21
galatasaray'ın transferdeki büyük problemlerinden biri. şunu yapabilsek, mohamed'in yanında irfan da olurdu belki.
10
batma eşiğinde olmadığımız ya da süpersonik bonservis teklifleri almadığımız sürece herhangi bir sezonun devre arasında futbolcu satılmasını -özellikle as futbolcuların- istemeyen taraftara hak veriyorum. ben de bu gruptanım. futbolcu satarak para kazanmak çarkın dönmesini sağlar ancak unutmamak gerekir ki yarışmacı da bir takımız.
maicon'a, ndiaye'ye, rodrigues'e çok iyi teklifler gelsin. satalım. peki yerlerini nasıl dolduracağız? en az bu isimlerin verdiği katkıyı verebilecek oyuncuları transfer edebileceğimizden emin miyiz? asamoah'ı istiyoruz örneğin, para da var. buraya kadar süper. e adamı takımı bırakmıyor (?) yerine spinazzola'yı monte etmeden oyuncudan vazgeçmeyeceklerini söylüyorlar. ndiaye'nin yerine poko'yu alalım. uygun, poko kötü topçu falan da değil zaten. peki şampiyonluk yarışının bu derece içindeyken ve takım bir şekilde 11'ini bulmuşken poko'nun ndiaye'nin verdiği katkıyı vereceğinden emin miyiz? rodrigues'i satalım? tamam, satalım. yerine konoplyanka'yı mı koyalım? olur, koyalım da... schalke devre arasında bırakmıyor adamı (?)
şampiyonluk yarışının içindeyken, şampiyonluğun büyük ihtiyaç olduğu malumken, "oyuncu satmazsak batarız" gibi bir durum söz konusu değilken ara transfer dönemlerinde as oyuncuyu satmak pek mantıklı bir hamle değil. futbolcu satarak para kazanmak mı istiyoruz? sezon sonuna 4 ay kaldı bile.
8
kulübün 5 yıl sonrasını bile umursamayan, çocuğuyla-torunuyla galatasaray izlemek umrunda olmayan, hayatı boyunca sadece tüketmeyi öğrenebilmiş bünyelerin asla istemediği olay.
bunların bir üst jenerasyonu da aynı umursamazlıkla istanbul'u beton yığınına çevirdi. ikisi de aynı şey. sürdürülebilirliği umursamadığın sürece sadece günü kurtarırsın.
bu sezon sadece 40 milyon euro bonservis ödemişiz. kulüp bruma'yı satarken hala sosyal medyada ağlamışsın şimdi de futbolculara gelen tekliflere ''21. şampiyonluk :('' diye ağlıyorsun. sen bu kafayla anca 21'i, 22'yi görürsün. bir de arada polyanna'ya dönüşüp şampiyonlar ligi şampiyonluğundan filan bahsediyorsun. bunun için planın nedir? 5. günün şafağında bir gandalf'ın ortaya çıkması mı?
bu takım futbolcularını kar ederek satacak arkadaşım. satmak da zorunda. gönderdiklerinin yerini doldurmayı öğrenince de lig şampiyonluğunu umursamayacaksın zaten.
18
kulübü kâra geçirmenin tek yoludur. öyle riva miva hikaye. böyle yapacaksın ki büyüyesin. ama öyle her teklife de oyuncu satılmaz. misal ndiaye, hani gündemde diye söylüyorum.
şimdi bu adama şu an 20 verildi diyelim, yahu akıl var mantık var sezon sonu şampiyon olur, şampiyonlar ligine gidersek ve oyuncuyu iyice tanıtırsak büyük kulüplere, bu oyuncunun ederi 20 değil 30 olur. o sebeple, sırf kâr elde edecez diye yok pahasına oyuncu satılmamalı. ha mesela cenk gibi oyuncun olur o zaman tamam, ona daha fazla vermezler zaten. ama elden çıkarılacak oyuncu var, değerlenecek oyuncu var. biraz sabır da lazım.
24
yerine ikamesini bulduktan sonra değerini bulan gönderilir. kimse de galatasaray'dan büyük değildir. ancak ben de ocak ayında sistemimize takoz koyacak bir satışa karşı durmaktayım. bu sene alınacak bir şampiyonluk 10 şampiyonluğa bedel olacak şekilde bir düzen var çünkü.
boey, nelsson, torreira gibi adamları sezon sonu gelen alır. ocak ayı meira gibi gönderip takımı tökezlettirmeye gerek yok.
6
sattığın oyuncunun yerini çok çok ucuza doldurabilince başarılı olunan politika. yoksa melo'yu satıp yerine bilal, donk, tolga'yı alıp hiçbiriyle başarılı olamamak değildir yani. sadece doldurmak değil arada ciddi bir para farkıyla doldurmaktır. torres'in gidişinden sonra atletico madrid'in forvet döngüsü buna örnek olabilir.
14
doğru zamanda futbolcunuzu satarsanız problem yok. ama takım ip üstünde giderken, sezon ortasında en kritik futbolcunuzu 20 milyon €'ya satıp sezon sonu olası 60-70 milyon € gelirden olmayı göze almak ise ileri görüşlülük değil aksine tez canlılıktır.
ortasını bulamadık bu işin. "paramı verdiler, ooo sat sat sat". ama sezon sonu "yeaa bi adam bulamadınız yerine, şampiyonluktan olduk". bilgisayar oyunu değil bu.
bu tantana ndiaye için çıkartılıyor. şampiyon olursak önümüz dünya kupası. orada iyi oynarsa şu an teklif edildiği söylenen 20 milyon €'dan çok daha fazlasını koyarız kasaya. saçma sapan işlere lüzum yok. futbolcu ısrarla gitmek istemiyorsa göndermezsin.
isteniyor ki porto, monaco, dortmund olunsun. bunları olmak içince önce portekiz, fransa ve almanya olacaksın. öyle havadan "para edeni satarım aga" dedin mi sezon sonu "lan bari uefa kupası'na kalaydık" dersin.
atalarımızın bunun için çok güzel bir sözü vardır: "dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak"
23
hem kendi kulübümüz hem de türk futbolunun borç batağından kurtulmasının en büyük ve karlı çözümü. elbette bunun için önce şu ucube yabancı sınırından kurtulmak gerek. sonra da doğru bir scout sistemi ile yetiştirici bir lig olup 5-6 oyuncuyu avrupa'ya satınca işler kendiliğinden rayına oturacaktır tüm kulüpler için.
sacha boey, kim min jae, elif elmas, endayişimiye (üşendim), geçmişten geremi vs. bir çok örnek var. isteyen ve biraz çalışan kulüpler çok iyi işletebilir bu sistemi. özellikle afrika ve balkanlar bizim lig için biçilmiş kaftan. araştır, bul, ucuza al pahalıya sat. senin elin portekizlisinden (jorge jesus kastetmiyorum:)), hollabdalısından ne eksiğin var?
19
doğru zamanda ve doğru bir planlamayla yapıldığında para kazanabilirsin. mesela biz şimdi ndiaye'yi 20'ye sattık ama yerini dolduramadık ve şampiyonluğu kaybettik. şimdi biz karda mıyız yoksa zararda mı?
ayrıca bunu kulübün gelir kapısı haline getirebilmek için sağlam bir keşif ağı ve altyapı lazım. aksi halde çok nadiren gerçekleşir ve gelen para da çarçur olur gider.
1
championship manager neslinin başarı formülü. kendimi tenzih etmiyorum. ben de bir zamanlar böyle düşünürdüm. ta ki ülkemizde işlerin nasıl işlediği öğrenene kadar... benim anladığım türkiye'de futbolun mali işleyişinin özetini maddeliyorum.
1) defterleri inceleyebilirsiniz. spor gelirleri spor dışı gelirleri hiç bir zaman geçmiyor.
2) sponsor bulmak, vergi boçları, arazi imarı gibi bir çok meselede piyasa dışı faktörler var. bunlar arasında iktidara yakınlık, iş adamlarının pr ve başka lobi amaçlarını sayabiliriz.
3) kulüplerinin harcadıkları paralar borsada gözüküyor sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. hiç bir kulüp yeterince şeffaf değil. mesela takımımız neden sürekli iç piyasadan transfer yapıyor sizce? bence tek açıklaması var. kulüp başkanlarıyla oturup senetli sepetli vadeli esnaf tipi ticaret yapıyorlar. yabancı kulüpler gibi teminat mektupları, banka güvenceleri, aracı hukuki danışmanlarla falan uğraşmıyorlar.
4) kulüpler sınırsız borçlanabilir. yeter ki ucuz faiz ve uygun ödeme koşulları bulunsun. zaten bu borçlar tıpkı tüm dünya ülkelerinin dış borçları gibi ilelebet ödenmeyebilir.
5) kulüpler dernek statüsünde. sportif aş gibi borsa'ya kote bölümleri sadece göstermelik. bir çok varlık dernekler üzerine kayıtlı.
dolayısıyla öyle 2 futbolcu aldım 3 milyon tuttu. sattım 20 milyona 17 milyon kar ettim diye uğraşmaktansa ölümüne borçlanıp ödememek daha makul geliyor. tüm bunlara rağmen türkiye'de futbolcu ticaretinin karlı bir girişim olduğunu düşünüyorsanız porto modeli mi la masia mı diye tartışırız. :)
12
en basit örneği atletico madrid hem futbolu satıp hem de başarılı olarak borç batağından kurtulmuştur. evet bizim ülkemiz ve takımlarımız için gerçekleştirmesi çok zor bir durumdur ama imkansız değildir. şampiyonlar ligi olmadan da bruma'ya 15 m euro verdiler. aynı şekilde ndiaye için konuşulan rakamlar malum... burda kritik olan bu futbolcuları daha ucuza alıp, daha iyi paralara satabilmek. tabii bu bir süreç ve açıkcası ben çok istesem de, taraftar baskısından dolayı gerçekleşmesini olası görmüyorum. he bide şunu söyliyim, futbolculara verilen bu maaşlarla kimi satarsan sat, kulübün ekonomisini düzeltemezsin.
13
bein sports'un maçları avrupada da yayınlaması bu gibi transferlerin önünü açmıştır. artık avrupa kupalarında oynamasak da futbolcularımızı sergileyebileceğimiz bir dönemdeyiz. her sene 3-4 futbolcuya 10-12 milyonluk yatırım yapabilirsek bir tanesinin satışından bile bu paranın 2-3 katını kazanma ihtimalimiz yüksek.
denemeye değer bir plan. ben olsam mutlaka böyle bir düzen kurmak isterdim. getir güney amerika'dan, fransa'dan 20-23 yaş aralığında 4-5 oyuncu, en kötü birini satsan belirttiğim üzere kara geçersin.
25
endüstriyel ve ticari aktüel futbolun artık olmazsa olmazı olandır. hepimiz artık kabul edelim; futbol bir ticaret sahası oldu 21. yy’da. kalkınmayı ve tarafgiri olduğun takımın maddi olarak evrensel olmasını istiyorsan alım-satıma önem vermen iktiza ediyor.
peki buraya kadar tamam ancak burada şöyle bir sorun karşımıza çıkıyor: türkiye buna uygun mu?
portekiz’in porto’su, hollanda’nın ajax’ı, almanya’nın dortmund’u gibi olmaya namzet bir ülke konjonktürü ve yöneticilik iş ahlakı var mı?
kulüplerimizi yönetenlerin tüccarlık kabiliyeti nasıl? varsa da, ülke şartları ve uluslararası karşılığı elverişli mi?
bütün bu sorulara verilecek el cevap: maalesef yeterli bir yol katetmiş değiliz. bunu çözmek sadece devletin elinde değildir. bakınız, siyasal kültür bir ülkenin mimarlarını barındıran süjelere sahiptir. toplumu yönetenler yine bu toplumun içinden çıkmaktadır. dolayısıyla bu iş tavandan ziyade tabandan başlamalıdır uzun vadede.
ancak kısa ve orta vadede tavanın, yani idareci sınıfın kulüplerimize serbesti tanıması lazım. bunun için de ticari serbestiye her şeyden daha çok ehemmiyet verilmeli. bu potansiyel bu ülkede fazlasıyla var. bunu yapabilecek iradenin olmaması ise en büyük eksikliğimiz.