• 7331
    normalde az konuşan biriyim. her an takip etsem de az yazıyorum sözlükte. bugün kendi adıma çoştum ve 10 entry girdim. sarhoş olursam çenem düşer. anca o zaman yazardım herhalde bu kadar. sanırım zafer sarhoşluğu diye buna deniyor. bugün beni çok mutlu ettin galatasaray!

    şu 2-2 biten, baros'un kale önünde golü atamadığı maç öncesinde çocukça hislerle babama mektup yazmıştım. galatasaray'ı onun yerine koyduğumu, onun yanımda olmadığın anlarda armayı sahiplendiğimi, bir babanın winnerlığını galatasarayda bulduğumu yazmıştım. yaklaşık 2 sayfa dolu dolu bir mektuptu. biraz sitem, biraz nefret barındıran ama aslında alt metninde onu çok özlediğimi, ondan kopamayışımı anlatan bir mektuptu. aklımca totem yapmıştım. mektubu gidip ellerimle teslim ettim. sarıldım. biraz ağladım. çabuk ağlayan biri oldum her zaman. aspergerimden dolayı duygularını anlatamayan ama dolu dolu yaşayan biri olduğum için daha kapıdan içeri girmeden gözlerim dolu dolu olmuştu zaten. mektup yazmamdan da anlamışsınızdır olayı. üstümde kendi paramla aldığım metin oktay parçalısı vardı. onu bile yazmıştım mektuba. hey gidi! sitem edeceğiz ya, şeklimizi de koymuşuz hani. o da mektubu okuyup gülmüştü. bana sıkıca sarılmıştı. bilmiyorum belki de mektupta ne yazdığını pek okuyamadı. kazanamasak da aklımca böyle totem yapmıştım.

    seneler öncesinde felç geçirmişti. iyileşmişti ama dil becerilerinin hepsinde bozukluk vardı. konuşamaz mesela halen. yarım yamalak işte, hal hatır soracak kadar. geri kalanı da 'yani işte allah allah' diyecek kadar. bir iki kere yazılı şeyleri okutmaya çalışmıştım. ardından yazmasını istemiştim. yazamamıştı. o yüzden yazılanı anlayıp anlamadığını çözememiştim. ama market alışverişinden tut, bilgisayar oyunlarını oynamaya kadar her işini kendi yapar. yakın dönemde babaannem de vefat ettiğinden mütevellit kendi başına yaşıyor. o yüzden o mektubu belki anladı belli anlamadı ama hissettiğine eminim.

    evliliğimde destek istemiştim. annem evde terzilik yapıyor. gelirimiz belli. yüzük alacak para bile yoktu hani. doğal olanı yapıp babama gitmiştim ve dış kapının dış mandalı, babasının borçlarını ödememek için sigortalı işe girmeyen bir zavallının babamın evinde beni ezmeye çalışması, babamın dahil kimsenin karşı koymaması kanıma dokunduğundan sabaha karşı 5'te herkes uyurken bavulumu alıp yürüye yürüye, köpeklerin korkusundan tramvay hattının dibinden koca kırmızı bavulumla yürüye yürüye annemin evine gitmiştim. tabii ki mektup yazarak ayrılmıştım oradan da. yine bir sürü sitem dolu, nefret dolu, ağlaya ağlaya tam 3 saat yazdım. ne yazdığıma bile bakmadan aklıma ne geldiyse yazdım. silgi alacak kadar bile paramız olmadığını düşünerek silgisiz bir 1. sınıf geçirmiştim. o dönem bir tarafı yeşil, bir tarafı mavi kurşun kalemler yeni çıkmıştı, çok popülerdi. annem beni okuldan almaya geldiğinde, yanımdaki çocuk annesine o kalemlerden istediğini söylemişti ve ertesi gün o kalem onun kalemliğindeydi. kasıla kasıla kullandığını hatırlıyorum. bunları yazdım. semazen oluşumu hiç bir programımı görmediğini bilmediğini yazdım. 1 senede tam 50 tane kitap okuduğum için istiklal marşımız öncesi 800 kişinin önüne çıkarılıp alkışlatıldığımda orada yalnızca annemin olduğunu yazdım. her sevincim buruktu. hâlâ da öyledir. kimsenin önünde sevinemem. ki görüyorsunuz, buraya yazarak seviniyorum. bir babanın, çocuğun hayatında olması gereken her yeri içim acıya acıya yazdım. arkalı önlü 3 yaprak a4 kağıdı. ona bir de sezen aksu'nun 'küçüğüm' parçasını dinlemesini ve her dinleyişinde boğazına bir yumruk gibi oturmasını istediğimi yazdım. böyle bitmişti mektup. geri dönmemeye kararlıydım fakat 100 yaşına da gelsem babamdan hiçbir zaman kopamayacağımı anlamamıştım henüz. neyse efendim, ben bi şekilde evlendim. yardım eden çok insan oldu. yatak odamı hiç tanımadığım bir yabancı, yemek odamı yine hiç tanımadığım bir yabancı aldı falan derken evlendik işte. ücretli öğrenmenliğin getirdiği 3 kuruşla geçinmeyi bildik. parasız yattığımız, yerime yapılan öğretmen atamasıyla işsiz kaldığım, kimseden 5 kuruş yardımın gelmediği dönemler geçirdik. eşim şehir değiştirip gelmişti. sağolsun hiç gık demeden iş buldu, çalışmaya başladı da rahatladık biraz. kimseden para isteyemem ben. sigara bile isteyemem kimseden. hep kendi paramla yaparım yapacağımı. ama bi rahatça isteyebildiğim babam vardı. onun o anda orada olmayışı beni iyice perçinlemişti. belki de o anda yardım yapması gerekenin babam olduğunu düşündüğüm ve o yardımı yapacak herhangi bir yabancıyı babamın yerine koyamadığım için her işimi kendim görmeye bu kadar takıntılıydım. bilmiyorum.

    gittim. 4-5 ay kadar oldu. geçen sene aldığım formamla gittim. eşimi de götürdüm. sarıldım. uzun uzun sarıldım. içimden bir şeylerin aktığını, sıcacık olduğumu hissettim. eli ayağına dolaştı. ne yapacağını bilemedi. evin içinde dört döndü. kendimi o an rahatlamış hissettim. ama karışık duygularım yüzünden 1 hafta öncesine kadar yine gitmedim. daha doğrusu gidemedim. duyduğum nefreti de sevgiyi de içimden bir türlü söküp çıkarıp atamadığım için. bir ayağım hep geride kaldı. gidemedim. ama yaşadığım onca şeye rağmen, bir gram destek görmeyişime rağmen o adamın benim merhametime, sadakatime, evlat olmama ihtiyacı vardı. çünkü, lanet olsun! atamıyorum içimden. çocukken 'tamam babam, söyle babam, ne istiyorsun söyle oğlum, evin yolunu kendi bulmuş gelmiş oğlum benim, babasının oğlu' deyişlerindeki ses tonu, yüzü, gülümsemesi her şeyi gözümün önünde şu an bile. daha fazla yazamayacağım bunu.

    her zaman galatasaray ve babam yan yana hatta iç içe benim için. birini birinden ayırmam hiçbir zaman mümkün değil. daha önce de yendik kadıköyde ama bu galibiyetin, babamla barışmamın ertesinde gerçekleşmesi bana yine çocukça şeyler hissettirdi. sanki tüm taktiği babam kurmuş, golleri babam atmış, tüm kötüleri eze eze babam yenmiş. babamın bugünkü cılız görüntüsüne galatasaray heybet katıyor benim gözümde. galatasaray! sen benim hayatımsın! yarın babamın yanına tekrar gidip ona sarılacağım. bana yaşattığın tonlarca güzel hislerle babamı hep canlı tuttuğun için sana ne desem bilmiyorum. öyle çocuklaştım bugün. genelde susan bir insan olarak bir günde 10 entry girmiş olmam da bunun göstergesi oluyor biraz.

    hani hikayenin başında silgisiz 1.sınıf bitirdim demiştim, şu zengin çocuğun havalı kalemini yazmıştım. hah işte bugün atama bekleyen bir sınıf öğretmeniyim. yaşadığım zorlukları bildiğim ve hiçbir çocuğun benim yaşadıklarımı yaşamaması için halen ücretli de yapıyor olsam görevimin başındayım. yüz civarı kadar evladım oldu şimdiye kadar. hepsi de sevdi saydı, kendilerinden biri olarak gördüler. onlarla çocuklaşmak ve bir ihtiyaçlarında da direkt bana gelmeleri hoşuma gidiyor. baba rolü oynamaya çalışıyorum işte kendi çapımda.

    lafı çok uzattım biliyorum. bugün mutluyum ve içimi boşaltmak, herkesle paylaşmak istedim. babam yerine koyduğum galatasarayıma, yine biraz sitem, biraz nefret ama alt metninde özlem dolu bir metinle babamı şikayet etmek istedim. moderatörlerden ricam, lütfen bunu silmeyin. konuyla alakası yok değil. konuya göbekten bağlı aslında. bana bu kıyağı yapar mısınız?
  • 7334
    derbilerdeki ezici oyun ve ezici skorlarla alınan galibiyetlerin ardından, hafta içi 13 ocak 2023 galatasaray hatayspor maçı öncesi camia olarak hızlıca kendini toparlayıp ciddiyete bürünmüş, sevincini tadında bırakmış kulüp, camia. *

    bu sene de ders verircesine tüm oynanan tiksindirici oyunlara rağmen disiplinden asla kopmayıp istediğini koparacaktır. son yıllarda bu kadar istediğimiz bir şampiyonluk hatırlamıyorum. safları sıklaştıralım beyler daha yeni başlıyoruz. * *
  • 7338
    mevcut geleneklerine bir yenisini ekleyen türkiye'nin en büyük kulübü. okan buruk'dan sonra artık kendi teknik direktörünü yetiştirme geleneğine sahip bir kulüp olarak anılacaktır.

    enlerin ve ilklerin kulübü olarak bilinir. zaman zaman kötü yönetilse de, genel anlamda türkiye'nin en iyi yönetilen kulübüdür. yıllardır kendi gelenekleri doğrultusunda hareket eder, ülkede futbol konusunda her zaman en ileri vizyonlu aksiyonların içindedir. en iyi teknik direktörler, en iyi futbolcular, en iyi yöneticiler hep bu camianın içinden çıkmaktadır. her ne kadar planlı programlı hareket edildi diyemesek de, camia bugün, kendi içinden, türk futboluna tekrar seviye atlattıracak bir diğer teknik direktör yetiştirmekte. ilki malumunuz; fatih terim. okan buruk bu şekilde devam ettiği sürece ki öyle olacak gibi görünüyor, hem galatasaray, hem milli takım için yeni nesil, üst düzey bir teknik direktör kazandık demektir.

    türk futbolunun her türlü paydaşının bolca teşekkür etmesi gereken şanlı kulübüm.
  • 7341
    insanları kategorilendirmeden, ayırt etmeden herkesi kucaklayabilen bir takım. kadın, erkek, genç, yaşlı hiç önemsemeden.
    mükemmel bir özellik...

    8 ocak 2023 fenerbahçe galatasaray maçı: 0-3
    14 ocak 2023 galatasaray fenerbahçe u19 maçı: 4-0
    15 ocak 2023 galatasaray fenerbahçe kadın futbol maçı: 2-0

    edit: muhtemelen 3 ay sonra da 7'den 70'e herkesi kucaklayacak. ne kadar insancıl, ne kadar sevecen bir tutum...
  • 7342
    maçlarını iple çektiğim canım kulübüm. aşağıya ekşisözlükten, konu dışı yazar adlı kullanıcının heyecan verici paylaşımını bırakıyorum.
    --- alıntı ---

    bir başucu entrysi bırakıyorum buraya şimdi, ileride galatasaray nasıl bugünlere geldi denildiğinde okunabilecek cinsten.

    yaklaşık 10 gün önce erden timur kulüp üyeleriyle bir webinar yaptı. gündeme geldi mi bilmiyorum ancak bunun için açılmış bir başlık da görmedim arattığımda.

    youtube'da galatasaray kanalında var, isteyen izleyebilir. yaklaşık 3 saat. aşağıda bana göre en önemli olan kısmın özetini geçeceğim:

    çizdikleri vizyon hayal ötesi, eğer herşey istenildiği gibi giderse, (ki anladığım kadarıyla kanuni olarak hiçbir engel yok artık) 2-3 sene sonra galatasaray turkiye liginin bayern munihi olacak. burada erden bey'in katkıları da yadsınamaz. bu kadar gayrimenkul'u olup da, neden şimdiye kadar inşaat sektöründen bir yönetici değerlendirilmemiş diye insan sormadan edemiyor.

    erden bey'in webinarda anlattığı sırayla değil de tersten başlayıp çizilen vizyonu anlatacağım.

    öncelikle riva satışından sonra galatasaray'ın borçlari ciddi anlamda azaltılmış ve bankalar birligi anlasmasi ile de hepsi yapilandirilmis vaziyette.

    -kulubun su anda toplam borcu yaklasik 2,5 milyar tl civarinda ancak her sene yeniden artmaya devam ediyor (her kulüpte olduğu gibi) şu anda diger büyüklerin borçlari yaklaşık 5-6-7 milyar tl civarlarında imiş.

    -galatasarayın yıllık gelir gider farkı yaklaşık -20 milyon dolar. yani kulüp kazandığından 20 milyon dolar fazlasını harcıyor ortalama.

    -galatasaray'i duzluge cikartmak ve bir daha böyle bir sarmalın içine düşmemesi için gerekli olan miktar 2,5 milyar tl (bütün borçları sıfırlama için gerekli + yıllık 20 milyon dolar düzenli ilave gelir.

    -yıllık 20 milyon dolar düzenli ek gelir için bunu bir yatırım fonu ile elde etme yolunu seçmişiz, bunun için gerekli olan fon büyüklüğü ise 250 milyon dolar. (yıllık 8% gelir tahmini ile her yıl 20 milyon dolar kâr)

    -yani borçları sıfırlamak + düzenli 20 milyon dolar getirecek bir fon yapmak için toplam ihtiyaç yaklaşık 500 milyon dolar.

    -florya metin oktay arazisi ve yanındaki onun yaklaşık 2 katı büyüklüğündeki arazi satın alınırsa bunun üzerine yapılacak projenin tahmini geliri 14 milyar tl olacak, "imara izin verilen m^2" x "bölgenin m^2 başına ortamala satış değeri" . bu 14 milyar tlnin arsa satın alma ve yapım maliyetlerini düşünce kalacak miktar yaklaşık 10 milyar tl. bu arada eğer kendimiz değil de emlakbank ile yapsaydık ve arsayı genişletmeseydik, floryadan elimize kalacak miktar yaklaşık 1 milyar tl olacaktı diye erden bey not düşerler. inşaat şirketlerinin inanılmaz karlar ettiklerini söyledi aslında.

    -florya projesinin hayata geçmesi için ilk etapta tesislerin taşınması ve yandaki arsanın alınması gerekiyor.

    -kemerburgaz tesislerinin inşası başlamış vaziyette(bunu 2-3 hafta önce çekilmiş dron cekimleri ile insaat alanını gösterdi) eylül gibi bitecekmiş, bu ay binaların temelleri atılıyormuş. kışın temel atmayı pek sevmeyiz ama havaların iyi gitmesi işlerimizi kolaylaştırıyor dedi.

    -metin oktay tesislerinin taşınması yetmiyor, floryada arazi genişlemesi için ciddi bir finansman gerekiyor

    -geçtiğimiz günlerde satılan mecidiyeköydeki eski ali sami yen stadi uzerine ofis/hotel amaciyla dikilen binanın daire konseptine dönüştürülüp satılması bu projenin kaynağı olarak seçiliyor.

    -mecidiyeköydeki bu satışlardan lansman günü 922 milyon tl'lik satış yapıldı ve henüz satışa çıkartılmamış olan dükkan ve bazı daha büyük daireler de satıldığında, yapının ince işleri ve daireye dönüştürme masraflarını da düşünce 1.5 milyar tl civarında bir gelir elde edilecek.

    -bu paranın yarısı bankalar birliği anlaşmasına gidecek.

    -kalan yarısı sermaye artışı yapılarak 1.5 milyar tl civarlarına dönüştürülecek ve günlük harcamalarda kullanılmayacak (transfer vsvs) dogrudan florya projesine aktarılacak.

    -hotel binası aslında konuta çevrilemiyormuş bu arada, botel/ofis şeklinde izin alınmış zamanında. ancak 3-5 sene önce bir imar barışı gelmişti, erden bey yönetimde olmamasına rağmen o dönemki yönetime tavsiyede bulunarak, bir kereye mahsus yapı tipini değiştirme hakkına başvurulmasını istemiş. yönetim de uygulamış(sanırım mustafa cengiz dönemiydi). o sayede bugun, daireye dönüştürme hakkımız varmış. ıyi ki de böyle hareket edilmiş diyorum.

    özet: akıl ile, vizyon ile yönetilen bir kulübü olduğu için galatasaraylılar gurur duymalılar. galatasaray'ı irfan can transfer çalımı ile vs alt etmeye çalışanlar ne zaman ki akıllarını kullanırlar, belki o zaman ligimizde çıtayı daha yukarılara koyacağımız günler görürüz.

    ayrıca bütün bunların olabilmesinde eski başkanların da payı büyüktür, özellikle galatasaray'a bu gayrimenkulleri kazandıran başta selahattin beyazıt başkan ve bugünlere kadar bunları çarçur etmeyen eski başkanlar ve çarçur edilmesine izin vermeyen galatasaray genel kurul üyelerine ve kamuya mal olmuş olan galatasaray lisesi (ki galatasaray'ı diğer büyüklerden ayıran en önemli sahip olduğu bu akıl kaynağıdır) teşekkürü hak ediyorlar.

    bir de şunu ekleyeyim, erden bey dedi ki, bugün ali sami yen yaşasaydı nasıl düşünürdü, ne yapardı diye düşünüyoruz ve ona göre hedef koyuyoruz. "amacımız türk olmayan takımları yenmek" diyen birisi bugün hayatta olsaydı, şampiyonlar ligini hedef koyacaktı muhakkak, bizim de amacımız bu. kademe kademe gidip, belki önce uefayı tekrar kazanıp, en sonunda sampiyonlar ligini kazanmak istiyoruz, şeklinde konuştu

    --- alıntı ---
  • 7343
    zamanında sevgisi yüzünden üniversitede bir hocayla papaz olmuştum.

    gmail ilk çıktığında hemen ad soyad kombinasyonuyla mailimizi almıştık. yalnız mail gönderirken görünen ismi clockworkgs yapmıştım. daha doğrusu yapmışım. o zaman çok kullanırdım bu mahlası. her şeye bunu yazardım. böyle görüneceğini falan bilmiyorum tabi. sonra bir de profil resmi vardı. ona da hagi'nin resmini koymuşum. lan ne bilelim işte nerde ne görünecek, kayıt olurken koymuşuz. daha fenası böyle gönderici ismini yanında kısa bir kendini tanıt kısmı gibi bir şey çıkıyodu bir aralar. oraya da "kasıktan dize kadar" yazmışım. haha ne bileyim kardeşim alla alla. gel zaman git zaman üniversitede hocalar mail grupları oluşturuyor. işte yok ders notu, yok sınav tarihi, yok ödev tarihi vs. paylaşıyor. ödevlerin teslimi mail üzerinden oluyor falan. ben de sürekli gruba mail atıyorum, clockworkgs isimli, hagi fotoğraflı, kasıktan dize kadar açıklamasıyla. en son hocalardan biri çağırdı bir gün yanına, oğlum dedi sen gerizekalı mısın? dedim noluyor hocam sen hayırdır ya? ulan dedi maillerinde kasıktan dize kadar diye bir şey görünüyor sende, böyle terbiyesizlik olur mu? ben hala anlam veremiyorum ama ne diyo diyorum bu. sonra gittim eve, daldım gmaile, hakkaten de öyleymiş. profil fotoğrafı sildim, kasıktan dize kadarı da sildim ama clockworkgs hala duruyor. hatta pandemi zamanı malum zoom'u aktif kullandık. bir gün zoom'a girdim, gmail ile giriş yaptığım için ismim yerine direk clockworkgs çıkıyor. haha biri dedi bu clockworkgs kim ya? dedim benim ben. hala her zoom'a girişimde ismim clockworkgs, rename yapıp düzeltiyorum.
  • 7347
    bu sene boş tribünlere de oynasa şampiyon olacak takımımdır. hem içerde hem dışarda güzel bir oyunumuz var ve kazanma alışkanlığı edindik. iki üç tane tetikçi hakem dışında kimse ivmemizi bozamaz. her şeyi deneyecekler ama sonunda iyiler kazanacak.

    (bkz: inna fetahna leke fethan mubina)

    enfal suresi 19. ayet der ki;

    "fetih istiyordunuz ya, işte size fetih. vazgeçerseniz daha hayırlı olur size, fakat savaşa dönerseniz biz de döneriz ve topluluğunuz çok bile olsa hiçbir işinize yaramaz sizin ve şüphe yok ki allah, inananlarla beraberdir."
  • 7348
    herhangi bir izaha, özel ve öznel ikna sürecine gerek duymaksızın, sadece bütünsel bir yaklaşım ve bilimsel bir değerlendirme ile birlikte türk sporunun ve futbolunun en büyük değeri olan, modern türkiye'nin en büyük markalarından biri konumunda bulunan, gücünü sadece sportif başarılardan değil çok köklü ve güçlü bir eğitim-kültür geleneğinden alan gözbebeğimiz, değerimiz ve biricik sevdamız. günlük kısır ve subjektif değerlendirmelere aldırış ederek galatasaray'ı diğerleriyle kıyasa tabii tutmak tabiata ve hakikate haksızlık etmektir.
  • 7349
    8 ocak 2023 fenerbahçe galatasaray maçından itibaren tüm konsantrasyonumu ve dikkatimi ister istemez dağıtmış sevgili klübüm.

    şu an bir kodlama ve yazı projem var, duruyorum duruyorum icardiiiii diye youtube videoları açıyorum. dönüyorum dolaşıyorum son golleri, fenerbahçe taraftarının (almanya'dan gelenler acayip eğlenceli, paso almanca konuşup gol yedikçe türkçe küfürler filan, fular çıkartır işte icardi adama) çektikleri acayip eğlenceli.

    sonra duruyorum duruyorum şu aptal youtube shots'taki https://www.youtube.com/shorts/MMT42GMFRoI izliyorum, serdar dursun'u her gördüğümde kahkaha atıyorum. tabi buradan tom odell another love (flashmoblar favori) oradan pirates of the caribbeans (avm piyano kayıtları filan harika ama hans zimmer'in ekibi burada resmen döktürüyor https://www.youtube.com/watch?v=KvdiMj8ei7Q ) filan derken hop oradan hadi motive olalım diye (https://www.youtube.com/watch?v=OIuPJtS6FxU ) sekerken sonra gene arada bir ıcardi'ye bağlıyorum. sonra rock arkası aşkın olayım filan, yemin ederim freud izlese kendini en yakın kliniğe atardı ^^

    sonra takvime bakıyorum en yakın maç ne zaman diye...
    arada 2 satır yazıp bu döngüye tekrar giriyorum ( arada node.js ve yazarlıkla choiceofgames'in ilk doğru düzgün futbol oyununu hem yazıp hem kodluyorum. fullstack bekliyor, react ile birşeyler hazırlayacağım, önyüz bir site muhtemelen proje az daha olgunlaştığında. bu arada assessment testler var - hitech pro işler için firmaların verdiği değerlendirme ve tartma testleri, sektörü bilenler bilir kafayı toparlamak şart, ama kafa denince ...)

    yıllar sonra bu şer ittifakına karşı çatır çatır gidiyoruz ya, fark ettim ki ne zamandır bu kadar keyif aldırmıyorlarmış bize. 20 senenin , mafyazolorun, karadenizlilerin, siyasilerin hepisini üstüste koyup dubois - icardi paslaşması gibi sektiriyoruz.

    hele şu mayıs'lar da bizim olursa...

    (kafasını sarıya boyatacak öğrenci renktaşlarımıza destekte bulunulur *)
App Store'dan indirin Google Play'den alın