1
takdir edileceği üzere sözlüğün olmazsa olmazı. özellikle maç günlerinde sol taraf futbolcu başlıklarıyla dolar, taşar. içi doludur, boştur, orası tartışılır; ancak olması gereken budur. yani sözlük biraz da bunun için vardır. elbette eleştiri yapılacak, her ağızdan bir ses çıkacaktır. lakin bu eleştiriler bazen çok fütursuzlaşıyor. eleştirmek kelimesi anlamını terkedip, kendini haklı çıkarmak için kurulan cümleler bütününe dönüşüyor zaman zaman.
özellikle bazı futbolcular özelinde tamamen 2 zıt kutba ayrılıyor bu eleştiriler, bunu farkettim. bir taraf ne olursa olsun, acımasızca olumsuz anlamda eleştirirken, diğer bir kesim de sırf sevdiği için iyi de oynasa, kötü de oynasa oyuncusuna laf ettirmemeye çalışıyor. genelde pek ortasında bulunanı görmedim.
herhalde en çok nasibini alanlardan birisi harry kewell'dır. geldiği günden bu yana takımın en skorer oyuncularından biri oldu kewell. dönem dönem sakatlandı, dönem dönem fiziken oyundan düştü ama bir şekilde elinden gelenin en iyisini vermeye çalıştı. harry kewell'ı seven çok seviyor, ama eleştiren de bazen "dediğim dedik" pozisyonunu terketmiyor. eleştirenler genelde fizîki durumuyla eleştiriyor onu. haklı oldukları da oldu zaman zaman. doğrudur. fizik anlamda 60'lardan sonrasını zor gördüğü dönemler oldu. ancak bazı değişimleri görmezden gelip, hala "fizik açıdan kötü" demek biraz abes kaçıyor. çünkü benim izlediğim kewell, takımda futbolu en iyi bilen birkaç oyuncudan biridir. ayrıca ilerleyen yaşına rağmen profesyonellikten bir şey de kaybetmemiştir. tüm bunların yanında, bence takımda topa en "düzgün" vuran oyuncudur. skor üretmekte zorluk çektiğimiz bu dönemlerde skora katkı yapabilecek 3-4 oyuncudan biridir. onun için, iyi de oynasa, kötü de oynasa, mütemadiyen "bitmiş." demek, daha önce savunulan bir tezden vazgeçmemek için çırpınmaktan başka bir şey değildir.
emiliano insua var bir de. en çok kutuplaşılan oyuncu. o da iyi/kötü maçlar çıkarmıştır. ancak beğenmeyen birinin istisnasız her maç sonunda "hakan balta'dan, çağlar birinci'den farkı yok." demesi, ya daha önce söylenenin tersine gitmemek içindir, ya da hagi'yi eleştirmemek için. biz söylediğimiz şeyden şaşmayı sevmeyiz pek millet olarak. bir yargıya varmışsak, kişi kuş tutsa da değişmez o yargı. insua da sözde eleştirilerden bu şekilde nasibini alıyor çoğu zaman. gerçekten çok iyi maçlarını izledim insua'nın ben. ama bir kere nasıl fikir oluştuysa eleştirmenin kafasında, hep öyle gidiyor işte o. haklı çıkmak için twitter'da yazdıkları bile eleştirilebilir bir futbolcunun.
lorik cana... bir diğeri de bu. çok var sözlüğümüzde de "sadece sert oynuyor, çoğu kasaptan farkı yok." diyen. oysa yaptığı şey sadece sertlik değil cana'nın, her zaman söylendi bu. çoğu maçta rakip atağa kalkarken kayarak yaptığı müdahalelerle atağı sonlandırmasını görmeyerek bu eleştirilere devam etmek, cana'yı düz oyuncu değil de sizi düz eleştirmen yapıyor bence. cana "kesici" bir ön liberodur. rakip yarı alana oyunu hapseden bir takımın, ani karşı ataklara karşı sigortasıdır cana gibi adamlar. ama galatasaray'ın durumu ortada olunca, cana da çok sertlik yapıp çok kart gören oyuncu muamelesi görmekten öteye gidemiyor.
son olarak robinson zapata... gelmeden önce yaptıkları ortadaydı, bilmem kaç aydır maça çıkmıyordu, kova olarak tanınmıştı vs. evet hepsi tamam. ama bugün robinson zapata ilk maçına çıktı.* 3 gol yedi takım. öyle bir fikir bürümüş ki kafaları, sırf zapata transferine zamanında gereksiz dedikleri için, zapata'ya kova dedikleri için, bu maçta yenilen golleri zapata'yla bağdaştırmak, onu hatalı göstermeye çalışmak için elinden geleni yapıyor herkes. yanlış anlaşılmasın, zapata'yı savunan biri değilim. ya da iyi kaleci olduğunu düşündüğüm gibi bir durum yok. sadece demek istediğim, zamanında kendi içinizde peşinen varmış olduğunuz bir yargıyı kayıtsız şartsız kabul etmeyin. o yargıyı haklı çıkarmak için "eleştiri" yapmayın. o eleştiri değil, amiyane bir tabirle bağnazlık oluyor zira.
yanlış anlaşılmasın. kendimi aklama gibi bir amacım yok kesinlikle. arada sırada ben de yapmışsam, affola.
ne diyor siz yazarlar... heh, eleştirme demiyorum, hobi olarak yine eleştir. ama fikirleriniz biraz esnek olsun. biraz dediğinizden vazgeçmeyi, hatanızı kabul etmeyi öğrenin. eminim çok daha çekilir bir yer olacak o zaman sözlük.
özellikle bazı futbolcular özelinde tamamen 2 zıt kutba ayrılıyor bu eleştiriler, bunu farkettim. bir taraf ne olursa olsun, acımasızca olumsuz anlamda eleştirirken, diğer bir kesim de sırf sevdiği için iyi de oynasa, kötü de oynasa oyuncusuna laf ettirmemeye çalışıyor. genelde pek ortasında bulunanı görmedim.
herhalde en çok nasibini alanlardan birisi harry kewell'dır. geldiği günden bu yana takımın en skorer oyuncularından biri oldu kewell. dönem dönem sakatlandı, dönem dönem fiziken oyundan düştü ama bir şekilde elinden gelenin en iyisini vermeye çalıştı. harry kewell'ı seven çok seviyor, ama eleştiren de bazen "dediğim dedik" pozisyonunu terketmiyor. eleştirenler genelde fizîki durumuyla eleştiriyor onu. haklı oldukları da oldu zaman zaman. doğrudur. fizik anlamda 60'lardan sonrasını zor gördüğü dönemler oldu. ancak bazı değişimleri görmezden gelip, hala "fizik açıdan kötü" demek biraz abes kaçıyor. çünkü benim izlediğim kewell, takımda futbolu en iyi bilen birkaç oyuncudan biridir. ayrıca ilerleyen yaşına rağmen profesyonellikten bir şey de kaybetmemiştir. tüm bunların yanında, bence takımda topa en "düzgün" vuran oyuncudur. skor üretmekte zorluk çektiğimiz bu dönemlerde skora katkı yapabilecek 3-4 oyuncudan biridir. onun için, iyi de oynasa, kötü de oynasa, mütemadiyen "bitmiş." demek, daha önce savunulan bir tezden vazgeçmemek için çırpınmaktan başka bir şey değildir.
emiliano insua var bir de. en çok kutuplaşılan oyuncu. o da iyi/kötü maçlar çıkarmıştır. ancak beğenmeyen birinin istisnasız her maç sonunda "hakan balta'dan, çağlar birinci'den farkı yok." demesi, ya daha önce söylenenin tersine gitmemek içindir, ya da hagi'yi eleştirmemek için. biz söylediğimiz şeyden şaşmayı sevmeyiz pek millet olarak. bir yargıya varmışsak, kişi kuş tutsa da değişmez o yargı. insua da sözde eleştirilerden bu şekilde nasibini alıyor çoğu zaman. gerçekten çok iyi maçlarını izledim insua'nın ben. ama bir kere nasıl fikir oluştuysa eleştirmenin kafasında, hep öyle gidiyor işte o. haklı çıkmak için twitter'da yazdıkları bile eleştirilebilir bir futbolcunun.
lorik cana... bir diğeri de bu. çok var sözlüğümüzde de "sadece sert oynuyor, çoğu kasaptan farkı yok." diyen. oysa yaptığı şey sadece sertlik değil cana'nın, her zaman söylendi bu. çoğu maçta rakip atağa kalkarken kayarak yaptığı müdahalelerle atağı sonlandırmasını görmeyerek bu eleştirilere devam etmek, cana'yı düz oyuncu değil de sizi düz eleştirmen yapıyor bence. cana "kesici" bir ön liberodur. rakip yarı alana oyunu hapseden bir takımın, ani karşı ataklara karşı sigortasıdır cana gibi adamlar. ama galatasaray'ın durumu ortada olunca, cana da çok sertlik yapıp çok kart gören oyuncu muamelesi görmekten öteye gidemiyor.
son olarak robinson zapata... gelmeden önce yaptıkları ortadaydı, bilmem kaç aydır maça çıkmıyordu, kova olarak tanınmıştı vs. evet hepsi tamam. ama bugün robinson zapata ilk maçına çıktı.* 3 gol yedi takım. öyle bir fikir bürümüş ki kafaları, sırf zapata transferine zamanında gereksiz dedikleri için, zapata'ya kova dedikleri için, bu maçta yenilen golleri zapata'yla bağdaştırmak, onu hatalı göstermeye çalışmak için elinden geleni yapıyor herkes. yanlış anlaşılmasın, zapata'yı savunan biri değilim. ya da iyi kaleci olduğunu düşündüğüm gibi bir durum yok. sadece demek istediğim, zamanında kendi içinizde peşinen varmış olduğunuz bir yargıyı kayıtsız şartsız kabul etmeyin. o yargıyı haklı çıkarmak için "eleştiri" yapmayın. o eleştiri değil, amiyane bir tabirle bağnazlık oluyor zira.
yanlış anlaşılmasın. kendimi aklama gibi bir amacım yok kesinlikle. arada sırada ben de yapmışsam, affola.
ne diyor siz yazarlar... heh, eleştirme demiyorum, hobi olarak yine eleştir. ama fikirleriniz biraz esnek olsun. biraz dediğinizden vazgeçmeyi, hatanızı kabul etmeyi öğrenin. eminim çok daha çekilir bir yer olacak o zaman sözlük.
