• 8076
    lisecilerin, liseci zihniyetin oyuncağı olan takımımız. adamlar galatasaray'ı işsiz liselilere iş kapısı olarak görüyor. (bkz: ömer yalçınkaya) (bkz: cenk ergün)

    erden timur galatasaray lisesi mezunu olsa bugün her bir üyesi el üstünde tutardı. ama liseli olmadığı için liseliler tarafından yendi. dursun aydın özbek yönetiminden isim vermek gerekirse bence erden timur'u yiyenlerin başını dursun aydın özbek, eray yazgan, can natan, rıza morova ve liseli olmayan ama liseci olan metin öztürk gibi kişiler çekiyor.
  • 8077
    başarılı olmak için önce içerdeki düşmanları yenmeniz gereken kulüp. içerdekileri geçince dışardakiler vız gelip tırıs gidiyor fakat bu içerdekiler ne bitiyor ne yoruluyor ne usanıyor. her sene, yine, yeniden bunlarla uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. sonra da bu içerdeki tarikatvari oluşum süslü kelimelerle övülmeye çalışılıyor, şöyle elit, böyle kültürlü bıdı bıdı, yersen.

    çok kültürlü, elit, her şeyin en iyisini bilen bu tarikattaki arkadaşlar cepten para vermeye gelince ise bir anda hayalete dönüşürler, şıp diye ! sonra da bunu överler, kurumsallık yalanıyla…
  • 8078
    üst üste ikinci şampiyonluğunu kazanan takımdır.

    memleketin ve dünyanın sayılı zenginlerinden koç ailesinin şımarık çocuğu, siyasi ve iş dünyasının tüm imkânlarını kullanmasına rağmen direndik.

    ligin en kaliteli kadrosuna ve en formda hocasına sahipken taraftarı neden panik hâlinde anlamak güç.

    sezon boyunca düzenli oynayan kadroyu bozmamak gerek. büyük takımlar böyle büyük kalıp daha da gelişir. kaan, büyük kerem ve mertens’i yedek bırakabilecek kalitede üç sağlam transfer önceliğimiz olmalı. önce bu mevkileri sağlama almalıyız. sonraki transferler fırsat transferi olabilir.

    ağır olmayan, hantallık taşımayan, seri oyuncular gelmeli. tahminim okan hoca da artık fiziksel olarak güçlü oyuncular istiyordur.

    transferleri kimin yaptığından ziyade okan hocanın istediklerinin gelmesi önemlidir. takımımızın scout ekibine güveniyorum. okan hocanın istediklerini alsınlar da gerisi çözülür.

    bu balık hafızalılar bizden şampiyonluk alamaz. en son şampiyon olduklarında biz yarışta bile değildik.

    arkanıza yaslanın. yıldız oyuncularımıza, yerli oyuncularımıza, okan hoca ve ekibine güvenin.
  • 8080
    "kişilere bağlı değildir" denen takım. bal gibi de kişilere bağlıdır galatasaray.

    galatasaray çok bahsedildiği gibi başarısını sisteminden değil birkaç kişinin onu başarı kültürüne alıştırmasından, o birkaç kişiden almıştır. bu konuda çok güzel bir entry yazılmıştı, onu bırakıyorum buraya.

    (bkz: #3719931)

    erden timur büyük kayıp. şimdilik.
  • 8083
    kendi şehzadelerini, padişahlarını boğması kabak tadı vermiştir.
    ilk tökezlemede, ilk fırsatta o suya okan hocanın da atılacağını bilmek insanı üzüyor.
    biz gönlümüzü okumadığımız bir lise takımına sadece yerel ligde rekabet ediyor diye vermedik.
    çıtayı hep avrupa olarak belirleyen vizyona verdik.
    o vizyon sahiplerini tek tek boğan, son zamanlarda lokale sıkışmayı bize reva gören zihniyetin eseriyle bugün bir kez daha taraftarlarını üzdü galatasaray.
  • 8089
    galatasaray tarihinde güçlü isimler yer alır. bunlar öyle isimler ki hem karakterleri ile hem de verdikleri emek ile galatasaray’a yakışır isimler. lâkin bazılarının hakkı verilmedi. yine verilmeyecek.

    takımın başında okan hoca var. güveniyorum kendisine. bu saatten sonra kendisini fatih terim yalnızlığına terk etmeyeceğiz.

    sakin olunmalı. galatasaray için çalışmaya, düşünmeye devam edeceğiz. okan hocanın istemediği kimse takıma katılamaz. okan hoca kimi isterse takımda tutar. bu konuda rahatım. okan hocayı bastıramazsınız. istediğini yaptıracaktır.

    önemli olan oturmuş kadromuzu bozmamak. sağ bek, merkez orta saha ve on numara mevkilerine kaliteli üç oyuncu almalıyız. buraların aciliyeti var. önce bu mevkiler çözülmeli. sonrasına yine okan hoca karar verir.

    okan hocaya güvenin. kendisinin ve takımın modunu düşürmeyin. unutmayın ki kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette.
  • 8091
    burayı bir imparatorluk gibi düşünün. iyi hükümdarlar olur, kötü hükümdarlar olur. sevilen komutanlar olur, sevilmeyen komutanlar olur. bazen yeri gelir hiç hak etmeyen bile bir şeyler yönetir, bazen mağduriyetler yaşanır, halk huzursuz olur. ama hiçbirimiz imparatorluğa ihanet edemeyiz. isyan ederiz belki ama ne pahasına, bunu tartmadan da hareket edemeyiz.

    galatasaray'da sadece erden timur gitti. çok iyi bir adamın kellesi gitti. elbette etkisi olur, galatasaray daha kötü yönetilebilir falan. ama galatasaray yoluna devam ediyor. üst üste 2 şampiyonluğun mirası duruyor. 5. yıldız ve avrupa'da başarı için hayallerimiz devam ediyor. camiasıyla teknik ekibiyle futbolcularıyla taraftarıyla büyük bir güç olarak başarıya hala talibiz. düşmanımız içeride de olabilir ama dışarıdaki düşman galip gelirse galatasaray diz çöker. buna kimse bilmeden dahi hizmet etmemeli. hepimiz psikolojik olarak sağlam olmalı, domino taşı etkisinde olacak bir yıkıma asla izin vermemeliyiz.

    erden timur olayı ne ilk ne de son. yakın tarihe bakalım. terim-aysal kavgası, cengiz-elmas-terim kavgası, mancini-hamza-tudor dönemleri. bazı galatasaraylılar o zamanlar maalesef içten içe galatasaray'ın kötülüğüne sevinir olmuştu. kötülüğünü istemese bile ben demiştim diyebileceği felaket tablosunu görebilmek için galatasaray'ın ihtiyaç duyduğu desteğe duyarsız kalmıştı. kısacası takımdan soğumuşlardı. bunların galatasaraylılığı da galatasaray sevgisi de tartışılmaz. ama isimlere olan duygusalca yaklaşımları takımın birliğini her daim olumsuz etkiledi. galatasaray'ın birlik ve beraberliği o dönemlerde bozuldu. hepsi de zamanla atlatıldı çok şükür. bizde fener'de olduğu gibi kan davası olmaz. bizde düşman olanlar bile yeri gelir aynı ortamda birbirinin elini sıkar. aslolan galatasaray'dır mantalitesi galatasaray'ın yazılı olmayan anayasa maddelerinden birisidir çünkü.

    taraftar tepki gösterecek, herkes acımasız olsa da eleştiri hakkını kullanacak ama galatasaray'ın menfaatlerine zarar verilmeyecek şekilde bunlar olmalı. bu kaos psikolojisinden bir an önce çıkıp önümüze bakmalıyız. galatasaray'ın seveni olduğu kadar düşmanı da çok. galatasaray kendi bacağına sıksa bile her zaman aslandır. aslanın yaralı hali bile çok tehlikelidir. bunu herkes bilsin. birilerini çok sevsek de birilerine çok kızsak da hepimiz galatasaray'ın neferleriyiz. bunun bilincinde olmalıyız.
  • 8093
    inanılmaz keyifli seçim süreci yaşanan kulüptür.

    lisede bulunan sınıfların bir kısmı başkanlık için kurulan sandıklara ev sahipliği yaparken diğer sınıflarda sultani öğrencileri etüt eder. oy kullanıp eski dostlarıyla hasbihal eden üyeler ön bahçede herkesin dedikodusunu yaparken sanki yanda kulübe başkan seçilmiyormuşçasına grand cour'da devreler arası futbol maçları yapılır. bahçedeki sohbet ve dedikodu uzayınca hep birlikle çiçek pasajına geçilip yemekler yenir, içkiler içilir. akşamüstü olduğunda liseye dönen hazirun tevfik fikret salonunda sandıkların açılışını takip eder, kaybeden kazananı tebrik edip kürsüde yumruğunu havaya kaldırır, salonda bulunanlar da desteklesin ya da desteklemesin hep bir ağızdan yeni başkanı 'rerere-rarara'yla selamlar.
    sonrasında cemiyete gidilir, seçim sürecinde muhalif olanlar bile seçilen başkanla aynı sofrada rakısını-viskisini yudumlar. gece olduğunda bu şekil uyuyanlar sabah kalktıklarında yeni başkana muhalefet etmeye başlarlar.

    galatasaray canımız, iyi ki galatasaraylıyız.
  • 8094
    futbola çok vakit ayırdım biraz kitap okuyup kafa dağıtayım diyorum, karşıma çıkmaya devam ediyor.

    https://gss.gs/HAY.jpg

    son birkaç ayda üçüncü kez bir kitapta galatasaray çıkıyor karşıma. daha önce buket uzuner'in bir kitabında "hep kazanan" metaforu olarak görmüştüm, selim ileri'nin bir kitabında liseden ve camiadan uzun uzun bahsedildiğine denk gelmiştim. bu sayfa ise jean-christophe grange'ın kurtlar imparatorluğu'ndan.

    2003 yılında yazılmış kitap fransa'daki türk mahallesinde işlenen cinayetleri konu ediniyor. şu ana kadar türklerle ilgili birkaç basmakalıp klişe bilgi geçildi. karşımıza çıkan ilk türk karakterin üstündeyse galatasaray forması var. *

    yani 2000'li yılların başında avrupalı bir yazarın gözünden ortalama bir türkiye algısı şöyle: türkler esmerdir, bıyıklıdır, aralarında alevi ve sünniler vardır ve en başarılı türk takımı galatasaray'dır. türk olmanın temel tanımına girmişiz resmen.
  • 8096
    ne dünyanın ne de avrupanın en büyük spor kulübüdür...
    başka takımlar gibi kendi kendine biz dünyanın en büyük spor kulübüyüz diye yalan ve mesnetsiz iddiası gibi ortalıkta gezmemektedir..
    fakat gönlümün en büyük spor kulübü olduğu gerçek mesela...yarıştığı kendi liginde kendisine 2 tane kendini bilmez kulübün iftiralarına karşı savaş vermesi çok büyük mesele...kurulurken bile hedefini başka takımlar gibi kendi liginde şampiyonluğu değil türk olmayan takımları yenme fikri çok büyük mesele...
    gençler hatırlamaz ama bazen diye bir şiirimiz vardır bizim...
    babadan oğula emanet gibi okunması gereken bir şiir...
  • 8097
    dünden beri futbolcuları inanılmaz şekilde mobbinge uğrayan kulüptür.

    birisi iletsin de hepsi milli takımdan affını istesin. çağlar sakatım dedi turnuvadan kaçtı tatil yapıyor, irfan ve ismail sakatım deyip yedekte bekliyor, arda çocuk korkusundan yorgunum diyip maça çıkmıyor, ferdi keyfe keder takılıyor, semih velet rolü yapıp yönetimiyle sinsi sinsi lobi yapıyor.

    galatasaray futbolcuları milli takımdan bir an evvel ayrılmalı ama yok bizimkiler de kulüp gibi taraftar gibi acayip saf. zamanında terim'i bile milliyetçilik ayağına kandırıp milli takıma getirmişlerdi. öyle bir kulübüz işte biz.
  • 8099
    dünden beri yine her haltta olduğu gibi kuş giller tarafından hedef alınan takım. barış hırvatistan’a gol attığında kayıp olan ve dün yeniden orataya çıkan troller yüzünden insan artık maç izlemek istemiyor. kerem, barış alper, abdülkerim, yunus ve kaan elemelerde atılan 14 golde, 6 gol ve sayı aklımda değil asistleri vardı. bu oyuncular şampiyon olmuş takımda da iyi sezon geçirdiler. bu adamlar manchester united ve bayern’e karşı fena sayılmayan maçlar çıkardı. hepsi birden oynasın demiyorum. ama yunus hariç hepsi ilk 11de oynamayı hakediyor. zor maçlarda bunlar oynuyor kolay maçlarda [süperstarlar] oynuyor. linçlenen ise bizim futbolcularımız. gürcistan maçında ve portekiz maçında ferdinin oynadığı bölge otoban oldu. kimse ses etmiyor. samet kendi kalesine gol attı kimse konuşmuyor, arda gerçekten iyi futbolcu ama gürcistan maçında o harika şutu atmasa eleştirilirdi bile. böyle bir ortamda her küfürü linçi galatasaraylı futbolcular yiyor. gerçekten acayip bir durum.
  • 8100
    türk milli takımına artık futbolcu göndermemesi gereken kulüp. diğer kulüplerin futbolcuları sakatım der, yorgunum der, zor maça çıkmaz. turnuva öncesi sakatlık bahanesiyle eleme maçlarında oynamaz ama 3 gün sonra fenerbahçesinde 90 dakika maça çıkar, balayı bahanesiyle milli takıma gelmez. takımı desen ligde yarıştan kopmamak için avrupa'da yedek kadroyla çıkıp ülke puanına verebileceği maksimum katkıyı vermez...

    galatasaray ve futbolcuları bunların hiçbirini yapmaz. ülke milli takımındayken birleştirici yönde paylaşımlar yapar, kolay zor demeden bütün maçlara çıkar ve elinden geleni yapar, ameliyat olması gerekiyorken milli takım için galatasaray'dan fedakarlık yapar, yine de oynar. yine de günün sonunda suçlu olan, mobbinge uğrayan ve ağır hakaretler yiyen biz oluruz.

    bunun bir yerde durması gerekiyor. bu toksiklik oyuncularımıza mental olarak ve piyasa değeri olarak zarar veriyor. diğer takımların oyuncuları sahaya batırıp golleri yedirirken, galatasaray oyuncuları ellerinden geleni yapıp gole sebebiyet verecek hata yapmazken bile sonuç böyle oluyor. bir de hatayı yapanın galatasaraylı olduğunu düşünün, o zaman neler olurdu acaba? futbolcularımızı koruma altına almamız şarttır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın