gücünü kuruluş ilkesinden alan, her alanda ilkleri gerçekleştirmiş ve gerçekleştirmeye devam eden türkiyenin gelmiş geçmiş en büyük spor kulübü.
3052
gurur vesilem ve kaynağım. insanı başını dik yürüten, gururla ağzından dökülen o ulu çınar. evet; ben galatasaraylıyım. *
3053
şu hayatta kayıtsız şartsız sevdiğim nadir şeylerden biri. ailemden birini sevdiğim gibi seviyorum. kötü bir şey yapsa memnun olmasam da seviyorum başarısız olsa da seviyorum. mantıksız bir sevgi bu ama umrumda değil.
hayatım boyunca özellikle 5-6 yaşımdan sonra hemen her hafta sonu(ve zaman zaman hafta içi :) ) galatasaray maçlarını iple çektim. hep maç günleri içimi bir heves kaplar. moralim bozuk olsa da, işim başımdan aşkın olsa da...
hayatımdan galatasaray'ı çıkarsak hep bir yanımı eksik hissederim. hayatımda yaşattığın tüm heyecan, sevinç ve gurur için teşekkürler galatasaray.
bu arada şu iyi gün taraftarlarına içten içe çok gıcık oluyorum. aslında karışma hakkım yok ama yine de uyuz oluyorum. dakika 75'te stattan çıkanı mı ararsın 2 maç kazanamayınca tüm hevesini kaybedip nefret kusanı elini eteğini çekeni mi ararsın hepsi var içlerinde. sürekli eleştirecek bir şeyler ararlar ve sürekli kuyusunu kazacak adam ararlar.
3054
aman galatasaray var boşver demeden gecmez ki günlerım. ailenle kavga edersin, arkadaşnla kavga edersin, sınavdan düşük not alırsın ne bileyim bir olumsuzluk olmuştur ve sen galatasarayo düşünür mutlu olursun. moralini düzeltirsin. gece yatarken iyiki galatasaraylıyım diye dua edersin, sabah kalktığında bugünde galatasaray hayatımda der şükredersin. sonra ders sırasında aklına önümüzde oynayacağımız bir maç gelir. mesela real madrid maçı. acaba sneijder sakatlık sonrası nasıl oynayacak? bruma-eboue bindirmeleri ataklara dönüşüp gol olur mu? defans hata yapar mı? ya yenilirsek yine? sonra aman be yenilirsek otururum bir kaç saat ağlarım sonra yine iyiki galatasaraylıyım diye dua ederim. sefasını da surerim, cefasını da cekerim. ben ki 1999-2000 yılında galatasaray kasetini o zaman ki eldeki kasetlere takıp annem babam işten gelene kadar sabahtan akşama kadar o müzikleri dinleyip mutlu olan insanın. daha 4-5 yaşındayken benim en büyük ilk ve asla bitmeyecek olan sevdam belliymis. iyiki galatasaraylıyım
3055
son iki sezondur ligi domine etmiş şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynamış halen ligin şampiyonlukta en iddaalı olan takımıdır. ayrıca federasyonun, şikeyi gelenek haline getirmiş kulüplerin de en büyük düşmanı ve rakibidir. türkiye'nin vedar-ı iftiharı. kısacası her şeyidir. bizim de herşeyimizdir.
3056
aşk değil, sevgi değil, tutku değildir. sevdadır, candır, canandır.
3057
bugun benim icin ozel bir gun sozluk. yanlis hatirlamiyorsam tam iki senedir neredeyse her gun hayatim bu sozlukle birlikte geciyor. bir gun dahi bakmasam bir eksiklik hissediyordum. bugun yazar alimlarini duydugum an cocuklar gibi sevindigimi belirtmeliyim. bu sansi tanidigi icin sozluk ekibine tesekkur ederim. sozluksuz ve galatasaraysiz bir hayat dusunulemezken burada yazmaktan buyuk mutluluk duymaktayim.
3058
tarihi türkiye'deki diğer takımlardan daha başarılı olan, kendine hedef olarak türk olmayan takımları yenmeyi benimseyen ve bu vizyonda her daim hareket etmeye çalışan, karşısında her türlü entrikaların döndürüldüğü senelerde dahi şampiyon olmayı başarmış ve başaracak olan takımdır.
3059
galatasarayin bana hissettirdigi en buyuk duygu gururdur. hangi takimi tutuyorsun diye soruldugunda her zaman gururla galatasaray diye haykirmak gelir icimden. benim galatasarayli olmami saglayan brian birch doneminde 3 sene ust uste sampiyon oldugumuz kadroda yer alan enistem ahmet akkusa minnet borcluyum.
3060
türkiye'nin gelmiş geçmiş en başarılı kulübü. kendimi bildim bileli bu nadide kulübün taraftarıyım. şu ömrümde bana yaşattığı onca duygu için çatısı altında forma giymiş, yöneticilik yapmış veya başka bir görev yapmış herkese teşekkürlerimi sunarım.
ve umuyorum ve gönülden inanıyorum ki sezon sonu 4. yıldızı takmaya hak kazanacak kulüp olur.
3061
bir ülkenin bir coğrafyanın bir umutsuzluğun kaderini yenmiş takımdır.futbol sadece futbol değildir ya.bir çocuğa da anca öyle anlatırsın bir ülkenin kaderi nedir,neden avrupa hep örnektir,bizim insanımız niye biraz ezikler kendini dışarıyı görünce.babam da öyle anlatmış işte seni.iyi ki anlatmış.ben de umarım bir gün anlatabilirim çocuğuma bir topun üç direğin arasından geçmesi neden bu kadar önemli.
3062
tabii ilk galatasaray kelimesi babadan geçti kulağa. aşinalık dayıdan amcadan değil, direkt babadan. o yüzden güçlü bir bağ oldu...o dönem sokakta top oynardık, cine5 vardı, ardından tele10 eksik olmadı hiçbiri evimizden. babam futbol sevdalısı olduğu için, seninde kahramanın sarı kırmızı formayla sahada oynayan adamlar oldu. büyüdükçe, daha başka geldi renkler. koyulaştı. iki taşın arasına top sokmaya çalıştığım oyun, büyüdükçe başka bir hal aldı. efsane kadro ayhan mustafa sarp barışlı ortasahalı sezonda bıraktım ben bir kenara futbol izlemeyi. tabii okulda başladı, gurbette okuyorduk. altyazılardan takip ediyorduk sadece. tek vazgeçemediğim alışkanlığım bilgisayar oyunlarında yükler yüklemez ilk maçımı galatasarayı alarak yaptım...taa ilk fifa 99dan beri..konu dağılmasın, toplayalım... selçuk inan diye bir adamı izledim stadda, manisada. hayran kaldım ona. o sezon da trabzonspora gitti zaten. keşke galatasaraya gelse dediğim zamanlardı...geldi..ben takıma ısındım. büyüdükçe, ayırdığım zamanın değerli olduğunu farkettikçe, kör dövüşü futbolu izlemek izlemekten vazgeçmiştim. selçuk geldi o sezon galatasaraya. heh dedim tamam, hem sevdiğim forma, hem sevdiğim adam... belki siz yadırgayacaksınız, ne biçim galatasaraylısın la, topçuya mı bağlı diye. değil elbet, ama ben o formanın o kalitesizlikte sahada olmasına tahammül edemiyorum. romantik olamıyorum bu konuda... selçuk, kendime benzettiğim bir adam. belki ondan böyle baktım. fatih terim faktörü de üstüne lezzet kattı elbet. dünyadaki tek teknik direktör zannettiğim adamdı fatih terim. dedim heralde bu sene, tam bu sene. girdim futbola tekrar. tekrar futbol çekti beni. istanbula döndüm, her maçı izlemeye başladım. sözlüklerde yorumlar yapmaya başladım. artık ilgiliydim. oldu, oldu bu güne geldik... galatasaray... mavi star logolu şampiyonlar ligi maçlarıdır benim için. hagi sevdirdi, şimdi diğer kaliteli ayaklar sürdürüyor... çok uzattım. aslolan galatasaraydır.
3063
kimileri için yaşam gayesi, kimileri içinse yaşamın ta kendisi.
3064
ali sami yen ve arkadaşları tarafından kurulmuş ve amacı türk olmayan takımları yenmek olan türkiye'nin en büyük spor kulübü.
3065
yaş ilerliyor, dünyaya bakış açımız farklılaşıyor, bazı konularda uzmanlaşıyoruz belki; kimimiz ekmek parası peşinde, kimimiz ünvan peşinde, kimimiz zaten şanslı doğmuş para derdi yok, kimimiz ise hırsla daha çok servetin peşinde. stadyumda yerlerimiz farklılaşıyor belki, kimisi locada, kimisi kale arkasında aynı heyecanı paylaşıyor ya; rasyoneliteye boğulmuş bu nafile hayatlar belki de duygularıyla sayende anlam buluyor. yenil üzülelim, gerçekten de yenil üzülelim. canın acıması da hayatta olmaya aittir. hissetmektir. kazandığında donduralım bi'çare hayatlarımızı, sevginle mutlu olalım. ne sen bizi bırak, ne biz seni. bu fani hayatta hep 'aşk'ta kaybolalım.
3066
ünal aysal'ın 2011 yılında başkanlığa seçilmesinin ardından her branşta atılıma kalkan, kurumsallaşma adı altında pek çok reform gerçekleştirip avrupa'nın en büyük on kulübünden biri olmaya aday, türkiye'nin yurt dışında en tanınmış spor kulübü.
3067
ali sami bey ile başlayıp metin, derwall, imparator ile nesilden nesile coşkuyla aktarılan sevda.
3068
evde yeni yeni soğuyan hava dolayısıyla uzun kollularla titrerken, maçını izlemek için parçalı formasını üzerime giymemle içimi ısıtan, her daim adını duymamla bile heyecanlandıran canım takımım. kişiler gelip geçicidir biz armanın peşindeyiz. iyi günde kötü günde iyi ki varsın galatasaray!
3069
küçükken iki sene yazın galatasaray'ın adadaki yüzme kampına gitmiştim. hayal meyal hatırlasam da aklımda kalan güzel ayrıntılar var. bu ayrıntılardan biri de her akşam söylediğimiz galatasaray marşı. gün içinde bir çok aktivite yaptıktan sonra her gün kampı galatasaray marşıyla bitirirdik. o meşhur rerere rarara'yla. o zamanlar karıştırırdım sözleri, tam anlamazdım ne anlattığını marşın. galatasaray ruhumuz tek burcumuz diye söylerdim ama ne anlatıyor ne diyor düşünmeden söylerdim. küçüğüm tabi anlamıyordum. kültür simgesi galatasaray bölümünü de türk'ün simgesi diye söyledim uzun süre. şimdi anlıyorum ne kadar da güzel sözlermiş. orda galatasaray'ın bir spor kulübü değil bir kültür olduğunu öğrenmişim ben. orda içime işlemiş galatasaray. orda hayatım, yaşam tarzım olmuş. uzun yıllar basketbol oynadım, onlarca madalya, onlarca ödül kazandım ama 8-9 yaşlarında galatasaray adasında kamp sonunda verdikleri o madalyayı hep en baş köşede saklarım. artık boynumdan geçmiyor, küçük geliyor ama üstündeki o arma her zaman bir beden büyük gelecek gelmeyecek bu dünyaya.
3070
gelisen sosyal medya duzeniyle beraber taraftarlarin cok daha yakindan takip etme sansina sahip oldugu kulup. iyi mi kotu mu bilinmez ama beni fazlasiyla rahatsiz ediyor bu durum. hani klise bi deyis vardir, her gun manti yersen mantidan sikilirsin diye. galatasaraydan sikilmak mumkun degil tabi ki ama insanlarin bu kadar hayatlarina sokulmasi, en azindan bu durumun kolaylastirilmasi sari-kirmizi yi hayatin anlami degil de sadece iki renkten ibaretmis gibi gosteriyor. keske biraz ulasilmaz olsa da tek askimizin kiymetini bilsek.
3071
bütün bir haftamın iyi yada kötü geçmesini sağlayacabilecek tek şey. galip geldiğinde bütün hafta yüzüm gülerken beraberlikle ve yenilgide bütün hafta üzüntülerde gezerim öyle bir takımdır ki insanın ruh halini belirler. iyi ki var iyi ki galatasaray taraftarıyım.
3072
ünal aysal ile birlikte yaşanan ekonomik şahlanma sayesinde her branşta büyük başarılar elde edeceğimize inancım tam. 2001-2010 arasında yaşadığımız parasal sorun döneminde bile camia olarak kenetlenip daha pahalı oyunculardan kurulu rakiplerin elinden kupalar aldık. aynı başarıyı basketbol ve voleybol şubelerimizde gösteremedik belki ama türkiye'de önce futbol konuşulduğunu da unutmamak gerekir. o sıkıntılı dönemde bile başarılı olduysak gelecek çok parlak görünüyor.
çocukluk hastalığıdır. irsidir; babadan oğula geçen. kara sevdadır; 14 sene bekleten. amaçtır; türk olmayan takımları yenen. vefadır; onu sevenleri üzmeyen. sabırdır; 16 dakika bitmek bilmeyen. cesarettir; 7 kişiyle 7 atan. ateştir; şeytana cehennemi gösteren. ümittir; ilk yarı 2-0'ken hiç bitmeyen. inançtır; ilk maçta 3 yediğini 5'leyen. zaferdir; alman, italyan, ispanyol, ingiliz hiç fark etmeyen. şahlanıştır; herkes bitti derken asla yerde kalmayan. haktır; sarıyla kırmızıyla alnının akıyla alınan. sahiplenmektir "popescu! haydi olum! haydi olum! haydi olum!" derken. ve ışıktır galatasaray; karanlıklar içinde birden, güneş gibi doğan...
3074
hiç kimse gibi olamayan, olmayacak olan kulüp. ne olursa olsun daima yanında olacağım, ölümüne destekleyeceğim, en iyi döneminde bile taraftarlarına soğuk terler döktüren takımım.
3075
aşk değildir. aşk gibidir galatasaray. adını koyamadığım duygu topluluğu, bir kavramdır aslında. belirli bi tanımı yoktur bence, aşk gibi. akla düştüğünde tebessüm ettirir, özlettirir, kalp atışlarını hızlandırır, heycanlandırır. kıskanırsın deli gibi. bazen yaktığın bir sigaranın, bazen ise uykusuz gecelerin sebebidir. ne olursa olsun vazgeçemediğindir, kopamadığındır.