• 15301
    2016-2017 sezonunun ilk dört haftası sonunda edindiğim izlenime göre gerek rakiplerin anti-futbol oynaması, gerekse hakemlerin kasıtlı olduğunu düşündüğüm şekilde ataklarımızı saçma sapan kararlarla keserek oyunu yavaşlatmasının futbolumuzu olumsuz yönde etkilediğini düşünüyorum. gol yollarındaki yetersizliğimizin nedenlerinden birisi de bu dış etkiler olabilir.
  • 15303
    14 kişilik rotasyonla girdiği ilk 4 haftalık periyodu 10 puanla kapatmıştır (muslera, carole, hakan, chedjou, sabri, linnes, selçuk, tolga, yasin, sneijder, josue, bruma, sinan, eren). de jong'u saymadım çünkü yalnız 45 dakika oynayabildi.

    gol pozisyonu üretmek için gol pozisyonu üretecek bir oyuncu lazım. sneijder formsuz (buna rağmen 3 asistle takımı sırtladı), bruma'nın son tercihleri kötü, yasin zaten bildiğiniz gibi, tolga-selçuk ikilisi maalesef yaratıcı adamlar değil. sinan pozisyon üretiyor ama topsuz oyunda o kadar kötü ki ilk 11'de başlatmak mümkün değil. dolayısıyla takımın gol pozisyonu üretmesi ancak duran toplar ve bek oyuncularının yapacağı katkılara kalıyor. riekerink, stoper ikilimiz yavaş olduğu için bekleri de çıkarmamayı tercih ettiği için bu 4 hafta boyunca pozisyon bulmakta çok zorlandık. kısacası riekerink'e "bu takım niçin bu kadar kısır oynuyor" diye kızamıyorum.

    belki tek kabahati olarak, kanat organizasyonlarını yeterince çalıştırmamasını söyleyebiliriz. her maçta onlarca defa izlediğimiz görüntü şu, top sol kanatta bruma'da, carole soldan bindirmiş, sneijder bruma'ya yaklaşmış, bu üçlü hiçbir pozisyona girmeden amele gibi kısa pas yaptıktan sonra gerideki hakan balta'ya dönüyor. biriniz çizgiye insin, diğeri içeri kaçsın, bruma bu ikilinin koşularını fırsat bilerek aniden cezasahasına girip topu eren'e çıkarsın, orta pozisyonu bulup orta yapın, şut pozisyonu bulup şut çekin. garip bir biçimde hiçbirini yapmıyorlar.

    fakat podolski'nin dönmesi, sneijder'in form tutması, bruma'nın nerede ne yapacağını yavaş yavaş öğrenmesiyle bu sorunu da aşacağımıza inanıyorum. biraz sabırlı olmak lazım. 14 kişilik rotasyonla bu puanı toplamak gayet iyi bir başlangıç diye düşünüyorum. devamı da gelecek inşallah.
  • 15304
    10 eylül 2016 kayserispor galatasaray maçından sonra ki düşüncem hala devam ediyor. kesinlikle hızlı oynayamıyoruz. ileride çoğalamıyoruz. yasin topsuz alanda yeterli değil. topla gidebilecek bir tek bruma var. poldi ve cavanda' nın acilen takıma katılması lazım.bu ikili geldiği zaman dripling yapan oyuncumuz artacak ve hücuma da daha hızlı çıkabiliriz. dikine pas yapamıyoruz diyebilirsiniz. bunun tek nedeni beklerimizin yeteri kadar çıkmaması. zira beklerimiz iyi bir hücum katkısı verirse bir çok şeyi çözmüş olacağız. bruma ve yasin içe kat eden futbolcular ne sabri ne de carole kanatlar da açılan boşlukları dolduramıyor ve oyun ortada sıkışıyor. şu anda cavanda' nın savunmadan çok hücum gücüne ihtiyacımız var. inşallah bizi yanıltmaz.
  • 15305
    gol atıyoruz, puan kazanıyoruz ama bence hala istenilen seviyede değiliz. akın akın hücum yapıp rakibi boğmamız lazım. kendi orta sahasında sıkışması gerek oynadığımız takımların. şuana kadar karabük haricinde çok dişli bir ekip ile oynamadık, bu bizi yanıltıyor olabilir.

    derbiler haricinde osmalı,konya,başakşehir gibi takımlara karşı çok canımız yanabilir.

    takım yavaş yavaş birbirine alışıyor, oyun anlayışını da benimsiyor ama adını koyamadığım bir kopukluk bir durgunluk var, aşılacağına inanıyorum. gelecek için umut veren bir galatasaray görüyorum.
  • 15306
    henüz sezonun başlarında ancak şimdiden ortaya çıkan bir takım olumlu ve olumsuz karakteristikler var.

    en net göze çarpan artılardan başlarsak;
    - baskı ile rakibi hataya zorlama, topu geri kazanma anlamında son dönemlere göre çok daha iyi takım. savunma hattı değişmediği halde geçen sezona göre daha az gol yemesinin nedeni de bu zaten.
    - ikinci olarak ise, bu ilk özelliğinde bir getirisi olarak topa sahip olma becerisinin artması. takımın omurgasının oldukça tecrübeli oyunculardan kurulu olması işimizi kolaylaştırıyor ki takımın kalbi haline gelen tolga pas trafiğini başarıyla yöneterek tek başına topa sahip olma oranımızı ciddi artırıyor.

    eksilere gelirsek ise;
    - yine kolayca gözlemlenebilen bir ağırlık var oyunumuzda. bunun temel nedeni ise takımın merkez hattındaki atletizm sorunu. tolga dışındaki selçuk ve sneijder artık yaşları da gereği fiziksel olarak iyice gerilemiş durumda. ikisinin beraber oynadığı bir takımın hızlı futbol oynaması için takımın kalanının uçması lazım. işin kötüsü de jong da bu sorunu çözebilecek bir oyuncu değil.
    - özellikle gol pozisyonu üretemememizin temel nedeni ise 3. bölgedeki müthiş organizasyon eksiğimiz. hücumlarımızı bir plana göre değil anlık bireysel becerilere göre şekillendiriyoruz. pas oyunumuza hücum çeşitliliği katmazsak kapanan anadolu takımları karşısında zorlanmaya devam edebiliriz kayseri maçında olduğu gibi.

    şu özetin ardından iyi haber; bu takım kolay kolay yarıştan kopmaz ve ligi tepelerde bitirir. kötü haber ise, eğer hücumdaki uyumunu ve organizasyonunu kuvvetlendirmezse bu şekilde şampiyon olması ciddi anlamda zor. eksiklerin takıma dönmesiyle sorunu bir nebze aşacağımızı düşünüyorum ancak idmanlarda hoca hücum planlamalarına kesinlikle ağırlık vermeli.

    kafamdaki kadro(aynı zamanda çoğu insanın kafasındaki);

    -----------muslera------------
    cavanda-chedjou-balta-carole
    -------de jong---tolga---------
    poldi-----sneijder--------bruma
    ------------eren------------------

    şeklinde. ayrıca bu taktiği poldi'nin ikinci forvet, sneijder'in sol kenar olarak da denemeliyiz. kaldı ki sigthorson geldiğinde de bu şekilde çokça işimize yarayacaktır.

    ayrıca eklemeliyim ki sezona başlangıç fikstürümüz kolaydı. karabük dışında bizi zorlayacak bir takım ile oynamadık. özellikle çetin anadolu deplasmanlarında ne yapacağımız çok ama çok önemli. hatta ben beşiktaş derbisinin ligin kaderine etki edeceğini düşünmüyorum. daha 5. haftadayız kaybetsek bile telafi ederiz. ancak beşikaş şamp. ligi ile uğraşırken illa ki ligde puanlar bırakacaktır. işte bizim burada özellikle deplasmanlarda mümkün olduğunca puan toplamamız lazım ki yarışta öne çıkabilelim. avrupasızlığı avantaja çevirmek şampiyonluğun anahtarlarından biri.
  • 15309
    şu an formu, kondisyonu yerinde bir de jong ve sahalara dönecek bir poldi silahını ihtiyaç duyan takım.

    de jong kondisyon toplar ve hazır hale gelirse tolga'nın yükünü azaltır. tolga, de jong'un varlığı ile biraz daha ileri çıkar, tolga'nın ileri çıkması sneijder'i de ileride tutar ve böylece ileriye yaslanmış oluruz. selçuk şu an bizim için el freni, çok büyük el freni. herkes onun yüzünden geriye sarkıyor istemeden de olsa.

    poldi. güzel ayak. eren'le uyum sağlayacağına inanıyorum. sağ kanatta oynamasını istiyorum geçen yıl olduğu gibi. biraz sağdan içe, çarpraza doğru kat edip oyununu daraltmasını ve sneijder'e bir nebze daha yakın olmasını isterim. böylece kapanan takıma karşı tehlikeli bir şutörümüz olur. pivot eren, pırpır bruma, çilingir sneijder ve delici poldi ile daha derli toplu bir hücum aksiyonumuz olabilir.

    bu takım şampiyon olacak!
  • 15310
    fikrine katılmadığım çok yorumcu var ama ben mehmet demirkol' u severim. zaman zaman saçmaladığını düşündüğüm anlar da oluyor ama bazen de bizler ön yargıyla bakıp asıl söylemek sitediğini anlamıyoruz. bu adam defalarca sneijder' in galatasaray' ı bozduğunu söyledi. biz de devamını dinlemeden hunharca saldırdık genelde ama ben adama hak veriyorum, çünkü devamın da diyor ki ''adam müthiş bir virtüöz'' sneijder' in oyunculuğuna laf etmiyor, halihazırda var olan bir planı bozduğunu (4-4-2) ve ona uygun bir plan yaratılamadığını da söylüyor.

    kağıt üzerinde kadro yazmak çok kolay. en iyi olduğunu düşündüğümzü adamları döküyoruz kağıda. sneijder ortada, sağda podolski, solda bruma, forvet eren. peki topu kim kapacak? bakın bu adamlar koşmazlar, mücadele etmezler demiyorum ama sneijder' in, podolski' nin, bruma' nın özelliklerinde pas arası yapmak, rakibin ayağından topu almak gibi bir şeyler yok ki. futbolu artık herkes az çok biliyor, herkes az çok sorunların çözümünü biliyor. o yüzden bu durumda herkes avunmayı öne çıkartıp alanı daraltıp rakibe alan bırakmayarak dar alan presiyle topun geri kazanılabileceğini söyleyebilir. iyi de defansında hakan ve chedjou olan özellikle sağ beki arkasına sürekli adam kaçıran bir takım savunmayı ne kadar öne çıkarabilir, çıkarırsa da bunun sonuçlarıyla ne kadar baş edebilir.

    ben de sneijder' i çok seviyorum, çok beğeniyorum ama şu düzende tolga ve de jong(selçuk gereksizini adamdan saymıyorum) orta sahayı domine edemedikleri sürece ya da orta ikliye yardımcı bir kanat bulamadığımız sürece(sağ açıkta iyi bir hamit örneğin, hayal tabii artık) işin savunma yönünde hep zorlanacağız. peki hoca bunu nasıl halletmeye çalışıyor; pas oyunuyla savunma yaparak. tıpkı barcelona gibi. hatta güntekin onay ibrahimoviç' in barcelona' da tutunamamasını muhteşem yorumlamıştı(kendi yorumu olduğunu sanmıyorum, yabvancı bir kaynaktan okumuştur bence) ''çünkü atak sonlandırıyor'' evet atağın sonlanması demek topun rakip takıma geçmesi ve rakip takımın sahaya dilediği gibi yayılarak oyunu başlatması demek. oysaki barcelona atağı her zaman atak yapmak için yapmıyor, barcelona topla oynayarak savunma yapıyor. alanı dilediği gibi ayarlıyor, hazır değilse topu kaybetme riskini göze almıyor, hazırsa da kaybettiği anda dar alanda pres yaparak rakibe alan bırakmayarak topu geri alıyor. e elbette her zaman alamıyor ama genelde yaptıkları bu. rakipten topu kapmakta zorlanıyorsan rakibe topu vermeyerek bunun önüne geçebilirsin. galatasaray 17.09.2016 rizespor maçında bunu yaptı. rize de buna çok yardımcı oldu. çünkü hem aldıkları topları uzun kullanmaları yüzünden topu fazla yorulmadan rahatça geri aldık hem de etkili pres yapmayarak aslında son derece yavaş olan ve bu yüzden etkili olması pek de mümkün olmayan paslaşmalarımızı engelleyemediler. ileride, daha iyi basan bir rakip geldiğinde topu mecburen daha kıolay kaybedeceğiz çünkü yasin de bruma da -ki bruma yasin' e göre çok daha iyi- sinan da pas yapmayı seven ya da çok becerebilen adamlar değiller. topla adam eksiltme derdinde olan adamlar -ki yasin onu da yapamıyor- podolski belki tecrübesiyle, tekniğiyle buna biraz daha uyum sağlar ama.

    yani ya biz kaybettiğimiz her top için topu geri almaya çalışmayı göze alıp dikine oynayacağız ve kanatlarda bruma-yasin-podolski gibi adamları ortada sneijder' i kullanacağız ya da kanatlardan birini pas oyununa daha yatkın olan josue ile dolduracağız bazı maçlar için. bunlar benim fikirlerim tabii ki. eğer sayın riekerink bey hem bu hücumcu, dikine giden kanatları aynı anda oynatır(bruma-poldi) hem sneijder' i kullanırsa, üzerine bir de işin topu rakipten alma yani savunma kısmını hallederse zaten süper bir takım yaratmış olur.
  • 15311
    şu an en büyük sorunu yavaş stoperleri nedeniyle defansı ileri çıkaramamak gibi duran takım.

    bunun sonucu şu şekilde yaşanıyor: galatasaray eskiden de çok pas yapan ve ayağa oynayan bir takımdı. ancak yapılan pas döngüleri genelde hücumdaki tahta ayaklı oyuncular yüzünden sürekli top kaybıyla sonuçlanıyordu. eren, bruma ve dönünce podolski'yle bu sorunun iyiden iyiye çözüleceği aşikar. ayrıca özellikle son rizespor maçında pas oyunundaki hızlanma da dikkat çekiciydi. ayakta daha az top tutup, oyunu daha çok döndürerek rakibin kafası karıştırıldı.

    ancak burada şöyle bir durum var. savunma çizgisi geride olduğu için, önce selçuk ve tolga, sonra da sneijder ve bruma, rakip ceza sahasına baskı kurmak için gerekli olan çizginin 15-20 metre gerisinde topla buluşmak zorunda kalıyorlar. galatasaray'ın baskılı coşkulu oynayıp bu oyunun karşılığı kadar pozisyona girememesinin esas nedeni bu. ilerde fark yaratacak adamlar, enerjilerini etkisiz bölgede harcamak zorunda kalıyorlar.

    riekerink'in ısrarla denayer'i istemesinin nedeni buydu. serdar gelince takıma monte edilebilir de bu sorunu çözer mi, göreceğiz.
  • 15315
    felipe meloyu ben de arıyorum. takıma kattığı psikolojik üstünlüğü özellikle derbi maçlarında arıyorum ama şu an son 2 sene performansı ise aranan kalsın, almayayım. ilk geldiği 2 sezon haricinde defansın önüne gömülen, 15 metrekarede top oynamaya çalışan melo'yu şu an için aramıyorum. zaten sadece defansif ön libero'lar yavaş yavaş tarihe karışıyor. çok övülen man. city takımı mesela orta sahada hep iki yönlü oyuncularla oynuyor. zaten elimizde tolga var. melo'nun son haliyle biz bir adım ileri gidemezdik. oyunumuzu geliştiremezdik. bize lazım olan şu an için eğer eski performanslardan gideceksek selçuk inanın 27-28 yaşındaki halidir bana göre.

    edit: düzeltme
  • 15317
    2016-2017 sezonunun ilk derbisi olan beşiktaş maçı öncesinde çok önemli 2 mevkiye çok önemli 2 oyuncuyu monte etmemeyi tercih etmiş takımımız. yanlış anlaşılmasın, hocamız jean olde riekerink elbette ki bizden iyi biliyor herşeyi, ancak;

    - takımın en çok sıkıntı yaşadığı 2 bölge var şuanda, sağ bek ve orta sahanın ortası
    - bu iki bölgedeki sıkıntı bariz biçimde o bölgede bulunan oyuncuların çok düşük form grafiğiyle alakalı, sabri ve selçuk inan,
    - bu iki isim son maçta az biraz kendilerine gelir gibi oldular ancak yanıltıcı bir durum,
    - bu iki ismin ikameleri olan cavanda ve de jong, en azından 2-0 bulduktan sonra oynatılabilirdi ki de jong kadroda bile değildi, sakatlığının kadroya alınamayacak seviyede olduğunu düşünmüyorum,
    - rize maçında 3 değişiklik hakkımızdan sadece 1'ini kullandık ki bu da ilginç bir ayrıntı, takımın kalanındaki oyuncuların maç temposuna evrilmesi amacıyla sahaya alınabilirlerdi

    beşiktaş derbisi için mevcut kadroya sabri yerine cavanda, selçuk yerine de jong'u monte etmek, hatta söylendiği kadarıyla iyileşen podolski'yi de istatistik kasan ancak takım oyununda yetersiz olan yasin öztekin yerine kullanmak faydalı olabilirdi, serdar aziz de söz konusu ama sakatlığı çok uzun sürdü ve maç temposu için baya bir bekleyeceğiz anlaşılan,

    ancak denemedik...

    özetle;

    ideal kadromuzun muslera, cavanda, hakan balta, chedjou, carole, tolga, de jong, sneijder, bruma, podolski, eren

    şeklinde olacak şekilde maç temposu hazırlığında bulunmamız gerekiyor, ancak beşiktaş maçı öncesi bu gerçekleşmedi maalesef.
    umarım "keşke" demek zorunda kalmaz, derbiden istediğimiz sonuçla döneriz.
  • 15319
    bir çok konuda ilklere, enlere ve kırılması zor rekorlara imza atmış olan takımdır ancak eylül ayı itibariyle son derece enteresan bir istatistiğe sahiptir.
    canımız, ciğerimiz dediğimiz galatasarayımız 30 maçtır (yani tam 15 sene!) eylül ayında iç sahada oynadığı lig maçlarında mağlubiyet yüzü görmedi.
    son mağlubiyet, süper kupa zaferinin dönüşünde samsunspor karşısında 1-0'dan 1-2 kaybettiğimiz karşılaşma olmuş.

    birilerinin "antrenman maçlarını" bile rekor olarak lanse eden basın yazmasın efendim, biz yazarız.

    --- alıntı ---
    süper lig'de geride kalan 4 hafta sonunda 10 puanla zirve takibini sürdüren galatasaray, hafta sonu ali sami yen arena'da ağırladığı çaykur rizespor karşısında sahadan galibiyetle ayrılarak ilginç bir istatistiğe imza attı. jan olde riekerink'in öğrencileri yeşil-mavili rakibi karşısında eren derdiyok'un birbirinden güzel golleriyle sahadan 2-0 galip ayrılırken, eylül ayında iç sahada oynadığı lig karşılaşmalarındaki yenilmezlik serisini 30 maça çıkarttı.
    --- alıntı ---

    http://www.fcnblog.com/...sahada-30-mactr.html
  • 15320
    yıllardır bir sorunu var bu takımın: selçukgiller. mesele tam olarak selçuk inan değil. sorun daha büyük. bu takımın oyuncuları hep geri gidiyor. uzun vadede oyuncuların pili bitiyor. türklerin pili bitiyor artık yürüyecek hali kalmıyor. yıldız yada yıldız adayı olarak gelenler kıçına teneke bağlanarak gönderiliyor. en kaliteli oyunculardan bile kar edilemiyor. yabancılar genelde ağır sakatlıklar geçirdikten sonra artık oynayamıyor. bu yüzden takımda istikrar yok. 6-7 sene bizi götürecek çekirdek kadro yok. şuan en büyük sıkıntımız bu. ünal aysal zamanında bir nebze olsun aştık ama yine bu sorun ile cebelleşiyoruz.
    baros, kewell, elmander, ujfalusi ağır sakatlandığı için oynayamadı ve gitti.
    arda gibi bir yıldız bile yarım dünya oldu. son sezonunda doğru düzgün bir şey yapamadı.
    servet ilk sezonunda ve euro 2008'de efsane top oynadı. sonra resmen ayak bağı oldu. 5 yılın 2 yılını düzgün oynayabildi.
    uğruna kayserispor ile kavga ettiğimiz ali turan'ın bir maçını bile hatırlamıyorum.
    aydın, sabri ve emre çolak gibi fiyasko alt yapı yıldızlarımız var.
    semih kaya yıllar sonra forma şansı buldu ve iki efsane sezon geçirdi ve düştü. ortada yok.
    engin müthiş bir sezon geçirdi ve ortadan kayboldu.
    selçuk inan türk futbolunun akışını değiştiren adam olarak geldi bu takıma. 2 efsane sezondan sonra silindi gitti. penaltı dışında dişe dokunur bir hareketi yok artık.
    burak yılmaz trabzonspor'da 3 sezon efsane top oynandıktan sonra geldi. bizde 2 sene efsane oynandıktan sonra gitmesi için dua ettiğimiz adam haline geldi.
    umut ilk sezonunda iyi çıkış yaptı ve çok maçta ipten aldı. ikinci sezonda da fena değildi. real madrid'e iki gol attı. ligde iyi maçlar çıkardı. sonra topa dokunmayacak hale geldi.
    tarık çamdal ve şimdilik görünen o ki serdar aziz transferleri başarılı olabilecekken fiyaskoya dönüşen transferler.

    galatasaray futbolcularında istikrar yok. fatih terim ve ünal aysal döneminde bir nebze olsun bunu başardık ama onlardan önce ve sonra tekrar dağılmaya başladık. bizim sorunumuz bu. iyi diye alınan oyuncular kısa süre sonra batırıyorlar, pilleri bitiyor. oynasa kötü oynayıp maç kaybettiriyor. oynamasa verilen bonservis boşa gidiyor, boş oturup kulübün parasını yiyor. gönderene kadar hem taraftar geriliyor hem oyuncu linç ediliyor. yerine alınan adam ayrıca bir maliyet. son 6-7 yılda olan bu sıkıntı disiplinsizlikten doğuyor. büyük takımların en başarılı olduğu yıllardan önceki ve sonraki kadrolarına bakın. 6-7 oyuncu yıllardır istikrarlı şekilde oynuyor. en başarılı örnekleri:

    2005-2013 chelsea
    2005-2011 manchester united
    2008-2012 barcelona
    2003-2008 milan
  • 15325
    (bkz: #2026126)

    beşinci hafta sonunda ben bu işin sonuna kadar varım dedi. beşiktaş şampiyon ve formda takım. 0-2'den 2-2'ye gelebilir maç ama sadece tempo yapıp, bizim de bireysel bariz hatamız ile olması can sıkıcıydı. şu an için şampiyon olacağız demek temenni. sadece bizim için değil, beşiktaş için de bu geçerli. derenin altından daha çok su akacak ama bu takım güven veriyor. cavanda'nın dahil omasıyla bir vites daha arttıracak gibi duruyoruz ayrıca.
App Store'dan indirin Google Play'den alın