2351
siz hiç aşık oldunuz mu galatasaray'dan başkasına. ben oldum bir kere. hemde galatasaray'dan daha öne koydum onu. allah belamı versin ki yaptım bunu. onun için maça gitmemeyi geçtim maçları izlemedim. ali sami yen'de oynanan son fenerbahçe derbisine gittiğim için azar yedim hatta. çünkü onunla izlememiştim. üstelik bir de fenerbahçeliydi. maalesef buna benzer bir ilişki yaşadım.
ama bitti. hemde hiç haketmediğim büyük bir kalleşlikle bitti. yıkıldım. günlerce içtim ağladım. arkadaşlarıma taşşak malzemesi oldum, hiç kafaya takmadım. her içtiğimde sofradan çok uzaklara gittim. gözlerim dolu onu özledim. yaşamayı unuttum, yaşama sevincimi kaybettim. intihar etmek istedim ama yapamadım. dostlarım ayakta tutmaya çalıştı beni ama olmadı. çok kalleşçeydi yapılan.
ama bitmesi gerekiyordu ve her şey 4-2 yenildiğimiz ankaragücü * maçında silinmeye başladı. o gün mağluptuk hemde acı bir şekilde, kendi evimizde. ama bir şey vardı beni mutlu kılan. tarifini yapamayacağım çok farklı bir şey. eskiye dair her şey gidiyordu hayatımdan. 90 dakika kardeşlerimle kol kola, omuz omuza takımıma destek vermeye çalışırken unutmuştum her şeyi. işte o gün değişti hayatım. hayatınızda her şey tepetaklak giderken sadece 90 dakika boyunca her şeyi unuttuğunuzu düşünün bir. sadece o. ama 90 dakika sonunda olacak olana bağlı kalmadan sadece 90 dakikayı. dünya yıkılsa umrum olmaz. hayatımda tek hobim futboldu başka hiçbir şey bilmezdim spora dair. takip ederdim ama anlamazdım. o günden sonra değişti her şey. her ne olursa olsun beni mutlu edeni bulmuştum. o günden sonra futbolun değil, arma'nın peşinde koşmaya başlamıştım. 29 aralık 2010 akşamı da basketbolla tanıştım. hiçbir şey bilmeden deli gibi mutluydum. o gün yenilseydik bile mutluydum. çünkü 40 dakika boyunca hayatta en çok sevdiğim şeyle birlikte olmak herşeyden daha güzeldi.
bana diyorlar ki bırak bu kadar deli olma, hayatta galatasaray'dan başka şeyler de var. benim için yok maalesef. hayatta en sevdiğim insan bana kalleşlik yaptıktan sonra çocukluğumdaki gibi severim galatasaray'ı. hiçbir karşılık beklemeden severim. transfer peşinde değil arma'nın peşinden koşarım. beni sırtımdan bıçaklayabilecek olanın peşinden değil, iyi günde kötü günde benimle beraber olacak olanın peşinden koşarım.
siz siz olun çocukluğunuzdaki gibi safça sevin galatasaray'ı. benim gibi üçüncü şahısları sokma gafletinde bulunmayın asla. sevin, sevdirin. sonuç için değil beraber olmak için gidin maçlara. takımınıza güç vermek için. bağırmak için değil takımınızın yanında olmak için gidin maçlara.
ve unutmayın : "hayat bazen sevdiğinle el ele dolaşırken değil, dostlarınla omuz omuza galatasaray'ı desteklerken güzel!"
ama bitti. hemde hiç haketmediğim büyük bir kalleşlikle bitti. yıkıldım. günlerce içtim ağladım. arkadaşlarıma taşşak malzemesi oldum, hiç kafaya takmadım. her içtiğimde sofradan çok uzaklara gittim. gözlerim dolu onu özledim. yaşamayı unuttum, yaşama sevincimi kaybettim. intihar etmek istedim ama yapamadım. dostlarım ayakta tutmaya çalıştı beni ama olmadı. çok kalleşçeydi yapılan.
ama bitmesi gerekiyordu ve her şey 4-2 yenildiğimiz ankaragücü * maçında silinmeye başladı. o gün mağluptuk hemde acı bir şekilde, kendi evimizde. ama bir şey vardı beni mutlu kılan. tarifini yapamayacağım çok farklı bir şey. eskiye dair her şey gidiyordu hayatımdan. 90 dakika kardeşlerimle kol kola, omuz omuza takımıma destek vermeye çalışırken unutmuştum her şeyi. işte o gün değişti hayatım. hayatınızda her şey tepetaklak giderken sadece 90 dakika boyunca her şeyi unuttuğunuzu düşünün bir. sadece o. ama 90 dakika sonunda olacak olana bağlı kalmadan sadece 90 dakikayı. dünya yıkılsa umrum olmaz. hayatımda tek hobim futboldu başka hiçbir şey bilmezdim spora dair. takip ederdim ama anlamazdım. o günden sonra değişti her şey. her ne olursa olsun beni mutlu edeni bulmuştum. o günden sonra futbolun değil, arma'nın peşinde koşmaya başlamıştım. 29 aralık 2010 akşamı da basketbolla tanıştım. hiçbir şey bilmeden deli gibi mutluydum. o gün yenilseydik bile mutluydum. çünkü 40 dakika boyunca hayatta en çok sevdiğim şeyle birlikte olmak herşeyden daha güzeldi.
bana diyorlar ki bırak bu kadar deli olma, hayatta galatasaray'dan başka şeyler de var. benim için yok maalesef. hayatta en sevdiğim insan bana kalleşlik yaptıktan sonra çocukluğumdaki gibi severim galatasaray'ı. hiçbir karşılık beklemeden severim. transfer peşinde değil arma'nın peşinden koşarım. beni sırtımdan bıçaklayabilecek olanın peşinden değil, iyi günde kötü günde benimle beraber olacak olanın peşinden koşarım.
siz siz olun çocukluğunuzdaki gibi safça sevin galatasaray'ı. benim gibi üçüncü şahısları sokma gafletinde bulunmayın asla. sevin, sevdirin. sonuç için değil beraber olmak için gidin maçlara. takımınıza güç vermek için. bağırmak için değil takımınızın yanında olmak için gidin maçlara.
ve unutmayın : "hayat bazen sevdiğinle el ele dolaşırken değil, dostlarınla omuz omuza galatasaray'ı desteklerken güzel!"