• 1
    türk dil kurumu der ki;

    sanat: insanda estetik duyguyu heyecana getirecek eserler meydana getirme işi.

    estetik: güzellik duygusiyle ilgisi olan veya estetik biliminin kurallarına uygun bulunan.

    güzellik: görme ve işitme duyuları aracılığıyla, hoşumuza giden ve bizde hayranlık duygusu uyandıran biçim ve ölçülerin oluşturduğu uyumlu bütün.

    şimdi bunların ışığında sanattan anladığını iddia etmeyen birisi olarak diyorum ki; futbol sanattır. sanatın göreceli olup olmadığı konusunda da işe yarar düşüncelerim yoktur esasında. futbolun sanat olduğunu düşünüyorsam, karşıma değildir diyen birileri çıkarsa dinlemek isterim aslında, öğrenmek isterim. ama futbolun sanat olduğu konusunda kendi kafamdan fikirler ürettim, şöyle ki;

    belirli bir konuda ya da belirli birden fazla konuda bu işe yıllarını vermiş, yaptığı işler takdir ile karşılanan müzik, resim, tiyatro(ki tiyatro gözümde bir numaradır) gibi en genel olan alanlara ya da farklı alanlara ömrünü adamış ve dişe dokunur işler yapmış insanlara sanatçı deriz çoğumuz. işte bu yüzden futbol alanında da çocukluğundan ölümüne kadar bu işe kendini adamış insanları gördükçe yeşil sahaların da sanat alemine birşeyler kattığını düşünüyorum. niye düşünüyorum? çünkü saha içerisinde estetik duygularımı doruk noktalara ulaştıran hareketler görüyorum. ve bu bana güzel geliyor. dedim ki ömrünü bu işe vermiş futbol sanatçıları, bundan kastım misal olarak şunlar;

    önce avcumuzun içindekine bir bakalım;

    frank rijkaard: neler yaptığını anlatmama gerek yok, adımız gibi biliyoruz zaten. konu ile alakalı olan nokta şu ki bu adam 48 yaşındadır ve tüm bu zaman içerisindeki uğraşı futbol olmuştur. hala da böyle devam etmektedir, inşallah da devam edecektir. birisi bana çıkıp da bunca yaptıklarından sonra frank rijkaard sanatçı değil demesin, inanmam.

    johan cruyff'tan bahsetmeye gerek var mı?

    "eger beyaz mendiller sizin icin kalkiyorsa o zaman bir ihtimal takimin basinda kalabilirsiniz ancak beyaz mendiller baskan icin kalkiyorsa o zaman bavullari acele toplamali ve hizla gitmelisiniz." gibi bir laf etmiş sir bobby robson sanatçı değil de nedir.

    türk futbolunun devrimi jupp derwall. kalli gibi bir çağ açıp kapatan adam.

    franz beckenbauer.

    borussia dortmund ile harikalar yaratmış ottmar hitzfeld.

    bu örnekleri arttırabilirim tabi ki ama en genel bilinenlerin başında bunlar geldiği için daha geçerli olacağını düşündüğüm için bunlarla yetindim. evet, bu adamlar sanatçıdır.

    bir de şu konu var ki söylemeden edemeyeceğim. futbol takımlarının sahadaki futbolcusundan, tribündeki seyircilerine kadar bütün olarak icra ettikleri şölen, sanatın tanımı değildir belki ama gözlerimin şölen olarak tabiridir. sahadaki pas alışverişleri, arapaslar, gol vuruşlarındaki ustalıklar, teknik direktörün oyun anlayışını sahaya yansıtması, çalışılmış pozisyonlar... bu unsurların bir araya gelmesi ve sosyal aktivite olarak futbol gözümde sanattır.
  • 4
    nasıl kötü bir şarkı müzik sanatı adına talihsizlikse, kötü bir futbolcu da bu başlıktaki konu için olumsuzluktur.

    tüm dünyada insanlar iyi futbol izlemek isterler. iyi futbol takım oyunundan geçse de bireysel yetenekleri üst düzey oyuncular her zaman maçlara seyirci, ekran başına izleyici çekerler. eğer futbol sanatsa, bu oyuncular da sanatçıdır. bu isimler saymakla bitmezler. o yüzden saymayacağım. ama bir de yazının başında buna negatif etki yapanlar vardır ki, futbol sanatsa onlar da sanat katilidir. malesef canım galatasarayımda bu oyunculardan epeyce var.
  • 5
    ulu önder atatürk, futbolla olan ilk tanışmasının akabinde bu sporu mecazen savaşa benzetmiş, ordunun içindeki farklı sınıfların nasıl ayrı ayrı görevleri varsa, takımdaki farklı oyuncuların da farklı görevleri olduğunu hemen ilk anda idrak etmiştir.

    hava kuvvetlerinin sortilerine hayran olup da, tankların kara savaşını domine ederek zaferi getirmesine burun kıvırmaya benzememeli bu sanat muhabbeti.

    her zaman pis işler vardır, ve bu işleri yapması için görevlendirilen fedailer... yere göğe sığdıramadığın aşçının o enfes yemeği yapabilmesi için, birilerinin tezgah tezgah gezip balığı alması, birilerinin balığı temizlemesi, birilerinin de soğanı-sarımsağı ayıklaması gerekir. sonra sen kalkarsın , "vay efendim falanca usta ne büyük aşçı" . evet o adam büyük bir usta ama, elindeki balık kokusu 3 gün geçmeyen yamağın o yemekteki emeği ne olacak?

    endüstriyel futbol icat olunalı, bir de bu endüstriyel taraftarlık çıktı başımıza. isteniyor ki takımda 10 tane hagi olsun. oldu paşam, hemen olsun. futbol dediğin oyun, takım oyunudur. takımda da farklı görevleri dağıtabileceğin farklı niteliklerde oyuncular olmak zorundadır ki stratejini uygulayabilesin, bunun için geliştirdiğin taktikleri uygulayabilesin. evet, kadife ayaklı adamların takımı gole götürecek ama, kaya gibi 2-3 tane de adamın olmalı ki, karşındaki takım yüklendiği zaman çakı gibi dimdik durabilesin. rakibinin ayağından topu; sökerek, vurarak, indirerek birileri almalı ki, kadife ayaklına topu tekrar ulaştırabilesin.

    velhasıl, 10 tane hagi'den ibaret bir takımın maç kazanma şansı yoktur. yanında birkaç tane fizikli, kuvvetli, biraz da delişmen adamların olacak ki, sahada top için kavga edebilesin. bu tip adamlar da o kadar teknik olamıyorlar işte. kader bu.

    arada sırada xavi gibi, iniesta gibi isimler denk geliyor ama, onların hepsi birden aynı jenerasona denk geldiğinde de o takımın adı barcelona oluyor ve bir sezonda 6 kupa kaldırıyorlar. kolay değil yani o işler. burunlarımızı illa kıvıracaksak da fazla açılı kıvırmayalım.
  • 7
    elbette ki futbolcusudur. bu sanatın mevkiisi ise ön liberodur. çünkü sanat özgündür. ön libero oyuncusunun defansa yardımcı olmasıyla beraber öndeki oyuncular ile saha içinde iletişimi sağlayabilmesi onu özgün kılar.

    bazen oyuncu tek hareketiyle defansa nefes aldırabilir, diğer yandan takımı atağa kaldırabilir. bu her 'sanatçının' işi değildir. bu yüzdendir ki avrupa futbolunun en önemli mevkiisi haline gelmiştir. günümüz futboluna da realist yaklaşırsak bu bölgede oynayan her -kaliteli- futbolcuya sanatçı yakıştırması yapabiliriz.

    takım olabilmeyi bir tuvale benzetirsek, ön libero bunun fırçasıdır. resmin renklerini de forvet ve kanat oyuncuları oluşturur. en koyu renkleri de kaleciler ve defans oyuncuları üstlenmiştir. bazen renkler o kadar yoğundur ki koyu renkler sizde estetik bir zevk uyandırmaz. bazen de takım o kadar renksiz olur ki sadece defans göze batar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın