galatasaray hakkında çok geniş bir değerlendirme yapacağım bir yazı olacak. sonuna kadar sabredip okuyan herkesi bin teşekkür, saygılar.
başından sonuna kadar aklıma gelen her konusuna değineceğim galatasaray'ımızın, daha iyi ifade edebilen bir başlık bulamadığım için buraya yazacağım. bütün iletileri okumasam da duygusal iletilerde bu başlığa girilebiliyor umarım çöpe gitmez bu kadar saatlik emeğim.
galatasaray hepimizin canı kanı ancak ister istemez endüstriyelleşen dünyada bu düzene ayak uydurmak durumunda olan kulüptür. bunları yapmak için de bazı aşamalar vardır. galatasaray'ın avrupa'nın elit diye tabir edilen kulüpleri arasında yer alması işten bile değildir. çünkü özellikle yurt içinde (diğer takımları da kendi yurtları olarak düşünün. örn. real madrid--ispanya) en çok taraftara sahip olan kulüp olma olasılığı çok fazladır. sadece globalleşmede sıkıntısı var. şimdi problemlere ve çözümlere nereden başlayacağız ona karar verelim. ben önce futbol veya basketbol gibi sportif konuları ilk planda ele almayacağım. iletinin ilerleyen bölümlerinde onlarında göreceksiniz. önce liste yapalım sırayla gidelim.
1-kulübe üye olmak
2-taraftar sayısını gelire dönüştürmek
3-mali yapı
3.a-gelirler
3.a.1-merchandising gelirleri
3.a.2-yayın gelirleri
3.a.3-sponsor gelirleri
3.b-borçlar
4-tesisleşme
5-stad problemleri
6-spor branşları
6.a-futbol
6.a.1-futbol takımı
6.a.2-futbol alt yapısı
6.a.3-gözlemci ağı
6.b-basketbol
6.c-voleybol
6.d-diğer branşlar
7-kulüpçülük ve gsyiad problemi
8-ali sami yen oteli
ben alt ve ana başlık olarak yanlış saymadıysam 19 başlığa ayırdım ve hepsi hakkında tek tek kendi fikirlerimi yazmaya çalışacağım.
---1-kulübe üye olmak---
önce bu soruna parmak basmak istiyorum. çünkü bir çok galatasaraylının içinde yaradır bu konu. galatasaray'a hizmet etmek, galatasaray'a fayda sağlamak isteyen yüzbinlerce galatasaraylı varken kulübün kapılarının bu insanlara kapatılmasını kabul edemiyorum. koskoca galatasaray'ın galatasaray lisesindeki bir avuç insanın hobisi oyuncağıymış gibi yönetilmesini hele hiç kabul edemiyorum.
bu gerçek manada kulübün kanayan yarasıdır. en basit haliyle şunu düşünmek gerekir. bugün medyada çokça ismini duyduğumuz isimlere bakalım. abdürrahim albayrak, 2002 yılında yönetimdeydi 2012 yılında tekrar geldi. ali dürüst, kendisi faruk süren yönetiminde de vardı 2004 gibi ortadan kayboldu. ünal aysal ile tekrar geri geldi. turgay kıran, en net hatırladığım özhan canaydın yönetimlerinde görev aldı 2004 gibi daha önceside olabilir yaşım henüz 24 o yüzden hatırlayamıyorum. şimdilerde ise başkanlığa aday ve tribünden tanıştığım çok sevdiğim bir abinin söylediği ''derin galatasaray'ın'' onun ismi üzerinde anlaştığı ve yönetim listesinin de başkaları tarafından oluşturulduğu inan kıraç'ın onu desteklediği yönündeydi. adnan öztürk açıkladıktan sonra ne olur bilemeyiz. adnan öztürk bunların içinde belki en yenisi çalışkanlığı ve vazgeçmeyen yapısı ile sempati beslediğim bir isim. 2004'te özhan canyadın yönetiminde yedek üye olarak bulunmuş 2010'da başkan adayı olmuş kaybetmiş. daha sonra ünal aysal yönetiminde bulunmuştur.
şimdi bunları neden saydım? bakın hepsinin ama hepsinin üzerinden hatırı sayılır yıllar geçmesine rağmen tekrar aday olmuş veya yönetime girmiş isimler. yani galatasaray ''camiası'' (bu kelimeden de çok nefret ederim) çok ufak bir güruh tarafından hobi olarak yönetilmektedir. bunu bir gerçek olarak kenara koyalım.
dünya kulüplerine yetişmekten bahsettik entry'nin başında. işte tam da bu noktada galatasaray büyük bir farklılık yaratabilir. eğer kulübün kapısı diğer üyelere açıldığı takdirde hem gelir hem de rekabet açısından çok şey kazanacak kulüp. yönetimde veya projelerin içinde olma fırsatı neden bana verilmiyor? galatasaray lisesinde okumadığım için mi? onlara göre gerçek galatasaraylı olmadığım için mi? bu kafa ile hiç bir yere varamayız. ayrıca üyelik konusu taraftarı kulübüne bağlayan bir unsur olacaktır aynı zamanda.
şimdi işin biraz da parasal boyutuna bakalım. fenerbahçe geçtiğimiz zamanlarda 1 milyon üye projesi başlattı. bu projede üye olanlara direk hak verilmeyip temsili üye gibi bir formül bulunmuş ve yanlış hatırlamıyorsam 200 üyeye bir oy hakkı verilmiştir. konumuz bu değil ama bu formül veya başka bir formül bulunabilir sen 200 değilde 500 yaparsın bu sayıyı veya başka bir formül de bulabilirsin.
bu projede fenerbahçe normal üye olmak isteyen kişilerden 10.000 temsili üye olmak isteyenlerden ise 2.000 tl almaktadır. bizde üyelik işlemi 10.000 ve yıllık aidat da 200 tl'dir. ancak biz de üye olmadan önce sürü ile problem çıkmaktadır. içeriden iki imza istenir kulüp her yıl sadece belli sayıda üye alımı yapar gibi. onlar da tahmin edebileceğimiz üzere içerdeki isimlere yakın kişiler oluyor. hele ki o içeriden imza alma işi tam bir skandal. içeriden tanıdğı olmayan kişi nasıl kulübe üye olacak? bilemiyoruz.
bakın fenerbahçe bu projede 30.000 normal üye 100.000 de temsili üyeye ulaşsa elde edeceği para senelik yaklaşık olarak toplam:6.500.000 milyon tl'dir. asıl korkunç rakam şimdi geliyor. bunların kulübe üye olurken ki verdiği giriş paraları toplam:500.000.000 tl civarıdır. bu rakamlara 10 yılda ulaştığını varsaysak senede 50 milyon lira eder ki çok büyük bir rakamdır.
30.000x10.000:300.000.000
100.000x2.000:200.000.000
130.000x50:6.500.000
bu da kulübe sağlayacağı maddi gelirlerdir. ayrıca kulüp içindeki rekabet ortamı kulübü boş goy goy yerine proje ile yönetilmesini sağlayacak. birilerinin adamı olan değil projeleri ve icraatleri kabul gören seçimi kazanacatır. hem de herkese fırsat eşitliği gelecektir. bu hesaplar fenerbahçe'nin hesaplarıdır. sen rakamları daha farklı belirleyebilirsin ancak kulübün kapılarını taraftarlarına açın artık be!
---2-taraftar sayısını gelire dönüştürmek---
bu başlık aslında merchandising gelirleri çok ilintili bir başlık ancak burada dem vuracağım olay taraftarın takımın ürünlerine olan ilgisizliği, yani 20 milyon taraftarı olan bir takım 400.000 bin forma satarak türkiye rekoru kırmamalı. isimden bağımsız düşünelim olayı 20 milyon taraftarı olduğu iddisında olan bir kulüp en az 1 milyon forma satmalıdır. bugün bir manu veya real madrid yöneticisine sorsalar kaç taraftarınız var diye (sempatizan değil) 20 milyondan çok fazla bir rakam vereceğini sanmıyorum hatta daha düşük sayılar olacaktır bence.
sadece forma değil bu. gsbonus, gsmobile, gsnet, gstravel çıkarıldı ve unuttuğum bir çok uygulama. gs bonus dışında hangi birisi tuttu. tuttu dediğimizde kaç tane var piyasada merak ediyorum. 150 bin mi? 200 bin mi? bugün avea kullanıp galatasaraylı olan herkes gsmobile kullanmalı, veya garanti kredi kartı olup gsbonus olmamalı. evinde ttnet olan herkes gsnet kullanmalı. bunların içinde farkındalık ve reklam çalışması adam gibi yapılan tek uygulama kredi kartı konusu. bugün piyasada 3 milyon veya 5 milyon gs bonus kullanıldığını düşünsenize? kulübe ne kadar katkı yapabileceğini taraftar demek sadece taraftarım ben öööaaaaavv diye bağırmakla olmaz. ya da ben maça gidemiyorum kombine alacak param yok demekle de olmaz. evet paran olmayabilir kombine alacak ama cebinde garanti veya denizbank kredi kartı var. hani gsbonus? evinde ttnet var nerede gsnet? avea kullanıyorsun nerede gsmobile? bunları kullansan sana ayda ekstra masrafı ne olur ki? 0 3 lira 5 lira onu da mı veremeyeceksin o zaman bırak sen zaten bu işi.
yukarıda taraftara giydirdik ama kulüp bütün medya organlarını bu konuda sponsorluk yaptığı ttnet, avea, garanti ve denizbank ile ortaklaşa projelere imza atarak bu sayıyı artırmalı bir ara gsmobile reklamları dönüyordu rakamlar da 130 140 bin dolaylarına gelmişti o zaman bile 1-2 milyon lira civarı bir para kazanmıştı galatasaray. bu rakamların yine 3 5 milyon seviyesine geldiğini düşünsenize? işte bu tür küçük şeylerle büyük farklar yaratarak ancak elit kategorisine erişebiliriz.
---3-mali yapı---
galatasaray'ın mali yapısı bir çok kişinin malumu, 800 milyon lirayı aşan borç ve 500 milyon lira civarında yıllık gelir geçen yıl da 600 milyon lira civarına fırlamış senelik gider. yapılması gereken ilk şey giderleri azaltmak ve bu gider artırıcı ögelerin tespitini sağlayıp neşteri vurmak. bu bağlamda futbol takımındaki sadeleşme olumludur. ancak yeni yabancı oyuncu kuralı ile birlikte de hiç bir yerli oyuncuyla euro üzerinden sözleşme yapılmamalıdır. euro her geçen yıl malesef artmaktadır. senelik 2 milyon euro verdiğiniz birisine bu yıl 5.4 milyon tl verirken seneye 6 milyon tl veriyorsunuz. maç başı galibiyet primleri, menejer komisyonları ve vergilerini katmıyorum bunun içine. o yüzden yerli futbolcularla kontrat yaparken artık birinci kural tl sözleşme olmalıdır böylece kulübü kur dalgalanmalarından korur. sezon sonuna kadar ne kadar giderin olacağına dair fikrin olur ve planlamanı ona göre yapabilirsin.
gider kısma bölümüne sadece futbolu almak yanlış olur. personeldeki kıyımı da ben olumlu buluyorum. yüksek maaş politikası galatasaray gibi sürekli zarar eden bir yapı için intihardır. aynı zamanda galatasaraylı olup bu işleri verilen fahiş fiyatlar yerine daha piyasa şartlarındaki ücretlere yapacak bir sürü insan bulunmaktadır.
diğer branşlar için ise kesinlikle gelirden fazla harcama yapılmamalıdır. sponsorluk+bilet+turnuva ödülleri gibi basit bir gelir parametresi ortaya koyduğumuzda sadece gider kalemi bu üçünü geçmemelidir. medya, taraftar baskısı ve bazı yöneticilerin savruk hareketleri sonucu bugün kulübün sırtında 80 milyon tl'lik bir yük olarak karşımızda durmaktadır futbol dışı branşlar. diğer branşlarda da kesinlikle yerli oyuncular ile tl sözleşme yapılmalıdır. bu kulübün her noktasında vazgeçilmez bir politika olmalıdır. medya baskısı ile taraftarı yönlendirmek tamamen manuplasyon işidir. basiretli bir yönetici çıkıp tabloyu ortaya koyduğunda taraftar anlayışla karşılayacak ve destek olacaktır ama sen günlük popülist düşünceler ve kendi reklamını yapmak uğruna böyle işlere kalkışırsan sonuçları da böyle felaket olur.
bu savruk gider artışının temel sebebi de ilk maddede belirttiğim kulübün bir güruh tarafından sanki hobisi arka bahçesi gibi yönetiliyor olmasıdır. kulübün üye açılımı da bu tür faaliyetlerin önünü keseceği gibi çok daha sıkı denetim ve seçim baskısını getirecektir.
mali yapıyı düzeltmenin bir diğer yolu gelirleri artırmaktır. ancak gelirleri artırmak için yatırım yapmak gerekir. yatırım yapmak için de gerekli finansal hareket alanına ihtiyaç vardır ve malesef galatasaray'ın en ufak bir hareket alanı kalmamıştır yatırım yapabilmek için. galatasaray gibi spor kulüplerinin ise birincil yatırım alanı transfer değil tesis olmalıdır. tesisleşme başlığında daha derin şekilde değineceğim.
---3.a-gelirler---
---3.a.1-merchandising gelirleri
bu gelir kaleminden gelir denilecek bir rakam kazanmıyoruz malesef. bu da ''taraftar sayısının paraya dönüştürülememesi'' paralelindeki bir konu çok daha teknik konulara girmeden önce ilk olarak şunu belirtelim stad çevresindeki köprüdeki metrodaki işportacıları toplatın lütfen! insanlar oradan alış veriş yapıp duruyor o işportacılar her gece parayı vuruyorlar. onları temizlet artık en basitinden.
burada teknik olarak girilebilecek konu ise şudur: genişlemek. galatasaray için bu yurtdıışıdır. bugün almanya'da kaç tane gs store vardır? bilmiyorum ama sayısı her şehirde bir tane olacak şekilde ayarlanmalıdır en azından türklerin olduğu şekilde yaygın olacak şekilde. her yaz uzak doğu veya amerika'da bir kampa katılmalıyız. bu illa real madrid manu takımlarının katıldığı değilde b clas bir turnuva olabilir. yurt dışında sadece şampiyonlar liginde başarı gelince hatırlanmamalıyız. tam aksine hiç unutulmamalıyız.
işin teknik konusunda ise aklıma gelen ilk şey taraftar oylamaları. yani sezona başlarken iki formayı kulüp seçebilir ancak 3. forma için oylama yapsa ne olur? formaların bedava reklamı olur. insanların gündemine gelir. seçilen formada beğenilerek seçilirse talep artar. yetmedi kulübün seçtiği formalarında reklamı olur. aynı şey t'shırt içinde geçerli gs store olarak 5 tane çıkaracağız de 10 tane koy 5 tanesini taraftar seçsin 2 tane de sen ekle 7 olsun mesela. hayır bu tür fikirler benim aklıma geliyor da neden gs pazarlamanın aklına gelmiyor bilmiyorum.
---3.a.2-yayın gelirleri---
yayın ihalesi ilk yapıldığında gerçekten önceki ihalelere göre hatırı sayılır şekilde rakam yukarıya çıkmıştı. bunun etkisini kulüpler gördü. ben olaya yine galatasaray açısından yaklaşacağım. galatasaray'da önceki ihale döneminde ve paralelinde kulüp halen ali sami yen'de oynarken maçlarını 2 milyon euro üzerinde maaş alan kaç kişi vardı?
lincoln daha sonraki yıllarda da keita, leo franco, ve elano geri kalan herkes 2 milyon altı diye biliyorum ben. eksik saymış olsam bile bunun üzerine en fazla 2-3 adam eklersiniz. (kewell ve baros 2 milyon altı diye hatırlıyorum ben o yüzden yazmadım.) ihale 2010 yılında yapıldı diye biliyorum ben ayrıca.
şimdi takıma bakalım. şu an öyle bir durumdayız ki 2 milyon euro altı alan var mı diye sormak lazım. hamit, selçuk, burak, eboue, melo, muslera, sneijder, chedjou hemen bir çırpıda saydıklarım. yekta gibi gereksiz adam 1,5 milyon euro sabri ve hakan 1,2 milyon almakta gerçekten 4-5 yıl öncesinin top ücretleri bugün vasat her oyuncuya verilen ücretler haline gelmiş.
konu maaş değil yayın gelirleri, sadece bu örnekle bile maaş rakamlarının nereye geldiği ortada, doğrudur veya değildir bu ayrı bir tartışma konusu oraya da gireceğim ama bu başlık altında değil.
şimdi galatasaray şampiyon olursa 75 milyon tl'ye yakın bir rakam alıyor. bu 26-27 milyon euro 32-33 milyon dolar yapmakta. bu rakamlara şu üstte saydığım ismin kaçının maaşını ödeyebiliyoruz? muslera, sneijder, selçuk, burak, melo, hamit dedik 20 milyon euro barajına geldik ve bu sadece sabit ücretler ekstra hiç bir gider olmadan.
şu hususa ben de katılıyorum evet maaşlar arttı ancak takımın başarısı ve iddiası da arttı. ancak bu takımı bu seviyede tutmak için, yani 5 büyük avrupa ligindeki takımlarla rekabet edebilecek seviyeye getirmek için yayın gelirinin de bu maaşların büyük bir kısmını karşılamalı ki yeni atılımlar yapıp takım ilerleyebilsin. bu havuz sistemi ile malesef olmaz. neden? havuz sisteminde siz komple ligi pazarlıyorsunuz ve liginiz malesef para etmiyor. bu bağlamda dışarıya maç veya yayın hakkı satarken bunun satışını da lig olarak yapmanız lazım ki. ne bizim ligimiz o kadar kaliteli ne de digitürk öyle bir vizyon ve pazarlama departmanına sahip.
havuz bozulur herkes bireysel anlaşmalar yaparsa işte o zaman galatasaray önemli paralar kazanabilir. çünkü bugün siz galatasaray'ın maçları ücretleri tabi ki türkiye'deki kadar üst seviyede olmayacak seviyede almanya'ya veya avruıpa'nın bir çok ülkesine, uzak doğuya, amerika'ya, her yere satabilirsiniz. basit bir hesap yapalım.
tr yayın hakkın alşaması:120 milyon dolar
almanya yayın ihalesi:20 milyon dolar
fransa yayın ihalesi:10 milyon dolar
hollanda yayın ihalesi:15 milyon dolar
kore,abd,brezilya:3x5=15 milyon dolar
aşağı yukarı toplam 180 milyon dolarlara ulaşan bir rakam çıktı ortaya ben yurt dışı rakamları çok bilimsel olmayan, içgüdüsel yollarla belirledim. belki de bu rakamlar çok daha üst seviyeye çıkabilir. ancak satılmaz diye düşünmeyin. eğer siz düşük rakama da olsa satarsanız alıcı bulursunuz. yani almaya'nın en büyük kanalı belki ilgilenmez ama en büyük 3. kanal türklerin ilgisini çekmek bir atak yapmak için sizi yayınlayabilir. bu bize reklam ve tanınırlık sağlayacağı gibi sponsor bulma konusunda çok daha rahat olmamızı sağlayacaktır. aynı mantıkla diğer ülkeleri de düşündüğümüz zaman alıcı rahatlıkla bulunacağını görebiliriz.
bu başlıkta son olarak şu probleme dikkat çekeyim. hiç bir zaman biz gitmiyoruz. istiyoruz ki hep onlar bize gelsin. sponsorluk için de geçerli bu yayın hakları için de. bir kere de sen git de ki bana sponsor olmak siter misin? veya benim maçlarımı yayınlamak ister misin? bu havuz sisteminde bile geçerlidir belki de ben bilmiyorum. bunun bir araştırmasını yap. eğer mümkünse git konuş görüş, teklifi sen yap ya ne olacak ölmezsin veya itibarın ayaklar altına düşmez. bunun sadece tek bir sebebi var. o da ilk başlıkta belirttiğim profosyonellikten son derece uzak bir hobi bir arka bahçe gibi yönetilmesi. neredeyse her başlıkta problemin kaynağı buna değinecek çünkü galatasaray'a kendi işleri kadar kıymet göstermiyorlar. galatasaray batmaz ya harca diyorlar. ya da taraftar var onlar sahip çıkarlar. en kötü ne olur ki bi dahaki seçimi kazanamayız gibi son derece sığ ve özensiz düşünceler var hep kafalarında ve bu beni gerçekten üzüyor ve sinirlendiriyor.
---3.a.3-sponsor gelirleri---
tanınırlık ve başarı paralelinde ilerleyen büyüyen başka bir başlık. sponsorluk gelirlerini artıracak iki ana bacak bunlardır. tanınırlığı artırmanın tek yolunun şampiyonlar ligi olmadığını yukarıda yayın geliri başlığında açıkladım. başarı için ise malesef tek adres şampiyonlar ligi ve galatasaray son dönemde gerçekten çok güzel başarılar elde etti ona rağmen istenilen sponsorlar gelmedi. sebep nedir diye düşündüğümüzde benim aklıma ilk olarak yayınlanmama veya yeteri kadar tanınır olmama geldi. yani galatasaray'ın maçları bugün dünya'nın bir çok yerinde yayınlansa biz emin olun daha rahat ve daha yüksek ücretli sponsor bulabilirdik.
sponsor konusunda asıl yaralı olduğumuz yer hiç kuşku yok ki futbol dışı branşlarımız. özellikle basketbol ve voleybol takımlarımız. bu konu gerçekten oturulup üstüne çokça uzun saatler konuşulması gereken konular. çünkü ligde şampiyon olmuş avrupa'da her sene top 16'ya kalmış bir takıma sponsor ola ola liv hospital oluyor arkadaş. neden kimse sponsor olmuyor bu takıma! neden bu takımın hayvan gibi her yeri localarla dolu para basan bir spor salonu yok aynı tt arena gibi. neden abi? galatasaray basketbol takımının fenerbahçe'den eksiği nedir? fenerbahçe ülker'i ikna edebiliyorken biz neden kimseyi ikna edemiyoruz? neden biliyor musunuz? aziz yıldırım (kendisinden aşırı nefret ederim. ahlaksız ve şike hükümlüsü bir insandır) hayvan gibi fenerbahçe için çalışıp çabalıyorken bizimkiler birbirinin ayağını kaydırma peşinden koşuyorlar lise bahçesinde gıybet yapıp duruyorlar.
bir de yukarıda da yazdığım problem bizimkiler bekliyor ki sponsor gelecek basacak 20-30 milyon doları bizimkiler de imzalayacak! armut piş ağzıma düş. yok ya! yok öyle bişey günümüzde her şey aslanın ağzında. emin olun o aziz yıldırım, saatlerce dil dökmüştür ülkere onlarca kez yemek yemiştir ülker yöneticileri ile ve fikride gündeme aziz yıldırım getirmiştir. bizimkilerde partilerde balolarda gezsinler pehhh! bu sezon sonunda ülker de futboldan çekiliyor bakalım numara üstü sponsorunu nasıl bulacağız? merak ediyorum! nasıl bulacağız şimdiden yazayım da bulunsun yine son dakikada ülker'in yanından geçemeyecek bir şirket ülker'den daha düşük bir fiyata sponsor olacak bize. çünkü numara üstü sponsoru sadece türkiye ligi maçlarında var.
---3.b-borçlar---
bu da benim gibi bir çok galatasaraylının içinde çok büyük bir yara olan konudur. galatasaray'ın borcu o kadar büyüktür ki öyle bugünden yarına kapanmaz. bir sürekli zarar eden bir yapının zaten borçlarını kapatması da imkansızdır. nasıl kapatırsın? ünal aysal'ın dahihane(!) fikrinde olduğu gibi gayrimenkullerini satarak tabi ki. ancak satmayacaksan gayri menkullerini kesinlikle giderlerini azaltarak (galatasaray için şu anki tek yol bu malesef) kar eder bir konuma geçerek boz azalması yoluna gitmek.
bir de bir yol daha var ancak 6-7 yıl çok yüksek derecede mali disiplin gerektiren bişey o yüzden bizim kulübün yapabileceğini sanmıyorum. en düşük faizi veren kredi kuruluşu ile, tüm borçları kapatıp tek elden borçlanmak üzerine bir yol izlenmeli. yani şu an sallıyorum tamamen ziraat bankası ile analaşacaksın senin toplam borcun 1 milyar 200 milyon lira mı (borç alacak farkı değil sadece borçları aldım. medyada gösterilen ve söylenen her zaman net borçtur yani borç-alacak farkı) sana 1 milyar 300 milyon lira kredi. sen bana bunu 200 milyon liradan 7 yıl boyunca ödeyeceksin şeklinde bir anlaşma yapmak çok mu zor? bence uğraşılırsa kesinlikle olacak birşey. ancak bu planı uygulamak için disiplin gerekiyor ve malesef bizimkilerde o ışık yok. ben adnan öztürk isminde o ışığı görüyorum ancak takım iki yıl şampiyon olamazsa da onu da indirirler ya da takım iki sene şampiyon olur. o zaman da içerden birileri çekemez indirirler. o yüzden bu disiplin sağlanabilirse bu yapılır. hele galatasaray ismiyle her şekilde yapılır.
---4-tesisleşme---
işte geldik benim en çok önem verdiğim ikinci konuya ve bence en çok önem verdiğim konuyla direk bağlantılı hatta ilk konu (kulüp üyeliği) galatasaray'a yapılan bütün kötülüklerin anasıdır.
ben yine burada kendimi rakiplerimle karşılaştırıyorum. avrupa'nın elit küpleriyle ve yurt içinde de fenerbahçe ile. bu kulüpler maksimum faydalandıkları bir futbol stadları var. (fenerbahçe'den bu konuda öndeyiz.) maksimum seviyede gelir getiren kapalı spor salonları mevcut. (çokça gerideyiz.) görece şehrin dışında çok geniş alana kurulmuş son teknoloji antrenman ve alt yapı tesisleri mevcut. bu konuda da çokça gerideyiz.
burada geride olduğumuz konular baya bir eğilmek lazım. basketbol konusunda salon ve sponsorluk konusunu beraber işleyip bir fenerbahçe ülker modeli izlenip son teknoloji bir kapalı spor salonuna ve son derece yüksek ücret veren bir sponsora ihtiyacımız var. görev başında ben olsam gecemi gündüzüme katıp ben uğraşayım diyorum ama yok. burada en azından salon için gsyiad kesinlikle devreye sokulmalıdır. gsyiad nasıl işe yaramaz olduğu konusuna dikkati onlara ayırdığım başlıkta çekeceğim. ancak burada bence ilk adım kesinlikle salon olmalıdır. eğer son teknoloji bir salona kavuşursan yeni ve büyük bir sponsor için de bir çekim merkezi olabilirsin. en azından ihtimalini artırır kesinlikle. çünkü galatasaray'ın fenerbahçe'den hiç bir eksiği yoktur. tam aksine fazlası vardır.
idman sahaları için ise kimse kusura bakmasın ama dünyanın hiç bir kulübü öyle değerli bir arazide idman yapmıyor. ilk plan bu kapalı spor salonu için de muhteşem bir kaynak yaratır. satalım floryayı arnavutköy'de bize bedavaya verilen arazinin üstüne yetmezse daha büyüğüne yeni bir tesis yapalım. çok mu zor? bugün floryaya alıcı çıkmaması gibi bir ihtimal yok. hiç zor değil ancak uğraşmak emek vermek lazım. bizim kulübün malesef en zayıf noktalarından biri bu emek vermek ve uğraşmak. bilmiyorum fikrim size çok mu uçuk geldi.
---5-stad problemleri---
bu başlıkta futbol stadındaki ulaşım, sponsorluk, bazı detay problemlerin yanında yukarıdakilerin özeti gibi basketbol ve voleybol salonlarına yöneleceğim.
türk telekom arena stadında iki tribünümüzün isim hakları satılmış vaziyette. (odeabank ve opel) ancak yan tribünler (doğu ve batı) hala satılmamış durumda ve bunun için de ekstra çaba yok. evet futbola ilgi ciddi şekilde azaldı ancak sen ne olursan ol gel deyip satışını yapmalısın oranın. 1 milyon verse bile satmalısın çünkü artık sen seçici konumda değilsin. onları sana gelmesini de beklemeden sen onlara gitmelisin.
ulaşım konusu ise tam bir facia resmen kaç ay oldu yapılmadı o metro. bana kalsa oraya tek kanal da yetmiyor. bir şekilde oraya ikinci kanalı açtırman lazım. iki taraftan da metro kalkmalı maç çıkışları tam bir çileye dönüşüyor eve dönmek. bağlantı yolları konusunda da kesinlikle çözüme götürecek adımlar atılmalıdır. bu konular çokça bürokrasi içerdiği için pek bişey diyemiyorum.
bir detayda stadın dış cephe boyası, lütfen o stadı boyatın lütfen. stadın galatasaray stadı olduğu gerçekten anlaşılmıyor. beşiktaş'ın kadıköy'e davet edilmesine rağmen arenada ısrar etmesinin temel sebebi budur. stadımızın bizim olduğu anlaşılmıyor ki. gerekli bürokratik işlemler bir an önce tamamlanıp gerekli boyama işleminin yapılmasını istiyorum.
spor salonları için ise sayı en az 25.000 olmalıdır. çünkü passolig protestosu ile futbol tribünlerinden kaçanları basketbola çekmek için muhteşem bir fırsat var bence karşımızda ve güzel bir yatırım güzel nba salonlarından birisi buraya yapılırsa muazzam bir salona, atmosfere ve gelire kavuşabiliriz. dış görünüşü de bence arenaya benzemelidir.
---6-spor branşları---
---6.a-futbol
---6.a.1-futbol takımı
2014-2015 kadrosu
uygun format 4-4-2
kaleci: fernando muslera,(3.3 milyon euro) sinan bolat,(1.3 milyon euro) eray işcan,(400 bin euro) alperen uysal(?)
sağbek:sabri sarıoğlu(1.25 milyon dolar-1 milyon euro) tarık çamdal (1.2 milyon euro)
sol bek:alex telles(1.5 milyon euro) hakan balta(1.25 milyon euro)
stoper:semih kaya(1.5 milyon euro) aurelien chedjou (2.2 milyon euro) gökhan zan(700 bin euro) koray günter (700 bin euro)
kanatlar:hamit altıntop(2.9 milyon euro) aydın yılmaz (1 milyon euro) yasin öztekin(1 milyon euro) bruma (1 milyon euro) olcan adın(1.6 milyon euro)
orta saha: felipe melo (3.3 milyon euro) dzemali(2.2 milyon euro) selçuk inan (2.9 milyon euro) wesley sneijder (3.2 milyon euro) yekta kurtuluş (1.5 milyon euro) emre çolak (1.5 milyon lira-600 bin euro)
forvet:umut bulut(1.8 milyon euro) burak yılmaz(2.9 milyon euro) sinan gümüş (600 bin euro) goran pandev(2.1 milyon euro)
kadro dışı oyuncular:eboue(2.2 milyon euro) dany (1.3 milyon euro) engin baytar (1.1 milyon dolar-800 bin euro) ontivero (400 bin euro) sercan yıldırım (700 bin euro)
emre han coşkun ve birhan vatansever gibi genç oyuncuları listeye almadan oluşturulan bir liste ve toplam 34 oyuncu ve 49,05 milyon euroluk bir maaş ödemelsi karşımıza çıkıyor. bu sadece net maaş. menejer komisyonu stopajı maç başıları ve galibiyet primleri hariç.
bu bir kere korkunç bir rakam bir kere herkesin kabul ettiği gibi sadeleştirme şart benim fikrime göre yapılması gereken sadeleştirmeler:
kaleci:sinan bolat (1.3 milyon euro) eray işcan(400 bin euro)
savunma:veysel sarı (1 milyon euro), gökhan zan (700 bin euro) hakan balta'nın sözleşmesi sezon sonu bitiyor uygun koşullarla imzalarsa mesela 500 bin euro civarı bir para kalabilir.
orta alan:aydın yılmaz(1 milyon euro) yasin öztekin(1 milyon euro) dzemali (2.2 milyon euro) yekta kurtuluş (1.5 milyon euro) umut gündoğan (400 bin euro) burada umut ve hamit'e şüphe ile bakıyorum. umut sakatlık ve ucuz kadro derinliği açısından tutulabilir hamit ise yerine daha genç ve etkili birisi bulunursa gönderilmeli veya çok daha düşük bir kontrat ile sözleşme yenilenmeli.
hücum: goran pandev (2.1 milyon euro)
kadro dışı: eboue (2.2 milyon euro) dany (1.3 milyon euro) yiğit gökoğlan (400 bin euro) engin baytar (800 bin euro) ontivero (400 bin euro) sercan yıldırım (700 bin euro)
bu listeye göre yine kesin olarak 12 oyuncu ve 15,2 milyon euro gibi bir maaş kontenjanı boşalıyor ve sayılar 19 oyuncu 37,85 milyon euro maaş bütçesi rakalmlarına geliyor.
gönderirken para kazanacağımız oyuncu sayısı çok az ve gönderirken maliyete gireceğimiz de çok oyuncu var bu sebeple gönderilecek oyuncudan para kazanma sütununa 0 yazıyorum ihityatlılık ilkeme göre.
kadro 19 kişiye düşünce bazı mevkilerde eksiklikler göze çarpıyor. 4. stoper, 4. orta saha (umut gündoğan 5. alternatif orta saha, sneijder'i de sol tarafta düşündüm.) ve umut'tan daha iyi bir forvet. yine kabataslak bir maliyet hesabı yaparsak;
4.stoper-----bonservis/2.5-4 milyon euro---maaş/600 bin 1.2 milyon euro
4.orta saha-bonservis/3-5 milyon euro-----maaş/800 bin 1.7 milyon euro
2.forvet-----bonservis/5-10 milyon euro---maaş/1-2.2 milyon euro
bu analiz ile kulüp 10-19 milyon euro bonservis 2.5-5 milyon euro arası maaş eklemesi ile (toplam max 42.85 milyon maaş) gelecek sezonu açabilir.
ayrıca istenilen kalitede sözleşmesi biten futbolcu alınırsa tadından yenmez. telles ve bruma transferlerinde olacağı gibi genç gelecek vaat eden ancak maaşı düşük bir oyuncuya da yatırım yapılabilir. 4. stoper ve 4. orta saha bu konu için çok ideal hem de selçuk'u zorlayacak onun yerini alabilecek alternatif iyi bir isim olur.
gönderilecek oyuncular için ise 3e 5e bakmadan satmanın yanında kiralamak ile uğraşmadan bazılarını kovmak gerektiğine inanıyorum. kiralamak ile o kadar uğraşacağımıza 500-600 bin tazminat verip kovalım. iki senedir kiralık oyuncu muhabbetinden çok sıkıldım.
2015-2016 kadrosu
uygun format:4-4-2
-----------yabancı forvet------burak yılmaz-----------
----------(umut bulut)--------(sinan gümüş)---------
sneijder-----selçuk inan--------felipe melo-----bruma
(olcan adın)-(emre çolak)------(transfer)------(hamit)
telles-------semih kaya---------chedjou----------sabri
(hakan balta)-(koray günter)--(transfer)-(tarık çamdal)
-----------------------muslera------------------------------
---------------------(alperen uysal)-----------------------
ekstra alternatifler:emre can coşkun, birhan vatansever, 3. kaleci
kadromuz bu şeklini alır isabetli ve güzel transferlerde yapılırsa kadromuzdan hem optimum verim alırız hem de uzak ara çekecek bir düzen kurmuş oluruz yine! teknik direktör olarak hamza hoca takımın başında kaldığı kısa dönemde benim hem güvenimi hem de takdirimi kazandı ancak hala kendini ispatlaması gereken bir bölge daha var: transfer konusu. devre arasında transfer yapmama fikrini kesinlikle destekliyorum. ancak şöyle bir korkum var hamza hoca sanki abdürrahim albayrak menejerden kimin adını alsana tamam abdürrahim abi diyecek bir hali var umarım yanılırım diyorum. işte hamza hocanın egosuz ve kibirden uzak tavırları benim çok da hoşuma gidiyor ama transfer konusunda zor bir sınav onu bekliyor. kolay gelsin diyorum burdan ona da.
son paragrafı ve giden futbolcuları güncelledim. eski hali için: (bkz:
galatasaray futbol takımı/#1631152)
---6.a.2-futbol alt yapısı---
alt yapımızın serbest bırakılan yabancı kuralından sonra ana problemimiz olduğuna inanmıyorum. ancak orada da yapılanmaya gidilmesi gerektiği aşikar. sorunun kaynağının antrenör olduğunu son yıllarda kamuoyu olarak kavramış vaziyetteyiz. özellikle alt yaş kategorilerinde o kadar küçük yaştaki çocuk ne kadar yetenekli olabilir? olanı da nasıl harcanacağını beşiktaş bize çok güzel gösterdi. 16-20 yaş yani paf seviyesi için de ilk eğitim planlaması teorik bilgi ve fizik olmalıdır. o yaştaki çocukların gelişme çağında düzgün bir fiziksel gelişim yakalaması gerçekten çok önemli. ayrıca çok über yetenekli olmasalar da oyun bilgisi ve fizikle de çok iyi bir futbolcu olunabilir. günümüz futbolu giderek robotikleştiği şu dönemde saf yetenekten çok bu türk şeylerin daha kıymetli olduğunu düşünüyorum. öncelikli yapılanmanın da antrenör ekibinde olması gerektiğini düşünüyorum.
---6.a.3-gözlemci ağı---
yabancı sınırının kalkması ile bence önemi de kat be kat artan bir bölüm gözlemcilik scouting işi. bu kulübe iki tane daha bruma potansiyelinde oyuncu kazandırılması yeterlidir. ayrıca gelecek vaadeden isimleri ilk 11'e veya alternatif olarak da kulübeye transfer etmemizi sağlayabilir. yani kulübede otursun diye de yekta'ya veya 20 yaşında 5 milyona alınan aslında 1 milyon bile etmeyen türkleri oturtmak zorunda olmayız.
planlama olarak da kesinlikle değerlendirilmesi gereken takımı kurarken takımı oluşturan ana bacaklardan biri olması gereken bölümdür.
---6.b-basketbol---
ekrem memnun ve ergin ataman ile yapılabiliyorsa ömürlük olmuyorsa 5-10 yıllık sözleşmeler yapılıp, şube menejeri veya şube direktörü gibi mevkileri ortadan kaldırıp, şubeleri tamamen bu iki isme emanet edilmesi gereken branşlardır.
salon ve sponsorluk konularına ise yukarıda değindim.
---6.c-voleybol---
voleybol konusunda da bizi büyütecek şeyler salon ve sponsorluklar bayan takımı için daikin güzel bir yatırım yapıyor ancak erkek takımı için aynı şeyleri söyleyemiyoruz.
mevcut antrenör ekibi ile bence devam edilmeli, barborilini ve gulinelli ikiside uluslararası kariyeri bulunan tecrübeli antrnörler kadro kalitesi arttıkça çok daha iyi işler yapacaklardır. kadro kalitesi için de para gereklidir. bununla ilgili konulara yine üst başlıklarda değindim.
voleybol maçlarımızı da basketbol salonumuzda oynayabilir yine derbilerde voleybol tarihinde görülmemiş sayılara ulaşabiliriz.
---6.d-diğer branşlar---
diğer branşlar için bahsedilen rakamlar artık 1 milyon lira seviyesine ulaşmıştır. pardon ama bu ''diğer branşlar'' bize senede 100 bin lira kazandırıyor mu bilemiyorum. 1 milyon lira bütün galatasaray bütçesinde belki büyük bir rakam değil ama kulübün böyle zor bir durumunda o çok ünlü olup pek icraatlerini göremediğimiz galatasaray büyükleri galatasaray zenginlerinin piyasaya çıkıp galatasaray'ı bu yükten kurtarmasını istiyorum. taraftar olarak herkes istiyor ve bekliyor ancak şu ana kadar somut bir adım atılmış değil.
7-kulüpçülük ve gsyiad problemi
hemen hemen her yerde karşımıza çıkan bu salak kelimenin galatasaray'da ne kadar kötüye kullanıldığını geçtiğimiz günlerde adnan öztürk aspor kanalında açıkladı. boş yere kurulan şirketler ve bu şirketlerin yönetim kurulları genel müdürleri departman müdürleri gibi bir sürü gereksiz işe yaramayan mevkinin ''kulüpçülük'' ismi altında kulübe doldurulduğunu dinledik. kulüpçülük nedir bana kalırsa her platformda her koşulda galatasaray'ın arkasında durmak ve desteklemektir. ben yine o kelimeyi sevmesem de yeri gelince galatasaray faşisti olabilmektir. ancak liseli çok bilen ağabeyler kendi ceplerini yanındakilerinin cebini doldurmak için saçma sapan paralara hiç bir iş yapmadan bir yere getirdiklerin adamların cebini dolduruyorlar kulüp üzerinden. işte onların anladığı kulüpçülük bu. ben bu işe galatasaray sevgisi değil galatasaray sömürüsü diyorum. bu kulüp birilerinin arka bahçesi oldukça, birilerinin işaret etmesiyle başkan seçtiği sürece kimse kusura bakmasın hiç bir yere gelemeyecek. galatasaray'ın en büyük düşmanı her zaman galatasaraylılar olmuştur. diğer kulüplere bir bakın iyi bir şeyi bozmakta bizden iyisi var mı ya? yok. neden? çünkü lise içinde kendi kişişel hesaplarını galatasaray'ın önüne koyan ve camiada değer gören tipler var. bunun çözümü dışarıdan üye alımının açılması ile aşılır. ben herkesi al demiyorum ki belli kriterler koy mulakat yap hatta bilgisine kültürüne eğitim düzeyine bak. bu kriterler çoğaltılabilir ama aç dışarıya da kulübü.
gsyiad da benim en çok yaralı olduğum konulardan birisi. bu insanlar şampiyonluk balolarında gözükmekten çok hoşlanırlar ancak icraati pek sevmezler. benim hatırladığım elle tutulur yakın tarihteki tek icraatleri ali sami yen stadında eski açık tribünün üstünü kapatmalarıydı. başka bir icraatini hatırlayan varsa yeşillendirsin. pilav günü veya şampiyonluk baloları dışında tabi ki. görüyorlar hepsi iş adamı bu insanların kulüp bu kadar zor durumda bir yardım edelim diyen hiç yok. basketbol veya voleybol şubesini gsyiad alsa ne olur? alamaz mı? yok mu o kadar güçleri? eğer cevap hayırsa bi zahmet kapatın dükkanı galatasaray önünde de fazla kalabalık yapmayın derim. bakın bu günlerde taşın altına elini sokan adama benim her zaman saygım olur. belki icraatlerine göre sevgim ve takdir duygum azalıp artabilir ama herkesin kaçıştığı bu günlerde göreve soyunan kaçmayan sorumluluk alan insanı ben hep saygıyla anarım. şu an bu isim abdürrahim albayrak, ali dürüst ve kimsenin desteğini açıklamasını beklemeden aday olan, herkese tv programında meydan okuyan adnan öztürk'tür. geçmiş dönemde ise kulüp kayyumun kapısındayken gel kulübü kurtar diyen özhan canaydın'ın ricasını kırmayan başkanlıktan sonra da kulübü sportif başarı olarak olmasada maddi manada çağ atlatan adam adnan polat'ı da her zaman saygıyla anarım.
---8-ali sami yen oteli---
bu konuda 3 temel korku var. fazla para getirmezse, liseliler istila ederse ve hesaplanan para getirse bile galatasaray için yetersiz
hepsi kendi içinde doğru. otelcilikle uğraşan bir arkadaşım -ki bu 5 yıldızlı otellerin yanından geçemeyecek kadar küçük bir oteldi.- kazandığı paraları ben biliyorum.
öncelikle o otel 5 milyon dolar kazanır. liseliler talan eder konusu evet eğer bir ayrıcalık yapılırsa sonuna kadar kullanırlar. galatasaray adası en büyük örnektir buna ve kiralayın önerisi bunun için bence ada örneği yüzünden de geçersiz.
bu paraları spora yatıralım konusu ise temelde ve kendi içinde yine doğru bir yaklaşım ancak türkiye şartlarında, özellikle bu kurlarda geçersiz. eğer avrupa takımları ile mücadele etmek istiyorsan bu tür yan gelir fırsatlarını asla pas geçmemiz lazım.
son olarak da senede 5 değil 3 milyon dolar bile kazandırsa önemli bir paradır. çünkü sabit senin fix bir gelirin olacak ve kulüp 3 milyon dolarlık bir sponsorluk anlaşması imzalamış gibi olacak ki 3 milyonluk bir anlaşma imzalandığı zaman bile ne kadar seviniliyor. bir de bu otelin yapımına harcanan para kaybolacak bir para değil o senin varlığın olacak ancak yapılmasa otele harcanan para muhtemelen saçma sapan bir oyuncu transferine harcanıp hiç edilecekti. ben bu tür kulübe sürekli gelir sağlayan ve duran varlık kazandıran girişimleri her zaman destekliyorum.