• 601
    kanımca kazanamadığı son iki maçta da son derece iyi oynamış takımdır. yapması gereken ne varsa yapmış, bütün maç hocalarının istediği sisteme uygun oynamış, ancak bazen şanssızlık bazen başka nedenlerle ihtiyacı olan golleri bulamamış bu sebeple sahadan galibiyetle ayrılamamıştır. elbette ki sezon başında yaşadığımız gol patlamasının ardından iki maçtır tek golde kalmamız endişe verici gibi gözüküyor ancak bu durumun düzeleceği kesin. bunun dışında bizi mutlu etmesi gereken şey ise takımın ayağa pas alışkanlığını iyiden iyiye kazandığını görmektir.

    tanım: beni her maç daha da umutlandıran ayak topu takımı.
  • 602
    son iki maç tribünden gördüğümü söylemek gerekirse, bu takım ilk 30 dakika içerisinde gol bulup öne geçemezse, sanki bir final maçının 85'inci dakikasındaymışçasına yükleniyor rakibe. kontrol montrol hak getire, yine aynı durumun yaşandığı sturm graz maçında da bu anlayış 45. dakikadaki kontra atak golünü getirmiştir. sakin beyler sakin demek istiyorum kendilerine.
  • 603
    iki ucu boklu değneği taraftarının eline vermiş futbol takımıdır. galatasaray taraftarının her zaman yaptığı gibi, teknik direktör de bir şeyler aramak yerine futbol takımında bir şeyler araması gariptir. hem de galatasaray tarihinin en kaliteli takımı ortada duruken, teknik direktörüne büyük umut bağladığı için çakamamakta, futbol takımına çakacak yer aramakta ama nasıl çakacağına tam karar verememektedir.

    -ne oldu? tükürüğünüz mü kurudu olm!!!!

    özel not: vurun gariban sabriye.. övgü yarışında başta rijkaard olmak üzere tüm yabancıları paylaşmıştınız önceden.. adamlar sahada sürünürken gerçekleri söylemek zor tabi..

    edit: teknik direktörü bu kafada giderse 10.hafta da oynayacağı ezeli rakibi karşısında hezimete uğraması kaçınılmazdır.
  • 605
    1 ekim 2009 galatasaray sturm graz maçı'nda yine zaman zaman kendi sistemine ihanet etmiş takımdır. frank rijkaard'ın sistemi geride top dolaştırıp sonra aralara uzun top atmak şeklinde işlemiyor. sağolsun savunma oyuncularımız ve elano bu sistemi bol bol kendilerine uyarladı. sturm graz savunmayı o kadar iyi bilmemesine rağmen galatasaray'ın bocalamasını orta düzey diyebileceğimiz bir savunma anlayışıyla lehine çevirdi. atılan her uzun top en azından 1 dakika yedi, zaten gördüğüm kadarıyla %70'i rakibe, kalan %30'u da hücum oyuncusundan rakibe gitti. doğal olarak sahadaki adamların böyle bir anlayışla hücum etmeleri gol getirmediği gibi kalemizde tehlikelere de yol açtı. bir de şöyle bir nokta var. takımın ileri hattı sanki etkili olamıyor. yani nasıl diyeyim, kale kapılarını yıkmakta kullanılan koç başı denilen aletin süngerden olması gibi bir durum var galatatasaray'da. ne kadar vurursanız vurun, o koç başı demirden olmazsa kapı devamlı olarak kapalı kalır. ve şu anda demirden olan tek kısım abdul kader keita. cidden dikkatli izledim. arda'nın bireysel çabaları, baros ve nonda'nın yapmaya çalıştıkları, elano'nun pasları, gol dışında hiçbiri ikinci yarı itibariyle en ufak bir işe bile yaramadı. çok ilginç, galatasaray'ın oyuncuları önlerine kapanan takımlar geldiğinde hep böyle futbol oynamayı yeni öğreniyor gibi mi davranacak acaba. 11 kişiyle defans yapan sturm graz'ın oyuncuları rahatsız bile olmadı son 25 dakikalık bölümde. geride döndürülen top, uzun toplar, bunların hepsi sturm graz için endişe edilmemesi gereken şeylerdi. çünkü takımın sistemi ne uzun toplara göre, ne de geride top döndürmeye göre işliyor. sağolsun arda dışında bizim oyuncularımız orta sahada yaptıkları işi top çevirme şeklinde yapıyor. yahu bir orta saha oyuncusunun hiç mi kafası basmaz oyunu açmaya, tehlikeli yerlere isabetli top göndermeye. resmen dumur oldum maçın golden sonraki bölümünde. ve sahadaki oyuncular dışında kimseye kızmıyorum. toplam değerleri 25 milyon doları geçen baros, elano, keita ve arda şu maçta resmen bir taraflarını yayıp savunma yapan sturm graz karşısında en azından golden sonra etkisiz hale getirildiler. ben bu kadar üzerine kimse gelmemesine rağmen bu kadar top kaptıran başka bir takım görmedim. yarım metre içinde yapılan paslaşmalar harici ileri gönderilen topların çoğu rakibe. atamıyorsan atma diye bir deyiş vardır. aynı şeyi yirminci kez denemenin anlamı yok. o şekilde yapılacak hücumlarla maç sabaha kadar oynansa bile gol bulmamız şansa kalmıştı. sahadaki adamın beyni ne kadar çalışıyorsa, frank rijkaard'ın beyni de o kadar çalışıyor. yaptığı şeylerden sonuç alamayan oyuncuların ısrarla aynı şeyleri denemesi, uzun toplarla zaten rahat olan sturm graz'ı iyice rahatlatması beni çileden çıkardı. son olarak, sabri bu takımda dün maçı almayı becerebilecek tek adamdı. bazen rakibi sistemle, paslarla yenemezsiniz, rakibi koşturmak değil de sizin koşmanız ön plana çıkar. işte onu deneyen tek adam sabri idi maç esnasında. vuruşunun direkten dönmesi şanssızlık, yeteneksizlik bin tane şeyle açıklanabilir ama golden sonra topu oraya getirebilen tek oyuncunun sabri olduğu gerçeği ancak oyuncunun karakteriyle açıklanabilir. behlül behlül top çeviren, "yıldız" oyuncunun ayağına bakan takımda sağolsun bakmayan ve sturm graz gibi bir takıma karşı üzerine gidildiğinde sonuç alınabileceğini gösteren tek adam sabri'ye teşekkür ederim. ama oyun stilini diğer maçlarda yine biraz kontrol altına alması lazım. neyse kısaca özetlemek gerekirse, sonuç getirecek hareketleri denemediğimiz için sıkıcı bir maçtı. yani rakibin çok sağlam savunma yapması değil takımın kendi oyunu maçı sıkıcı ve verimsiz bir hale getirdi. son sözüm de elano'ya, arkadaşım tamam yeteneklisin, uzun top atmayı seviyorsun da 10 kişinin arasına atacağın nokta bir uzun pas bile hücum oyuncusunun zor durumda top alması sebebiyle kaptırılacaktır. bunu da düşün artık.

    not: hala takımın oyununu kesin olarak değerlendirmek için erken, bu yazdıklarım sadece bu maça yöneliktir. bana sorsanız takımı genel olarak nasıl buluyorsun diye bu sene avrupa ligi'nde en az yarı final oynayacak kapasitemiz var derim. yani hatalardan ders alınması gerekiyor, takımın her rakibe karşı oyun anlayışını değiştirmesi gerekmiyor. eski sistemin bir getirisi olan uzun top ve yeni sistemin getirisi olan kısa pasları harmanladığınızda ortaya eski sistemden bile beter bir futbol çıkıyor.
  • 607
    artık kendisine bakamayan futbolcusunun kulağını çekmesi gereken yönetime ve teknik ekibe sahip olan takımdır. kadrosu zengin denen takım 2 maçtan birinde stopere sol bekini koymak zorunda kalmamalı veya bir adam sakatlandığında forvet arkasında oynayan futbolcu gelip defanstan top çıkartmak zorunda kalmamalı. futbolcu kendisine bakmıyorsa sen de ona bakma canım emekli sandığımı bu klup 3 sezon oynama diye 4 haftada bir oyuna girip 10. dakikada sakatlan diye sana para versin.
  • 619
    milli takım arasının bu takıma iyi gelmeyeceğini tahmin ediyorum, en azından zindelik ve form olarak, ama belki mental olarak bir şeyler değişir elbette. biz bu ligde milli takımlara en çok oyuncu veren takımız ve oyuncularımızın hepsi yorgun olacaklar. bundan sonraki iki maç ise oldukça zor, trabzonspor ve fenerbahçe ile ard arda karşılaşacağız, o yüzden hep diyordum şu milli araya kadar kayıpsız gelsek (şansa, bala fark etmez)... ama olamadı ne yazık ki. rijkaard'a güvenim tam, bu takımı mental olarak düzeltecektir.
  • 620
    devre arasına kadar futbolcular takımdaşlık, arkadaşlık duygularını geliştirebilirlerse en azından zirvede tutunma adına bir şansı olacak, devre arasında da yönetim artık iki yıldır göremediği stoper-ön libero-forvet sorununu transferlerle çözebilirse ikinci devrede yarışın içinde öyle veya böyle kalacak, şayet futbolcu-yönetici olarak hiçbirisini başaramazlarsa da rakipleri fenerbahçe futbol takımına, tarihlerinin en rahat şampiyonluklarını kazanma fırsatını verecek ve bir kez daha şampiyonlar liginden uzak kalmaya mahkum olacak takımdır.
  • 621
    eğer biraz bencilliği bırakırsa hiç bir maçta kolay kolay boyun eğmeyecek takım. bakıyorsun, adam vurmaya müsait, ama daha müsait iki adam var. sorunlardan biri de bu. ayrıca gol ararken, ince ara pasları, artistik paslar, topu eveleyip gevelemek de ne oluyor. direk neden oynamıyor bu takım. arda alıyor topu, sol kanattan sağ kanada getiriyor, sonra sol kanada veriyor. bu böyle devam ediyor. oyun kurucu anlamında feci halde sıkıntı yaşıyor takımımız. bulduğu pozisyonları da değerlendiremeyince, sonuç kaçınılmaz oluyor. canınız sağolsun.
  • 622
    çok garip bir takım ya. yoksa garip bir taraftarı mı var anlamadım.

    şampiyonluğa oynayan 2 takımdan biridir bu sezon. bu tamam kavradık bunu. ama taraftara bakıyorum tüm oyuncular için nerdeyse "geçen yılı mumla aratan" tanımlaması yapılıyor. geçen yıl takımın hali belliydi, bu sezon da atılım yaptılar işte 2 maçta futbolcuları asmak ne demek? elbet ki kaybedilecek maçlar. "e ama uğur'un direktten dönen topu gol olsa almıştık maçı" falan da demek istiyorum aslında yok demiyecem, iyi oldu yenildiğimiz. ak koyun kara koyun ortaya çıktı biraz. biraz da silkenirler, hazır derbi arefesi nerdeyse.

    "2 maçta futbolcuları asmak ne demek" dedim de müsadenizle "mehmet topal allah seni bildiği gibi yapsın" da demek istiyorum. o 2 maç değil çünkü.
App Store'dan indirin Google Play'den alın