20 aralık 2009 trabzonspor fenerbahçe maçının sonucuna bağlı olarak devreyi lider kapatabilme şansı olan takımımız...
17 maçta alınan 11 galibiyet ve 3 beraberlik var. atılan 36 gole karşılık yenilen 21 gol var...
sene başında rakiplerine 3-4 gol atarak devam eden galatasaray'ımız
eskişehirspor beraberliği ile eski görüntüsünden uzaklaştı. özellikle
fenerbahçe(d),
bursaspor(d),
manisaspor,
trabzonspor ve son olarak
gençlerbirliği maçlarında savunma gerçekten çok sıkıntılı anlar yaşadı. manisaspor ve
istabul büyükşehir belediyespor karşılaşmasının son 10 dakikasında yapılan basit hatalar tam 4 puana mal oldu. öte yandan
baros'un uzun soluklu sakatlığı ve
nonda'nın 90 dakikalık performansının yetersiz oluşu,
kader keita'nın fenerbahçe maçından sonra aldığı cezalar ile klübeye mahkum olması ile hücüm gücü de sıkıntı çekmeye başladı...
sıkıntıların en başında savunma geliyor.
sabri sarıoğlu'nu saymazsak
*(u: geçen sene asy'de 5-2'lik kocaelispor maçında tribüne yaptığı hareketi hala unutmadım)
* geri bölgede oynayan oyuncuların bir kısmı sene başından bu yana formsuz, bir kısmı zorunlu rotasyonlar ile giderek formsuzlaştı, bir kısmı da hala soru işaretleri barındırıyor. özellikle servet çetin-gökhan zan ikilisinin birbirleri ile aynı tipte oyuncular olmaları zaman zaman tandemi bozdu. öte yandan savunmanın en başarılı olduğu dönem bu ikilinin daha formda oluğu zaman dilimine denk gelmekte...
servet çetin'i ayrıca incelemek lazım. kendisi marsilya'ya gitmenin eşiğinden döndüğünden beri 2 yıldır izlediğimiz servet değil. menejeri
mithat halis'in sürekli olarak gazetelere sayfa sayfa demeç vermesi de cabası. bunların üzerine bir de yoğun maç temposunun eklenmesi ile servet devre arasıdan önceki son 3-4 maçta
* gözle görülür şekilde afalladı. kendisinin ve menejeri mithat halis'in uyarılması gerekli. devre arasından sonra mutlaka daha iyi bir servet izleyeceğiz ancak kendine çeki düzen vermesi gerekli...
(gbkz:
gökhan zan) konusunda hala ciddi ön yargılarım var, fakat savunma anlamında sakatlandığı ana kadar iyi bir performans gösterdiğini söylememek ona ayıp olur...
hakan balta sezon başından beri benim için tam bir hayal kırıklığı oldu, benimle aynı fikirde olanlar var mıdır onu bilemem ama geçen senelere nazaran takımda en ciddi düşüş ona ait. giderek daha da yavaşlamakta, hamleleri ağırlaşmakta. kendisinin ya uzun bir dinlenme sürecine ihtiyacı var ya da ciddi şekilde kulağı çekilmeli...
orta alanda
mustafa sarp ve
mehmet topal ikilisi benzer görevleri üstlenmekte. bunu da iyi başarıyorlar. fakat topu ileri taşımak konusunda her ikisi de sıkıntı çekiyorlar. mehmet topal geçirdiği iki büyük sakatlıktan bu yana
** daha bir çekingen oynuyor, sorumluluk almaktan kaçıyor. mustafa sarp bu konuda mehmet topal'dan biraz daha cesaretli. her ikisininde 11'de başlaması takım adına zaman zaman dezavantaj oluyor(u: ama mevcut savunma sıkıntısı ile ancak takım derlenip toparlanıyor bu ikili oynarsa). mehmet ve mustafa arasında bir tercih yapıp birini oynatmak ve sürekli bir rotasyonla gitmek takım adına da bir kazanç olacaktır...
barış çok enerjik ve dinamik bir oyuncu fakat yapabileceklerinin bilincinde olmayan biri. 30 metreden şut atmaya çalışması, beceremediği
no look pass olayını ısrarla denemesi gibi. ancak onun hiç bitmeyen enerjisi bu takımın ihtiyaçlarından birisi.
diyarbakırspor maçına kadar rijkaard ona şans verdi. başlarda bu şansı iyi kullandı ama diyarbakırspor maçındaki sorumsuzluğunun cezasını daha çok çekecek gibi. bench için gayet iyi bir isim barış ancak ilk 11 için yeterli değil...
ayhan hakkında yorum yapmayacağım. sadece performansının her geçen gün giderek düştüğü, oynadığı maçlarda topu sürekli yanlara ve geriye oynayarak beni çıldırttığını söylemek isterim. askerlik konusu kafasını sürekli kurcalamakta ve muhtemelen avrupa'ya kaçabilmek için eskisi kadar aktif bir futbol ortaya koymuyor...
(gbkz:
linderoth), tek kelime ile yazık. sakatlıklar olmasa belki hem kendisi hem de galatasaray için işler daha iyi olabilirdi. ama şans kadar şanssızlıkta futbolun bir parçası ve linderoth'ta resmen cenabet bir adam...
bir iki kelam ise
rijkaard ve
neeskens ile ilgili söylemek istiyorum...
bu ikiliye güvenim sonsuzdur, kredileri benim nazarımda sınırsızdır. büyük futbol düşünürleri
*****, futboldan çok anlayan spor kamuoyu tarafından her geçen bu ikili daha da ağır ve acımasız şekilde eleştirilmekteler. hatta taraftarlarımızın bir kısmı kendisine ait olan güvenlerini kaybetmiş gözüküyor. ancak bu eleştirileri yapmadan önce bu ikilinin ne yapmaya çalıştığını bir görmeye çalışalım:
*defansın en gerisindeki adam ile hücüm en ilerisindeki adam arasında maximum mesafe 35-45 metre olacak şekilde, takımın tüm elemanlarının oyuna katkı yapmasını sağlamaya çalışan bir futbol anlayışı yerleştirmeye çalışıyor...
*sabırla, sürekli dikine oynamaya çalışan, devamlı olarak ofansı düşünen, 90. dakikada 1. dakikadaki gibi topa basan ve gol arayan bir takım yaratmaya çalışıyor.
*
skibbe gibi adam adama savunmadan çok alan savunmasını takıma oturtmaya çalışıyor...
*sahayı iyi parselleyen ve topu iyi kullanan bir takım oluşturmaya çalışıyor...
2009-2010 sezonun başında bunları gayet iyi bir şekilde yapan bir takım vardı. ancak unutmamak gerekli ki toplamda 30 maça çıktı takımımız
*** ve bu yoğun maç temposuna bağlı olarak yoruldular. ayrıca milli takım aralarında turkcell süper lig'in en çok milli takım oyuncusu veren takımının galatasaray'ımız olduğuna değinmiyorum bile. buna ek olarak, fenerbahçe maçında yaşanan olaylar bütün bunların üzerine tuz biber oldu ve takım o maçın ardından bir düşüşe girdi.
transfer dönemi geldi. artık eksikliklerin giderilmesi için yönetim elini taşın altına koymalı ve rijkaard'ın isteiği doğrultusunda ya da onayı doğrutusunda çalışmalara başlamalı...
kimler alınmalı...;
1-) stoper: gerekirse yüksek bir bonservis fiyatına hem tecrübeli hem de genç sayılabilecek bir isim getirilmeli. topu kullanan ve savunmanın generali olacak bir isim lazım. tıpkı
martin demichelis gibi, tıpkı
carles puyol gibi...
** 2-) orta saha: iyi bir takviye buraya şart.
elano ve mustafa sarp ile iyi bir üçlü oluşturacak ve hem defansif hem ofansif anlamda takıma katkı yapacak bir isim ile anlaşılmalı. 90 dakika koşan, takımı ateşleyen bir oyuncu olmalı. bu bölge için mesela
kim kallström veya
michael bradley gayet isabetli transferler olur...
3-) yedek forvet: buraya nonda'nın yeterli olmadığı açık. baros'un özelliklerine sahip bir genç yedeğe ihtiyacımız var. mesela
sercan yıldırım beşiktaş maçındaki performası ile
* bu yedek olabileceğini gösterdi. diğer bir isim
mustafa pektemek olabilir. eğer yurt dışı pazarına açılacaksa yöneticiler
lech poznan'ın genç oyuncusu
robert lewandowski ya da brezilya marketinde değerlenen bir oyuncu ile bu açık düzeltilebilir...
yakında takım daha da güzel futbol oynayacak ve daha iyi yerlere gelecek. sadece biraz daha sabretmemiz gerekli. zor kısmını atlatmak üzereyiz. 6 ayda bu kadar sıkıntıya rağmen 30 maçta elde edilen 20 galibiyet, 6 beraberlik gayet başarılı bir performans. takımda taşlar daha da yerli yerine oturduğunda bütün herşey daha da güzel olacak...
edit: entropia uyardı. hakan balta'nın formsuzluğunun devam etmesini, caner'in savunma yönünün zayıf olmasını ve alparslan'nın devre arasında gönderilme olasılığını düşünürsek yerli bir sol bek transferi de gerekli olabilir...