her şeyi, herkesi yenseler stres belasını yenemiyorlar. yahu umrumuzda değil, 3 yemişiz 5 yemişiz. ama strese yenilmenizi görmek yüreğimi dağlıyor, ağlatıyor. bassalar topa, 5-6 pozisyon üst üste girsek, toplar kale direğinde, volkan'ın ellerinde patlasa, defans uzaklaştırsa, kontra ataktan gol yesek kaç yazar, biz bu takımı izledikten sonra. hep diyorum, bir maçta sinirlenecek olan taraftardır diye, futbolcu çıkıp topunu oynayacak. karşı takım çaktırmadan faul mü yapıyor? sen de aynısını yapacaksın. topa dam dum gir, hücum yaparken faul yap ama "yeter artık" deyip yumruk atma işte! hakemi alkışlama! stresten topu ayağından kaçırma! tüm bunları kötülemek, isyan etmek için değil biraz da aynayı kendimize çevirmek için söylüyorum. çıkmışız 55.000 kişinin önüne, adamların provakasyonlarını görmedik mi yıllardır? bu sene farklı mı olacaktı? olacak olan belli... sami yen'e gelsinler kafalarını gözlerini dağıtırız demek değil olay. ben kewell'i kanattan bindirirken değil, arda'yı 4-5 adam çalımlarken değil bu stresi kaldıramadığını görüp topu kaybederken izlemeye üzlüyorum asıl. kadıköy'de her sene aynı şarkı... ve söylüyorum, dişe diş, kana kan intikam değil; soğukkanlılık, iyi futbol kazanacak asıl bir gün. ya da biz de bekleriz stadımız 50.000 kişilik olsun, strese sokalım, o şekilde ortaya futbol koymadan kazanalım. galatasaray'ın yapacağı şey basit. niye acaba en son 99'da yendik biz bu adamları? yoksa o kadro şu sadece ve sadece ruhlarını ortaya koyan, topunu oynayan uefa kupası kadrosu mu idi? ruhsuz oynuyoruz demiyorum ama bu fenerbahçe maçlarında takım futbol, takım ruhu yerine başka bir şeyler koyuyor ve o sahada gördüğümüz amatör ruh bize kaybettiriyor. yine de canları sağolsun, bence tek eksiğimiz olan bu profesyonelliği de rijkaard ile aşacağız, bazı şeyler zaman alır.
(bkz:
25 ekim 2009 fenerbahce galatasaray maci)