• 3406
    2010-2011 sezonu ile gelecek sezon kadrosu arasında o kadar uçurum ve farklılık olsun ki diye dilediğim ve dileğimin gerçekleşmesini de istediğim türkiye süper ligi'nin hem her zaman en iyi hem de en iyiler içerisinde de maalesef bu sezon itibariyle en kötü futbol takımı.\

    yabancılardan belki sadece cana ve stancu (o da mecburiyetten olabilir) yerlilerden de yekta ve gelecek vaad eden birkaç alt yapı oyuncusu dışında şu kalsın diyebileceğimde kimse gelmiyor aklıma. inanın baros bile çok geliyor gözüme, iki yıldır o sakat bu sakat diye dinlemekten bıktım. adnan polat yönetimi süresince ve zaten canaydın döneminde de sık sık karşılaşılan sakat yabancı sendromundan bıkmış bulunmaktayım. yoksa kewell ve baros son üç yılın en verimli adamlarıyken bu yıl galatasaray futbol takımı kaptanları arda turan ve sabri sarıoğlu'da olmak üzere maşallahımız var sakatlıklardan kurtulamadık. oynamak istemedikleri de belli birçok futbolcu barındırdığı kesindir. kimse sağlığının nasıl olacağını bilemez, darbelere bağlı sakatlıkları önleyemeyız, bugün yekta kurtuluş'un başına geldiği gibi. ama neredeyse iki koca sezon bu futbolcuların bu takımı yukarı ve hedeflerine çıkartmasını bekliyoruz. galiba futbolcu grubu olarakta bu sezon itibariyle dağıtılmak istedikleri çok açık, üstelik mustafa sarp, ayhan akman, barış özbek gibi galatasaray futbol takımı kalemi olmayan futbolculardan tutalımda, avrupa yolcuları, emekliler, galatasaray'da kalmak istemeyenlere kadar birçok futbolcu sayabiliriz.

    eğer 24 kişilik bir kadro olacaksa, çoğunu olabildiğince alt yapıdan yapıp elde kalanların dışında takımın tamamı 2011-2012 futbol sezonu için yenilenmeli ve artık şampiyonlar ligi'ne geri dönülmelidir. türkiye'nin o ligdeki tek takımı galatasaray'dır.
  • 3409
    seneye galatasaray adına kaptanlık sıfatına layık görülecek ilk isim lorik cana olmalıdır. liderliği ve benimsenmesi takım arkadaşları tarafından en büyük artılarıdır. türkçe'yi artık neredeyse şakır şakır konuşacak kıvama gelmesi, aynı zamanda galatasaray'ın kötü durumu ortada iken devre arası gelen teklifleri umursamayıp takımını düşünmesi ve yalnız bırakmaması buna örnektir. seneye cana'nın kaptan olduğu bir galatasaray görmek istiyorum.
  • 3412
    ruhunu da satıyor. seneye o da olmayacak. ama sanırım o ruhun da artık çıkması gerek.

    ölmüş bedende ruh ne işe yarar ki?

    olsun ruh, git bakalım. bir gün nasılsa bir yerleden bir ses duyacaksın da tekrar o bedene gireceksin.
    nenelerimiz, dedelerimiz ve büyük kitaplar hep bize dediler ki; ölümden sonra hayat vardır. ruh bedene mutlaka geri döner.

    inanıyorum !
  • 3413
    mehmet demirkol özetle şunu demek istiyor bizim takım hakkında.

    dünyanın en disiplinli hocalarından biri felix magaht. magath'ın en önemli oyuncusu misimovic.

    disiplini ön planda tutan hoca olan hagi, magath'ın en önemli hocası olan misimovic'i disiplinsiz diye kadro dışı bırakıyor. hagi'nin ise en önemli oyuncusu pino.

    hagi'nin yerine gelen bülent ünder ise pino'yu disiplinsiz diye kadro dışı bırakıyor.

    yani disiplin bakımından sıralarsak;

    bülent ünder>hagi>magath
  • 3420
    umut sandalını kıyıya çektik, istekleri en aza indirdik, sıradan bir takım taraftarı gibi olduk artık. dalga geçtiğimiz anadolu kulüpleri seviyesine indirgendik. şampiyonlar ligi hayalimiz vardı, kuru sıkı mermisine bile can verir oldu bu hayalimiz. ismi heyecanlandıran futbolcuların kendilerine değil gölgeleri altında bir sigara yakmaya razı duruma geldik. eldeki adamlarımızı kaybetmek üzereyiz bir bir, aynı o anadolu takımlarındaki göz önündeki adamlar gibi. cana'mız var vücut ölçüleri galatasaray formasına göre dizayn edilmiş babasının spermleri tarafından. şimdi iki sevgiliyi ayırmaya çalışan sineklerin tanrıları tarafından açıklanamayacak bir felsefe ile koparılmak üzereyiz. ''takım bu durumdayken galatasaray'dan ayrılamam'' diyen bir adamı sevdiği, kendini bağlı hissettiği takımdan kopardık belki de. bundan on sene önce ''para vermeseniz de olur, galatasaray'da oynayayım yeter'' diyen fleurquin'in sevdirdiği futbol ile ''bu takımı bu haldeyken bırakamam diyen'' adamın futbolunu beşik kertmesi yapmaya çalıştık, töre kurşununa kurban gittik. halbuki niyetimiz aynıydı, galatasaray'ı seviyorduk. amaca giden yollarda menfi çıkarları söz konusu edince sevdiğimiz kızın başkası ile mutlu olmasına razı geldik. şimdi kümede kal galatasaray diyorlar ya, lorik cana ile önümüzdeki beş sene daha beraberiz diyen biri çıksa, lorik cana dese ki ''varsın başarılı olmayalım, ben burada mutluyum'' dese hangimize yetmez? şimdi sevdiğimize sahip çıkamıyoruz, bir zamanlar hasan şaş'ımızla gönül nikahına imza atmıştık boş kağıda, sonra da boşol deyip gündelik bir zevke kaptırmıştık kendimizi. bir zamanlar bizi sevmeleri yetiyordu, şimdi kendimizi sevdiremiyoruz.

    her daim takımımızın bir iskeleti olurdu. başarıya giden yolun bu olduğunu görmek zor değil. şuan ligin ilk üç sırasındaki fenerbahçe, trabzonspor ve bursaspor'a bakmak yeterli görmek için. şimdi çok çabuk vazgeçer olduk kemiklerimizden. şimdi transferlerin dengesini ayarlayamayıp tartıyı bozduk, usta arıyoruz işini düzgün yapacak. babamızdan yadigar ustamız vardı, ondan çok yanlış gördük, şimdi ona da teneke bağladık. umut sandalı su almaya başladı. lost adasındakilerin kurtarma ekibi beklediği gibi beklediğimiz haftasonu galatasaray maçlarını şimdi izlememeye bile karar verebilecek olduk. şu sene bitse de rahatlasak, umut sandalını onaracak bir jack sheppard çıksa da hedefimiz doğrultusunda statları doldursak diyoruz. galatasaray'ımı azalttılar benim içimdeki, yaşama tutunduğum ağacın dallarını budamak yerine köküne balta salladılar. kahveye gidip muhabbet etme zevkimi aldılar, üç kişi izliyorum maçları artık. '' ne gelecem bu takımın maçına ya!''

    şöyle avuttum kendimi her ayrılık sonrası;

    unuttum artık seni sildim bütün aşkını
    kaderinin önünde eğme sakın başını
    yanağıma dökülen bir damla göz yaşını
    sen silmesen olur, silen bulunur elbet

    şimdi anlıyoruz işte silenlerin elleri arasındaki farkı. sen bambaşkasın be avrupa fatihi.
  • 3424
    bu sene için söyleyecek laf kalmadı. seneye için diyecek farklı bir şeyim de yok. sadece sesli düşünüyorum. sonunda da bir yere bağlarız elbet.

    bu seneye başladığımız gibi -a2-a takımı arasında gidip gelenleri saymazsak- 25 kişilik bir kadro olacaktır. 6+2+2'yi sonuna kadar kullansak bu 25 kişinin 10'u yabancı 15'i yerli olacaktır.

    üzerinde soru işaretleri olan ama bu takımda kalmasına pek karşı çıkılmayacak yerliler; arda*, sabri, yekta, kazım, hadi çağlar'ı da katalım, toplam 5 kişi geriye kaldı 10 yerli. cepte dursun bu.

    buraya kadar yorum yapmadan geldim ama yabancılara yorumumu da katayım da birkaç entryden tasarruf edelim.

    insua-zapata-kewell: insua ve zapata gitti sayılır. yoruma gerek yok sanırım. kewell'ın da miadının dolduğu ortada. kaldığı süre boyunca takıma yaptığı katkı ortada ama artık zorlamamak gerekir.

    stancu-pino: iyi rotasyon oyuncuları olurlar ancak o kadar. üst düzey yabancıların genç alternatifleri için biçilmiş kaftandırlar aslında. baros-stancu, keita*-pino gibi. pino'nun da hakettiğinden fazla ilgi gördüğünü düşünüyorum bu arada. parladığı maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

    baros-neill-culio: evet baros'un yokluğunda verdiği zarar varlığında verdiği yarardan daha fazla, evet neill son haftalarda formsuz, evet culio belki de takım kötü olduğu için öne çıkıyordur belki ama takımda kalmasında hem fikir olunan oyuncular bunlar.

    cana: bazı ortasaha oyuncuları vardır, her sistemde oynayabilirler. ancak cana bu oyunculardan değil. yeni teknik direktörü görmeden hakkında karar alınmamalı bence. iyi futbolcu olduğu bir gerçek, kariyeri ortada. hatta kendine uygun sistemde yıldız olabiliyor. ancak bu sene bu kadar abartıldığı gibi bir performans gösterdiğini düşünmüyorum. doğrudur yanındaki oyuncuların kalitesi belli, kendi özelliklerini ortaya çıkaramıyor haliyle, mücadelesine de kesinlikle lafım yok ama belki de taraftarın bu sezonda bir dala tutunma ihtiyacının sonunda laf söyletilmemeye çalışıldı. yine de ben görmek isterim kendisini takımımda, başka sistemde oynasak bile kendisi çok iyi bir alternatif olur hem savunmada hem defansta. ortasahayı yedekleyecek 3 yerliye kendisini tercih ederim.

    neyse konuya dönüyorum üç aşağı beş yukarı kağıt üstünde tam 10 yerli, ki arda ve sabri dışında gözün kapalı ilk 11'e koyacağın adam da yok yani 10 yerlinin de en az 3-4 tanesi de üst düzey olacak. bir de 3'ü üst düzey 4 de yabancı lazım. yavaş yavaş sonuca geliyorum.

    üst düzey yabancılar alabiliriz, aldık da şu birkaç sene içinde. ancak gerçekçi olalım 10 tane bu takımda oynayabilecek kapasitede yerli futbolcu almamızın imkanı yok. rotasyon oyuncusu olabilecek yekta'nın bile 4 milyon euro bonservisi olduğu bir yer burası. senin ekonomik durumun ortada. 2012 kriterleri diye başımızı yemediler mi? her şeyi geçtim bu kadar üst düzey yerli yok bu ülkede. gurbetçilere yöneldik diyelim. nuri'yi, g.inler'i alabilir misin? hadi diğerlerine yöneldin, parayı bastın, ikna da edebildin, ki bunun zor olacağını söylememe gerek de yok avrupa kozumuz da yok zira seneye, hamit'i, m. ekici'yi falan aldın, gerisi? belki de 1-2 gurbetçi genç. demem o dur ki bu oyuncuların hepsini göndermemizin imkanı yok. sahada görmeye dayanamadığımız adamlardan birkaçı seneye bu kulüpte kalacak, maalesef.

    nihayet bağlıyorum. tamam sorunun hepsi teknik direktörde değil yönetim anlayışındaydı. diğer sezon umalım ki yönetimle beraber anlayış da değişsin. ancak getirecekleri teknik direktör çok önemli. üzgünüm ama bu sefer gelecek olan teknik direktör rijkaard ve skibbe tarzı bir hoca olmamalı. bir sistemin oluşması için bekleyecek bir taraftar güruhu yok. bu saatten sonra yanlış da olur zaten. skibbe ve rijkaard ile kaçtı o tren.

    gelecek olan teknik direktör hem bitmiş diyeceğimiz oyunculardan maksimum fayda sağlayacak hem yeni transferlerle birlikte şampiyonluğa oynatacak bir takım yaratacak. yetmeyecek heyecan getirerek en azından üzerimizdeki ölü toprağını atacak ve işler kötü gittiğinde yutkunacağımız biri olacak.

    bence tarifi çok açık verdim.
  • 3425
    gönlümden geçen budur,bizim aşkımız kara sevdadır.

    bu sezon futbol takımında yaşanan 3.örneği ele alalım, rijkaard yetersiz gördüğü servet yerine stoper ister, yönetim yeni bir futbolcu almaz, servet “bana güvenmeyenler benden performans beklemesin açıklamasını” yapıyor ve rijkaard’ın sözleşmemsine son veriliyor.yönetim kadroyu yenilemek yerine en baştaki teknik direktörü değiştirmeyi işin kolay yolunu seçiyor,diye fikir yürüterek en azından aklınızda bazı konuları kafanızda oturtmaya çalışıyorsunuz.

    sonra galatasaray’ın efsane ismi george hagi 2.kez teknik direktör olarak takımın başına getiriliyor, bütün sezon büyük ümitlerle beklediğiniz transfer misimoviç 9 maç oynadıktan sonra sırf çiklet çiğnediğinden dolayı a2 takımına gönderiliyor. hagi’nin kaprisi, zaten kötü oynuyordu, kim bilir takım otobüsünde ne yapmıştır ? gibi çeşitli nedenlere her ne kadar inanmasak bile sineye çekip sezona devam ediyoruz. aklımızın bir köşesinde “tamam ya bundan daha saçma sapan daha garip bir şey daha olamaz” diyoruz.

    daha sonra hagi,fenerbahçe maçı sonunda gönderiliyor, yerine bülent ünder geliyor.bülent ünder’in kaybedilen maç sonrası ilk icraatı, son pozisyonda pas vermediği ve o topun dönüp gol olması nedeniyle pino’yu a2 takımına göndermesi oldu.bu futbolcu sezon yarısında tek forvet olarak oynamış ve hemen hemen bütün pozisyonları bu şekilde harcamışken tek bir pozisyonda futbolcuyu a2’ye gönderilmesi tam anlamı ile akıllara durgunluk verici…bunu her hangi sağlıklı bir zihniyetin anlaması mümkün değil.belki de çiklet çiğnese ve bu şekilde gönderse daha kabullenebilirdi.

    galatasaray’ın bu tutarsız davranışlarına artık spor kamuoyuna şaşırtıcı gelmiyor.bu sezon galatasaray bizi şaşırtmaya o kadar alıştı ki …
    akıl sağlığı yerinde olan bir galatasaray taraftarının bu son gelişmeler dahilinde kendine “ 1 dakika ben neyi,kimi takip ediyorum,bunlar ne yapıyor” deyip bu yaşananları akıl fitlersinden geçirmesi ve mantık çerçevesine oturmaması pek mümkün gözükmüyor.seyrettiklerimizin bu yaşananların tek bir sezonda olduğuna ve hepsinin nedenlerin olduğuna kimse inanmıyor inanamıyor…

    bu sezon yaşananlardan sonra “hala bundan daha şaşırtıcı daha kötü ne yaşabilirim ki” sorusunu aklıma getiriyor. açık söyleyeyim futbol zevkimi,futbola olan ilgime 2010-2011 sezonu büyük bir darbe vurmuştur o ayrı…

    ama,bütün bu gittiğimiz maçlar,ayakta maç seyretmeler,kavgalar,küfürler,deplasmanlar,pankartlar,meşaleler,sigaralar,tutkular,ızdıraplar.. hiç biri akıllı insan işi değil ki o yüzden en güzeli futbolu uzaktan takip eden bir arkadaşımın sorduğu gibi “bu işler çok kötü gidiyor ama seneye her şey siliniyor her şey en baştan başlıyor değil mi ?”
App Store'dan indirin Google Play'den alın