19 mart 2021 galatasaray çaykur rizespor maçıyla birlikte arka arkaya ikinci sezonda şampiyonluğu elinin tersiyle itmiş, doğru giden hiçbir şeyi olmayan takım.
48 saat önce bu sorunlara ucundan değindiğimizde belli başlı yazarlar tarafından topa tutuluyorduk maalesef fakat durum bu, bu takımla ilgili doğru giden hiçbir şey yok. makas açıldı lafını eleştirel olarak kullananları engellediğini söyleyen bir yazar arkadaş da vardı hatta, muhtemelen benim bu yazımı görmüyordur bile.
arkadaşlar,
fatih terim'i eleştirirken kimse galatasaray efsanesi olmadığını, geçmişte çok güzel başarılar yaşatmadığını iddia etmedi burada. hatta açın okuyun neler yazmışım hakkında, nasıl sevgi besliyormuşum görmüş olursunuz. her yerde görüyorum, fatih terim'e dil uzatanın dilini kesmek için koşan bir grup var. eleştiri olmayan yerde diktatörlük olur, keyfi yönetim olur, ağalık olur, rahatlık olur. eminim fatih hoca eleştirilmemeyi istemiyordur fakat kraldan çok kralcılar herkesi bastırmaya çalışmaktan geri kalmadı, kalmıyor. galatasaray kültürünü biat kültürüyle karıştırmayın.
fatih hoca kariyerinde oynattığı açık ara en kötü futbolu oynatıyor, elindeki takım ne olursa olsun. istikrarlı yaptığı tek şey de bu, kötü oyun. ha bir de kendisi hariç her şeye ve herkese bahane bulmakta istikrarlı. onun dışında kadro seçimi istikrarsız, takım temposu istikrarsız, diziliş istikrarsız, oyuncu tipleri istikrarsız, oyun planı istikrarsız vs... 2017-18'de ligin yarısından sonra takımı müthiş motive edip toparlaması ve 2018-19'daki son haftalarda başlayan galibiyet serisiyle gelen şampiyonluk elbette güzeldi, fakat iyi oyun var mıydı? kimse gelip yarım sezon forveti yoktu, kendi takımı değildi diye anlatmasın bana. son iki sezonu hiç konuşmaya gerek yok zaten, ocak transfer döneminden sonra yapılan birkaç maçlık seriler ve ardından olmayacak yerde darmadağın olduğumuz rezalet sonuçlar.
hoca mı peki tek sorun? kesinlikle hayır.
yönetim çok ayrı bir sorun. zeminin sürekli bozuk olmasından tutun 4 ay forvetsiz kalmamıza kadar yönetimin hatalı olduğu o kadar çok nokta var ki. zamanında yapılmayan transferler, sürekli bir kavga gürültü ortamı, mali istikrarsızlıklar, şube yapısındaki bozukluklar, susulacak zamanda konuşup konuşulacak zamanda susmalar vs... yusuf günay'ın mı mevzularını yazacaksın, abdurrahim albayrak'ın mı yazacaksın, mustafa cengiz'in mi yoksa hepsinin mi?
oyuncu grubu da çok ayrı sorun. ümitli olduğumuz, varlığı rahat hissettiren kaç tane oyuncumuz var ki? falcao, babel, feghouli, akbaba gibi cismi gitmiş ismi kalmış milyonluk oyuncular bir tarafta; gedson, saracchi, onyekuru*, etobo gibi kiralık oyuncular bir tarafta; donk, arda gibi son demlerinde iyi kötü faydalanırız diye bulunanlar bir tarafta; linnes, şener, fatih, halil gibi ne işe yaradıkları belirsizler bir tarafta; emre taşdemir, omar, falcao, oğulcan (ceza) gibi sakatlıkla boğuşanlar bir tarafta... marcao, luyindama (son maçlarda sürekli bizi yaksalar da), muslera, mostafa mohamed, taylan. güvenebileceğimiz, üzerinden yapılanabileceğimiz oyuncu sayımız 5. gerisinin tamamı maaşı uygunsa yan parça olur, kiralıksa da bonservisini almaya gücümüz yetmez. nasıl sürdürülecek bu yapılanma? her sene 1 tane güvenilir parça ekleye ekleye 10 senede mi yapılanacağız? kim isyan eder bu takımda, kim neden takımdaşlık güder, kim kaybedilen maçtan sonraki idmana sonraki rakibi parçalama hedefiyle çıkar?
hadi eskiden 40-50 bin kişiyle sami yen'e çıktığımızda rakipleri boğabiliyorduk, atmosferin etkisiyle daha rahat kazanıyorduk. özellikle ligin son düzlüğünde sami yen atmosferinde 3 puanı 11 tane sokaktan gelen galatasaraylı da almasını bilirdi. şimdi seyirci de yok, oradan da puan gelmiyor. gelmeyince de son umutlar tükeniyor, sonuç böyle oluyor.
ekonomik sıkıntılar var evet, ama kesinlikle başarısızlığa bahane değil. bizim 3-4 tane futbolcuya ödediğimiz paraya millet neler yapıyor ona bakmak lazım. falcao+babel+feghouli+belhanda+emre akbaba... bizi içeride dışarıda ayağında döndürecek ne takımlar kuruluyor sadece bu beşliye verilen yıllık maaş ile. makas açıldı ama zihinlerde açıldı. herkes futbol ortamından şikayetçi, biz de şikayetçiyiz. hocamız şikayetçi olduğumuz düzenin her hafta altına odun atıyor, başkanımız ayrı öyle. taraftar da buna arka çıkıyor.
taraftar olarak her hafta devam edelim 28 hafta önce şunun şu pozisyonda penaltı verilmemişti, 4 sene önce şu pozisyonu var incelememişti demeye. fenerlilerle dalga geçiliyor bazen, herkes size düşman sanıyorsunuz denilerek. buyrun fatih hoca'nın açıklamalarını okuyun. hoca bilmiyor mu böyle bir saçmalığın olmadığını, olmayacağını. kolaya kaçıyor hoca da yöneticiler de, biz başarısızız demek yerine her hafta yolla tüm sorumluluğu bir hayali düşmana. taraftarlara da alıştırdılar bunu, ufak tefek çatlak sesler dışında kimse itiraz etmiyor, herkes zannediyor ki türkiye'de futbol tuttuğu takıma karşı oynanıyor. işini iyi yapmayan herkes sözde hakemden, düzenden rahatsızsa ben orada sorunu öncelikli olarak hakemde bulmam.
fatih hocayla veya fatih hocasız, ne zaman ki tek işimiz iyi futbol oynamak ve anamızın liginde değil avrupa standartlarında mücadele etmek olursa yeniden eski günlerimize döneriz. yoksa 2 sene galatasaray şampiyon olur 2 sene diğeri 2 sene öteki. türkiye'de türkiye ligi şampiyonluğu mu tükenecek, sonsuza kadar döner durur 3 büyüklerin arasında. galatasaray hep öncü olmuştur, yine öncü olup bu bataklığa dönmüş işten yüzünü başarıya çevireceğine inanıyorum.
maaş bütçesi düşürülmeli, isim transferinden vazgeçilmeli, teknik heyetten yönetime, altyapıdan as kadroya tanıdık olduğu için değil işini iyi yaptığı için insanlar getirilmeli, ölümüne biatçı tayfa aklını başına toplamalı. yoksa giden şampiyonluklar değil, galatasaray olacak. şampiyon olmak mevzu değil, galatasaray yine şampiyon olur. gidecek diye bahsettiğim galatasaray tüm futbol dünyasında kendini tanıtmış, kendine özgü rekabetçi ve uluslararası kazanmaya odaklı bir kültüre sahip olan galatasaray...