maç içerisinde çok farklı görüntüler sunabilen takımımız.
mesela bir bakıyorsunuz hücumda herkes hareketli, uzunlar sürekli perdeye çıkıyor, guardlar içeri penetre ediyor, sürekli top dolaştırarak dışarıda boş adamı buluyoruz; bir bakıyorsunuz top bir oyuncunun elinde adeta patlıyor, tüm oyuncular top kimin elindeyse acaba ne yapacak diye sadece seyrediyor. bu çok tehlikeli bir durumdur. zira iyi şut sokarsa rakip takım bir anda kendinizi geride bulursunuz. tıpkı
cris lofton'ın bize karşı coşması ve ne olduğunu bile anlamadan maç kaybetmemiz.
23 mayıs 2014 banvit galatasaray basketbol maçıiçinden örnek vereyim. maça hücumda o kadar iyi başladık ki. sürekli top dolaştırmaya ve boş adamı bulmaya çalıştık. ilk çeyrekte sinan'ın, ikinci çeyrekte marko'nun üçlükleri ders niteliğinde gösterilecek hücumlardı. eğer top dolaştırırsak
cenk akyol müthiş bir silaha dönüşür, ciddi skor katkısı beklemeyeceğin sinan ve marko bile bir maçta seni sırtlayabilir.
maçların ilk yarılarında bunu çok iyi yapıyoruz. ama ne oluyorsa ikinci yarılarda hücum ederken her oyuncuda bir belirsizlik hakim oluyor. özellikle şunu belirtmem gerekiyor. arroyo'nun oyunda olmadığı süreçlerde ender takımı gerçekten kötü yönetiyor. süreden 15 saniye civarı çalıp ne yapacağına karar vermeden içeriye öyle bir penetre ediyor ki ya top kaybı ile sonuçlanıyor ya da çok zor durumda bir oyuncuyu topla buluşturuyor ve genel olarak da hücumdan boş dönüyoruz. banvit maçında rakip takım ender'e çok iyi çalışmış çok belliydi. ender'in bu klasik oyun tarzını bildiklerinden ne zaman az süre kala ender penetreye hazırlansa iki kişi pota altına gömüldü. aslında ender'in saha görüşü daha iyi olsa bunu çok avantajlı duruma getirebilir ama maalesef ki yeterli değil.
ender sene boyunca arroyo ile yan yana fazlasıyla süre aldı. ama bu playofflarda
sinan güler'in iyi formu ender'in sadece sahada arroyo olmadığı zaman süre alma anlamına geliyor. bu da takımın yaratıcılık seviyesine bir tık aşağıya çekiyor. bu duruma bir şekilde çözüm bulmamız ve ender'in oyunda olduğu sürelerde daha farklı bir rotasyonla oynamamız gerekiyor.
maçların ikinci yarısında ve özellikle sonlara doğru takımımızı resmen tanıyamıyorum. öyle kötü hücum ediyoruz ki..
23 mayıs 2014 banvit galatasaray basketbol maçının son çeyreğinde resmen tıkandık. tek yaptığımız şey top kimin elinde patlarsa onun ne yapacağını seyretmek oldu. 4 oyuncumuz kenarlara yerleşmiş durumdayken bir oyuncumuz tepeden kendi başına bir şeyler yapmaya çalıştı. perde bile gelmedi bu oyuncuya doğru dürüst.
malik hairston'ın teke tek oynadığı pozisyonda hemen hepimiz ona kızdık ama bir oyuncu bile yardımına gelmedi ve sonucunda top kaybı oldu. malik'ten tepeden top alıp defansı yarmasını bekleyemeyiz. maç sonunda hücumlarımız 6 dakika boyunca sadece arroyo üzerinden gitti. arroyo dışında tek bir oyuncu bile şut kullanmadı. arroyo her hücumda süreyi eritmeye çalıştı diyebilirsiniz belki ama yine de ne olursa olsun bir hücumu tek oyuncuya yıkmak hiç akıllıca değil. ki arroyo bu hücumların birinde
airball attı. banvit sürekli boş dönmese ya da attıkları üçlüklerden biri girse çok farklı bir son olabilirdi emin olun.
önceki playoff serisinde beşiktaş'a karşı da maç sonlarında aynı sıkıntıyı yaşadık. buna yorgunluk da diyebilirsiniz, konsantrasyon eksiği de, yakan toplarda sorumluluk almama psikolojisi de. ama galatasaray takımı bu sene şampiyon olmak istiyorsa hareketli, top dolaştıran hücumu
son topa kadar devam ettirmek zorunda.
her ne kadar hücumda tıkandığımız anlar olsa da bizi her daim maç içinde tutan çok önemli bir özelliğimiz var. türkiye liginde hiçbir takımda olmayan bir şey: sert takım savunması.
ergin hoca harika bir savunma anlayışı oturtmuş durumda. hücumda sergilediğimiz durağanlık savunmada hiç görünmüyor ve özellikle yorulan takımlara karşı dış savunmayı sağlam tuttuğumuzda istediğimiz kadar maçı kaybetmek için zorlasak da yine galibiyet avucumuzun içinde kalıyor.
takım savunmasının en önemli parçası
manuchar markoisvili. maçları izlerken savunma yönümüze çok dikkat ederim. sadece topun olduğu yere değil, oyuncularımızın nasıl pozisyon aldığı ve savunmada nasıl kurulduğuna çok dikkat ederim. marko'nun topsuz alanda yaptıkları gerçekten inanılmaz. adam tüm gücüyle karşısındaki oyuncu kendisinden kısa da uzun da olsa allah ne verdiyse savunuyor. bu yüzden bu adam benim takımda en sevdiğim ve takdir ettiğim oyuncu. hep bizimle kal paşam!
marko'nun oyunda olmadığı süre içerisinde onun işini
malik hairston üstleniyor. malik'in hücumda çok kısıtlı olduğunu biliyorum ama banvit maçında pota altında
chuck davis ile birebir kaldığı öyle bir pozisyon vardı ki neredeyse kendisinin iki katı olan adamın dip çizgiden potaya yönelmesine izin vermedi ve bunu tamamen beden gücüyle yaptı. rakip takımın en etkili skorer oyuncusuna adeta yapışıyor ve tepeye gelip top almasına dahi izin vermiyor. sırf bundan dolayı bile her ne kadar hücumda kısıtlı olsa da her maç 15 dakika civarı oynaması gerektiğini düşünüyorum.
takım savunmasının önemli diğer iki parçası sinan güler ve
pops mensah bonsu. sinan güler ön alan presiyle rakip takımın erken kurulmasını engelliyor, bonsu da pota altında her daim bir tehdit. bunlar sadece dikkat çeken parçalar. ama iyi bir savunma sisteminde cenk de arroyo da hatta ve hatta
zoran erceg bile size iyi bir katkı verebilir. bizim takım tam da bunu yapıyor.
maçların ilk yarılarındaki hücum hareketliliğini ikinci yarılara da yansıtabilirsek gerçekten de şampiyonluk uzakta değil.