıma küsmemesi mümkün değil. bu formuyla belhanda kesinlikle ilk 11 oynayamaz. babel de bir maç oynuyorsa bir maç dinlenmeli. ama her maç her maç işte ondan sonra takım neden top oynamıyor diyosun. terimin belhanda aşkı takımı yakıyor, taraftar buna tepki gösteriyor ve terimin maç sonu açıklamasında seyirci ve taraftar arasındaki fark işte bu diyor. e ne yapacaktı taraftar? bu herifi her maç 90 dakika izlemek zorunda mı? istemediği oyuncuyu nasıl gösterecek, ne yapacak? taraftar tepki koyamaz mı yahu? ne bu dikte rejimi mi? daha önce burda bir yazar yazmıştı siz kim oluyorsunuz hocaya karışıyorsunuz diye? bu kafa her yerde aynı siz kim oluyorsunu oyuncuyu ıslıklıyorsunuz. valla ben tribünde olsaydım daha beterini bile yapardım. tribündeki taraftar bence gayet sabırlı.

    hocanın bir de fark etmediği şey sıranın artık yavaş yavaş kendisine geldiği. bu şampiyon olamamak veya maç kazanamamakla ilgili değil. bu tamamen ikinci gelişindeki ben ders almam ders veririm egosunun tekrar gün yüzüne çıkmasıyla ilgili. ali koç hocanın sinirlerini bozmuş. geçen sene gülüp geçen, kapak takan adam bu sene dağılmış. o sinirini ve hırsını başka yerden çıkarıyor. yönetime mi sinirli yoksa başkasına mı bilmiyorum ama hoca artık sadece işine odaklansa iyi olacak. sen bu takımın top oynamasından sorumlusun. bu taraftar olmasa son iki sene biz şampiyon olamazdık. çok net. şimdi seni şampiyon yapan bu taraftara sen seyircisin, ne hadle ıslıklıyorsun falan hiç hoş değil. taraftar hocaya fazlasıyla saygı gösteriyor. hoca da taraftara göstermeli ve bu takıma artık top oynatmalı. yoksa maç kazanılır kaybedilir, bu sene biz şampiyon olmayalım, bunlar önemli değil.

    uzun zamandır aklımdaydı ama hiç yazasın gelmiyordu. hocanın ıslık muhabbeti üzerine artık dayanamadım. hagi bile ıslıklandığında özür diledi. simeone oyuncusu ıslıklandığında taraftar haklıdır dedi. terimin de belhandayı öz oğluymuş gibi savunmaktan vazgeçmesi ve hak edene hak ettiğini vermesi gerekir. taraftar ıslıkladığında taraftarı bütün dünyanın izlediği basın toplantısında hedef gösterdiğin gibi, belhanda ana avrat sövdüğünde onu neden eleştirmedin peki hoca? bu mu senin adaletin?

    iyi dolmuşum yalnız.

    neyse artık hafta sonları daha fazla vaktim oluyor. premier lig maçı izlerken oğlum soruyor hangi takım daha güçlü hangi takımı tutuyorsun diyor. iyi oynayan kazansın oğlum diyorum ve kim atarsa atsın kim oynarsa oynasın değişmiyor. stres olmuyorum evde gerginlik çıkmıyor. olumlu yanları da var yani bu olayın.

    ama kardeşim özledim be galatasarayı... ben lucescuyla solda victoria ortada bülent akın flerquin ilerde raduyla liverpoolu elimizden kaçırdığımız o maçı, geretsle hakan, necati, ümit karanla çıktığımız o maçları, terimle 90 dakika deli gibi pres yaptığımız o maçları özledim.

    bu sene bu takım şampiyon olmaz, çünkü çok kötü top oynuyoruz. bu sene bu takım şampiyon da olabilir, çünkü bu ligin çok çok üstünde bir kadromuz var. kesin olan tek bir şey varsa o da bu oyunun değişmeyeceği...
  • 23017
    zamana ihtiyacı olan takım. bir de fatih terim'in dediği gibi her sene kadroyu yenilemek zorunda kalıyoruz. bir sene tutar diğer sene tutmaz. bunlar futbolun içinde olan şeyler.

    benim bu takımla ilgili isteğim kaliteli bir kaç tane türk oyuncu monte edilmesi. hasan şaş, bülent korkmaz ya da hakan şükür gibi hırslı, takımı sahiplenen oyuncular görmek istiyorum. tribünlerde 'bizim için fener'e de koy' diye bağırıyoruz ancak sahadakiler eminim anlamıyordur bile. belki tezahuratlar öğretilmiş olabilir bilmiyorum ama hırçın türk oyuncu şart.

    yabancı oyuncularımız da kazanma hırsı yok. 2 sene boyunca biraz belhanda'da gördüm ama bu sene o da hiç umursamıyor. sene başından beri aynı umursamazlıkda olunca bardak taştı ve ıslığı yedi real madrid maçında.
  • 23021
    maaş yükü çok denilrken 2019 2020 sezonu için abartı bir maaş yüküyle başlamış takımdır. iyi olan her futbolcu için yüksek maaş ödemek zorunda değiliz ki. mesela luyindama ve marcao takıma göre düşük maaş alıyorlar. feghouli ve belhanda'nın maaşlarından yakınırken yanlarına falcao'yu aldılar. şimdi hiçbirisinin katkısı yok bir de. çok kötü yönetilen takımdır.
  • 23022
    gördüğümüz kadarıyla bu sezon kadro planlaması yanlış yapıldı. bu sezon oynatılmaya çalışılan sistemde sağ ve sol beklerimiz daha yaratıcı ya da daha iyi savunma yapan türden, sağ ve sol kanat oyuncularımız pırpır diye tarif edilen hızlı oyunculardan olmalıydı. olmadıkları ya da aksadıkları için, sistem de çalışmıyor. devre arasında futbolcu satabilirsek, bu mantıkta genç oyunculara yönelmeliyiz.
  • 23023
    an itibariyle kabuk değiştiği, sancılar yaşadığı bir evre geçiriyor. başımızda ffp belası var. oyuncu satmadan alamıyoruz. bonservisi elinde olan futbolcular genellikle kariyerinin son dönemine girmiş, kaliteli olsalar da dinamizmden uzak ve başarıya doymuş oluyorlar. kadroda birkaç tane böyle futbolcu varsa onları taşıyacak bir iskelet kurulmadığında seyir zevki gözle görülür derecede düşüyor. iki yıl daha bundan muzdarip olacağız. bu süreçte çoğu galatasaraylı başarılı olmamızı, ligi silip süpürmemizi, hattâ avrupa'da bile kayda değer bir aşama kaydetmemizi istiyor. haklılar da. bundan sonraki tüm transfer dönemlerinde, elimizdeki kaliteli fakat yaşlı futbolcuları taşıyabilecek, onlardan maksimum derecede faydalanmamıza olanak sağlayacak futbolculara yönelmemiz şart. para eden futbolcularımızın bazılarıyla vedalaşarak yerlerine birden fazla transfer yapmamız gerekecek. kolay olmadığını biliyorum ama tecrübeli ve profesyonel bir ekiple üstesinden gelinmeyecek bir iş değil. bir yandan kısa ve uzun vadeli transfer planlarına girişmeli, diğer yandan mevcut kadrodan maksimum verim alabileceğimiz oyun planları oluşturmalıyız. bu keskin virajı dönemezsek birkaç yılımızın heba olacağı bilinciyle herkesin aklıselim şekilde hareket etmesi, kulüp yetkililerinin çok sıkı çalışması gerek. rakiplerimize birkaç yıl fark atabilir ya da hiç ummadık şekilde arkalarına düşebiliriz. son zamanlarda bu "geçiş devri"ni doğru şekilde gerçekleştiren bir türk kulübü olmadı. dilerim biz başarırız bunu.
  • 23024
    statik oyunculardan kurulu yaşlı bir kadroya sahip takımımız. bunun esas nedeni de diagneyi bi türlü satamamış olmamız yani ffp kuralları.

    kadroda revizyona gitmenin zor olduğu bir zaman dilimi. fatih terim de bu kadrodan memnun değil. kağıt üstünde kaliteli gözüküyor. herkes memnundu yapılan transferlerden de. sonuç olarak kiralık dışında pek seçeneğimiz de yoktu.

    ben oyunun bu kadar kısır ve temposuz kalmasının nedeni oyuncu grubunun olduğunu düşünüyorum. zaten tempo olarak fatih terim dönemlerinde oynanan oyunun çok altında. keza hücum varyasyonları için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
  • 23025
    bu sezon kadro derinligimize bakarak basarili olmasini bekledigimiz takimimiz. fakat bu beklentinin ancak fifa oynarken karsilandigini belirtmek isterim. reytingi yuksek futbolculari fifa'da ayni kadroda oynattiginiz zaman konyaspor gibi dusuk reytingli takimlari farkli malup etmeniz cok yuksek olasiliktir. fakat gercek, fifa oyununda oynandigi gibi degil malesef. bu sezon takimimiz yuksek kalibreli oyunculardan kurulu. fakat oynanan futbol sanki bir koy takimini andirmaktadir. galatasaray kulturunde bu tur baski ve presin olmadigi bir futbol anlayisi yok. hal boyle olunca basarisizliklar da kacinilmaz oluyor. benim tek uzuldugum nokta; fatirh terim gibi galatasaray kulturunun bas mimari olan bir teknik adamin boyle basiretsiz bir top oynayan takimin basinda olmasidir. fatih terim gibi bir mimar nasil olur da galatasaray'i bu sekilde oynatir aklim almiyor. en kisa zamanda futbol takimimizin kendisine gelip, alistigimiz baski ve presin yogun olarak yasandigi maclarini gormek istiyoruz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın