özellikle 2017 - 2018 sezonu bağlamında hüzünlendiren başlık.
çok acı verici bir mağlubiyetin ardından (bkz:
9 nisan 2018 gençlerbirliği galatasaray maçı), birçok arkadaş haklı olarak burada olan biteni tahlil etmeye ve eksik yönlere dikkat çekmeye çalışıyor. bu çabanın elbette ki haklı ve elle tutulur bir tarafı var.
ancak bu sezon özelinde benim 30 yıllık bir galatasaray taraftarı olarak daha önce hiç karşılaşmamış olduğum bir eksiklik var
koca galatasarayda. öyle bir eksiklik ki koca
fatih terim bile yetmiyor o kapkara boşluğu doldurmaya.
bu takım belki şampiyon olur, belki de olmaz. benim için şahsen en acı verecek olan şey, tinerci meczupların mabadlarının bir kere daha kalkması olur. o yüzden o leş, iğrenç, yeni türkiye müsemması başakşehir’in şampiyon olmasını isterim biz olamıyorsak.
söz konusu boşluğa ya da eksikliğe dönecek olursak: eksiklik bütünüyle teknik ya da taktik bir eksiklik değil. belirli bir mevkide belirli bir oyuncu profiline duyulan ihtiyaç da değil bana kalırsa. bu sezon takımı sahada izlerken acı hissettiren yoksunluk, takımın kazanırken dahi sahada ‘anlı şanlı galatasaray’ gibi durmaması eksiklik.
çoğu arkadaşımız burada haklı olarak ‘igor tudor’un bıraktığı enkazın, younes belhanda’nın bir türlü olmamış/oturmamışlığının, maicon’un konsantrasyon kayıplarının veyahut genel olarak deplasman pısırıklığının aslında rahatlıkla gelebilecek bir şampiyonluğu oldukça zora soktuğu fikrinde. haklılar.
ancak bu sezon izlediğimiz yeni galatasaray, tüm bunların ötesinde, hiç de alışık olmadığımız bir lidersizlik sorunu ile karşı karşıya. lider karakterli oyuncuyla, bir ekip lideri aynı şey değildir. ilk defa bu sezon bir
gheorghe hagimiz, bir melomuz, bir bülentimiz, bir hakan şükürümüz, bir erhan önal’ımız, bir prekazimiz, hatta ve hatta bir sneijderimiz yok.
bu, üst düzey yetenekte skor ya da oyun gidişatı değiştirecek kalitede bir oyuncumuz yok anlamına gelmiyor. mevcut kadromuzda bunlardan çok var. ilk defa bu sezen, nispeten ‘bafetimbi gomis’ haricinde armaya sahip çıkan ya da armanın gerektirdiği gibi sahada duran galatasaraylı oyuncu yoksunluğu içerisindeyiz.
sorun, memur zihniyetli, nerede olduğunun farkında olmayan oyuncu sorunu bir bakıma. evet kaliteliler, evet kariyerliler. ancak galatasaraylı değiller. burada galatasaraylılıktan kasıt romantik bir aidiyet duygusu değil. ‘felipe melo’ya varmadan, gelir gelmez galatasaraylı olan johan elmander ya da tomas ujfalusi kadar galatasaraylı ya da galatasaraya ait olabilecek karaktere maalesef sahip değiliz. bir memurlar takımıyız.
bu, memur takımı olmasak şampiyon olurduk anlamına gelmiyor olsa da, en azından 2011 - 2012 sezonu kalibresinde bir karakter ortaya koymak, bu ligi her türlü hile ve desiseye rağmen ezip geçmeye yeterdi. bunun sıkıntısını da şu an en çok fatih terim çekiyordur. hocanın kariyeri boyunca eli kolu hiç bu kadar bağlı olmamıştır. hocanın “söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” hal ve tavrının başlıca nedenlerinden birinin bu olduğunu düşünüyorum. dolayısıyla eğer bu takım bu sene şampiyon olursa, bu hiç olmadığı kadar bir fatih terim şampiyonluğu olacaktır. çünkü bahsettiğim galatasaraylı karakterini hocadan başka taşıyan hiçkimse yok bu kulüpte şu an. maalesef.
son olarak, bugün efsanevi
9 nisan 2013 galatasaray real madrid maçının 5. sene-i devriyesini idrak ediyoruz. 5 yıl önce bugün galatasaray tribünleri real madrid karşısında beş, beş diye bağırıyordu. bugün ise ümit özat nam bir ademoğlu gençlerbirliği tribünlerini coşturuyor. daha fazla uzatmayayım, acı verici çünkü.